Işığa koşan kelebekler

VEHBİ ŞAHİN [CUMARTESİ HİKÂYELERİ]
 “Hayırdır inşaallah…”
 Uyandığında bu cümle vardı dilinde…
 Henüz kendine gelememişti.
 Uykusunu bölen rüyanın etkisi altındaydı hâlâ…
 Yatağının üzerine oturdu.
 Bu kez “Allah hayırlara tebdil etsin” dedi.
 Etrafına bakındı.
 Odası karanlıktı.
 Sokak lambasının ışığı da gözüne sönük geldi.
 Zifiri bir karanlık vardı.
AK HOROZ
Gördüğü rüyayı hatırlamaya çalıştı.
Geniş beton balkonun yanındaki merdivenden aşağı iniyordu.
İki beyaz horoz kavga ediyordu toprak zeminde…
-Dövüş horozları mıydı?
Tam çıkaramadı.
İlk adımını attığında fark etti, dövüşen horozlardan birinin diğerine göre çok daha iri olduğunu…
Birkaç basamak inmişti ki büyük horoz küçük olanı yere serdi.
Diğeri kıpırdamadan yatıyordu.
İşte o sırada kendisini uykudan uyandıran hadise meydana geldi.
Galip gelen horoz, rakibini bırakıp öfkeli bakışlarını kendisine çevirdi.
Sonra üzerine atladı.
Gagasıyla sağ elinin işaret parmağını ısırdı.
Herhangi bir acı hissetmedi.
Ama korkmuştu.
Bir süre havada asılı kalan horoz, sonra parmağını bıraktı.
RÜYANIN TABİRİ
Rüya bu kadardı.
-Horoz görmek ne anlama geliyor acaba?
Hayır mı şer mi diye düşünürken komşunun köpeği havlamaya başladı.
Yâdına düşen düşünce ile köpeğin havlaması arasında bir bağlantı olabilir mi?
Sorular zihninde yeni istifhamlara yol açıyordu.
En iyisi rüya tabirleri kitabına bakmaktı.
Horoz maddesini ararken köpeğin sesi de kesilmişti.
Gülümsedi…
-Herhalde o da merak ediyor kitapta ne yazıyor diye…
Sonunda aradığını buldu.
Sesli okumaya başladı:
-Rüyada üzerine bir horozun hücum ettiğini görmek, düşman sebebiyle gelecek üzüntüye işâret eder.
HİZMET DÜŞMANLARI
Hadi bakalım, gel buradan yak şimdi…
Gece yarısı kafası allak bullak olmuştu.
Kendi kendine konuşmaya başladı:
-Bana kim düşmanlık edebilir.
-Şimdiye kadar kimin tavuğuna “kışt” dedim ki…
Son cümleye kendi de şaşırdı.
-Saldıran horozun tavuğuna demişim demek ki!
Sonra güldü yaptığı espriye…
Zihnini kuşatan karamsar hava dağılmıştı biraz…
Eline baktı gayri ihtiyari…
Yara falan yoktu.
-Düşman sebebiyle gelecek üzüntü…
Bu cümle ne anlama geliyor şimdi?
Eşini, çocuklarını, anne ve babasını düşünmeye başladı.
Sonra Hizmet erlerini…
“Yine birileri üzülecek demek ki…” dedi.
Bir hüzün çöktü üzerine…
-Hangi birine üzüleyim, olup bitenlere mi olması muhtemel hadiselere mi?
Annesinin bir sözünü hatırladı:
-Çok kötülük yaptılar, çok zulmettiler.
“Annem ne kadar da haklı” dedi.
BOĞUCU HAVADAN KAÇTILAR AMA…
Hemen her gün o kadar çok üzüntü veren hadise yaşanıyor ki Türkiye’de…
Pekçoğu duyulmuyor bile…
Hiç suçu olmayan insanlar, saçma sapan gerekçelerle hapse tıkılıyor.
Trajik olanı ise 700’e yakın çocuğun anneleriyle birlikte cezaevinde mahpus hayatı yaşaması…
Cemaat’e gönül vermiş insanlar Türkiye’de nefes alamaz hale gelmiş durumda…
Boğuluyor gibi hissetti bir anda…
Derin bir nefes aldı.
-Ne büyük bir nimet nefes alıp verebilmek…
İçinden bu duyguyu geçirmesiyle Ege’nin mavi sularında boğulan Maden ailesi geldi aklına…
Hüseyin Maden fizik, eşi Nur ise ana okulu öğretmeniydi.
Ailenin Nadire (13) ve Bahar Nur (10) isimli iki kızı, Feridun (7) adında  bir oğlu vardı.
Bir yıldır kendi vatanlarında “parya” muamelesi görüyorlardı.
Daha fazla dayanamadılar.
Kendi ülkelerinde nefes alamayınca yurt dışına çıkmaya karar verdiler.
Ama hayatları Ege’nin tuzlu ve soğuk sularında son buldu.
DAVAM DİYENLER
“Onlar ışığa koşan kelebekler…” dedi.
İlk önce Gökhan öğretmen koşmuştu o Sonsuz Nur’a…
Sonra diğerleri…
İnandıkları bir dava vardı.
Sonuna kadar “vefalı” kalmışlardı davalarına…
Zalimlere boyun eğmediler.
“Allah’ın huzuruna sadık olarak çıktılar inşaallah” dedi.
Gıpta etmişti.
-Ne mutlu onlara ve onlar gibi içeride dışarıda sabırla bekleyen vefalı milyonlara…
Teheccüd vaktiydi.
Yerinden kalkttı, abdest almaya gitti.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin