‘İnançsız insan’ Walmart’a gidebilir mi?

YORUM | SEYİD N. ERKAL

Dört sene kadar önce ailece Texas’a geldiğimizde ilk işim hesaplı bir Minivan bakmak oldu. Kısa bir Craiglist taramasından sonra 2008 model bir Odyssey’de karar kıldım. Doğrusu 3 bin 500 dolara, 3.500 beygir gücünde nispeten konforlu bir arabayı tercih etmek zor bir seçim olmadı. Ancak hemen baş gösteren AC problemi fiyattaki mâkuliyeti fazlasıyla izah ediyordu. Servisin bin dolara yakın masraf çıkardığı bu tamir (işten anlayan bir arkadaşımın yol göstermesiyle) Autozone’dan aldığım 6 dolarlık yeni bir sigorta takmakla çözülünce nasıl piyango çıkmış gibi sevindiğimi anlatamam.

Ancak bu Minivan’in maxi problemleri devam ediyordu. Direksiyon hidroliğinin yaşattığı problem bunlardan sadece birisiydi. Problemi teşhis için yine mâlum arkadaşıma başvurdum. Tahminde zorlanmayacağınız üzere araba yağ akıtıyordu. Cehaletimi yüzüme vurmayan dostum delikleri tıkayarak yağ akıtmayı durduran bir “steering fluid”den haber verdi. Bir önceki muhteşem tecrübemden dolayı hemen Autozone’a doğru direksiyonu kıracakken, dostum aynı yağı köşedeki Walmart’tan alabileceğimi söyledi.

Ancak zihnimin arka planında Türkiye hala canlı olduğundan direksiyon yağının markette ne işi var diye aklımdan geçirmedim değil. Hatta ben yine Autozone’a gideyim diye düşünsem de arkadaşımın dehasından ziyade tecrübesine duyduğum yüksek itimad sebebiyle Walmart’a gittim. Yağı aldım, arabaya koydum, arıza çözüldü hem Minivan hem ben saadete kavuşmuş olduk.

Bu gayet sıradan kısa filmi ağır çekimde geriye doğru sarıp biraz dikkatli tekrar izlediğimizde; arabamın çalışmasının yağı koymama, yağı koymamın yağ almama, yağ almamın yağ almak istememe, yağ almak istememin yağ almamın gerekliliğine inanmama, yağ almam gerektiğine inanmamın ise yağ almam gerektiğini söyleyen kişiye güvenime bağlı olduğu görülecektir. Bana bu bilgiyi veren kişiye duyduğum güven, bilgisine olan itimadımı netice verdiğinden, bana lazım olan yağı nereden alacağımı sorup öğrenmem de bu sürecin tabi bir neticesi olarak ortaya çıkmaktadır. Ona duyduğum itimad nispetinde kendi fikrimi, tecrübemi veya deneme yanılma ihtimalimi de bir kenara koyup nereden alacağımı sorup, öğrenip, uygulamam söz konusudur.

Uygulama aşamasına geldiğimizde ise arabamın çalışması için bilgi ve tecrübesine itimad ettiğim birisine sormam, o bilgi verdiği için yağın var olduğuna ve faydalı olduğuna inanmam ve var olduğu ve faydalı olduğuna inandığım yağı almak için, var olduğunu bildiğim ve nerede olduğuna dair bir bilgiye sahip olduğum Walmart’a gidip talep edilen ücreti ödedikten sonra yağı alıp, arabama koymam ve neticede arabamın çalışması gerçekleşmektedir. Aslında bütün alışverişlerde benzer bir sürecin yaşandığı söylenebilir.

Aksi durumda yani haber verene ve dolayısıyla habere güvenim yoksa ve haberciyi yalancılıkla itham ediyor ve haberi yalanlıyorsam, işe yarayıp yaramayacağını “bilmediğim”, “kabul etmediğim”, “emin olmadığım” veya “önemsemediğim” bir yağı almak için varlığını “bilmediğim”, “kabul etmediğim”, “emin olmadığım” veya “önemsemediğim” Walmart’a gitmeyeceğimden alışverişi yapmam da mümkün olmayacaktır.

Sonuç olarak hangi sebeple olursa olsun bilmeyen, kabul etmeyen ve dolayısıyla talep etmeyen birisinin Walmart’a gidip bir şey alması söz konusu değildir. O zaman bilmeyen, kabul etmeyen ve dolayısıyla talep etmeyen nereye gider, Walmart’a gitmemesi adil midir? Bu bir başka soru olarak, başka bir yazıyı hak ediyor.

Her hâl ve kârda yağı bitti diye hangimiz keşke arabam olmasaydı veya Walmart hiç bulunmasaydı diyebilir?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

17 YORUMLAR

  1. Yazarın eski yazılarına nispeten çok daha anlaşılır olan bu yazı, başlığı ile de ilgi çekiyor. Kuzey Amerika dışından okuyanlara yardımcı olması için Walmart ın büyük bir süper market zinciri, Autozone un da araba malzemeleri satan bir zincir olduğunu ekleyebilirim.
    İçerisinde verilen mesajlar günümüz dünyasından olduğu için kendinizi direk olayın içerisinde buluyorsunuz. Yazarın uzun bir aradan sonra böyle bir yazı ile dönmesi beni mutlu etti. Yazılarının devamını merakla bekliyorum.

  2. Seyid bey merhaba. Öncelikle yazı yazdığınız için emeğinize sağlık diyorum. Ancak okudugum yazıdan pek bir sey elde edemedim. Baska bir tabirle
    “ Mala-Davara faydasi yok” bence. Benim ve belki benim gibi bir çok insanın okumasından dolayı vakit çaldınız. Lüzumsuz yere zaman geçirttiğiniz için ahirette davacı olanlar çıkabilir. Lütfen Size yakisan bizlere de faydasi olan yazilar yazmaniz temennisiyle saglicakla kalın. Bu arada yazının devamında kayda değer bir şeyler olursa bu düşüncemi aynen geri çekiyorum.

    • Belki Seyyid bey gunumuzun neden bana sorulmadan ben yaratildim, dunyaya neden gonderildim.. hic gelmeseydim..soylemlerini hatirlatti son cumle…

      ben araba.. Wallmart uhrevi birsey yada ahiret gibi temsili hikaye olacak gibi.. Umarim guzel bir yazi dizisi olur

  3. Yazıyı okuyup bitirince bu yazı ne için yazılmış, nasıl bir mesaj vermek isteniyor diye kendime sordum ve hiçbir cevap alamadım. Şuan ben aptal mıyım diye düşünüyorum. Yazarı anlama seviyesine ulaşmam için hangi kitapları okumam gerekiyor? Lütfen bana acilen bir liste gönderiniz.

  4. Bundan sonra “`İnançsız insan` da araba sürebilecek mi?” sorusuna vereceğim ilk cevap bir soru olacak, `Araba sürmek istiyor mu?` 🙂 Aydınlatma için Seyid Bey’e cok tesekkur ediyoruz.

  5. Bence yazar bu yazıda gündelik hayattan bir örnekle Peygamberlerin varlığının gerekliliğini anlatmış ve inanç meselelerinde tümdengelim metodu uygulamak gerektiğine vurgu yapmış. Yani arayış içinde olan insan önce Peygamber’e güven duymalı ki ardından kafasındaki tüm dini meseleler zincirleme bir şekilde çözülsün (yani Peygamberden diğer tüm meselelere, tümden parçalara doğru bir geliş var). Eğer Peygamberlere modern hayatın getirdiği tarzda, faydasız bir şüphecilikle yaklaşırsan ve güvenmezsen en başta kaybetmiş oluyorsun. Oysa nasıl ki araba yağı değiştirirken araba tamircisine güveniyoruz, Allah’ı ve dini tanımada da Peygamberlere güvenmek en mantıklısı. Her işin bir uzmanı var. Güvenmezsen Allah’ı tanıyamazsın.

    Gündelik hayattan verdiği örnek ise Risalelerdeki kadar veciz olmasa da güzel.

    Yani bence bu yazı zaman kaybı falan değil. Sadece Risaleler gibi başka kaynaklarla çapraz okuma yapmak gerekiyor.

  6. ahireti “bilmiyor”, “kabul etmiyor ”, “emin değilsem” veya “önemsememişsem”; Allahı “bilmiyorsam ”, “kabul etmiyorsam ”, “emin değilsem” veya “önemsemiyorsam” O’na niye yöneleyim ki…

    Ancak, tecrübesine, bilgisine, haberine inandığım biri beni pişmanlıklardan kurtarabilir, o rehbere itimadım bana zaman kazandırbilir, cehenneme dönen hayatıma huzur ve saadet getirebilir. Efendimiz (SAV) gibi bir rehber sayesinde ahireti bilir, önemser ve Allaha yönelebilirim.

  7. Tamam da Autozone hurdaci dükkani degildi herhalde, Autozone daki akibet neydi bilmemiz lazim, diger türlü bir sey istemem ve onun olmasi havada kaliyor. Ilk basta direksiyonu Autozona kirmayi seytan mi istemisti?

  8. BİR BİLENE SORMAK
    VE
    GERİYE SARMA TEKERLEMESİ….
    Yazıdan yazarın kurgu ve ifade gücünü görüyorum…. Ve bu yüzden okunmaya değer bir yazar kanaatı taşımaya başladım…
    Başlığa birkaç defa denk gelip okudum, yazarın ismine baktım… tanıyamadım ve bu yüzden hep es geçtim…
    Sonunda merakıma yenik düştüm ve okudum…
    İşin doğrusun yorumcuların tümünün hisettiklerini bende hisettim…
    Başlıktan Walmart ın dini hassasiyetli bir alışveriş merkezi iken inançsız insanların tepki olarak alışveriş yapmak isteyip istemediğinin İŞLENDİĞİ bir yazı sanmıştım… Okurken hep bu manayı aradım..
    Yazar zeki, okuyucuya çok güzel bir merhaba diyerek giriş yaptı..
    Filmin geriye sarma kısmı harika bir tekerleme de olur..

    Yazıyı okuyanda insan diyor ki, bu yazar her şeyi yazmaya kadirdir.
    Geri sarma bölümünü bende anlamak için ağır çekimde okudum, algılamaktada zorlandım…
    Ama yazının zahiri manasındanda, ima ettiği manalardanda istifade ettim…
    Yeni yazıları merakla bekleyecem…

  9. Yazinin amaci belliki, inanmiyorsunuz inancini geregini yapmiyorsunuz diye “keske allah olmasa noktasina gelmeyin”
    bunu cok dolambacli bir ornekle anlatmissiniz eger bu metaforu bu niyetle yazdi iseniz

  10. Saat gecenin 3´ü, korona illeti bizim kapıyı da çalmış. Öksürük, baş ağrısı, boğaz tırmalaması… Derken uyku da kaçmış. Ne yapacaksınız? Hemen el bilgisayara uzanıyor, TR724´te ne çıkmış bir bakayım diye siteyi açıyorsunuz.
    Sonra yukarıdaki yazıyı, altındaki yorumları görüyorsunuz. Bu kadar insan neden yorum yapmış, bir de ben bakayım diye düşünüyorsunuz.
    Kabul etmek gerekir ki, yazının başlığı ilgi çekiyor. Ben yine de ilk gördüğümde okumamıştım. Alttaki yorumları görünce kararım değişti. Sonuç?
    Galiba yazar şunu demek istiyor: Bir problemim vardı, güvendiğim bir arkadaşımın tavsiyesine uydum ve problemi çözdüm. Güvenmeseydim bu şekilde hareket etmezdim demeye getiriyor.
    Ben yazarlara karşı toleranslı olmak gerektiğine inanıyorum ve aşırı sert eleştirenleri onaylamıyorum. Ama bu yazı bazı eleştirileri hak ediyor bence.
    Bir defa yazının başlığı çok zorlama olmuş. Okuyucuyu yanıltıyor.
    Amerika´ya has kavramları kullanıyor ve bunların anlamını vermiyor. Craiglist nedir mesela? Bu sitenin dünyanın değişik yerlerinden okuyucusu var. Bu tür kavramlar açıklanmalıydı.
    Yazı, ya belli bir uzunluğa ulaşmak için, ya da felsefe yapmak için suni bir şekilde uzatılmış hissini uyandırıyor.
    Yazar ne demek istediğini daha açık söyleseydi, söyleyecek sözü de yoksa bu kadar uzatmasaydı iyi olurdu gibime geliyor.
    Ayrıca bazı cümleleri çok uzun. Bir cümlesinde 70 kelime saydım.
    Ha, yazının olumlu tarafları da yok değil. Bence yazının en güçlü yani içinde TR´de malum yönetici şahsın adının geçmemesi, bugün gidecek yarın gidecek konularına hiç girmeden son cümleye kadar gelebilmesi. Okuyucuya rahat bir nefes aldırtması ve dünyada başka şeylerin olduğuna işaret etmesi.
    Şöyle bir dönemde bu da az bir artı değildir bir yazı için.

  11. “What was that all about” soru(n)salı anladığım kadarıyla, yazının sonuna kadar bekleyip insanda bu yazı ne hakkındaydı sorusunu sordurabilme motivasyonu oluşturmasında yatıyor, yazarın. Yazıyı bitirdikten sonra okuduğum yere mıhlandım, etkisi tam olarak bu oldu bende. Bir yerinize acı acı dokunuyor. Belki de yapmak istediği tam olarak budur yazarın. İnsanın saklanacak küçüçük bir köşesinin dahi kalmadığı gerçeği: Var olmak. Kaçamayacağımız tam olarak da budur.
    En nihayetinde herkesin kafasında oluşan “what was that all about” ile ilgili soru işaretlerine layık-ı vechile cevaplar vereceğini ve okuyucunun kafasındaki anlam huzursuzluğunu azaltacağını eksi yazılarına istinaden ummuyor değilim.
    Yazının en can alıcı ve insanı olduğu yere mıhlayan cümlesi ise:
    “Her hâl ve kârda yağı bitti diye hangimiz keşke arabam olmasaydı veya Walmart hiç bulunmasaydı diyebilir?”

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin