İslamcıların, Abdülhamid komplekslerinin kaynağı

HABER YORUM | MUHSİN AHMET KARABAY

II. Abdülhamid, İYİ Parti lideri Meral Akşener’in sözleri üzerine Tayyip Erdoğan’ın verdiği cevapla yeniden ülke gündemine oturdu. İktidarın estirdiği rüzgâra bakarsanız II. Abdülhamid’in büyüklüğünü tartışmaya açan biri vatan haini. Bu tartışmalara girmeden tarihteki önemli simaya bakalım.

Toplumlarda bitmeyen tartışmalar olur. Bizim sonu gelmeyen tartışmalarımızdan birisi de 34. Osmanlı hükümdarı II. Abdülhamid olsa gerek. Sağ ve özellikle de İslamcıların II. Abdülhamid’e düşkünlükleri, daha doğru ifade etmek gerekirse tarihe bakışları reaksiyoner bir yaklaşımdan kaynaklanıyor.

1923 sonrasında Cumhuriyeti kuran kadro, yeni devleti insanların zihinlerine yerleştirebilmek için İslami dönem Türk tarihini büyük ölçüde yok saymaya çalıştı. Yücelttikleri dönem, İslam öncesi (11. Yüzıl) Orta Asya Türk tarihi oldu.

Cumhuriyet fikrini kafasında yerleştiremeyen ve zihinleri teb’a olmaktan vatandaş olmaya geçemeyenlerse buna reaksiyon olarak doğrusuyla yanlışıyla Osmanlı tarihine dört elle sarılma yolunu seçtiler. Osmanlının büyüklüğünü kendi şanı gibi görerek komplekslerini tatmine çalıştılar.

İslamcılar, Nazım Hikmet’in şairliğinin ve şahsiyetinin karşısına kişilik olarak tutulacak bir yönü bulunmayan ama şairliğine söz söylenemeyecek Necip Fazıl’ı oturttular. Necip Fazıl da kendisine sunulanların hakkını vermek amacıyla toplum mühendisliğine kalkıp yeni ve tarihle örtüşmeyen bir II. Abdülhamid figürü oturttu.

Necip Fazıl’ın “Ulu Hakan II. Abdülhamid Han” isimli kitabını okuduğunuzda gerçeklerle bağdaşmayan, çoğu bir belgeye dayanmayan, efsaneleştirilmiş, evliyalıktan öte bir mit sergilediğini görürsünüz.

İslamcıların hayranlığının altında yatan bir diğer neden de II. Abdülhamid’in “İslamcılık” ideolojisini savunmuş bir padişah olmasıydı. Oysa 34. Osmanlı padişahının bu ideolojiyi benimsemesi tamamen pragmatik temeller üzerine oturuyordu.

O dönemde neredeyse bütün İslam ülkeleri sömürgeci ülkelerin esareti altındaydı. İngilizlerin, Fransızların, Hollandalıların, Belçikalıların…

Kontrol altında tutulan toprakları ırklar ve dinler üstü bir yaklaşımla bir arada tutulamayacağı fikri iyice netleştikten sonra II. Abdülhamid’in İslamcılık ideolojisi ortaya çıktı. Bu sömürgeci devletlere karşı Müslümanları bir koz olarak kullanabilme düşüncesinden hareketle şekillenen bir fikirdi.

AKŞENER’İN SÖYLEDİKLERİYLE BAŞLAYAN TARTIŞMA

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Tayyip Erdoğan’ı, II. Abdülhamid ile kıyasladı. Halk TV’de gazeteci Suat Toktaş’ın sorusu üzerine  Gezi Parkı protestolarını anlatırken şunları söyledi:

“Abdülhamid Han Osmanlı padişahı. O günün şartlarında, oluşan demokrasi rüzgârlarının yansıması var. O tavır karşısında bir davranış biçimi var. Hürriyet ve İtilaf da var, İttihat ve Terakki Cemiyeti de var. Bu bir istibdat sistemine karşı, istibdat rejimine karşı tekleşmeye tek adamlığa doğru giden bir sisteme karşı başkaldırıdır. Buranın öznesi Abdülhamid ise, bugünün öznesi de Recep Tayyip Erdoğan’dır.”

Akşener bunu söyledi ya artık kim tutar AK Parti cenahını… Hepsi birden hönkürmeye başladı. Ortamın kıvama erdiğini gören AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan da hemen topa girdi:

“33 yıl ‘Hasta Dev’ diye takdim edilen Osmanlı’yı bir karış toprak kaybetmeden yöneten Sultan Abdülhamid’e hakaret, haddini aşmaktır ve bu haddini aşanlara bu millet inanıyorum ki 2023 seçimlerinde haddini bildirecektir. Meral Hanım sen kim, Sultan Abdülhamid’e saygısızlık kim?”

Meral Akşener, tarih hocası. İstanbul Üniversitesi tarih bölümü mezunu. Siyasete atıldığında da Kocaeli Üniversitesi İnkılap Tarihi Bölümü Başkanıydı. Ayrıca, tarihi gerçeklerle örtüşmeyen Erdoğan’ın söyledikleri. Akşener’in dedikleri değil…

II. Abdülhamid döneminde Osmanlı’nın yaşadığı perişanlığı, belge ve görselleriyle 23 Şubat ve 24 Şubat tarihlerindeki yazılarımda anlatmıştım. Hatırlarsanız Rusların, İstanbul Yeşilköy’e kadar yakıp yıkarak nasıl geldiğini ve parasını Osmanlı’ya ödeterek buraya nasıl Rus Anıtı diktiklerinin öyküsünü yazmıştım.

Ruslara esir düşmemesi için kurmaylarının önerisiyle önce Üsküdar’a, sonra da Bursa’ya geçme düşüncesinden II. Abdülhamid’i dönemin İngiliz Büyükelçisi Sir Henry Layard vazgeçirmişti.

Eğer, 3 Mart 1878’de imzalanan Ayastefonos Anlaşmasıyla kalınsa ve İngiltere Başbakanı Benjamin Disraeli’nin girişimleriyle 1878 Temmuzunda Berlin Konferansı yapılmamış olsaydı, muhtemelen Osmanlının 20. yüzyılı görmesi bile mümkün değildi.

İngiltere ise bunu salt Osmanlı’ya yardım olsun diye yapmadı. İngiliz hükümeti, Rusya’nın bölgedeki ağırlığının artmasını istemiyordu.

II. ABDÜLHAMİD BİR DARBE SONUCU İKTİDARA GELDİ

II. Abdülhamid’in saltanata giden yolu, Sultan Abdülaziz’in hal edilip ölümünden sonra yerine getirilen V. Murad’ın akli melekelerini kaybetmesi üzerine açıldı. V. Murad’ı, “delirdi” gerekçesiyle indirmek isteyenler, önce gidip şehzade Abdülhamid ile görüştüler.

Abdülhamid’in önüne iki temel talep konuldu. Biri Kanun-ı Esasi’yi (Anayasa) getirme, ikincisi de Meclis-i Mebusan’ı (Meclis) açma şartıydı. Bu pazarlıkla V. Murad indirilip Abdülhamid padişah olarak tahta çıkarıldı.

II. Abdülhamid, iktidar olunca bu talepleri yerine getirdi. Sonra da Osmanlı-Rus savaşını bahane ederek, anayasayı askıya aldı, Meclis’i de kapattı. Tek derdi saltanat koltuğunda kalmak olan bir yola girdi.

İddia edildiği gibi “tek karış toprak kaybetmediği” yolundaki İslamcılar arasındaki sözler efsaneyi bırakın kocaman bir yalandan ibaret.

II. Abdülhamid’ın, 33 yıllık saltanatı döneminde Osmanlı; Mısır, Tunus, Kıbrıs, Sırbistan, Karadağ ve Romanya olmak üzere 1 milyon 592 bin 806 kilometre kare toprak kaybetti. Bir diğer ifadeyle, bugünkü kaybedilen topraklar, Türkiye’nin yaklaşık iki katı kadardı.

Murat Bardakçı ve tarihçi Erhan Afyoncu, Habertürk’teki programlarında kaybedilen toprakları şöyle sıralıyor.

KADINLARA DÜŞKÜNLÜĞÜ VE BATILI TARZ HAYATI

Padişahın kadınlara olan düşkünlüğünü de videonun devamında izleyebilirsiniz. Ben kadınlara düşkünlüğünü kızı Ayşe Sultan’ın yazdığı, “Babam Sultan Abdülhamid Han” isimli kitaba bırakacağım. Merak edenler, 12 kadının da yetmediğini kızının ağzından olan bu kitaptan okuyabilirler.

Bu kitapta, onun öyle İslamcı kesimin çizdiği gibi bir yaşayışının olmadığını bizzat kızı anlatıyor. Çocuk sahibi olanlar bilir, bir insanı çoğu zaman eşinden daha fazla kızı tanır.

Gelin kızının ağzından bu İttihad-ı İslam savunucusu 113. İslam halifesinin hayat tarzına göz atalım:

👉 Resim çizer, boya ile uğraşırdı… Bütün gömlek ve çamaşırlarını (Avrupa’dan) Paris Elçisi Münir Paşa yaptırıp gönderirdi. (s.12)

👉 Babam, Jan Mari Farina kolonyası kullandığı için biz de bunu kullanırdık. (…) Şehzadelerine Avrupa dan birer piyano getirtmişti. (s.28)

👉 Saraya İtalyan ve Fransız musiki alimleri alınmıştı. Bu alimlerden Fransız Alexandre Efendi bana hoca tayin edilmişti. (…) Babam (II.Abdülhamid) Alafranga musikiyi alaturkaya tercih ederdi… Türk musikisinin insana kasvet verdiğini söylerdi. En sevdiği eser Giuseppe Verdi’nin eseri olan Rigoletto idi. Rigoletto’yu çok beğenir ve en çok onu çaldırırdı.

👉 Almanya’dan Frederick Madensuyunu getirtip içerdi. (s.48)

👉 Babam, alaturkayı pek sevmediğinden alafranga oyunlar oynatmaya başlamıştı,.. Altmış kişilik mükemmel bir orkestra kurulmuştu, Guatelli Paşa, Fransız Lombardi, İspanyol Aranda Efendi, Vondra Efendi, İstanbul’a herhangi bir grup gelse, bu gruplar saraya gelirdi. (s.74)

👉 Rusya İmparatoru da kendi hususi tiyatrosunun musiki heyetini göndermiş, güzel Rus şarkıları söylemişlerdi. Bazen de salona bir piyano, bir keman, bir viyolonsel ve bir flüt getirtip çaldırırdı. (s.76)

👉 Kış zamanlarında o koca sarayda ipekli kumaş ve biraz da dekolte olan elbiselerimizle gezerdik. (s.78)

👉 Bir gün merdivenin en üst katında oturmuş, şarkı söylemeye başlamıştım. Söylediğim parçalar babamın en sevdiği Traviata operasından idi. Parça bitmiş, ben de susmuştum. Babam aşağıdan seslendi; “Kızım devam ediniz. Çok memnun oluyorum” diye bağırdı. (s.172)

Bugünün II. Abdülhamid savunucuları onu gerçek kimliğiyle tanısalardı sanıyorum toplumda din merkezli tartışmaların önemli bölümü kalkmış olurdu.

Tarihi kayıtlar her şeyi ile aksini gösterirken II. Abdülhamid’in idam edildiğini söyleyenler, neleri çarpıtmaz ki…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Paragraflarınız birbirinden kopuk. Cümhuriyeti kuranlar şöyle yaptı böyle yaptı diyorsunuz sonra hop gelsin battaniyeler başlıyorsunuz hedefe koyduğunuz sosyal sınıfı karalamaya yok teba idi yok şuydu yok buydu.
    Kötü bir yazarsınız.
    Not: Türkiye’ye demokrasiyi sağ getirmiştir. NATO da, Amerikan müttefikliği de Batıcılık da hepsi sağ siyasetinin ürünüdür.

    Lütfen bizden yazılarınızı müridane okumamızı beklemeyin.

  2. Abdülhamid ile ilgili vermiş olduğunuz örnekler çok güzeldi. Bugün çağdaşım diye dolaşan türkler bile bu kadar batı sanatına ilgi alaka duymuyorlar. Hatta duyuyormuş gibi yapıyorlar. Bence biz küçücük türkiyede yaşadığımız için düşünce kalıplarımız da hep iç kavgalar yok abdülhamit yok ittihatçı falan diye şekillendiği için ve bu şekil betonlaştığı için osmanlıyı anlayamıyoruz. Ayrıca batı özentisi insani birşeydir ama ittihatçıların 50 kişiyle sultan indirmeleri daha sonra şapka devrimleri yapmak pek insani değil. Yani zorla birşey yapmaktır. Meralin savunduğu taraf budur. Bir insan özenti duyabilir ama bir insanı zorlamak farklı bir şeydir. Kaldı ki batılılaşma dediler ama hiç batılı değerleri getirmediler. Osmanlıyı parçalayan abdülhamit değil ittihatçılardı. İttihatçılar sanki parçalamak için ellerinden geleni yaptılar. Çok ilginç ki meral tek adama giden süreçte taşlar döşenirken neredeydi? Madem ittihatçı ruhlusun o zaman neden hileli oyları sessizce kabul ettin. Parlamentonun fesih edilmesine ses çıkarmayıp sanki parlamento açıkmış gibi hergün gitti geldi. Yani bu kadar gündem varken tarihe gitmek topu taca atmaktır. Çünkü konuşamıyorlar çünkü rejim onların kesişim alanı. Nokta atışı tayyipe vurabildiği kadar vurmaya çalışıyor. Daha demokrasiden, atatürkün batılılaşmasından, insan haklarından, hukukun üstünlüğünden bahsedemiyor, daha tek adam karşısına aday çıkaramıyor, proje ortaya koyamıyor. Khk, türbandan bahsetmiyor. Muhaberat rejimin kazandığı özelliklerden bahsetmiyor. Gidiyor ergenlerin tartıştığı konulara giriyor. Çok regrese olmuş. Demek ki çok baskı altında. Muhalefet yapıyor gibi gözüküyor. Bunun toplumda karşılığı ne şimdi? Tarihçi olduğu için tarih alanından mı vuruyor. Tayyipi abdülhamite benzetti. Şimdi tayyip bundan hoşlanır mı hoşlanmaz mı? Hayır bu kadar tutukluğun nedeni ne? Diktatör karşısında insan haklarından, düşünce özgürlüğünden bahsedersin. Sanki günah işlemiş gibi ağzına bunları getiremiyor. Eğer diktatörlükten bahsediyorsan basın özgürlüğünü, hukukun üstünlüğünü dile getireceksin. Tek yaptığı tayyip üzerine oynamak. Abdülhamit diktatördü, tayyip de ona benziyor. Topu tayyipe atıyor. Peki kendisi nerede? Hadi tayyip öyle peki kendisi neden insani değerleri ortaya koyamıyor. Nasıl hdp pkk ilişkisini kessin diyorsak iyi partide rejim ile ilişkisini kesmeli. Şu anda iktidar muhalefet diye birşey yok. İktidarcılık ve muhalefetçilik oyunu oynuyorlar. Eğer tayyip kötü ise yani meralin dediği gibi istibdatçı ise o zaman tayyip çok kötü olduğuna göre biz oyumuzu merale verelim ve kötü tayyipten kurtulalım. Ne güzel kendini insani değerler adına kanıtlayamıyorsun ama oyları topluyorsun. Niye? Çünkü o çok kötü. Meral burada iyi oluyor. O zaman kötüden iyiye kaçalım. Çünkü o iyi.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin