Koç bile böyle diyorsa

HABER-YORUM | SEMİH ARDIÇ

Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç her sene başında tafsilatlı bir metni yazılı olarak kamuoyunun dikkatine sunar. O metni hazırlamak için yılın ilk günlerinde adeta inzivaya çekilir.

İstanbul’un Anadolu yakasında Boğaz’a nazır Nakkaştepe’de iki-üç katlı ahşap konaklardan müteşekkil holding merkezi tabii bir inziva mekânıdır. Anadolu yakasında kabristanların haricinde yeşil kalabilen nadide parçalardan biri de Nakkaştepe’dir.

MUSTAFA KOÇ’UN HALEFİ OLMAK…

Ağabeyi Mustafa Koç, 21 Ocak 2016’da vefat etmeseydi muhtemelen Ömer Bey hâlâ Yapı Kredi Yayınları ile hem-dem olacaktı.

Yalnızlığı seven, iki telefon arasını masasındaki kitaptan birkaç sayfa okuyarak değerlendirecek kadar kitap kurdu biri için bilançoların, kâr/zarar tablolarının cazip tarafı yoktur.

Mamafih disiplin ve azimle ağabeyinin halefi olmanın hakkını da verdi. Koç Holding gibi 110 bin kişinin istihdam edildiği bir imparatorluğun sevk ve idaresinde ne kadar mahir olduğunu son 3 senede ispat etti.

Çok konuşmadı, şirketlerine, çalışanlarına ve idarecilerine makul hedefler tayin etti. Hedefe ulaşmaya çalışırken güzergâhta sapma olup olmadığını müdakkik tarzıyla anında fark etti.

Hatalara erken müdahale etti. Kurmay kadrosuna inisiyatif verdi ve ordusunu kriz senesi 2018 vadisinden sağ-salim geçirmeye muvaffak oldu.

AİLEDEN BAZILARI BİLE BU KADARINI TAHMİN EDEMEDİ

Ömer Bey’in bu azim ve kararlılığını aile içinde dahi kimse tahmin etmiyordu. Koltuğa geçtiği ilk günlerde münzevi kimliğinin ticaretin hareketli dünyasında Koç’a para kaybettirebileceğine dair tahminler vardı. O tahminlerde bulunanlar bugün derin bir mahcubiyet duyuyor.

Aynı zamanda mütefekkir bir tarafı olan Ömer Koç’un senelik tafsilatlı beyanatını satır satır okurum. Ömer Bey’in sözlerini bir manada makro siyaset ve iktisat kitapçığı gibi telakki ederim.

Zira sadece Türkiye’nin istikbaline dair tespitlere yer vermez. Dünyada değişen dengeleri, öne çıkan sektörleri, tehdit ve fırsatları berrak bir dille ifade eder.

Bir evvelki senenin muhasebesi, çıkarılması icap eden dersler ve “Yeni senede nelere dikkat etmeliyiz?” suâline verdiği cevaplarda mühim ipuçları saklıdır.

Ne iktidara şirin görünme dalkavukluğu ne de felaket tellallığı yapar. Hakikat ne ise onu lisan-ı münasiple ifade eder.

TÜRKİYE İHRACATININ YÜZDE 11’İ KOÇ’TAN

Mustafa Koç’un erken sayılabilecek yaşta vefatı Türkiye adına ne kadar büyük bir kayıp idiyse yerine Ömer Koç gibi iyi yetişmiş bir ismin geçmesi o derece büyük bir kazançtır.

Türkiye’nin 168 milyar dolar ihracat gelirinin yüzde 11’ini tek başına sırtlayan Koç’un sendelememesi memleketin ayakta kalması adına fevkalade mühimdir.

Kimilerine Koç methiyesi gibi gelebilecek satırları ayakların baş, başların ayak olduğu kaht-ı rical Türkiyesinde bir nebze ümit vesilesi olur hissiyatı ile kaleme aldım.

Hayvanat bahçesi müdürünün bilim akademisi TÜBİTAK’a başkan olabildiği bir devirde keşke bir değil, bin Ömer Koçumuz olsaydı. Nitelikli insan sayısı zaten çok değildi, onlar da baskı ve zulümden kurtulmak için Türkiye’yi terk etmek mecburiyetinde kaldı.

ORGANİZE CEHALATİN ORTASINDA SAVRULAN TÜRKİYE

Organize cehalet tufanının ortasında savrulup duran Türkiye’nin içine düştüğü çukurdan kurtulabilmesi tarz-ı hayatı, inancı, mezhebi yahut teninin rengi ne olursa olsun her sahada liyakat sahibi insanların sayısının artmasına bağlı.

Eyyamcılıkla ya da memleketi aile şirketi gibi idare etmek ihtirasının hüküm ferma olduğu Türkiye ile tarif etmeye çalıştığım irfan dünyası arasında birkaç galaksilik mesafe olduğu da sır değil.

Ömer Koç’un “Herkes için, hassaten iş âlemi için zor bir yıl olacak.” dediği gün gözüme Bill Gates’in bir fotoğrafı ilişti.

Kurduğu Microsoft şirketi ile tarihin seyrini değiştirenler arasındaki yerini şimdiden alan Bill Gates, Washington eyaletinin Seattle şehrinde hamburger ve kızarmış patates kuyruğunda bekliyordu. 100 milyar dolar şahsi servetiniz var ve herkes gibi kuyrukta sıranızın gelmesini bekliyorsunuz.

Ömer Koç’un Gates ile benzer taraflarını yakinen tanıyanlar bilir. Herkesin kamplara bölündüğü, mahallesinin gözlüklerini takıp renkleri değiştirdiği Türkiye’de akl-ı selim sahibi bir beyanatı okuyabiliyor olmayı biraz da Ömer Koç gibi kendini bilen insanların mevcudiyetine borçluyuz.

2019 ÇOK ZOR BİR SENE OLACAK

O beyanata gelince… Ömer Koç 2019 senesinde şirketlerin 2018’i arar hale gelebileceğine işaret ediyor. Zira Türkiye’nin ve şirketlerin kredi notları Bangladeş, Tanzanya ve Arnavutluk ile aynı seviyelerde.

175 milyar dolar döviz borcunu çevirmek yeni borç bulmakla mümkün. Ömer Bey yurt dışından borç bulmanın kolay olmayacağının altını çizerek, “İş dünyasını zorlu şartların beklediği aşikâr.” ifadesini kullanıyor.

Türkiye’nin çok ihtiyaç duyduğu yatırımların yeniden başlayabilmesinin hükûmetin atacağı adımlara bağlı oldunu belirtiyor: “Tüm yatırımcılar hükümetin açıklayacağı yapısal dönüşüm ve ekonomik istikrar programını merakla bekliyor. Programda hedeflerin ve sorumluların belli olması, programın bir takvime bağlanması ve sonuçların şeffaf bir şekilde izlenmesine imkan verilmesi, güvenin artmasını sağlayacaktır.”

DÜNYADA ZITLIKLAR DEVRİ

Dünyanın da med-cezir yaşadığına işaret ederken, bu dönemi “zıtlıklar devri” diye niteleyen Koç, “İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan, 70 yıl boyunca tarihte eşi benzeri olmayan bir ekonomik kalkınma ve barış ortamının keyfini sürdük. Ancak bu düzen şimdi tehdit altında.” tespitinde bulunuyor.

Koç, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere serbestleşme, küreselleşme ve çok uluslu iş birliğine dayalı ekonomi politikasını teşekkül eden gelişmiş ülkelerin, bugün, refahı başka ülkelerle paylaşmak yerine, içe kapanmaya meylettiğini söylüyor.

O bölümden şu satırların altını çizdim:

Amerika’nın liderlikten çok, patronluk etmeye çalıştığı tek kutuplu düzen dağılırken farklı siyasi, ekonomik ve toplumsal modellere sahip, Çin, Rusya ya da Hindistan gibi aktörlerin söz sahibi olmaya başladığı yeni bir dünya düzeni kuruluyor.

Aramızdaki sınırlar daha da belirginleşiyor.

Anlaşılan o ki önümüzdeki dönemde, uluslararası iş birliği ile içe kapanmanın, serbest ticaret ile korumacılığın çatışmasına, yani zıtlıkların savaşına şahit olacağız.

ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House’ın her yıl yayımladığı endekste Türkiye’nin “özgür olmayanlar” ligine düşmesi Ömer Koç’un da gündeminde.

AMERİKA İLE ÇİN’İN TEKNOLOJİ REKABETİ

Koç, dünya genelinde özgür ve adil seçimler, basın hürriyeti, azınlık hakları ve hukukun üstünlüğü gibi temel demokratik hak ve özgürlüklerin son on senedir düşüş eğiliminde olduğunu kaydediyor.

Ömer Koç yeni dünya düzenine dair düşüncelerini ise şöyle ifade ediyor:

Hâlâ sonu görünmeyen Suriye savaşında ve son olarak Ukrayna krizinde de görüldüğü üzere, Rusya bölgesel ve küresel nüfuzunu artırmaya çalışıyor.

İran ve Çin’le ilişkilerini güçlendiriyor. Ekonomik ve siyasi gücün yanında, yeni jeopolitik rekabetin önemli bir unsuru da teknolojik üstünlük.

Araştırmalara göre dünyanın en büyük 20 teknoloji şirketinin çoğu Amerika, bir kısmı da Çin merkezli.

Amerika’yı fevkalade rahatsız eden unsurların başında da Çin’in dünyadaki teknolojik üstünlüğü ele geçirme çabası geliyor.

Zira önümüzdeki yıllarda ancak teknoloji ve insan gücünü etkin kullanan şirketler ve ülkeler dünyada söz sahibi olabilecek.

Hal böyleyken ülkemizin yüksek katma değer oluşturan bir üretim yapısına geçmesi, yeni dijital çağda bizi rekabetçi kılacak ortamı hazırlaması gerekiyor.

Ömer Koç, 2019’a dair tespitleri ile de “İnsan olana söz bir kere söylenir. İnsan değilse hatim indirsen nafile” sözünün hakkını verdi.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin