Kemalizm’den Türkçülük ve İslamcılığa: MTTB

YORUM | Dr. YÜKSEL NİZAMOĞLU

Kamuoyunda genellikle kısaltmasıyla MTTB olarak bilinen, Milli Türk Talebe Birliği, Osmanlı’nın son yıllarında kurulmuş, cumhuriyet devrinde de kısa bir fasıla olsa da 1980’e kadar varlığını sürdürmüş bir örgütlenmedir.

MTTB’nin en ilginç yönü ise takip ettiği siyasetin bu süre zarfında büyük bir değişiklik göstermesidir. Dernek, cumhuriyetin ilk döneminde “Kemalist” bir politika izlemiş, sonra “Türkçü” yönü öne çıkmış, 1960-1965 arasında “solcu” denebilecek bir siyaset takip etmiştir. 1965 sonrasında “Türkçü-İslamcı” mücadelesi yaşanmış ve bu mücadele İslamcıların zaferiyle sonuçlanmıştır.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

KEMALİST MTTB

Türkiye’nin en eski öğrenci örgütlenmesi olarak kabul edilen MTTB, 1916’da Darülfünun öğrencileri tarafından kurulmuş ve 1927’de tüzel kişilik kazanmıştır. MTTB’nin bu yıllarda “Kemalist rejimle” uyum içinde olduğu, Türk Ocaklarıyla birlikte hareket ettiği ve devrimlere destek verdiği görülmektedir.

1930’lu yıllarda Kemalist ilkeler yanında “Türkçülük” öne çıkmış ve derneğin amblemi “bozkurt” olmuş hatta Hitler’i öven yazılara yer verilmiştir. Ayrıca ilgisini “dış Türklere” yoğunlaştırmış ve bu ilgi, Kemalist rejimin hedeflerine ters düşünce, hükümet, derneği kapatmakla tehdit etmiştir. Bunun nedeni, Razgrad’da Müslüman mezarlığının tahribi üzerine Bulgar Konsolosluğu’na protesto amaçlı çiçek konulmasıydı.

Bardağı taşıran damla ise 1936’da Hatay’da Türklere yapılan baskıyı protesto ve Hatay’ın Türkiye’ye katılması amacıyla bir miting düzenlenmesi olmuş, dernek, “izinsiz gösteri düzenlediği ve siyasi bir amaç için hareket ettiği” gerekçesiyle kapatılmıştır.

MTTB’nin bu suskunluk devresi, çok partili hayata geçilmesine kadar devam etti. 1947’de “Türk Talebe Birliği” adıyla yeniden faaliyetine izin verilen dernek, daha sonra Bakanlar Kurulu kararıyla eski ismine kavuştu.

TÜRKÇÜ MTTB

MTTB’nin yeniden etkili bir konuma gelmesi, 1950’de Demokrat Parti’nin (DP) iktidara gelmesiyle başladı. Cemiyetin 1931-1933 döneminde başkanı olan Tevfik İleri’nin Menderes hükümetlerinde önce Ulaştırma sonra Millî Eğitim Bakanlığı’nı üstlenmesinin de bunda etkili olduğu anlaşılmaktadır.

MTTB’nin 1950’li yıllardaki önceliği Kıbrıs meselesi oldu. 1950 yılında İstanbul Üniversitesi önünde ilk Kıbrıs mitingini düzenleyen MTTB, “Kıbrıs İçin Anavatan Komitesi” adıyla bir örgütlenmeyle Kıbrıs’a ilgisini devam ettirdi.

Atatürk’ün Selanik’te doğduğu eve bomba atıldığı haberiyle başlayan 6-7 Eylül Olaylarını tertip edenler arasında MTTB’nin de olduğu iddia edildi. Ancak bu konuda doktora tezi hazırlayan Erkan Çay’ın tespitlerine göre MTTB’li gençler olaylara karışsa da o sırada yönetim krizi yaşayan dernek, doğrudan olaylarda yer almamıştır. 

MTTB bu yıllarda tamamen “Türkçü” bir politika izlemekte, bir taraftan Sovyetlerin Türklere yaptığı zulme tepki verirken diğer taraftan Kerkük’te General Kasım rejiminin Türklere uyguladığı baskıyı protesto etmekteydi. Dernek 1957’de de Rum Ortodoks Kilisesi’nin adının da “Türk Ortodoks Kilisesi” olarak değiştirilmesini teklif etti.

SOLCULUKTAN İSLAMCILIĞA MTTB

1960-1965 arasında bambaşka bir siyaset izleyen dernek, 27 Mayıs darbesini desteklemiş, seküler bir milliyetçilik anlayışı öne çıkmış, “laiklik” vazgeçilmez ilke olmuştur. Faaliyetlerinde “Atatürkçülük” vurgusu yapılmış hatta İskenderun’da Atatürk heykeline yapılan saldırıyı protesto eylemlerine destek verilmiş, İskenderun’daki mitingi ise bizzat dernek organize etmiştir.

Derneğin yayınlarında “Ak Devrim” denilen Atatürk devrimleri övülmekte, İslamcılık ve Kürtçülük “aşırı cereyanlar” olarak görülmekte, “komünist” olarak değerlendirilmeyen “sosyalizm” ve “sosyal demokrasi” kavramlarına sıcak bakılmaktadır. Hatta yayın organı olan “Milli Gençlik” dergisinde İlhan Selçuk ve Çetin Altan’ın yazıları yayınlanmaktadır.

1965 yılında ise MTTB başkanlığına Rasim Cinisli seçildi ve bu gelişme, derneğin farklı bir aşamaya geçmesine zemin hazırladı. Bu yıllar, 27 Mayıs’ın etkisinin azaldığı, Süleyman Demirel’in AP’sinin tek başına iktidar olduğu yıllardı. Bu dönemde MTTB’de tam olarak “milliyetçi-muhafazakâr” anlayış hâkim oldu.

MTTB’nin çizgisindeki değişiklik yayınlara da yansımış ve “Atatürk ve Atatürkçülük”, “irtica karşıtlığı” gibi kavramların yerini “komünizm düşmanlığı” almış hatta 1966 yılında “Komünizmle Mücadele Özel Sayısı” yayınlanmış ve dernek, “Komünizmle Mücadele Kampanyası” başlatmıştır.

Dernek antikomünizmle beraber antientelektüelizmi benimsemiş, Tanzimat’tan beri gelen ve “sahte aydın” olarak gördüğü bu kesimi; “yüzeysel, kitabî, taklitçi ve yerli değerlere uzak olmakla” suçlamıştır.

Komünizmle mücadele bir aksiyona dönüşmüş ve birçok vilayette “Komünizmi tel’in ve halkı gafletten uyandırma” mitingleri organize edilmiştir. Mitinglerde “komünizm sefalettir, su uyur komünist uyumaz, komünizm insanları hayvanlaştırır, komünistlere ölüm, anneniz Katerina mı?” gibi pankartlar taşınmıştır.

MTTB’nin organizasyonlarından birisi de Fetih Mitingleri olmuş ve 1935’te müzeye çevrilen Ayasofya’nın ibadete açılması istenmiştir. Derneğin ses getirecek eylemleri gerçekleştirmesinde yükselen sol hareketlere karşı Demirel Hükümeti’nin desteğinin olduğu bir gerçektir. Bunun sonucu olarak komünizmi tel’in mitinglerinden birisi, büyük bir katılımla Taksim Meydanı’nda gerçekleşmiştir.

İSLAMCI MTTB

Rasim Cinisli’den sonraki MTTB başkanı ise İsmail Kahraman oldu. Cinisli ise AP’den milletvekili seçildi ve siyasi hayatı boyunca hep sağ partilerde siyaset yaptı. Kendisinden sonraki başkan Kahraman ise Milli Görüş partilerini tercih etti. Başkanlığı döneminde ilginç olayların yaşandığı Kahraman, 15 Temmuz hadisesi sırasında da TBMM Başkanlığı görevinde bulunmaktaydı.

Kahraman’la birlikte derneğin “İslamcı” kimliği tamamen öne çıkmış ancak “komünizmle mücadele” temel ilke olarak varlığını korumuştur. Dernek, Osmanlı tarihini yüceltmeyi bir misyon olarak benimsemiş, son padişah Vahdettin’i de “Atatürk’ü Samsun’a göndererek Millî Mücadele’yi başlatan” bir figüre dönüştürmeye çalışmıştır.

Fetih Mitingleri devam etmekte ve Ayasofya’da namaz kılma arzusu tekrarlanmaktadır. Yunanistan’la gerginleşen ilişkiler de derneğin gündeminde olup Kıbrıs için düzenlenen mitinglere aktif olarak destek verilmekte ve hedefin “12 Ada, Selanik, Kıbrıs” olduğu vurgulanmaktadır. MTTB’ye göre Patrikhane ve Ruhban Okulu kapatılmalı ve Ayasofya camiye çevrilmelidir.

Derneğin önemli adımlarından birisi de “Kıbrıs Gönüllüler Ordusu” adıyla paramiliter bir yapı kurmasıdır. Bu gençlerin bazılarının Kıbrıs’ta Türk Mukavemet Teşkilatı’nda yer aldığı anlaşılmaktadır.

Kahraman döneminin en çok ses getiren olayı ise İlahiyat Fakültesi öğrencisi Hatice Babacan’ın başörtülü olarak derslere girmesiyle başlayan gelişmelerdir. MTTB bu dönemde ilk defa düzenlenen başörtüsü eylemlerini organize etmiştir.

Komünizme karşı düzenlenen mitinglerde “hoşt komünist”, “sular çekilecek, komünistler biçilecek” gibi sloganlar atılmaktadır. MTTB’nin solcu gençlerin arkasında komünistler ve “dünyayı karıştırmakla görevli Yahudiler” olduğunu düşünmesi, solcularla mücadeleyi hedef haline getirmesine neden olmuştur.

6. Filo’nun İstanbul’u ziyareti nedeniyle başlayan öğrenci olaylarında Kahraman, öğrencileri “Moskof uşakları” olarak adlandırmıştır. MTTB’nin önderliğinde Beyazıt’tan Taksim’e kadar organize edilen yürüyüş; sağcı ve solcu öğrencilerin çatışması ve iki öğrencinin ölümüyle sonuçlanmıştır.

MTTB artık iyice İslamcı çizgiye kaymış ve CKMP’nin Türkeş liderliğindeki MHP’ye dönüşmesiyle Türkçü kanat, MTTB’den koparak Ülkü Ocaklarına geçmiştir. Bunda 1969’daki başkanlık seçimini aylarca süren mücadele sonunda Türkçü kanatın temsilcisi “Komando” lakaplı Mustafa Ok’a karşı dindar kanadın temsilcisi Burhanettin Kayhan’ın kazanması etkili olmuştur.

70’li yıllar boyunca dini vurgular önde olmuş, 1975’te “bozkurt” amblemi “kitap” olarak değiştirilmiştir. “Millî” olarak ifade edilen kavramlarla aslında dini kavramlar ifade edilmiş, kurtuluş reçetesi olarak “Anadolu’nun temeli ve özü olan İslam” öne çıkarılmıştır. Bunun yolu da “Asım’ın nesli” denilen, İslamiyet’e gönülden bağlı gençlerin yetiştirilmesidir.

İlginç olan MTTB’nin 12 Mart’a destek vermesi ve birçok dernek kapatılırken varlığını sürdürmesidir. MTTB’nin “örnek” olarak gösterdiği sembol isimler Mehmet Akif ve Necip Fazıl olup, derneğin organizasyonlarında Necip Fazıl, Cemil Meriç, Kadir Mısıroğlu gibi kişiler yer almış, Fethullah Gülen de dernek çatısı altında “Altın Nesil, İçtimaı Adalet, Nübüvvet” başlıklı konferanslar vermiştir.

MTTB'nin Müslüman gençliğin oluşumunda yeri – Gerçek Hayat

MTTB içinde bu dönemde “siyaset” nedeniyle yine tartışmalar yaşandığı anlaşılmaktadır. Bu durum MSP’nin de MHP’ye benzer şekilde kendi gençlik örgütü olarak “Akıncılar” adlı yapıyı kurmasıyla sonuçlanmıştır. Bu yıllarda dernek, Türkiye genelinde 600’ün üzerinde şube sayısına ulaşmış ve geniş toplum kesimlerine hitap eden bir yapıya dönüşmüştü.  

MTTB, Kemalizm’den Türkçülüğe ve sonrasında İslamcılığa kayan çizgisiyle cumhuriyet dönemi boyunca etkili örgütlerden birisi oldu. Rejimin özelliğine uygun davransa da 1936’da CHP iktidarı tarafından kapatıldı. Tekrar faaliyete geçtikten yıllar sonra da 12 Eylül darbecileri tarafından kapatılarak tarihe karıştı. Ancak komünizm karşıtı politikaları ve özellikle öğrenci olaylarındaki tepkisiyle sürekli tartışıldı.

MTTB’li gençleri 6. Filo karşıtı eylemlere sevk eden İsmail Kahraman, bir iddiaya göre olayları dönemin İçişleri Bakanı Faruk Sükan’la birlikte bir balkondan izlemiştir. Cinisli’nin hatıratında ifade ettiğine göre, M. Akif’in oğlu Mehmet Emin Ersoy, Kahraman’ın başkanlığı döneminde MTTB’de kaldığı yerden sokağa atılmış ve sokakta donarak hayatını kaybetmiştir.

Kahraman hadisenin kendisinden önceki ara dönemde olduğunu belirtse de MTTB’nin, sembol olarak seçtiği Akif’in oğlunun ölümünde böylesine bir rol oynaması hazin bir durumdur. Aynı Kahraman’ın 15 Temmuz sırasında Meclis başkanı olarak görev yapması da herhalde bir tesadüf olmalıdır.

***

Seçilmiş Kaynakça: E. Öztürk, “MTTB’de Değişen Milliyetçilik Anlayışı ve Antikomünizm”, SDU SBED, 2016, S. 25; S. Yorgancılar, MTTB (1916-1980), Tezkire, 2005, s. 41; M. G. Demir, Dünya’daki İslam Gençlik Hareketleri ve Türkiye, SÜ SBE yüksek lisans tezi, Konya, 2019; E. Çav, Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye’de Değişen Gençlik Hareketleri ve MTTB Deneyimi, MSÜ SBE Doktora tezi, İstanbul, 2010; https://www.indyturk.com/node/122201/t%C3%BCrkiyeden-sesler/akif%E2%80%99-o%C4%9Flu-emin-ersoy%E2%80%99un-hazin-%C3%B6l%C3%BCm%C3%BC (2.7.2021)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. Yüksel Bey, İsmail Kahraman’ın torunu olan Taha Enes Şener’in 2008’de tekrar MTTB’nin başına geçmesini (ya da MTTB’yi yeniden aktifleştirmeye çalışmasını) yazınızda bahsetmeye değer bulmadınız mı, bu konudaki görüşünüz nedir?

    • Sayın Altan
      MTTB’nin yeniden kurulduğunu biliyordum ama bahsettiğiniz şahısla ilgili bir bilgim yoktu.
      Konu daha çok MTTB’nin dönüşümü üzerine olduğundan bugünkü durumuna değinme ihtiyacı hissetmedim.
      İlginiz için çok teşekkür ederim.

  2. İki hususa takıldım.
    1. MTTB Akif’i idol olarak benimsemiş ama oğluna sahip çıkmak yerine onu sokağa atıp ölümüne yol açmış. Bunu yapanlar da “muhafazakar ve dindar” insanlar. Çok yazik.
    2. İsmail Kahraman öğrenci olaylarında çok önemli bir figür. Resmen dindar ve milliyetçi gençleri solcuların üzerine sürmüş ve sonra seyretmiş. Hatta 70’lerdeki kardeş kavgasının temelini atmış. Yıllar sonra da TBMM başkanı olmuş ve 15 Temmuz yaşanmış. Acaba bizim mahallenin gazetecileri bunu niye sorgulamadılar. Bir yerde damadının cemaatten olduğunu okumuştum. Onunla ilgili olabilir mi?
    Bu yazıdan bu derneğin tamamen rejim tarafından yönlendirildiği sonucuna vardım. Resmen devlet, bu yapılar eliyle bugünkü rejime verilmiş. Kazanan hep devlet. Kaybedenler ise insanlar.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin