Merkel gitti Mette geldi, Erdoğan şükürsüzlükten şikayetçi

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Şu Avrupalı siyasetçiler işini bilmiyor. Ülkesinin bir numaralı ismi olmuş kalkıp alışverişini yapıyor, evinin camlarını siliyor. Bir numara dediğin Türkiye’nin başındaki isim gibi olur. Millete ne yapacağını öğretir. Kendi “itibardan tasarruf olmaz” diyerek şatafat içinde bir hayat sürer, halkın şükürsüzlüğünden şikayet eder.

Günümüz Müslümanı, Halife Ömer’in adaletinden söz edip kamu malına nasıl dokunmadan bir hayat sürdüğünü efsaneleştirerek anlatıp durur.

Anlatılanlar Müslümanın sadece, “Ne mübarek halifeymiş” diyerek yüreğini kabartır. Ganimet malından payına düşen kumaş elbise yapmaya yetmeyince halife Ömer’in, oğlu Abdullah’ın payını isteyip nasıl kıyafet diktirdiğini anlatır.

Bu ve bunun gibi yüzlerce, binlerce yıl öncesine ait önemli bir kısmı gerçeğe dayanmayan hikayeler nakledilir ancak onlardan bugüne ait ders çıkaracak bir boyut bulunamaz.

Halife Ömer’e ait olarak anlatılanların bir benzerini, belki daha fazlasını bugün pek çok Avrupalı lider hayatlarında sergiliyor. Bizim başımızdaki “itibardan tasarruf olmaz” diyerek 1100 odalı sarayda saltanat sürerken, Avrupalı liderler mütevazılıkta İslâm tarihindeki liderlerde görülmeyen bir mütevazılıkta yaşamayı seçiyor.

17 milyonluk Hollanda’nın 1 trilyon doları aşkın milli gelire sahip ülkenin başındaki isim olan Başbakanı Mark Rutte, bu yılın ilk günlerinde Kadana Başbakanı Justin Trudeau onuruna resmi bir yemek verdi.

Ağırlayan ülke dünyanın en büyük 17. ekonomisine, ağırlanan liderse dünyanın en büyük 10. Ekonomisine sahip ülkenin bir numarası. Yemeğe 12 kişilik bir heyet katıldı, kişi başına 58 euro yemek faturası ödendi.

Rutte, resmi yemek davetini verirken, turizmcilerin Hollandalıların cimriliğini anlatmak için kullandıkları “Kijken kijken niet kopen” (Bakar bakar, almaz) sözü hiç umurunda bile değildi.

Almanya’nın görevi geçtiğimiz yıl devreden eski Başbakanı Angela Merkel, kişisel yaşantısında sadeliği hiçbir zaman elden bırakmadı. Ülkesini, büyük bir hızla geliştirerek 5 trilyon dolarlık Japon ekonomisinin ensesine dayayan Merkel, kendi isteğiyle siyasetten çekildi.

67 yaşındaki Merkel, emekli olduktan sonra da Başbakanlığı döneminde ikamet ettiği Bergam Müzesinin karşısındaki kendi mütevazı evinde oturmaya devam edecek. Dünya onu evine çoğu zaman korumasız gidip yaptığı alışverişlerle hatırlayacak.

Bizdeki Havuz Medyası ise onun mütevazı hayat tarzını görmezden gelip, alışveriş arabasına koyduğu 4 şişe şaraptan dolayı, Merkel’i “stokçuluk” yapmakla suçlamaya kalktı. Vicdan sahipleri de bu yapılan saptırma haberleri unutmaz umarım.

Merkel geçen sene siyaset sahnesinden çekildi. Şimdi Avrupa’da Merkel kadar değilse bile onun yolundan gitmeye çalıştığı anlaşılan bir başka isim var: Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen.

45 yaşındaki Frederiksen’in Merkel’den farkı, muhafazakar değil sosyal demokrat olması, biraz da medyada görünmeyi seviyor olması. Bu zaafı ona yanlış yaptırır mı bilmiyorum. Ama seçtiği mütevazı hayat tarzı takdir edilmeye değer.

Danimarka Başbakanı, geçtiğimiz gün evini temizlerken çekilen fotoğrafını paylaştı. Bunun prestijine gölge düşüreceğini hiç düşünmedi. Bu fotoğrafın İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ile randevulaşıp Kiev’de Ukrayna Cumhurbaşkanı Vlodimir Zelenski’yi ziyaret etmesinin etkisini azaltacağını aklından bile geçirmedi.

ERDOĞAN BU KEZ HEDEFİNE PAHALILIKTAN ŞİKAYET EDENLERİ KOYDU

Türkiye’de adaletin yeşeren otunu bırakmamakta kararlı bir yaklaşımla hareket ettiği görülen Cumhurbaşkanı Erdoğan ise kendini Orta Çağ’daki imparatorlardan biri olarak görüp bir hayat sürmeyi tercih etti.

Kamu kuruluşlarının uymaları gereken tasarruf genelgeleri bütün ayrıntılarıyla duyurulurken, kendisini ve Beştepe Sarayı’nı bunun dışında tutan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu da “İtibardan tasarruf olmaz” diye halka sunmakta bir beis görmedi.

Dün akşam Ramazanın son iftarında İstanbul Tersaneler Komutanlığında, işçilerle bir araya gelen Erdoğan, bu kez sağanak halde gelen zamlara ve artan hayat pahalılığından şikayet eden insanları eleştirilerinin hedef tahtasına yerleştirdi:

“Maalesef ülkemizde bazı kesimlerde bir şükürsüzlük bir tatminsizlik bir karamsarlık hali aldı başını gidiyor. Halbuki elimizdeki şükredeceğiz sonra daha iyisi için çalışacağız. Hayat pahalılığı sebebiyle alım gücümüz bir parça düşmüş olabilir. İnşallah en kısa sürede telafi ederiz.”

Kendisinin sahip olduğu servete ilişkin iddiaları burada aktarmaya gerek yok. Etrafındaki avaneleri bile 3-5 yerden maaş alarak refah içinde bir hayat sürerken, evine ekmek götüremez duruma düşenlerin halini anlayabilmeleri beklenemez elbette.

Halktan “Geçinemiyoruz” yakınması duyulduğunda onlara “sabır ve şükür” hatırlatılıyor, Hz. Muhammed’in açlıktan karnına taş bastığı günlerle teselli bulmaları isteniyor.

Müslüman ülkelerin liderleri saltanat sürerken, halkları ise genel itibariyle son yıllarda giderek fakirleşmeye başladı. Belki Türkiye gibi tirajik bir şekilde son 4 yıldan bu yana milli geliri istikrarlı bir şekilde düşen ülke olmayabilir. Ancak, Müslüman ülkelerin halkı fakir, yöneticisi zengin; gelişmiş Batılı ülkelerdeyse halkı zengin, yöneticileri mütevazı bir hayat sürüyor.

Bu yaman çelişkiden dolayı da İslam dini kriterlerine göre oluşturulan “İslamilik Endeksi”nde Müslüman ülkeler gerilerken Batılı ülkeler öne çıkıyor.

ABD’de yaşayan İran asıllı akademisyen Hüseyin Askari’nin kurduğu İslamilik Vakfı, 2015’ten bu yana yaptığı çalışmaların sonuçlarını kamuoyuyla paylaşıyor. Kriterleri şeffaf bir şekilde oluşturulan İslamilik Endeksinin ilk sıralarında hiçbir Müslüman ülke bulunmuyor.

ADALETİN OLMADIĞI YERDE BAYRAM

Bugün Ramazan Bayramı. Ancak insanlar, yaşadıkları ekonomik sıkıntılardan dolayı bayramı hatırlayabilecek halde değil. Toplumun önemli bir kesimiyse yaşanan hukuksuzluklar ve hapsedilmeler dolayısıyla bayramı unutalı yıllar oldu.

Adaletin olmadığı yerde bayramı maalesef zalimler yapıyor. Pek çok kişi için maalesef bayram daha fazla hüzün anlamına gelir oldu.

Gerçek bayramlarda buluşmak ümidiyle, iyi bayramlar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Şartlar ne olursa olsun bugün de bayram. Ve bayramda mağdurlar için (dua, yardım, ziyaret, dert ortalığı, elimizden ne geliyorsa..) yaptıklarımızla gerçek bayram bu bence.

    Kendi çocuklarımızla birlikte anne ve/veya babası tutsak, ihtiyaç sahibi çocukların yüzünde tebessüm oluşmasına vesile oluyorsam, benim için en güzel bayram budur. Bugün yürekten inan herkesin bayramı.

    Birimiz doğuda, birimiz batıda, birimiz güneyde, birimiz kuzeyde, diğer birimiz zindanda da olsak bugün bayram ve her zaman yapılacak bir şeyler vardır. Kimiz yazar, kimiz haber yapar mağduriyetleri ve haksızlıkları, kimimiz arar, kimimiz ikram eder, kimimiz ziyaret eder, kimimiz dua eder gözyaşları ile, kimimiz hatmine ortak eder, kimimiz ekmeğini paylaşır, kimimiz sırtını sıvazlar, kimimiz merhem olur yaralara, kimimiz Ömer, Said, Yusuf, Hamza, Musab olur.

    Her zaman yapılacak bir şeyler vardır ve bu günler yapmak için en önemli günlerdir. Yarın, ‘dün neredeydin?’ sorusuna muhatap olmamak için bugünü BAYRAM YAPALIM.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin