Meclis’te muhalefet çoğunluğu cumhurbaşkanının kim olacağından önemli…

Yorum | Erhan Başyurt

 

‘Baskın seçim’ için 24 Haziran tarihinin belirlenmesinin ana nedeninin İYİ Parti’nin seçimlere katılmasını engellemek olduğu kesinleşti.

Demek ki, iktidarın elindeki anketler, İYİ Parti ve Saadet Partisi ittifakının Meclis’e güçlü girecek ve Meclis’teki sandalye dağılımını etkileyecek oranda yükseldiğini gösteriyor.

CHP’nin, İYİ Parti’nin seçimlere girmesini sağlamak için 15 milletvekilini transfer etmesi ve İYİ Parti’nin seçimlere girmesini sağlaması, AK Parti’nin dengesini bozmuş gözüküyor.

Tuğrul Türkeş’i MHP’den, Numan Kurtulmuş’u HAS Parti’den, Süleyman Soylu’yu DP’den, Yalçın Topçu’yu BBP’den son dönemde bakanlık ve danışmanlıklar vererek transfer eden ve tüm bu partilerin içini boşaltan AK Parti’nin kurmayları, CHP’nin demokrasiyi kurtarma hamlesini ‘siyasi ahlaksızlık’, ‘hülle’, ‘kiralık milletvekilleri’ gibi hakaretlerle eleştirdi.

Demek ki, CHP’nin bu siyasi fedakarlığı ve akıllı hamlesi AK Parti kurmaylarının canını oldukça sıkmış durumda.

Evdeki hesap daha yolun başında çarşıya uymadı…

 

OHAL’DEN DE ‘OLAĞANÜSTÜ’ BİR DÖNEM GELİYOR

Gelelim 24 Haziran seçimlerine… Bu seçimin birbirinden mühim iki önemli özelliği var.

Birincisi, ‘tek adam’ yetkileriyle cumhurbaşkanı daha doğrusu ‘başkan’ ilk kez seçilecek.

İkincisi, yeni sistemde başkanın yetkileri üzerinde tek söz sahibi Meclis’teki koltuk dağılımı belirlenecek.

AK Parti’nin getirdiği ‘partili cumhurbaşkanı’ şeklindeki ‘tek adam’ sistemi, ‘başkan’ın yani Cumhurbaşkanı’nın genel başkanı olduğu partinin Meclis’te ezici çoğunluğu almasına dayanıyor. Bu durumda ‘tek adam’, adeta ‘seçilmiş diktatör’e hatta kraldan çok yetkiye sahip oluyor.

Kararname yoluyla kanun çıkarabiliyor, tüm bakanları atıyor, yüksek bürokrasiyi atıyor, yüksek yargıyı atıyor, hatta Meclis’i fesih yetkisi var…

‘Tek adam’ tarafından tamamı atanmış vekillerin olduğu parti şayet, ezici çoğunlukta Meclis’te ise, yasama da yargı da yürütme de onun iki dudağı arasında şekilleniyor.

Sistem hiçbir şekilde demokratik değil. Denge ve denetim kalkıyor, yargı ve yasamanın bağımsızlığı yok oluyor. Tek adam ne derse, kanun da o oluyor, yargı da ona göre karar veriyor.

Kısaca OHAL’dan daha ‘olağanüstü’ bir dönem geliyor.

 

İYİ PARTİ, HDP, SP… MECLİS’E MUHAKKAK GİRMELİ

İşte bu nedenle, 24 Haziran seçimleri iki ayrı yarış olarak değerlendirilmeli ve Türkiye’de demokrasinin işleyişini korumak ve hukukun üstünlüğünü yeniden inşa edebilmek için farklı stratejiler geliştirilmeli.

Sistemin normalleşmesi ve Türkiye’nin ileri demokrasiye dönüş yapabilmesi için bu iki hedef ayrı ayrı çok önemli.

Birinci hedef, Meclis’e olabildiğince çok partinin girmesi ve Cumhurbaşkanı’nın kim olursa olsun partisinin Meclis’te değil ezici çoğunluk, çoğunluğa bile sahip olmaması için gayret gösterilmeli.

Bu takdirde, ‘tek adam’ kim seçilirse seçilsin bir ‘denge ve denetim sistemi’ kurulmuş ve en azından yasamanın bağımsızlığı korunarak ‘kraldan daha yetkili’ davranması önlenmiş olur.

Hatta bu nedenle, muhalefetin partili ama parti genel başkanı olmayan bir ismi aday göstermeleri, seçilseler bile rejimi ve demokrasiyi kurtarmak için elzem durumda…

Şayet Türk seçmeni olgun siyasi kültüre ve demokrasi duyarlılığına sahip olsaydı, cumhurbaşkanlığı için oy verdiği şahsın partisinin Meclis’te çoğunluk olmaması için bilinçli şekilde farklı oy kullanırdı.

İşte İYİ Parti’nin seçimlere girebilmesi, mümkünse en azından SP ile ittifak yapması bu nedenle çok önemli.

Aynı şekilde HDP’nin de tek başına ya da kurduğu ittifaklarla Meclis’e girmesi hayati önem taşıyor.

Zira Meclis’e ne kadar çok partiden vekil girerse ve AK Parti ve MHP’nin ‘tek adam’ ittifakının sokacağı vekil sayısı da düşecektir.

İktidarın hesabının İYİ Parti, SP ve HDP’yi Meclis’e sokmamak olduğu artık gün gibi ortada. MHP’yi zaten erittiler hedeflerinde şimdi de CHP vardı ama…

Ancak AK Parti, ittifak sistemine yol açarak, kendi hesaplarını alt üst etti. Baraj sistemi devam etse ve ittifaklara izin verilmesiydi, belki bu hedeflerine ulaşmaları mümkün olabilirdi.

Ama güç sarhoşluğu ve aşırı hırs nedeniyle baltayı kendi ayaklarına vurdular. Artık bu hesaplarının tutması muhalefetin yapacağı hatalarla mümkün ancak…

Yeni sistemin ‘aşil topuğu’ işte burası, yani Meclis’te çoğunluğa dayanmayan sandalye dağılımı…

Bu gerçekleşirse, aslında Cumhurbaşkanı’nın kim seçileceği ikinci derece önemli hale geliyor.

 

AŞIRI BEKLENTİYE GİRMEYİN, UMUTSUZLUĞA DA KAPILMAYIN

İkinci hedef, Cumhurbaşkanı’nın yani ‘tek adam’ yetkileriyle ‘başkan’ın kim olacağının belirlenmesi olmalı…

Şu bir gerçek. AK Parti Genel Başkanı Erdoğan aylardır seçim kampanyası yürütüyor.

HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklanması da, Afrin’e operasyon da, Doğan Grubu’nun ‘tam biat eden yandaş basın’ haline getirilmesi de, internete sansür kararı da, MHP ve BBP ile ‘cumhur ittifakı’ da, seçim yasası ve ittifak kanunları da ‘baskın seçim’e hazırlık hamleleriydi…

Gelinen noktada Erdoğan’ın karşısına kim çıkarsa çıksın, kazanması kolay olmayacaktır.

Erdoğan ve ekibinin, ciddi bir veri çalışması yaptığından şüphe yok.

Bugüne kadar girdiği hiçbir seçimi de, kaybetmediler.

Kaybettilerse de hile veya yeniden sandık yoluyla geri aldılar.

Dolayısıyla, aşırı beklenti içine girmek hata olur.

Ancak adil bir rekabet olmayacaksa da, ortada bir sandık var ve değil umutsuzluk azami gayret göstermemek dahi büyük hata olur.

‘’Her kemalin bir zevali vardır…’’ kutsi düsturunca, bugüne kadar kaybetmemeleri hiç kaybetmeyecekleri anlamına da gelmez.

Türkiye bu kadar ağır bir ekonomik kriz yaşarken, OHAL altında demokratik tüm haklar katledilirken, hukuk ayaklar altında çiğnenirken, insan hakları pas pas edilmiş siyasi yolsuzluklar bu kadar ayyuka çıkmışken, dış politikada tam bir iflas ve sıkışmışlık yaşanıyorken, iktidar karşısında başarı gösteremeyecek bir adayın tek hatayı kendisinde araması lazım…

 

CUMHURBAŞKANININ KİM OLACAĞINI CHP BELİRLEYECEK!

Garip bir şekilde cumhurbaşkanlığını kimin kazanıp kazanmayacağını belirleyecek olan CHP’nin göstereceği aday olacaktır.

İYİ Parti hamlesinde olduğu gibi CHP, aday göstermede de aynı başarıyı gösterebilirse, tüm hesaplar alt üst olur.

CHP’nin adayı iki nedenden dolayı çok önemli ve belirleyici olacak.

Birincisi, CHP’nin kemik oyu yüzde 20’nin üzerinde.

Mevcut veriler, şayet cumhurbaşkanı seçimi ikinci tura kalacaksa, iyi bir CHP adayının en yüksek oyu alan iki adaydan birisi olarak kalabileceği yönünde.

CHP’nin adayı şayet ikinci tura kalırsa, sadece muhalefeti değil AK Parti’nin kırgınlarının da oyunu alacak nitelikte olması gerekiyor.

Ekmeleddin İhsanoğlu tercihi, siyasetten gelmeyen, iyi hatip olmayan bir kişinin Erdoğan karşısında şansının olmayacağının delili.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, son derece beyefendi bir siyasetçi. Aslında kendisinin aday olması beklenir. Ancak Türkiye o kadar kutuplaştırıldı ki, Kılıçdaroğlu’na ‘mezhep’ temelli saldırı ile Erdoğan karşısında kazanma şansı verilmez.

Peki kim aday olacak? Yılmaz Büyükerşen ve Muharrem İnce isimleri dolaşıma sokuldu bile.

Tahminim, Kılıçdaroğlu’nun bir kez daha fedakarlık yapacağı yönünde.

Adayın siyasetçi ama yalancı değil, solcu ama liberal demokrat, milliyetçi ama Kürtlerin de oyunu alabilecek, laik ama dindarlara saygılı bir isim olması halinde, CHP adayının Erdoğan karşısında ikinci turda fazlasıyla şansı olacaktır.

Peki böyle isimler var mı? Az sayıda da olsa mutlaka ki var…

Haddim olmayarak, kendisinin de affına sığınarak, tarif ettiğim tanıma uyması nedeniyle bir ismi burada zikredeyim: Ertuğrul Günay…

Günay, CHP ve SHP’de genel sekreterlik yapmış, 12 Eylül’de hapis yatmış, imam hatip mezunu ama laik, Kürtler’in kendisine alerjisi olmayan milliyetçi bir solcu, AK Parti’de de bakanlık yapmış birisi olarak AK Partili kırgınların bile dudak bükmesi mümkün olmayan bir isim.

CHP adayı olarak ikinci turda fazlasıyla şansı olur Günay benzeri özelliklere sahip bir CHP adayının…

 

AK PARTİ’NİN PANİĞİ GÖSTERİYOR Kİ, AKŞENER’İN ŞANSI VAR

Diyelim ki, CHP ikinci turda seçilmesi mümkün olmayan bir aday gösterdi ve ikinci tura da CHP’nin desteklediği bu aday kaldı. Erdoğan’ın kolay kazanmasının önü CHP eliyle açılmış olacak.

Diyelim ki, CHP ikinci tura kalamayacak bir aday gösterdi ya da oylar bölünsün ve CHP’li adaylar ikinci tura kalmasın diye iki aday gösterdi.

Bu durumda en kritik soru, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in ikinci tura kalacak oyu alıp almaması hatta CHP’den de seçmen kayması yaşanıp yaşanmayacağıdır.

AK Parti’nin paniği teyit ediyor ki, Akşener şayet Erdoğan’a karşı bire bir yarışırsa kazanabilir.

Akşener’in tek dezavantajı, partisinin ve yer yer kendi konuşmalarına damga vuran ultra-milliyetçi kimliği… Muhalif Kürt seçmende bu durum her şeye rağmen antipati uyandırabilir.

Hoş AK Parti’nin MHP ile ittifak yaptığı, doğuda birçok şehir merkezini yıktığı, Suriyeli Kürtler’e yönelik ‘ırkçı’ yaklaşımları göz önüne alınırsa o da bir dezavantaj sayılmayabilir.

***

Sonuç olarak, 24 Haziran’da Meclis’e kaç partinin gireceği, muhalefetin çoğunluğu elde etmesi cumhurbaşkanının kim olacağından daha önemli.

Muhalefetin, cumhurbaşkanlığından çok daha fazla bu hedefe kilitlenmesi, Türkiye’de demokrasinin kurtarılmasının tek yolu olacaktır.

Cumhurbaşkanı’nın kim olacağını da esas itibarıyla CHP’nin göstereceği aday belirleyecek.

İkinci turda seçilmesi mümkün bir isim CHP tarafından aday gösterilecek mi, gösterilemeyecekse Akşener’in ikinci tura kalmasının önü açılacak mı?

İYİ Parti’ye 15 vekil transferiyle AK Parti’nin en önemli seçim hilesini boşa çıkaran CHP, bakalım aynı aklı selimi ve ustalığı cumhurbaşkanı adayını belirlerken de gösterebilecek mi?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Tamamda, tarihte zalimlerin, fasistlerin, diktatörlerin secimle gittigi, iktidari biraktigi görülmüs mü? Bir örnek var mi? Beni birisi aydinlatsin.

    • Canım gitmez ama sarsılır. Bu sarsıntı sonucununda da iyice şirazesi kayar, yanlış, acele adımlar atar da millet gerçek yüzünü görür.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin