Kimin ‘üçüncü yol’u?

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Hep söylerim…

Çözüm Süreci adı verilen ve gerçekte ne olduğu, perde gerisinde ne tür pazarlıkların yapıldığını bilmediğimiz o dönemin bütün boyutlarıyla aydınlatılması gerekiyor.

Zira bugün yaşadığımız birçok gelişme aslında o dönem yapılan gizli kapaklı pazarlıklarla ilintili.

Bu arada peşinen hatırlatayım, tekrar söyleyeyim: Ben hiçbir zaman Çözüm Süreci’ne karşı olmadım, bilakis destekleyici yazılar yazdım.

Ancak her gazetecinin barındırması gereken şüpheciliği de muhafaza ettim. Çünkü Bizans oyunları ile meşhur Ankara’da dönen ayak oyunları yoğurdu bile üfleyerek yediriyor.

Mesela geçen hafta şahit olduğumuz gelişme: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan TBMM kürsüsünden öyle bir laf etti ki ben dinleyince dönüp bir daha dinleme hatta yazılı metinden okuma ihtiyacı hissettim.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan partisinin grup kürsüsünden “Edirne’deki İmralı’dakine hesap verecek” dedi!

Erdoğan’ın İmralı’daki diyerek işaret ettiği PKK lideri – iktidarın resmi söylemiyle terörist başı, bebek katili – Edirne’deki dediği de milyonlarca oy almış bir siyasi olan Selahattin Demirtaş.

Lafı eğip bükmeye, tevil etmeye gerek yok.

Ülkenin Cumhurbaşkanı siyasi rakibini Öcalan’a şikayet etti. Dahası İmralı’ya mahkeme, hatta yüksek mahkeme payesi verdi. Sonuçta Erdoğan hesap sorma yetkisini mahkemelerden İmralı’ya devretmiş oldu.

Normal şartlarda siyaset gündemini alt üst edecek bu ifadeler gereken etkiyi uyandırmadı.

Futbol tabiriyle anlatırsam muhalefet, Erdoğan’ın açtığı gollük ortayı kaleye göndermek yerine yan paslarla sahaya yaydı, heba etti.

Düşünün, ülkenin Cumhurbaşkanı cezaevindeki terör örgütü liderinden seçim kampanyası için destek istiyor ve koalisyon ortağı Devlet Bahçeli’nin başında olduğu MHP.

Siyaset bilimi teorilerinin tümden iflas ettiği bir tablo!

ERDOĞAN-ÖCALAN ORTAKLIĞI NE GETİRECEK?

Elimizde Erdoğan ile Öcalan arasında ne tür bir ortaklık mutabakatı olduğuna dair bilgi yok.

Ancak geçmiş tecrübelere bakarak bugünü ve yarını analiz etmek zor değil.

Zira özellikle 2011 sonrası Erdoğan ne zaman sıkışsa Öcalan yardıma koştu. Seçimler öncesi Erdoğan lehine mektup yazdı, İmralı Notları’na da yansıdığı şekliyle Erdoğan’ın başkanlığına açıktan destek oldu.

İmralı-Kandil-MİT üçgeninde dönen, ortaya dökülmesi halinde herkesi şok edecek başka girişimleri de oldu Öcalan’ın.

Bu açıdan Erdoğan’ın Meclis kürsüsünden “Edirne’deki İmralı’dakine hesap verecek” demesi benzerlerini geçmişte gördüğümüz türden bir planın-anlaşmanın su yüzüne çıkan hali denebilir.

Aslında Erdoğan’ın oyun planı çok gizli saklı değil. En azından ilk seçenekler.

Şöyle ki: HDP’yi, kapatma davasıyla sersemletip Öcalan üzerinden en azından iki parçaya bölmek gibi bir planı var Erdoğan’ın. Selahattin Demirtaş’ı doğrudan hedef alan açıklamaları da bu oyunun parçası.

Öte yandan HDP’yi daha da marjinalleştirip Millet İttifakı’nı bölme planı zaten uygulamada. HDP milletvekili Semra Güzel’in yıllar sonra ortaya çıkartılan fotoğrafları üzerinden yürütülen kampanya bu amaca yönelik.

Nitekim CHP ve İYİ Parti, HDP’li Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması için evet oyu vereceğini açıkladı.

Erdoğan bir yandan da Saadet Partisi üzerinden ittifakı küçültmek için çalışıyor.

İşte bu noktada ilginç bir tartışma yeniden alevlendi. “Alevlendi” diyorum çünkü aslında yeni değil, sol-Kürt çevrelerde uzun zamandır yapılıyordu.

Dönem dönem değişik şekillerde tanımlansa da Üçüncü Yol olarak adlandırılabilecek “alternatif ittifak” görüşmeleri yeniden gündemde.

Hatta bugün Ankara’da HDP önderliğinde bir toplantı yapılıyor.

Sandığa etkisi çok çok sınırlı bu partilerle yeni bir yol arayışı var. HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç toplantının “seçimde alınacak tutumu belirleme için önemli” olduğunu söyledi.

İşte dananın kuyruğunun koptuğu yer de burası.

Zira geçtiğimiz yıllarda da gündem olan, hatta yerel seçimler öncesi Öcalan tarafından tekrar ortaya atılan Ücüncü Yol söylemi Erdoğan’ın arayıp da bulamadığı fırsat.

Çünkü önümüzdeki seçimlerin kaderi yine Kürt seçmenin takınacağı tavra bağlı.

Yükseliş trendinde olsa bile İYİ Parti ile CHP’nin toplam oyları, Saadet, DEVA ve Gelecek Partilerinin katılması halinde bile yüzde 50’yi aşamıyor.

Bu yüzden HDP’nin yüzde 14-15’lik oy potansiyeli kilit rolde.

Girdiği her seçimi kazanan ve bu konuda hatırı sayılır bir tecrübeye sahip olan Erdoğan da bu hesapları görüyor ve daha detaylısını yapıyor.

O yüzden adı sanı duyulmayan küçük partilerle bile temas halinde.

Bu aşamada insan ister istemez yeniden alevlenen Üçüncü Yol tartışmalarının İmralı ile ilgisi olup olmadığını merak ediyor.

Zira HDP’nin Millet İttifakı içinde yer alıp hem bir Türkiye partisi olma hem de Erdoğan-Bahçeli-Perinçek koalisyonunu iktidardan indirme imkanı var.

Buna karşılık Millet İttifakı’nda yer almayıp Üçüncü Yol söylemleri çerçevesinde hareket etmesi Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz.

Böyle bir durumda şiddeti temsil eden İmralı öne çıkarken makuliyet ve demokratik söylemi temsil eden Demirtaş daha da geri itilmiş olacak.

Bir başka ifadeyle Türkiye’nin HDP’si olma fırsatı kaçacak.

Dahası HDP’nin Üçüncü Yol’da ısrarlı olması, HDP seçmeni için sandığa gitmemek gibi bir sonucu da beraberinde getirecek.

Bunu derken Millet İttifakı’nda işlerin yolunda gittiğini, her şeyin güllük gülistanlık olduğunu söylemiyorum. Aksine Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda derin görüş ayrılıkları var ki artık herkesin malumu.

CHP ‘Kemalciler’ ile ‘Ekremciler’ diye bölünmüş halde.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ gibi söylemlerini bir kenara koysak CHP bildiğiniz gibi.

İYİ Parti ise geniş kitlelere açılmak, Merkez Sağ’ın yeni merkezi olmak yerine MHP’den kopanları toplamanın hesabında.

İşte bugün Ankara’da yapılan Üçüncü Yol toplantısı böyle bir atmosferde yapılıyor.

Gelin bu aşamada şeytanın avukatlığına soyunup zihinlerdeki soruyu kayda geçirelim:

Acaba daha önce çok konuşulan ama mesafe alınamayan, şimdi de seçim sonuçlarına Erdoğan lehine etki edeceği açık olan Üçüncü Yol söylemleri ile Erdoğan’ın geçen hafta TBMM kürsüsünden söylediği “Edirne-İmralı çatışması” söylemi arasında bir ilişki var mı?

Ya da daha net bir soruyla bitirelim: “Öcalan’ın Üçüncü Yol’u, 2012’de Erdoğan-MİT ve İmralı arasında yapılan mutabakatın bir yansıması mıdır?”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Tayyipin hedefi kürtlerdeki hukuk algısını selahaddinden pkk ya çevirmek. Selahaddinin dediği değil pkk nın dediğinin asıl olduğunu kürtlere inandırmak. Bunun da yolu kan ile açılır. Herşey güzel giderken selahaddinin demokrasi çağrıları kulağa hoş geliyor ama bir ışid kamyonu kürtlerin arasında patlatıldığında selahaddin boşa düşecektir. Dediklerinin hükmü kalmayacaktır. Kimse onu dinlemeyecektir. Kürtlerin kuzey suriyede ışid ile yaşadığı çatışmanın türkiyede olmayacağını kim söyledi. Işid denilen oyuncu devreye girdiğinde selahaddin ve pkk nın hikayesi değişecek. Selahaddin ışidi destekleyenler ile işbirliği yapmakla suçlanırken pkk kürtlerin kurtuluş mücadelesini verdiğini söyleyecek. Kürtler gözünde ışidin olaya katılması ile pkk farklı bir pozisyon bulacak kendini. Daha insanileştirilmiş pozisyona yerleşecek. Şiddet ortamında insanileşmek ne ise işte. Bombaların peş peşe patlatılması ile birlikte selahaddin ekseni yerine kürtler üçüncü yol eksenine kayacak. Çünkü chp, iyi partinin rengi islamcı partinin rengi ile aynı görünecek kürtlerin gözünde. Chp ve iyi parti iki yönlü dayak yiyecek. Hem selahaddini savunarak pkk lı olacaklar hem iktidarı savunarak kürt düşmanı olacaklar. Üçüncü yolda pkk propagandası ile toplanan kürtler apo sayesinde bu sefer tayyipi başkan yaptıracaklar. Tayyipin içindeki acı hafifleyecek. İntikam almış olacak. Ama müslümanların hesaba katmadığı bir şey var. Tablo öyle bir noktaya gelecek ki ışid ile pkk ikilisinin kobanedeki gibi karşı karşıya gelmesi gibi. Bu müslümanları ışidleştirme sürecidir. Hdp yi ise kahramanlaştırma süreci olacak dünyada. O yüzden hdp ağzından demokrasiyi düşürmüyor. Her cümlenin başına bol bol demokrasi koyuyor. Yani olay aslında müslümanları terörize etme sürecidir. O yüzden muhalefet fazla tepki vermiyor. Hani sürüleri istediğin noktaya köpekler sayesinde yönlendirirsin ya onun gibi. Işid hdp nin demokratik mücadelesini perçinleyecek. Çünkü ışid o kadar kötü bir oyuncu ki pkk yı ancak ışid sayesinde biraz düzgün gösterebiliyorlar. Halkını savunuyor diye gösteriyorlar. Pkk bu sayede kürtlerin gözünde daha çok tutulacak. Yani kürtleri selahaddin üzerinden barışa taşımak varken, kürtleri bölücülere daha çok yaklaştırmış olacaklar. Yani kürtleri kitlesel olarak yönlerini çevirme girişimi olacak bu. Yönlerini ışidi kollayan türkler yerine kuzey suriyeyi kollayan amerikaya çevireceklerdir. Zaten şiddet sarmalı çok arttığında, devlet ‘yetersiz’ kaldığında bölmeye çalışacaklar. Bu ışidin performansına bağlı birşey. İyi performans gösterirse kürtler türklerden kopacaktır. O sırada yapılacak bir seçimde tayyip kazanmaya çalışacaktır. Aklınca kazandıktan sonra orayı kontrol edeceğini düşünmektedir. Yani bu kadar basit. Duygu olmadığı için herşeyi şiddet ile halledebileceğini sanıyor. Kürtleri kendi arka mahallesi sanıyor ama kürtler bugün abd ve avrupa fay hattı üzerinde durmaktadır. Batının müdahale etme şekli uluslararası hukukun devreye girmesiyle olur. Ekonomik olarak çöküntü yaşayan ülkeye bir iki yaptırım ile tehdit edebilir. Bu yaptırımlar dinlenilmeyeceğini bildiğimden ülke çok zor duruma girecek. Ve bu süreç muhtemelen tayyip seçim zaferini kazanamadan rejimin çökmesi ile son bulacak. Tayyip bu süreçte yok olurken el tuttuğu apo yükselmiş olacak. Kürtler batının istediği şekilde bir türlü kopmadılar. Muhtemelen yine kopmayacaklardır.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin