Medya iddianamelerini yazan savcılar medyadan anlıyor mu? [Mehmet Yıldız, yazdı]

15 Temmuz sonrasında haklarında gözaltı kararı verilen ve bir kısmı tutuklanan gazeteciler hakkında düzenlenen iddianamelerde savcıların temel argümanından birisi de talimatla haber yapmak. İddiaya göre Fethullah Gülen Hocaefendi herkul.org isimli sitede konuşuyor, gazete ve televizyonlar yaptıkları haberlerle bu mesajları kamu görevlilerine ulaştırıyor. Mesajı alan emniyet ve yargı mensupları da gereğini yapıyor. Bu varsayımla onlarca kişinin ifadesini almalarına rağmen şu ana kadar iddialarını destekleyecek bir delil ortaya koyabilmiş değiller.

14 Aralık 2014’te Tahşiyeciler Operasyonu bahanesiyle gazetecileri gözaltına alan savcılar, Hüseyin Gülerce’nin anlattıklarından bile böyle bir delil çıkaramadı. Zaman’a yapılan operasyonun tek delili bir haber ve iki köşe yazısının yazarlarında biri olan Hüseyin Gülerce gözaltıların olduğu günün ertesinde savcılığa gidip ifade vermişti.

Savcılar açısından son derece kullanışlı bir isim olan Gülerce’nin Savcı İrfan Fidan’a verdiği ifadeden sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, “Ben hayatım boyunca kalemimi, hiçbir telkinle baskıyla imayla dahi kullanmadım. Hani varsa resmiyette en büyük kutsallarım üzerine yemin edeyim. Ben bu yazıyı yazarken hiç kimseden bir talimat emir almadım.” demişti.

Aynı gün ifade veren diğer yazının sahibi Ahmet Şahin Hoca da ifadesinde, bahse konu yazıyı kaleme alırken “kendisine herhangi bir talimat veya yönlendirme” yapılmadığını belirtmiş, Fethullah Gülen Hocaefendi için, “benim nezdimde mevcutlar içerisinde ahirete yönelik en iyi din alimidir. Ben kendisini bu şekilde tanırım. Bana talimat vermesi ve yönlendirmesi söz konusu değildir.” demişti. Bu ifadelere rağmen, savcılar iddianamelere bunu yazmaya sıkılmadan devam ettiler.

Bu iddiayı her duyduğumda iki körün dolma yeme hikayesi aklıma gelir. Malum, iki kör dolma yerken biri diğerine, niye dolmaları çifter çifter yiyorsun? diye sorar. Arkadaşı cevap verir: Sen kör değil misin, benim çifter çifter yediğimi nereden anladın? Cevap şöyledir: Ben öyle yapıyorum da!

TALİMAT ALANLAR KENDİLERİNİ BİLİYOR

Talimatla haber yapan, talimatla manşet atan, talimatla insanları hedef gösteren havuz medyası kendi yaptığını başkaları da yapıyor zannedebilir. Gezi olayları sırasında Alo Fatih diyerek televizyon haberlerinin altyazılarından tutun da yayınlanacak anketlere kadar kimin kime talimat verdiğini hepimiz biliyoruz artık. Yine, o günlerde dönemin Başbakanı’nın Star grubunun tepe yöneticisi olan Mustafa Karaalioğlu’nu telefonla arayıp ‘o kadını neden hala orada tutuyorsun’ fırçasını atması hala hafızalarda. Kendisini eleştiren Hidayet Şefkatli Tuksal’ın yazılarına bu telefon konuşmasından kısa bir süre sonra son verilmişti.

17 Aralık’ta suçüstü yakalandıktan sonra kimin hangi medya gurubuna hangi manşeti atacağının talimatını nasıl verdiğini Youtube sayesinde milletçe görmüş olduk. O günlerde Youtube’a düşen bir ses kaydında, adının Bilal olduğu iddia edilen kişinin babasına, “Takvim gazetesi ‘Vaiz lobisi’ diye manşet attı, Sabah gazetesi ‘Kaset olmadı dosya verelim’. Onlar tamamen hazırlar babacığım. Şu an senin talimatını bekliyorlar. En tepeden vurmaya başlayacaklar.” dediği duyuluyordu.

Hep söylüyoruz, bu savcıların yazdıkları iddianameler bugünler için de değil de gelecekte birileri için yazılıyor sanki. O gün geldiğinde tahmin ve dedikodulara dayalı uydurma deliller değil, hepimizin gözü önünde olup biten gerçek deliller dosyaya girecek. Zaman zaman iyi ki Google var diyesim geliyor.

‘KUKLA’ DEDİĞİNİZ İŞ ADAMLARINI TANIYOR MUSUNUZ?

İddianamelerde yer alan bir başka komik ayrıntı da Cemaate yakın medyanın sahipliği konusu. Savcılara göre “medya ile ilgisi olmayan, bu saha hakkında yeterli bilgisi bulunmayan ve dolayısıyla ‘üst akıl’ tarafından daha kolay yönlendirilebilecek ehliyetsiz şahıslara F… medya organlarının yönetimlerinde görev verilmiş. Bu sayede yönetim kurulu üyeleri ve hatta yöneticiler “kukla” durumunda kalmışlar.” Savcı İsmet Bozkurt tarafından kaleme alınan bu satırlar daha çok havuz medyasını ilgilendiriyor olmasın…

Savcının Zaman’ın yayıncı şirketinin ortaklık yapısıyla ilgili gündeme getirdiği bu iddiaya göre “Sektörle ilgisi olmayan Fettah Tamimce’nin (doğrusu Tamince olacak) de benzer şekilde Feza Gazetecilik A.Ş.’ye ortak edilip sonradan hisselerini devrettiği ifadelerinden ve şirket kayıtlarından anlaşılmaktadır.” Sanırım Savcı bey Fettah Tamince’nin Star Medya grubunun ortaklarından biri olduğunu bilmiyor.

Türkiye Cumhuriyeti yasalarında medya sahibi olmak için bildiğimiz kadarıyla özel bir şart yok. Hele savcının iddia ettiği gibi “medya ile ilgisi olma, bu saha hakkında yeterli bilgisi bulunmak” gibi şartı hiç yok.

Geçmişte bir medya grubunu satın almak için Binali Yıldırım koordinesinde oluşturulan havuzda toplanan paralar yüzünden iktidar medyasının adı ‘Havuz Medyası’na çıkmıştı. O havuza para koyan adamların hangisinin medya tecrübesi vardı? Erdoğan’ın bir işaretiyle medyaya giren Ethem Sancak, bir işaretiyle sahip olduğu medyayı Cengiz İnşaat’ın sahibi Mehmet Cengiz’e satarken Sancak veya Cengiz hangi medya tecrübesiyle bu sektöre girdi?

TÜRKİYE’DE TEK İŞİ MEDYA OLAN KAÇ KİŞİ VAR?

Media Ownership Monitor (MOM) tarafından yapılan araştırmaya göre, Türkiye’deki medya şirketlerinin çoğu büyük iş gruplarının bünyesinde yer alıyor. Bu gruplar ise inşaattan, enerjiye, turizme, çok çeşitli iş kollarında faaliyet gösteriyor. Bu holdingler, aktif oldukları diğer sektörlerde devletle sözleşme imzalıyor ve halka açık ihalelere giriyorlar.

MOM’un üzerinde çalıştığı 40 medya kuruluşunun üçte ikisinden fazlası (9 gazete, 7 televizyon kanalı, 6 radyo istasyonu ve 5 web sitesi), inşaat, enerji, madencilik ve turizm gibi alanlarda faaliyet gösteren şirketlere ait: Doğan, Doğuş, Demirören, Ciner, Albayrak, Kalyon, İhlas grupları ve Ethem Sancak’a ait şirketler.

Kalyon Grubu’na ait Turkuvaz Medya Grubu’nun tek hissedarı olan Zirve Holding, Türkiye dışında Katar, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Irak’ta da inşaat sektöründe faaliyet gösteriyor. Yıllar içerisinde; İstanbul Yeni Havalimanı, Erbil Duhok Su Tedarik Projesi, Türkiye- Kıbrıs Su Tedarik Projesi, İstanbul Bölgesi Doğal Gaz Çelik Boru Hattı, İstanbul D-100 Karayolu Metrobüs Hattı, Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi gibi bir çok altyapı işini aldı.

Demirören Holding, petrol ve sanayi sektörlerinde faaliyet gösteren şirketlerin en önemlilerindendir. Doğan Grubu, bugüne kadar Boyabat HEPP, Aslancık HEPP ve Galata WEPP hidroelektrik ve rüzgar enerjisi santrallerini inşa etti. Ciner ve Doğuş grupları da enerji ve madencilik sektörlerinde faaliyet gösteriyor.

Bunlar patronlar. Bir de yöneticilerine bakalım. Bu medya gruplarının başına konulan yöneticiler savcı beyin tabiriyle “kukla” olmadıkları için yönettikleri medya kuruluşları başarıdan başarıya (!) koşuyor. Örneğin bugünlerde sahipliği Ethem Sancak’tan Mehmet Cengiz’e geçen Star Medya Grubunun bir zamanlar başında bulunan Serhat Albayrak, Sabah ATV’nin (Turkuvaz Grup) Katar sermayesiyle satın alınmasının ardından bu grubun başına geçmişti. 1 milyar dolara satın alındığı günden bu yana sürekli zarar eden Sabah ATV, patronlarını zarar ettirirken CEO Albayrak ihya olmuş, Fındıkzade’deki kiralık daireden Şehrizar Konaklarına taşınmıştı.

İşte bunlar hep “kukla” değil “işini bilen yönetici” olmaktan. Bir zamanlar Türkiye’nin en büyük tirajına sahip Zaman Gazetesinin başındaki yöneticinin kiralık evde oturduğu haberleri medyaya düşünce, Albayraklar’ın gazetesinin haber müdürlüğünü yapan şahıs, “14 yıl 1 milyon satan gazetenin yayın yönetmenliğini yapmış birinin ev sahibi olamaması, kirada oturması tevazu değil suç şüphesidir” demişti sosyal medya hesabından. Ne diyelim adamlar haklıymış akarken küpünü doldurmamış olması büyük suç (!). Cezası da 3 defa ağırlaştırılmış müebbet hapis!..

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin