Kriz zaten var, çöküş geliyor!

YORUM | MAHMUT AKPINAR

Türkiye son 40 yılın ekonomide en hızlı serbest düşüşünü yaşıyor. 1970’lerde derin krizler vardı, temel tüketim maddelerinde sıkıntı yaşanıyor, uzun kuyruklar oluşuyordu. Ama o dönem Türkiye demokrasiyi, refahı, özgürlükleri bu kadar tatmamıştı. İnsanlar zaten yokluktan, fakirlikten geliyordu. Toplum 1980’lerden sonra daha yüksek refahla, demokrasiyle, özgürlüklerle tanıştı. Şimdiki düşüş önceki krizlerle kıyaslanmayacak kadar yüksekten ve sert oluyor. Tek elden kontrol edilen medya marifetiyle topluma sürekli narkoz verdikleri için insanlar bir yanma ve acı hissediyor, ama fecaatin derinliğini tam fark edemiyor.

Eğer mucizevi bir gelişme, beklenmedik bir değişim olmazsa Türkiye her alanda en kötüyü görecek! Bu bir kehanet değil. AKP’nin propagandalarından bağımsız baktığınızda bunu görebilirsiniz.  

Neler olacak?

Açlık, fakirlik, daha da artacak, belki kıtlığa dönüşecek. Temel gıda maddelerini bulmak zorlaşacak!

Alınmayan tedbirler ve ihmaller nedeniyle sağlık sektörü bu kış çökebilir. Yitirilen hayatlar artacak, ölümler kitleselleşecek!

Dış yatırımlar gelmediği gibi, oluşan panik/güvensizlik nedeniyle parası olan Türk vatandaşları da harcama yapmayacak. Ekonomi iyice daralacak, piyasa iyice duracak!

Döviz yeni rekorlar kırmaya devam edecek!

Artık Türkiye’de üretmek ahmaklık, hamallık oldu. Aklı ve parası olan üretim gibi meşakkatli işlerden çıkıyor. AKP ile iş tutanlar zaten kolay para kazanma yollarını tercih ediyor. AKP’li olmayıp üretenlerin tepesinde ise yandaşlar/talancılar boza pişiriyor ve onlara sermayesiz ortak olmaya çalışıyor. Üreten, kazanan insanların şirketlerine mafyatik yollarla çöküyorlar. Bu nedenlerle Türkiye “kendine yeten ülkeden, her şeyi ithal eden ülkeye” dönüştü. Ama ithalata verecek döviz yok. Bir süre sonra döviz sıkıntısına ve dövizle alınan mallarda karaborsaya hazır olun.

Geçenlerde eski TÜİK başkanı Birol Aydemir “İstatistikleri önce Damat Berat’a gönderiyorduk, onun onayından sonra yayınlıyorduk” diye itirafta bulundu. TÜİK ne kadar ayarlama yaparsa yapsın üretimin olmadığı, ithalata bağımlı ekonomide enflasyon habire artacak ve 1970’lerdeki gibi malların üzerinde (değişen) etiket katmanları oluşacak!

Ekonomi çökerken, üretim durmuşken istihdamın artmasını beklemek abes. Şu anda yüzde 30’larda reel işsizlikten bahsediliyor. Gençlerde bu oran yüzde 50’lerde. İşsizlik daha da artacak. Zira çalışacak alan kalmayacak! Asgari ücretle iş bulan kepi göğe atacak. Nüfusun yüzde 40’ının asgari geçim standardında yaşadığı Türkiye’de insanlar öfkelerini bir şekilde boşaltmak isteyecekler.

Toplumları bir arada tutan şey değerlere, kurumlara, yasalara olan güvendir. Adaletsizlik, kamu görevlileri eliyle yapılan zulüm nedeniyle Türkiye’de yasalara, kurumlara ve kamu görevlilerine güven büyük hasar aldı. Bu güvensizlik sosyal kargaşaya, kaosa neden olur. Buradan anomi, kuralsızlık ve çöküş ortaya çıkar.

Alman Heinrich Böll Vakfı Türkiye Temsilcisi Kristian Brakel, Deutsche Welle’ye verdiği mülakatta Türk siyasi liderlerinin reform söylemlerinin Avrupalı aktörlere inandırıcı gelmediğini ve içinin boş olduğunu ifade ediyor. Başta Merkel olmak üzere Avrupalı siyasi liderlerin asıl kaygısının ekonomik kayıplar, yatırımların zarar görmesi değil, hatta göçmen akını değil, Türkiye’nin tüm bölgeyi etkileyebilecek bir istikrasızlığa sürüklenmesi olduğunu söylüyor.

Avrupalı liderler Türkiye’nin tamamen çökmesinden, Suriye olmasından korkuyorlar. Zira 20 milyonluk Suriye Avrupa’nın ekonomik, siyasi, sosyal bütün dengelerini bozdu. Benzer durumun 83 milyonluk, AB sınırındaki Türkiye’de olabileceği ihtimali kabuslarına giriyor. O nedenle de meseleye titizlikle ve bütün yönlerini değerlendirerek yaklaşmak istiyorlar. Erdoğan’ın ülkeyi uçuruma yuvarladığını çok iyi biliyorlar. Ama kamuoyu oluşturma araçlarını kontrol ettiği için halkı tekrar Erdoğan’a itmek de istemiyorlar. Türkiye’yi kaosa sürüklemeden suhuletli bir çözüm arıyorlar. 

Adaletten umudun tamamen kesildiği, rüşvetin, hırsızlığın sistematik şekilde ve yetkililer eliyle yapıldığı, mevcut yasaların hükümetçe kale alınmadığı, iktidarın soygun ve talan ekonomisini esas aldığı, kuru ekmek yiyenlerin “tok” sayıldığı, Aile Bakanı’nın “Yoksulluk yok!” dediği, her problemin abrakadabra ile örtüldüğü Türkiye’nin hızla çöküşe gittiğini görmek artık çıplak gözle de mümkün. Maalesef bu çöküşten en başta emekçiler, emekliler, işçiler, küçük esnaf, toplumun zayıf kesimleri etkilenecek.

İşte tam da bu ortamda AKP’nin açık ortağı MHP, gizli müttefiki Avrasyacılar, Ergenekoncular — bir misyon üstlenmişçesine — topluma habire nefret, ayrışma, husumet pompalıyor. Hakaret ediyor, zorbalıkla insanları sindirmekten, kapatmaktan, silmekten bahsediyorlar. 

Ekonomik çöküşler çoğu zaman sosyal patlamalara zemin hazırlar. Problemleri inkar, bölücü, ayrıştırıcı dil, ekonomik krizden daha büyük problemdir. Eğer yapıcı adımlar atılsa, çözüm yolunda küçük de olsa mesafe alınsa insanımız sıkıntıları sineye çeker. Ama iktidarın açık, örtülü paydaşları habire ortama gerilim pompalıyor.

Erdoğan Batı ile Avrasyacılar, Ergenekoncular arasında sıkıştı. Her şey kötüye gidiyor ama en kötüyü daha yaşamadık!

Ülke kontrolü kaybetmiş yokuş aşağı inen yüklü bir kamyon gibi. Millet Erdoğan’dan ne kadar erken kurtulursa hasar o kadar az olur!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Daha önceki yazılarınızı çok begenmesemde okur geçerdim ancak bugüne kadar ki en derin ve harika analizinizi inanılmaz net bir şekilde belirtmissiniz tebrik ediyorum. Gerçekten harika bir yazı çok deinlikli ve ürpertici…

    • Allah Kahretsin Partisi ile kazananlar neler kaybettiklerini acı azap içerisinde anladıklarında, dünyada kaybettirdiklerini sandıkları mâzlumlar, cennet yamaçlarında zevki sefa süreceklerdir. Şimdi kim kaybetti. Kim kazandı.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin