Kıyamet ne zaman kopacak!

BÜLENT KORUCU | YORUM

Eskiler sıradışı bir kötülükle karşılaştıklarında “Başımıza taş yağacak!” derdi. Konunun duyulması halinde ise ‘kıyamet kopar’ ifadesi olayın vehametini anlatırdı. Türkiye’de öylesine şeyler yaşanıyor ve halk da bunu öyle kolay hazmediyor ki artık taş değil dağ yağsa ancak temizlenir. Bekçisi olması gerekenler hukukun katili haline geldi. Güvenlik bürokrasisi mafyalaştı, yargı camiası pislik örtücü oldu.

Tuz koktu deyimi durumu özetlemek için yetmiyor; tuz hastalığın bizzat kaynağı. En kötüsü ise halk bütün hepsini kanıksadı, neredeyse normalleştirdi. Sinek ısırığına verdiği tepki kadar ya veriyor ya vermiyor; küçük bir refleksten sonra hayata kaldığı yerden devam ediyor.

Meral Akşener çıktı ve ‘fuhuş otelleri işleten ve buralarda sermaye olarak kimsesiz yurt kızlarını kullanan emniyet müdürleri’ bulunduğunu söyledi. Kıyameti kopartacak sözlerini ne o takip ediyor ne toplum ne de adliye… Yalancıktan bir soruşturma ve zevahiri kurtaracak bir açıklama dahi gelmedi. Eski bir içişleri bakanı olarak takip edeceğini söyleyen İYİ Parti lideri de kulağı üstüne yattı.

Bugünlerde de benzer bir olay yaşanıyor. Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanlığından gitmesiyle birlikte çökertilen çetelerin başında gelen Ayhan Bora Kaplan suç örgütünden bir itirafçı çıktı. Adam tanıklıkla yetinmiyor, bunları görüntü ve fotoğraflarla delillendiriyor.

En önemli iddialarından birisi Organize Suçlarla Mücadele şube müdürünün Kaplan’ın uyuşturucu kuryesi olduğu yönünde. ‘Mafyayla mücadele etsin’ diye cebine kimlik beline tabanca verdiğimiz maaşını ödediğimiz adam mafyanın uyuşturucu kuryesi. 2016 yılında gerçekleşiyor olaylar ve bu kişi Necati Çevik.

Tanıyanların anlattığına göre daha akademideyken gidişatı belli olan biriymiş. İlk görev yerlerinden itibaren de çizgisini hep korumuş. Ankara’da nerede bataklık varsa orada izi çıkmış. Şark hizmeti için Ardahan’a gitmiş, orada da rahat durmamış. Gürcistan’a olan yakınlığı fırsata çevirmiş. Ankara’ya döndüğünde doğal olarak yolu Melih Gökçek’le de kesişmiş.

17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra emniyette yaşanan büyük tasfiyede piyango vuran ‘her şeye müsait’ ekipten biri. O günlerde oturduğu KOM Şube Müdürlüğü koltuğu, Ayhan Bora Kaplan’la ‘yakın mesai’ imkanı verdi. 15 Temmuz’dan ve Süleyman Soylu bakan olduktan sonra önü iyice açılan Kaplan’ın üzerine basarak yükseldiği sütunlardandı.

Emniyet içi dengeler ve artık mızrağın çuvala sığmaması üzerine Ankara Emniyet Müdür Yardımcılığından Bayburt’ta aynı makama atandı. Bu çok ağır bir tenzildi. Ayhan Bora Kaplan çökertildikten sonra bir darbe daha yedi ve polis meslek eğitim merkezinde öğretim görevlisi yapıldı.

Polis adaylarının meslekle ilgili ilk eğitimlerini aldıkları yer POMEM. Dosyası böylesine kabarık bir adam polis yetiştirmekle görevli. Elbette bunun bir kızağa çekme olduğunun farkındayım. Ancak neden doğrudan açığa alma işlemi yapılmadığını sorgulamak gerekiyor. Onun açıklaması da 15 Temmuz’daki misyonu olsa gerek.

O gece nöbetçi şube müdürü ve 18.00-19.00 gibi telsiz anonsları üzerine Genelkurmay Kavşağına gidiyor; orada il Emniyet Müdürü ve diğer polis şeflerinin kendinden önce geldiğini görüyor. Çelik yelek ve uzun namlulu silahlarla Genelkurmay Başkanlığını kuşatıyorlar. Henüz hiç kimse bir şey bilmiyor, hatta büyük ihtimalle MİT Müsteşarı Hakan Fidan içerde Hulusi Akar’la toplantı halinde; Necati Çevik ve amirlerinin tahmini ise ‘cinnet geçiren bir askerin yol açtığı kargaşa’…

Sanki huzurevinde biri cinnet geçirmiş de polis rehineleri kurtarmak için etrafı kuşatıyor. Ülkenin en seçkin silahlı birliği Özel Kuvvetlerin koruduğu mekanda cinnet geçiren askere müdahaleye gitmişler… yerseniz.

Meclis Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadede öylesine büyük gaflar yaptı ki raporun buharlaşmasına sebep olanlardan diyebiliriz. Yukardaki ifadeyi ortalama zekaya okusanız size 15 Temmuz’un ne olduğunu anlatır. O uğursuz gecenin kahramanları(!) bir bir deşifre oluyor.