İran rejiminin kilit noktası ve gösteriler 

YORUM | MAHMUT AKPINAR

İran 85 milyon nüfusa sahip Türkiye’nin iki katı coğrafi büyüklüğünde, yeraltı ve yerüstü kaynakları zengin, stratejik konumda bir komşu ülke. 1979’dan bu tarafa yönetimde İslam’ın Şii yorumunun etkin olduğu İslamcı bir rejim var. Başlarda Pehlevi hanedanına karşı halka umut olan devrim aradan geçen zamanda İran toplumu için kabusa dönüştü. Zira İran’da ucube bir yönetim anlayışı var. 

Bunca zenginliğe, kaynaklara rağmen halka huzur, refah, adalet dağıtılamayan İran’da sık aralıklarla (3-4 yılda bir) kitlesel ve yaygın eylemlere tanık oluyoruz. Her gösteri dalgası “acaba rejim yıkılır mı?” sorusunun sorulmasına neden oluyor. Ama günün sonunda İran rejimi gösterileri kanlı şekilde bastırıyor, göstericilerin liderlerini tek tek evlerinden topluyor, pek çok insanı idam ediyor, işkencelere maruz bırakıyor, muhalifleri sindirip yoluna devam ediyor. 

İran rejiminin ülke geneline yayılan bu gösterileri nasıl bastırıp yoluna devam edebildiğini anlamak için İran devlet yapısının en tepe noktasında duran ve adeta devletin her alanını kontrol eden dini liderliği ve Velayet-i Fakih kavramını bilmek gerekiyor. 

Velayet-i Fakih Müessesesi Nedir? 

İran devlet yönetiminde cumhurbaşkanı yetki ve sorumluluk sahibi görünür. Ancak İran’da asıl güç merkezi Velayet-i Fakih müessesesidir; onu dini ve ruhani lider (bugün Hamaney) temsil eder. Velayet, “yönetim, otorite”, fakih, “yasayı yorumlayan kişi” demektir. Velayet-i fakih hem dini hem siyasi hem de idari otoritedir ve rejimin en üst makamıdır. Ülkenin genel politikalarını belirler, silahlı kuvvetlerin genel komutanıdır. Yüksek yargı yöneticilerini atar. Dilerse seçilmiş cumhurbaşkanını azledebilir, ülkeyi referanduma götürebilir. Dini liderin harcamaları denetimden muaftır. 

Şii mezhebi, Müslümanların dini hiyerarşi içinde imamlar tarafından yönetilmesini savunur. Şiilikte zekât ulemaya verilir ve dağıtımı ulema yapar. Bu nedenle ulema siyasi olduğu kadar ekonomik açıdan da çok güçlüdür. İran’da din bilginleri peygamberin mirasçısı olarak görüldüklerinden toplumu yönetmek onların hakkı, sorumluluğu ve görevidir. 

İran Anayasasının 5. maddesine göre İmam Mehdî kayıp bulunduğu müddetçe İran İslâm Cumhuriyeti’nde devlet ve ümmetin yönetimi (velayeti) halkın çoğunluğunun tanıdığı ve liderliğini kabul ettiği, âdil, takva sahibi, çağı bilen, cesur, tedbirli ve yönetici fakihe (müçtehit derecesindeki hukuk âlimine) ait olacaktır. Velâyet-i fakih yaklaşımı Ayetullah Humeyni’nin düşüncesinde ve Şii mezhebi hukukçuları arasında en fazla tartışılan teoridir. Velâyet-i fakih yaklaşımı gaip ve on ikinci imam olan İmam Mehdi’ye de işaret etmektedir. Şiî inancına göre İmam Mehdi yeryüzü zulüm ile dolduktan sonra gelecek ve dünyada adâleti hâkim kılacaktır. Bu konuda Ayetullah Humeyni yeni bir yorum ortaya koymuştur. Ona göre: “On ikinci İmam’ın kaybolmasından tekrar ortaya çıkarak, zulümle kaplanmış yeryüzünü adâletle doldurmasına kadar Müslümanların, İslâmî bir hükûmetten mahrum kalmaları düşünülemez. Gaip imam gelene kadar binlerce yıl geçebilir bu ise ümmetin maslahatına uygun düşmez. Beklenen İmam yeniden ortaya çıkıncaya kadar ümmetin başsız ve hükümetsiz kalmaması gerekmektedir.” Humeyni gaip imamı beklemeksizin onun yerini dolduracak yöneticinin işe vaziyet edip yönetimi, liderliği devralması gerektiğini belirtmiştir. 

Velâyet-i fakih teorisine ilk defa siyasi boyut kazandıran Humeyni’dir. Şiiler gaip imamın ortaya çıkıp onları kurtarmasını beklerken Humeyni, Şah ile mücadelede toplumsal desteği arkasına alabilmek için Velayet-i Fakih kavramıyla kendisine Şii fıkhından bir çıkış yolu bulmuştur. Onunla Devrim’e toplumsal, siyasi destek oluşturmuş, böylece Şii gençleri Devrim etrafında toplamayı başarmıştır. 

Bu yaklaşıma göre fakihler İslâm’ın hâkim olduğu ve şeriatın uygulandığı bu yönetimi kurmak ve yürütmekle yükümlüdürler. Humeyni’ye göre Fakihin müminler üzerindeki velayeti, Hz. Peygamberin müminler üzerindeki hakkı ve tasarrufu gibidir. Bir kısım Şii âlimi buna karşı çıkmışlardır. Muhalif görüşlere göre imamların velâyeti siyasi ve idari konuları kapsamaz. Masum imamın bütün özellikleri ve yetkileri fakihe geçmez. Fakihlerin kişiliği masum ve hükmü mutlak değildir. Bu yaklaşımı savunan Şii âlimler fakihe gaip imama olduğu gibi mutlak itaat edilmeyeceğine dair Şii kaynaklardan deliller getirmektedirler. Velâyet-i fakih kavramı önceleri daha dar anlamda ve dini yetki ve sorumluluklar çerçevesinde tanımlanırken Humeyni’den sonra siyasi, idari yetkileri de içine alacak şekilde yorumlanmaya başlanmıştır. Ancak bu konuda Şiiler arasında hala ayrılık söz konusudur. Velayet-i Fakih kavramı Humeyni’nin 1960’lı yıllarda Necef’teki dersleri sırasında geliştirdiği bir yaklaşımdır. İslam devleti olmadan İslam toplumu olamayacağını düşünen İslamcı düşüncenin Şiiliğe yansımasıdır. 

Devrimin güçlü ismi ve lideri Humeyni’ye rağmen Velayet-i Fakih anlayışını 1981 yılında hayatta olan 10 büyük Ayetullah’ın tamamı reddetti. Hoi ve Şeraiatmedari gibi Ayetullahlar Humeyni’ye açıkça muhalefet ederken bazıları resmi görevleri reddederek mesafeli ve sessiz tavırlarını korudular. Sadece Humeyni’den sonra O’nun halefi olmak üzere belirlenmiş ve öğrencisi olan Muntazari bu kavramı destekledi. Bazı dini liderler ise Velayet-i Fakih kavramını reddetmekle birlikte devrimi destekledirler. O nedenle İran İslam devrimi Ayetullahların değil daha alt düzeydeki genç ve çoğu Humeyni’nin öğrencileri olan, aksiyonu ilme tercih eden Hüccetü’l-İslamların devrimi olarak görülmektedir. 

İran Anayasasında Türkiye Cumhuriyeti Anayasasındakilere benzer şekilde “ebediyyen değişmeyecek” maddeler vardır. Bunlardan birisi de “İran’ın resmi dini İslam, mezhebi ise ‘Caferilik’ (İsnaaşeriyye) dir.” İran’ın yeryüzündeki bütün Şiilere hami ve lider olma çalışması biraz da Anayasalarında var olan bu ibarede saklıdır. Günümüz İran İslam Cumhuriyeti’nin sosyal yapısının temellerini oluşturan Şiilik mezhep olarak bir örgütlülüğe, sınırları oturmuş bir dinî hiyerarşiye sahiptir. Şii toplumunda Şii müçtehitlere karşı dikkati çeker bir bağlılık ve itaat görülmektedir. Bir yönüyle Şii din adamları ile Şii toplum arasındaki ilişki Katolik dünyadaki ruhban sınıfını andırmaktadır. 

Gösteriler rejimi devirebilir mi? 

Önceki gösteriler daha ziyada ekonomik sebeplere veya toplumda sınırlı desteğe dayanıyordu. Ama İran’ı bilen uzmanlar bu defa durumun farklı olduğunu, sadece ekonomik sebeplere dayalı tepkilerin veya toplumun bir kesiminin tepkilerinin olmadığını ifade ediyorlar. Kadınların öncülük ettiği, hayat tarzına müdahaleden doğan son gösteriler doğrudan rejimi ve rejimin sembol ismi, Velayet-i Fakih müessesini temsil eden Ayetullah Ali Hamaney’i hedef alıyor. Rejim adına ahlak bekçiliği yapan ahlak polisinin 22 yaşında genç bir kız olan Mahsa Amini’yi “başörtüsünü uygun şekilde örtmediği” gerekçesiyle alması ve sonunda ailesine ölüsünün teslim edilmesi nedeniyle 10 gün kadar önce başlayan protestolar genişliyor. Gösteriler kitlesel hale gelip ideolojik ayrılıkları aşkın şekilde neredeyse tüm topluma yayıldı ve İran’da tüm muhalefet “Amini” üzerinden birleşti. Müdahalelere ve rejimin aldığı tedbirlere rağmen gösteriler en küçük şehirlere kadar ulaşmış durumda. 

Bu dalgaların rejimi değiştirebileceğini veya devirebileceğini söylemek için henüz erken. Ama öncekilere göre daha çok kesimin destek verdiği, daha yaygın bir katılım var. Ilımlı dindarlar, bazı muhafazakârlar dahi gösterilere destek veriyor ve Velayet-i Fakih yorumundan doğan ucube otoriter sistemin değişmesini, insanların daha özgür yaşayabileceği, daha adil bir yönetim istiyorlar. Ama bu gösteriler karşısında rejim bütün yapılarını senkronize ve toptan kullanma kararlılığını daha göstermedi ve tüm kozlarını oynamadı. Gösteriler yaygın olsa da uygun zamanı bekleyip elindeki muazzam askeri ve polisiye güçle, istihbaratla bastırmak isteyecektir. Bunu daha önce çok defa yaptı, binlerce insanının ölümüne neden olan kanlı operasyonlar icra etti. Bu defa orta sınıfın yaygın desteği ile birlikte bürokrasinin, kolluk güçlerinin, askerlerin de göstericiler yanında yer alması halinde rejim geri adım atmak ve bir kısım değişikliklere gitmez zorunda kalabilir. Mesela ahlak polisini lağveder, daha ılımlı ve esnek bir yönetim anlayışına dair adımlar atabilir. 

Velayet-i Fakih müessesesi ucube bir biçimde orada durduğu, sorumsuz ve sınırsız güç ve yetki kullandığı sürece İran’da değişim zor. Değişime öncelikle oradan başlamak gerekiyor. Dini Rehber, Velayet-i Fakih konumunu kullanan Ali Hamaney şimdilerde oldukça yaşlı ve hasta. Her an vefat etmesi muhtemel. Eğer vefat ederse ve yeni dini lider seçilmeden İran halkı baskıyı artırırsa gösterilerin yönü değişebilir ve İran rejiminde bazı değişimler gözlemlenebilir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin