‘Kalkın ey ehli vatan!’: Bir gazete baskını hikâyesi

YORUM | Dr. YÜKSEL NİZAMOĞLU

Cumhuriyet rejimi aşamalarla basını tamamen kontrol altına aldı ve “Tek sesli bir basın” oluşturdu. İkinci Dünya Savaşı ortamında da basın ağır bir sansüre maruz kaldı.

Savaşı demokratik rejimlerin kazanmasıyla daha serbest bir ortam beklenirken yavaş yavaş gelişen muhalefet hareketine destek veren Tan gazetesi, üniversite öğrencilerinin baskınına uğranarak yağmalandı.

TAN GAZETESİ

İkinci Dünya Savaşı ortamında tek sesli basın da sürekli sansür, baskı ve kapatılmalara maruz kaldı.

1939-1945 döneminde Tek Parti’nin yayın organı Ulus gazetesi, Hükümetin politikalarına açıktan destek vermekteydi. Gazetenin başyazarlığını üstlenen Falih Rıfkı Atay yazılarında hükümetin siyasetine paralel bir şekilde Almanya ve müttefik devletler arasında “denge siyaseti” izliyordu.

Yunus Nadi’nin Cumhuriyet’i ise Hitler’in savaşı kazanacağı inancıyla Almanya yanlısı bir politika benimsemişti. Gazete sütunlarında sık sık Almanya’yı öven yazılara rastlanmaktaydı. Ziyad Ebuziyya tarafından çıkarılan Tasvir-i Efkâr, Almanlara destek vermekte ve Peyami Safa yazılarıyla bunda önemli bir rol oynamaktaydı.

1936’da Siirt milletvekili Mahmut Soydan ve Halil Lütfi Dördüncü tarafından çıkarılan Tan gazetesi, beklediği ilgiyi görememiş ve Soydan, İş Bankası’ndan alınan krediyi ödeyememişti. Soydan’ın hisselerini satın alan Ahmet Emin Yalman, Atatürk’e başvurarak kendisine koyulan gazete çıkarma yasağını kaldırttı ve gazetenin yönetimini üstlendi.

Tan gazetesi kısa sürede değişik görüşlere yer veren bir gazete oldu. Gazetede Yalman liberalizm doğrultusunda yazılar yazarken M. Akif’in damadı Ömer Rıza Doğrul “Bugün” adlı köşesinde muhafazakarlığı savunan yazılar kaleme alıyordu. Yazar kadrosu içinde Burhan Felek, Refii Cevad (Ulunay), Refik Halit (Karay), Eşref Edip gibi yazarlar yer almakta ve bu yönüyle Tan, Babil Kulesi’ne benzetilmekteydi.

Tan Gazetesi 1938 Ağustos’unda Yalman’ın bir yazısından dolayı üç ay kapatıldı ve sonrasında Yalman, Doğrul, Karay ve Ulunay gazeteden ayrıldılar. Onların yerine de Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Cevat Şakir gibi yazarların katılmasıyla Tan, sol çizgide yayın yapan bir gazete oldu.

Sabiha Sertel de artık daha sık yazılar göndermekte, Atatürk döneminin Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras da gazetenin yazar kadrosunda yer almaktaydı.  

Bu dönemde gazetelerin tirajı yaklaşık 100.000 kadardı ve Cumhuriyet 15.000-16.000, Tan ve Vatan 11.000-12.000 satılıyordu. Tiraj düşüklüğünün önemli bir nedeni, sansür nedeniyle gazetelerin “adeta resmî gazete gibi” yayınlanmalarıydı.

ALMAN KARŞITLIĞI

Tan gazetesi kendisini Almanya’ya destek veren basının karşısında konumlandırdı. Hatta Sertel’in doğrudan yazılarından dolayı Alman firmaları, gazeteye verdikleri ilan ve reklamları kestiler.

Gazete Türkiye’nin savaşa girmemesini, müttefik devletlerle ve özellikle İngilizlerle ittifak yapılmasını savunuyordu. Zekeriya Sertel’in eşi Sabiha Sertel de “Görüşler” adlı köşede Türk basınında yer alan Alman yanlısı yazıları eleştiriyordu.

Sertel özellikle Almanlara destek veren Cumhuriyet gazetesine eleştiriler yöneltiyor ve Cumhuriyet’i, Hitler’in Aydınlanma ve Propaganda Bakanı Goebbels’in avukatı olmakla suçluyordu.  Cumhuriyet ise Sabiha Sertel’i komünist propagandası yapmakla itham ediyordu.

Sabiha Sertel’in yazıları hükümetin dış politika yaklaşımına aykırı değerlendirildiğinden gazete üç ay süreyle kapatıldı. Sonra da Sabiha Sertel’in yazı yazmaması şartıyla yeniden izin verildi.

Alman ordularının Moskova’ya kadar gelmesi ve Sovyetlerin müttefiklere katılmasıyla Sabiha Sertel yeniden yazmaya başladı. Savaşın seyrindeki bu gelişmeler de Tan’ın konumunu güçlendirdi.

Sabiha Sertel Alman ordularının işgal ettikleri yerlerdeki kötü uygulamalarını ve özellikle Yahudilere yönelik katliamları dile getiriyordu. Buna karşı tepkiler gecikmedi ve Peyami Safa Cumhuriyet’teki yazılarında Sertel için “Bolşevik Dudusu”, “Eli Maşalı Çingene” gibi hakaretlerde bulundu.

KALKIN EY EHL-İ VATAN!

Tan Gazetesi’nin yayınlarının da etkisiyle Alman taraftarı aşırı sağcı akımlara karşı soruşturma başlatılarak “Irkçılık-Turancılık Davası’nda” Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Reha Oğuz Türkkan’ın da aralarında bulunduğu birçok kişi tutuklandı.

Almanya’nın savaşı kaybedeceğinin anlaşılmasıyla Türkiye siyasetinde önemli değişiklikler gündeme geldi. Zekeriya Sertel, artık Türkiye’nin totaliter rejimlerle demokrasiler arasında bir tercih yapması gerektiğini belirtiyor ve Sabiha Sertel “Boğuluyoruz, hava istiyoruz” diye yazıyor, yeni bir meclisin açılmasını ve tek parti saltanatını kurmak için çıkarılan kanunların kaldırılmasını istiyordu.

1945 Nisan’ında müttefiklerin Berlin’e girmesiyle Almanya teslim oldu ve batı demokrasileri zafere ulaştı. Ülkede daha fazla demokrasi ve çok partili hayata geçme düşünceleri bizzat “Milli Şef İsmet İnönü” tarafından ifade edildi.

Tan, bu süreçte demokrasi ve özgürlüklerden yana yayın politikasıyla öne çıkmakta ve “dün beş paraları yokken şimdi büyük sermayeler yapmış kimselerle” hesaplaşılmasını istemekteydi.  

Aynı dönemde Türk siyasi hayatına damga vuracak Demokrat Parti’nin kuruluşuna zemin hazırlayan olaylar yaşanmakta ve Tan, yeni partiye destek vermekteydi. Hatta Zekeriya Sertel, Celal Bayar’ın istifa mektubunu beraber kaleme aldıklarını ve yeni partinin programının yazılmasında yer aldığını belirtmektedir.

Gazete kendisini çok partili hayata geçiş sürecinde CHP’nin karşısında konumlandırmıştı. Tan ve Vatan gazetesi, DP’ye destek veren yazılarından dolayı Başbakan Şükrü Saraçoğlu tarafından “yıkıcı muhalefet” olarak değerlendiriliyordu. Falih Rıfkı da Saraçoğlu’na destek veriyor ve bu gazetelerin rejime savaş açtıklarını yazıyordu.

Tan matbaasının basılmasına giden süreç ise Sabiha Sertel’in 6 Mayıs 1945 tarihli yazısıyla başladı. Sertel “Goebbels o zamanlar dilimi kesemedi, fakat Ankara Caddesi’ndeki köpeklerini üzerime saldırttı“ şeklinde bir yazı kaleme alarak tartışmaların fitilini ateşledi.

Sertel’e ilk tepki Vakit gazetesinden Hakkı Tarık Us’tan geldi. Us, Sertel’in kastettiği Babıali köpeklerinin kimler olduğunu soruyor, Sertel de Alman propagandası yapanları hedef aldığı cevabını veriyordu.

Sertel, “Vay Faşist Vay” başlıklı makalesiyle de Alman yanlısı yazılarını eleştirdiği Nadir Nadi ile polemiğe girdi. Bu sırada Sovyetlerin Pravda gazetesinin “Tan, Türkiye’de hakikati gören ve Ruslara karşı haksız saldırılara cevap veren tek gazete” şeklinde bir ifade kullanması da Sertellerin hedefe konulmasına yol açtı.

Basının bir bölümü Tan’ı “komünist gazete” olarak adlandırıyor hatta Ziyad Ebuziyya gazetenin kağıdının Moskova’dan gönderildiğini iddia ediyor, Zekeriya Sertel de bu suçlamalara bir yazı dizisiyle cevap veriyordu. Sertel’e göre Tan aleyhinde yapılan propagandanın hedefi “neredeyse” sıkıyönetime verip astırmak veya linç ettirmekti.

Bu sırada kurulma süreci devam eden DP için bir yayın organına ihtiyaç duyulmuş ve bir dergi çıkarılarak kamuoyuna ulaşılması amaçlanmıştı. “Görüşler” adıyla çıkan dergi yine Serteller tarafından yayınlanıyor, ilk sayısı 1 Aralık 1945’te çıkan derginin kapağında Celal Bayar, Fuat Köprülü, Tevfik Rüştü Aras ve Adnan Menderes’in fotoğrafları yer alıyordu.

Dergide sol ağırlıklı yazarların yer alması nedeniyle yapılan eleştiriler karşısında Bayar ve arkadaşları, dergi ile bir bağlantıları olmadığını açıkladılar. Ancak derginin çıkışı İnönü ve Başbakan Saraçoğlu’nu çok kızdırmıştı. İktidar yanlısı basın da derginin adındaki “G harfinin” orak çekiç işareti olduğuna dair yayınlara başlamıştı.

Cumhuriyet gazetesi ise Sertelleri hedefe koydu ve bu yayınların Moskova’da takdirle karşılandığını yazdı. Asıl vurucu hamle ise Hüseyin Cahit Yalçın’dan geldi. Yalçın Tanin’de “Kalkın ey ehli vatan” başlıklı yazısında yıkıcı propagandalara karşı her Türk’ün karşı koyması gerektiğini belirtti,

Yalçın örnek olarak Sertel’in “Zincirli Hürriyet” yazısını gösteriyor, bunu komünist edebiyatı olarak adlandırıyor, bunları susturma görevinin gazeteci ve hür vatandaşlara düştüğünü yazıyordu. 4 Aralık tarihli yazıda da bazı yayınların beşinci kol faaliyeti olduğunu belirterek Yeni Dünya ve Görüşler’in ismini veriyordu.

Benzer tepkiler Tasvir’de Peyami Safa tarafından da ifade edildi. Cumhuriyet ise “Bizim Yoldaşlar Maskelerini Attılar” başlığıyla Sertelleri, Tan ve Görüşler’i doğrudan hedef gösteriyordu.  

MESAJ KİME?

4 Aralık 1945 günü sabahı, İstanbul Üniversitesi’nin bahçesinde ellerinde Atatürk ve İnönü fotoğrafları olan öğrenciler toplanmaya başladılar. Kalabalık, Beyazıt’tan ilerleyerek önce Cağaloğlu yokuşunun başındaki ABC kitapevini tahrip etti.

Göstericiler daha sonra “kahrolsun komünizm, kahrolsun Serteller” diye bağırarak Tan matbaasına girdiler. Ellerindeki taş ve sopalarla hatta iddialara göre bir kısmı balta ve balyozlarla matbaayı tahrip ettiler.

Bir taraftan da linç etmek için “Serteller nerede” diyen kalabalık, sonra Taksim’e doğru yürüyerek Yeni Dünya ve La Turquie gazeteleriyle Berrak kitabevini tahrip etti.

Ertesi gün iktidar yanlısı basın Tan baskınını destekleyen yayınlara yer veriyor hatta Necmettin Sadak Akşam gazetesindeki yazısında “Türk Gençliğinin Heyecanlı Gösterisine Dünya Hayran Kalmıştır” başlığını kullanıyordu. Onlara göre “kızıl neşriyata ve vatan hainlerine” iyi bir ders verilmişti.

Sorgulanması gerekenler yağmacılar olması gerekirken Sabiha ve Zekeriya Sertel yargılanarak bir yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Bu karar, dört aylık bir tutukluluk süresinden sonra Yargıtay tarafından bozuldu.

Halbuki olaylar göz göre gelmiş, polis, sayıları on beş yirmi bini bulan göstericilere müdahale etmeyerek matbaa, gazete ve kitabevlerinin tahrip edilmesine göz yummuştu. Bu boyutta bir hareketin dönemin iktidarının onayı olmadan gerçekleşmesi mümkün değildi.

Zekeriya Sertel “sıkıyönetim altındaki bir şehirde bunu yapanlar öğrenciler değil serseriler ve gizli polistir” diyecek, bazı yazarlar olayın dönemin başbakanının, CHP’nin İstanbul teşkilatına verdiği emirle gerçekleştiğini iddia edeceklerdir. Hatta Sertel, Vali Lütfi Kırdar’la birkaç defa telefonla görüşmüş ve gereken tedbirlerin alındığı cevabıyla karşılaşmıştı.

İnönü iktidarı bu olaylarla sansüre başvurmadan muhalif “solcu” basının susturulmasını sağlamıştı. Ayrıca ABD ve Batı dünyasına da komünizme karşı mücadele edildiği mesajı verilerek Amerikan yardımı alınması amaçlanmıştı.

Diğer yandan yeni kurulacak Demokrat Parti’nin bu tür görüş sahipleriyle birlikte hareketinin önüne geçilmiş, muhalefet partisinin rejimin kurucu iradesinin arzu ettiği çerçevede şekillenmesi sağlanmıştı. Nitekim arşiv kayıtlarına göre yeni partinin kurucu kadrosunun Sertellerle ilişkilerinin emniyet tarafından sürekli takip edildiği anlaşılmaktadır.

Tan Olayı, Türkiye’de basın iktidar ilişkilerinin şeklini göstermesi açısından önemli bir hadisedir. Baskın; iktidar yanlısı, sahip ve yazarlarının çoğunun milletvekili olduğu gazetelerin tahrikleriyle meydana gelmiştir.

Bu yönüyle hem kışkırtıcı yayınların hem de sıkıyönetime rağmen yaşanan yağma olayının hükümetin yönlendirmesiyle gerçekleştirildiği çok açıktır.  

Sonuçta ehli vatan ayağa kalkmış, büyük bir yağma ve tahrip gerçekleştirmiş ve Türkiye’de çok partili hayatın sınırlarının çizilmesinde önemli bir adım atılmıştır.

***

Kaynaklar: M. K. Vural, “ II. Dünya Savaşı Türkiye’sinde Bir Muhalefet Gazetesi Örneği Olarak Tan Gazetesi”, CTTAD, 2008, S. 16-17; A. Acar, “Basında Tan Olayı”, İÜİFD, 2012, S. 43; “Yok edilen gazete: Tan”, Cumhuriyet Dergi; S. Kara, Muhalif Bir Gazeteci ve Yazar Olarak Zekeriya Sertel, SÜ SBE Doktora Tezi, Konya, 2021; Y. Sertel, Annem, İstanbul, YKY, 1994.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Maaşallah devletimiz çok güçlü! İstediği muhalif kurum, gazete, banka canına okuyor. Hem de sivil halk marifetiyle.
    Asıl acı olansa yağmacılara birşey olmuyor ve mağdur yargılanıp hapse tıkiılıyor.
    Kutsal devletimle bir kez daha gurur duydum!:(

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin