Milli orduya kumpas ha!

YORUM | EKREM DUMANLI

Korkunç olayı duydunuz değil mi? Jandarma Genel Komutanlığı içindeki kafeteryada çalışan bir kadın, kendisine iki albay tarafından tecavüz edildiğini iddia ediyor. 2019’da yapılan suç duyurusuna AKP yargısı tarafından takipsizlik kararı veriliyor. Hal böyle olunca Albay Ayhan Ç. ve Taner K. paçayı kurtarıyor. Ne var ki iddia sahibi kadın, babalık davası açıyor. Yapılan DNA testi sonunda Albay Taner K.’nın bebeğin babası olduğu tespit ediliyor. Tecavüz suçlamalarına maruz subaylar ise halen görevde…

Peki bu feci olay tekil ve uç bir örnek midir?

Daha geçen ay Sakarya’da mide bulandıran bir başka hadise yaşandı. Sakarya Garnizon Komutanı Kurmay Albay Fahri Ç.’nin 15 askere cinsel istismarda bulunduğu iddia edildi. Şikâyetçi askerlerin başvuruları örtbas edilmek istenmiş ancak dilekçeler geri çekilmemiş. Sonuç: Sakarya Garnizon Komutanı Kurmay Albay Fahri Ç., tutuklandı ve hapse atıldı.

Bir diğer hadise, Mardin Nusaybin’de bulunan 2. Hudut Tabur Komutanı İlkay K. ile astsubaylar Nihat M., Gürkan S. ve Aziz Ç.’nin de aralarında olduğu 9 kişi, göçmen kaçakçılığı ve rüşvet almaktan tutuklandı

Bir başka karakol komutanı, Piyade Teğmen V.K., bu defa Suriye sınırında otomobilinde 82 kilo uyuşturucuyla yakalandı ve tutuklandı.

Son örnek de Hakkari ve Şırnak’tan. İçlerinde asker ve korucuların bulunduğu bir çetenin kadınları şantaj yoluyla fuhuşa sürüklediği iddia edildi. İddialara göre 1 kadın katledildi, 1 kadın da intihara sürüklendi.

Son yıllarda yaşanan olayları mercek altına alın lütfen. Buna benzer medyaya yansıyan onlarca habere şahit olacaksınız. Bir kısmı göstermelik olarak tutuklanıyor, kısa süre sonra serbest kalıyor. Hatta çoğu zaman eski görevine iade ediliyor. Göreceksiniz ki vatandaşın “Peygamber Ocağı” olarak gördüğü kuruma incir ağacı dikmişler.

Eskiden beri bu tür hadiseler yaşanırdı diyenler çıkacaktır şüphesiz. Ancak kendimizi aldatmayalım: Asker, polis, hâkim, savcı gibi devletin güvenlik makamlarını işgal edenler, belli bir dönemde bu tür kirli işlerden bir hayli uzaklaşmıştı. Rüşvet, adam kayırma, taciz, tecavüz gibi utanç verici olaylar neredeyse tarihe karışmıştı. Sonra bir şeyler oldu ve yeni tip güvenlik kadroları iş başına geldi. 

Neler olmuştu?

Perinçek’e göre TSK’da görev yapan NATO’cu subaylar tasfiye oldu, yerine Avrasyacı (ya da bir diğer okunuşa göre Avrusyacı ) kadrolar geldi. Onlara göre TSK’yı Amerika ele geçirmişti. 15 Temmuz hadisesi sayesinde binlerce subay devre dışı bırakılmış; bu görevi de eski Maocu/Apocu Perinçek ve onun ekibi yapmıştı. Perinçek isim de veriyordu. Kendilerine yakın eski askerlerin fişleme listesi yaptığını itiraf ediyordu.

Bir de dünyanın en geri zekalı uygulaması büyük bir buluş gibi takdim edildi medyaya. Cihat Yaycı adında kriminal ilişkileri olan bir amiral tarafından Fetömetre diye bir formül geliştirilmiş, o formül subaylara hatta askeri öğrencilere uygulanmış, çıkan sonuca göre insanların hayatları karartılmış. Yani? Ortada somut ve adil hiçbir araştırma, soruşturma olmaksızın TSK bünyesinde ayıklanma yapılmıştı. Bu geri zekalı kriterlere göre namuslu, haysiyetli, onurlu insanlara yafta vuruldu. Geriye kalanlar Perinçek ekibinin uygun gördüğü dar bir zümre. Yani Avrasyacı ekip. Ne ilginçtir ki 28 Şubat’ı yapanlar da o ‘postmodern darbe’nin bin yıl süreceğini iddia edenler de aynı Avrasyacı ekip. Bunlar nasıl oluyor da orduyu dizayn ediyor ve kendini 28 Şubat mağduru sayan AKP iktidarı ile el ele kol kola ‘eylem planı’ yapıyor!

En ilginç yorumu Erdoğan’ın yakın halkasındaki isimlerden Yalçın Akdoğan yapmıştı. 28 Şubat döneminde Batı Çalışma Grubu için çalışan ve bunu hep gizli tutmaya gayret eden Akdoğan, “Ergenekon davası, Cumhuriyet tarihinin en büyük hukuki hesaplaşmasının adıdır.” dedikten sadece 4 ay sonra “Milli Ordu’ya kumpas kuruldu.” demişti. 

Akdoğan’ın Batı Çalışma Grubu’na sunduğu hizmet devam ediyor olmalıydı ki “Milli orduya kumpas” açıklamasıyla, Erdoğan’ı Ulusalcı ve Avrasyacıların kucağına itti. Bir zamanlar “Ergenekon davalarının savcısıyım” diyen Erdoğan, içine düştüğü yolsuzluk batağından çıkmak ve Cemaat’i yok etmek için anlaştığı yeni ortaklarına bir jest yaptı. Allem kallem ederek bu davaları hasır altı ettirdi. Davaları düşen şebeke de Erdoğan’ın yolsuzluğunu, hırsızlığını unuttu, ağzına almaz hale geldi…

Peki, Balyoz ve Ergenekon davaları hakkında AKP yetkililerinin açıklamalarını ne yapacağız? Mesela uzun zaman Millî Eğitim Bakanlığı yapmış, AKP sözcülüğü görevinde de bulunmuş Hüseyin Çelik, 2014’te, yani “Milli orduya kumpas” açıklamasından aylar sonra “Balyoz bal gibi darbe planıdır” demişti. 

Daha geçen yıl, partisinin Edirne kongresinde konuşma yapan Binali Yıldırım, “Balyozlar, Ergenekonlar yalan mıydı… Elbette vardı” deme lüzumu hissetmişti. 

Peki Yalçın Akdoğan’ın uydurduğu “kumpas” hikayesi ne? Eğer TSK’da bir kırılmaya yol açan o sözlerinde samimi ise Akdoğan bunu mahkemelerde anlatmış, zabıtlara geçirmiş mi? 

Köşe yazılarından üfürmekle olmaz bu işler! Bildiğin somut şey varsa, gidip mahkemede söylemen, iddianı ispat etmen gerekir. Eğer kendinden o kadar eminsen (yani kumpas iddiasını kendi kumpasın için uydurmuyorsan) karşına şöyle keskin bir soru çıkacaktır: 

Milli orduya kumpas kurulurken sen ne yapıyordun? Erdoğan’ın başdanışmanlığını yaptın, metin yazarlığını yaptın, milletvekilliğini yaptın… Bir kumpas gözlerinizin önünde kurulurken neden müdahale etmedin(iz)?

Anlaşılan o ki “Milli orduya kumpas” iddiasının merkezinde Balyoz Davası var. Güya Balyoz orduda tasfiyeler için kurgulanmıştı. Bu iddia doğruysa ordunun üst kademesine gelmesi gerekenler tasfiye edilmiş; onun yerine hak etmeyen kişiler iş başına getirilmiş. 

Bunu doğru kabul edersek, bu “kumpas”ın baş sorumlusu Hulusi Akar olmalı. Çünkü o davalar olmasa Akar’ın kuvvet komutanlığına ve genelkurmay başkanlığına kadar yükselmesi imkansızdı. Akar’ın önünü açan bu süreç Akar’dan bağımsız ve habersiz nasıl yapılabilir? O Akar’ın 15 Temmuz’daki rolü ise hala karanlık. Mahkemelere gelmedi, sanıklarla yüzleştirilmedi. MİT Başkanı ile saatler boyu süren görüşmesine açıklık getirmedi. Bir emriyle darbecileri durdurabilecekken bunu yapmadığı için görevinden alınmadı; aksine makamı yükseldikçe yükseldi. Görevini (!) hakkıyla ifa etmişti anlaşılan…

15 Temmuz darbe teşebbüsü bahane edilerek KHK gibi insanlık dışı bir uygulama ile TSK’dan on binlerce asker tasfiye edildi. Darbe teşebbüsü ile uzaktan yakından ilgisi olmayan insanlar, Fetömetre formülleriyle fişlendi ve ihraç edildi. TSK’nın (ve tabii ki emniyetin, maliyenin, mülkiyenin vs.) anahtarını girişte bahsettiğim gibi canavar ruhlu kadrolara teslim ettiler. İşte bu kadroların kirli ilişkilerle irtibatı (onca örtbasa rağmen) her gün yeni bir dehşete yol açıyor. Asıl kumpas budur. Nasıl bir atmosfer oluşturdular ki güvenlik güçleri kendini bu kadar kriminal işin içinde buldu. 

Ortada bir kumpas var ama Akdoğan’ın dediği gibi değil. Kumpas söylemiyle başlatılan şer bir yapılanma göze çarpıyor. Türkiye bu kumpasçılardan daha çok çekecek çoook…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Şu bir gerçek; Ergenekon, Balyoz diye adlandırılan davalar ordunun düzenine, disiplinine zarar vermedi. Hatta hukuk komutanların aklına gelmeye başladı. Bu Hulusi Akar’ın lafıdır. Artık her şey hukuka göre yapılmak zorunda, ben yaptım oldu yok. Bu dönemde orduda hukuksuzluk neredeyse bitti. Zina, mobbing vb. alışkanlıklar (bunlar normaldi, yapmayan yadırganırdı) son buldu. 15 Temmuz sonrası hukuksuzluğa, zinaya geri dönülmüş anlaşılan.

  2. El hak hepsi doğru ama bunu hizmete ne gibi bir faydası var düşünüyorum ve bir türlü bulamıyorum. Bütün yazar ve çizerler birleşmiş ve sadece karşı tarafın açıklarını yazıyoruz çiziyoruz. Şimdiye kadar ben bir tane yazı gördüm hizmete faydası olacak. O da Aktif haberde İsmail S. Gülümser yazmış. Üzerimize düşeni yapmadan destek bekleyemeyiz. Bence bize düşen bu. Komünizmin meşhur bir sözü vardı, başkasını eleştirmekten kendi fikri altyapısını oluşturamamak. Bence bize düşen kendimizde başkasında olmasını istediğimiz vasıflar var mı veya başkasında olmamasını istediğimiz vasıfları taşıyormuyuz diye öz eleştiri yapmalıyız. En önemli husus bu ama pek yapıldığını göremiyorum. Hayırlısı inşallah.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin