Mücadele ve sistem yoksa hezimet normal [ANALİZ – EFE YİĞİT]

Mücadele ve sistem yoksa hezimet normal

[ANALİZ – EFE YİĞİT]

Şenol Güneş yönetiminde katıldığımız 2002 Dünya Kupası’nda aldığımız 3.’lükten sonra bir daha finallere adımızı yazdıramadık. 2006 Dünya Kupası’na katılma biletini play-off maçıyla kaybederken, Rusya’nın ev sahipliğini yapacağı 2018 Dünya Kupası için hiç de ümitli bir başlangıç yapamadık. Grubun favorisi Hırvatistan’dan deplasmanda aldığımız 1 puanla girdiğimiz havayı sahamızda Ukrayna beraberliği ve deplasmanda İzlanda mağlubiyetiyle kaybettik. Kaybedilen puanlar kadar oynanan futbolun etkisizliği, Terim’in kadro seçimindeki yanlışları doğal olarak eleştirildi.

1993’te A Milli Takımın başına geçmesiyle Fatih Terim bir anlamda Türk futbolunu yönlendiren isim oluyordu. Milli Takım – Galatasaray arasında yaşanan gidiş- gelişlere arada kısa bir süre Fiorentina ve Milan molası vermişti. 23 yıldır futbolda üst düzey karar merci olan Terim, maalesef henüz sistemini oturtamayan ‘acemi’ teknik adamlar gibi davranıyor. Ukrayna maçında sahaya Cenk Tosun – Enes Ünal ikilisiyle çift forvet çıkan Terim, İzlanda maçında Emre Mor’u forvete sürerek macera arayan ‘ergen teknik adam’ görüntüsü verdi. İzlanda’nın en bariz özelliği, fizik gücü ve sistem takımı olmasını dikkate almayan Terim, ne fizik gücü ne de tecrübesi rakipleriyle mücadele edecek kalibrede olmayan Emre Mor’u forvete sürerek ‘gol atmayı düşünmüyorum’ diyordu. Hata sadece Emre Mor’un forvet oynatılması değildi elbette. Yasin, Volkan Şen gibi teknik oyuncularla rakibini ters köşeye yatırmayı planlayan Terim’in fizik gücü üstünlüğü ve sert mücadele olmadan İzlanda’yı yenmesinin imkânsız olduğunu bilmesi gerekiyordu. Ne Yasin ne de Volkan Şen oyunda kaldığı sürede rakiplerini geçmeyi başaramadığı gibi fizik yetersizliklerinden dolayı takımı eksik bıraktılar. Saman alevi gibi yanıp- sönen Emre Mor’un bir kaç girişimi dışında İzlanda defansını zorlayan pozisyonumuz yoktu.

İzlanda, futbolun basit bir oyun olduğunu gösteren bir takım. Adını- şanını duymadığımız isimler Euro 2016’da çeyrek final oynarken, Türkiye’yi yenerken de ders verdiler. Futbol yorumcularımızın bitmeyen geyiği olan ‘İzlanda milli takımının çoğu oyuncusu Türkiye liginde oynayamaz’ sözleri bir züğürt tesellisinden öte bir anlam taşımıyor. İzlanda futbolun doğrularını yapıyor; pres, yardımlaşma ve doğru zamanda doğru yerde olarak sonuca gidiyor. Kağıt üzerinde güçlü olmayı sahaya yansıtmak asıl önemli olan. Gücünün ve zaaflarının farkında olan İzlanda, oyun disiplininden kopmadan sonuca gidiyor. Ya biz?

MİLLİ TAKIM HANGİ SİSTEMLE OYNUYOR, BİLEN VAR MI?

Milli Takımın nasıl bir sistemle oynadığını bilen var mı? Bırakın sistemi 3 maçta 3 farklı kadro ile çıkan başka bir ülke var mı?  Milli takım oyuncusu olmak farklıdır. Teknik adam kafasında sistemini kurar, sisteme adapte olacak oyuncuları kadroya alır. Günlük form durumuna göre oyuncu seçimi yapmaz. Yeni kuşak pek bilmez Barcelona’nın Salinas isimli bir forveti vardı. Barcelona’da yedek oynamasına karşılık, milli takımda banko oynar, golleri atardı. Milli takım hocası, Salinas’ı sistemine uyan isim olduğu için kadroya alırdı ve her defasında haklı çıkardı.  Terim ise, Türkiye’nin en iyi ön liberosu Mehmet Topal’dan stoper, Emre Mor’dan forvet çıkarma macerasında! Topal, stoper olmayacağını Euro 2016’da İspanya maçında haykırmıştı. Terim aynı hatayı İzlanda karşısında yaparken, hem oyuncuyu demoralize etti hem de puan kaybına sebep oldu.

Türkiye’de son yıllarda görülen geriye gidiş futbolda bariz şekilde görülüyor. Artık ‘kral çıplak’ demenin vakti geldi geçiyor. Terim, Türk futbolunun tartışmasız en önemli yıldızı Arda Turan’ı neden milli takıma almadığını açıklamak zorundadır. Milli Takım, tüm ülkenin takımıdır. Birilerinin egosunu tatmin yeri değildir. Ülke olarak daha Terim’in yıllık ne kadar ücret aldığını bilmiyoruz. Hatalarla ilgili gazeteciler soru sormaya çekiniyor. Böyle bir ortamda başarı bekleyip, hayal aleminde yaşıyoruz!

Kosova’yı kendi sahamızda yenip, yeniden ‘biz bitti demeden bitmez’ klişesini vizyona sokarız. Martta Finlandiya’yı yenersek, ‘Bekle Rusya geliyoruz’ manşetleri atar futbolumuzun kadim sorunlarını halının altına süpürmeye devam ederiz. Rusya biletini kaçırdığımızda ise, zaten sürekli Dünya Kupası’na katılan bir ekip değiliz deyip züğürt tesellisiyle avunuruz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin