James Madison’dan mesaj var! [Adem Yavuz Arslan]

Aslında bu yazıda Enerji Bakanı Berat Albayrak’a ait olduğu iddia edilen e-maillerin ABD ayağını yazacaktım.

Zira önce Redhack, sonra da Wikileaks tarafından ortaya dökülen binlerce e-mailde haber değeri taşıyan çok şey var.

Gerçi Albayrak’ın maillerini irdeleyip sorgulayacak, haber yapabilecek gazeteciler ya hapiste ya da sürgünde, havuz medyasının da öyle bir gündemi yok.

Maillerin özel hayatı ilgilendiren kısımlarını bir kenara bırakıp Albayrak ve etrafında dönen ilişkiler ağına baktığınızda son on yılda yaşanan birçok olayı daha iyi anlayabiliyorsunuz.

Bir bakıma Berat-Serhat Albayrak’lar özelinde ‘paralel devleti’ görmek mümkün.

Ayrıca e-maillerde ABD ile ilgili çarpıcı bilgiler var.

AKP’nin ‘sivil görünümlü’ dernekler, düşünce kuruluşları, vakıflar üzerinden okyanusun bu tarafında yürüttüğü faaliyetler uzun zamandır FBI’in de gündemindeymiş.

Anlaşılan o ki, AKP uzantılı kurumların icraatları daha çok tartışma çıkaracak.

Bu aşamada e-mail skandalına bir virgül koyup yeni anayasa taslağına bakmakta fayda var.

Zira kapalı kapılar ardında hazırlanan, AKP’li vekillerin bile görmeden imzaladığı bu düzenleme tarihi değişiklikler getiriyor.

Öncelikle şunu not etmek şart; Erdoğan’ın elindeki tüm imkanlara rağmen halka sevdiremediği ‘başkanlık’ düzenlemesi ‘Cumhurbaşkanlığı’ kılıfına sokulmuş.

Fakat gelin görün ki bu modelin demokratik dünyada bir örneği yok. Mevcut ABD modelinin ise ‘Erdoğan modeli’ ile uzaktan yakından alakası yok.

Çünkü ABD modeli başkanlık güçler ayrılığı ve denge/denetim sistemine dayanıyor.

Felsefesi ise ABD’nin 4. Başkanı James Madison’un -ki metnin yazılmasındaki katkılarından dolayı ‘anayasanın babası’ kabul edilir- şu sözlerinde gizli;

Yasama, yürütme ve yargı güçlerini, ister tek bir kişi, ister bir zümre olsun, ister saltanatla, isterse de seçimle gelmiş olsun fark etmez, aynı ele vermek, tiranlığın tarifidir.”

1787’de Philadelphia’da yazılan bu cümleler bugün için de geçerli.

Literatüre ‘Madisonian Model’ olarak geçen bu sistem ‘yasama, yürütme ve yargının bir birinden bağımsız ama birbirini denetleyen bir yapıda’ olmasına dayanıyor.

Zaten ABD demokrasisini güçlü kılan da bu ‘check and balance’ sistemi.

Peki AKP ile MHP’nin geçtiğimiz günlerde TBMM’ye sunduğu yeni anayasa teklifinin ABD Başkanlık sistemi ile ilgisi var mı?

Cevap kısa ve net: Yok.

Daha önce de ifade ettiğim gibi ABD sisteminin en temel özelliği denetim mekanizmaları. Yerel yönetimlerden federal hükümete kadar çok sayıda denetim mekanizması var.

Başkan ne kadar yüksek oyla seçilirse seçilsin, ne kadar güçlü olursa olsun başta bütçe olmak üzere bir çok adımını Senato’ya onaylatmak zorunda.

Mesela ABD Başkanları, bakanları, büyükelçileri ve üst düzey bürokratları seçer fakat Senato onayı olmadan göreve başlatamaz.

Yüksek yargıçları da başkan aday gösterir ama Senato’nun salt çoğunluğu onaylamazsa atanamazlar.

Yasa yapım süreçlerinde de denge mekanizmaları var. Başkan, Kongre’nin yaptığı yasayı veto edebilir fakat Kongre de üçte iki çoğunluğu sağlayıp vetoyu aşabilir.

Yüksek Mahkeme, Başkanın icraatlarını ‘anayasaya uygunluk’ açısından denetler. Kongre, federal kurumların tüm icraatlarını yargıya götürme hakkına sahip. Yüksek Mahkeme ise Kongre’nin tüm icraatlarını denetleme ve iptal etme yetkisine sahip.

Örnekleri ve detayları uzatmak mümkün.

Fakat temel nokta aynı: sistem ‘çoğunluk diktatörlüğü’nü engellemeye programlı.

Peki, ‘Erdoğan tipi başkanlık’ nasıl bir şey olacak?

TBMM’ye sunulan anayasa modeli bazı yönleriyle Putin Rusya’sından esinlenmiş denilebilir.

Öneri doğrudan bir sistem değişikliği getiriyor.

Her ne kadar teklifin gerekçesinde vesayeti bitirmek’ yazsa da bu düzenleme daha ağır bir vesayet getirecek.

Yetkili ama sorumsuz bir Cumhurbaşkanlığı’ modeli ile TBMM işlevsiz hale getiriliyor.

Cumhurbaşkanı’na ‘sınırsız ve çerçevesi belli olmayan’ bir kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veriliyor ki bu devletin KHK’lar ile yönetilmesi demek.

Dahası bu sınırsız ve çerçevesi belli olmayan yetkinin denetimi de yok.

Cumhurbaşkanı, sayısı belli olmayan yardımcılarını, bakanları, üst düzey bürokratları kendisi seçiyor ve ülkenin tüm idare sistemi Cumhurbaşkanı’na bağlanıyor.

Cumhurbaşkanı TBMM’yi feshedip, seçimleri de yenileyebiliyor.

Bu madde ile öyle bir kurgu yapılmış ki Cumhurbaşkanı isterse ölünceye kadar iktidarda kalabilir! Seçimlerin aynı anda yapılması ise gücün tek elde toplanmasına ayarlanmış.

HSYK maddesi ise ‘partili hakimlerin’ yolunu açıyor.

Yeni sistemde 12 kişiye inen HSYK’nın yarısını Cumhurbaşkanı doğrudan atıyor kalanını ise TBMM seçiyor. Fakat düzenleme tüm üyelerin iktidar partisi tarafından seçilmesine programlı.

Özetle:

Erdoğan’a göre dizayn edilen bu anayasa değişikliğinin ABD Başkanlık modeliyle hiçbir ilgisi yok.

Bu düzenlemenin uygulamaya geçmesi halinde neyle karşılaşacağımızı ise ABD anayasasının mimarlarından James Madison yaklaşık 250 yıl önce tarif etmiş; Tiranlık!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin