İlk fazın zirve evresi: Kolejler

“Yeni Faz” Kavramları (18)

  • Gülen, eğitimde üç ana alanın önemine dikkat çeker: fen bilimleri, dini ilimler ve sosyal bilimler. Özellikle sosyal bilimlerin önemini vurgulayarak, geleceğin liderlerinin ve siyasetçilerinin bu alanda yetişeceğini öngörür. Ona göre, gerçek ilerleme ancak bu üç alanın dengeli bir şekilde ele alınmasıyla mümkündür.
  • Gülen’in eğitim felsefesi, insanın hem akıl hem de kalp boyutunu dengeli bir şekilde geliştirmeyi hedefler. Bu yaklaşım, modern eğitim sistemlerinin genellikle ihmal ettiği manevi boyutu ön plana çıkararak, bireyin tüm potansiyelini gerçekleştirmesini amaçlar.
  • Gülen’e göre, gerçek eğitim kalbin eğitilmesiyle başlar. O, kalbi “insanî kemâlâta uzanan bir merdiven” ve “cismaniyet âleminde ötelerin bir izdüşümü” olarak tanımlar. Bu yaklaşım, eğitimin sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda manevi ve ahlaki gelişimi de içermesi gerektiğini vurgular.

M. NEDİM HAZAR | YORUM

Nur Hareketi’nin kurucusu Bediüzzaman Said Nursi’nin eğitim vizyonu, günümüz Türkiyesi’nde bile hala tartışılan bir konuya ışık tutuyor. Nursi’nin öngörüsü, hakikatin ancak din ve fen ilimlerinin bir arada öğretilmesiyle tam anlamıyla kavranabileceği yönündeydi. Bu vizyon, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yaşanan mektep-medrese ikiliğinin oluşturduğu toplumsal ayrışmaya bir çözüm niteliğindeydi.

Nursi, bu fikri somutlaştırmak için “Medresetüzzehra” adını verdiği yeni bir üniversite modeli önerdi. Bu model, fen bilimleri ile dini ilimlerin harmonik bir şekilde bir arada okutulacağı bir eğitim kurumunu öngörüyordu. Nursi’nin bu kurumları Diyarbakır, Bitlis ve Van’da kurma çabası, Doğu Anadolu’nun eğitim yoluyla kalkınmasına verdiği önemi de göstermekte.

‘Münazarat’ adlı eserinde Nursi, bu vizyonunu şöyle dile getiriyor: “Mısır’daki Câmiü’l-Ezher’in kız kardeşi olan, Medresetüzzehrâ namıyla dârülfünunu mutazammın pek âli bir medresenin Bitlis’te ve iki refikasıyla Bitlis’in iki cenahı olan Van ve Diyarbakır’da tesisini isteriz.”

Bu sözler, onun eğitimde bütüncül bir yaklaşımı ve bölgesel kalkınmayı hedeflediğini açıkça ortaya koymakta.

Yıl 1986… Fethullah Gülen, Burdur’da sorguya çekilirken şöyle bir soru sorulur: “Yahu hoca! Allah aşkına, senin gayen nedir?”

Gülen bu soruya şöyle cevap verdiğini anlatıyor: “Ben de tavrımı hiç bozmadan, “Vallahi şahsen ben akılla kalbi evlendirmeyi düşünüyorum” deyip fünûn-u medeniye ile ulûm-u diniyenin izdivacından, talebenin himmetinin pervaz etmesinden bahsetmiştim. Ama aradan beş on dakika geçince aynı soruya bir daha muhatap olmuştum. Ben yine, “Elimden gelse zâviye, medrese ve mektep ruhunu barıştırmak istediğimi, bunlardan birinin bizim ruh enginliğimizi ve İslâmî ufkumuzu ifade ettiğini, diğerinin de kâinat kitabını hallaç etmede bize kanat olacağını” anlattım.” (Prizma 8 : 69)

Görüldüğü üzere, Gülen, Bediüzzaman’ın teoride ürettiği ve hatta zemin etüdü yaptığı bir alanda inşa faaliyetine girişmekten başka bir şey yapmamaktadır.

Aslında aynı eserin devam kısmına bakıldığında yaklaşık 40 yıl önce çizilen son derece net bir rota ve berrak bir projeksiyondan bahsedebiliriz. İsterseniz, Çizgimizi Hecelerken isimli kitaptan (kendimce) özet geçeyim:

  • Gülen’e göre, modern eğitimin en büyük eksikliklerinden biri, bilimin ve dinin birbirinden ayrı tutulmasıdır. Gülen, “kalbi kafayla evlendirmenin zamanı gelmiştir” diyerek, fen bilimleri ile dini ilimlerin bir arada öğretilmesi gerektiğini savunur. Bu yaklaşım, Said Nursi’nin “Medresetüzzehra” vizyonunun bir devamı niteliğindedir.
  • Gülen, eğitimde üç ana alanın önemine dikkat çeker: fen bilimleri, dini ilimler ve sosyal bilimler. Özellikle sosyal bilimlerin önemini vurgulayarak, geleceğin liderlerinin ve siyasetçilerinin bu alanda yetişeceğini öngörür. Ona göre, gerçek ilerleme ancak bu üç alanın dengeli bir şekilde ele alınmasıyla mümkündür.
  • Kitabında, bilim ve dinin birbiriyle çelişmediğini, aksine uyum içinde olduğunu savunan Gülen, modern bilimsel keşiflerin Kur’an’ın öğretileriyle çelişmediğini, hatta onları doğruladığını ileri sürer. Bu bağlamda, bilim insanlarının Kur’an tefsiri okumasını tavsiye eder ve Tantavi Cevheri’nin tefsir çalışmalarını örnek gösterir.
  • Esasen Gülen’in eğitim vizyonu, bütüncül bir yaklaşımı temsil eder. Ona göre, bu yaklaşım sadece bilimsel ilerlemeyi değil, aynı zamanda estetik ve sanat anlayışını da olumlu yönde etkileyecektir. Bu vizyon takipçileri tarafından ne kadar anlaşılır, dahası ne kadarı pratik hayata yandır tartışılır bir konudur ancak kendine göre böylece, varlığın doğru yorumlanması ve hakikatle uyum içinde bir dünya görüşünün oluşturulması mümkün olacaktır.

Yine başka bir eseri olan Beyan’da bu simetriyi “Kalp ve Ruh Ufku” olarak niteler.

Bu eserinde eğitim hakkındaki görüşleri, insanın manevi boyutuna verdiği önemi açıkça ortaya koymakta. Gülen, eğitimin sadece zihinsel değil, aynı zamanda kalbi ve ruhi bir süreç olduğunu vurgular. Bu bağlamda, eğitimin temel amacının insanın bütüncül gelişimini sağlamak olduğunu ileri sürer.

Gülen’e göre, gerçek eğitim kalbin eğitilmesiyle başlar. O, kalbi “insanî kemâlâta uzanan bir merdiven” ve “cismaniyet âleminde ötelerin bir izdüşümü” olarak tanımlar. Bu yaklaşım, eğitimin sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda manevi ve ahlaki gelişimi de içermesi gerektiğini vurgular.

Eserinde Gülen, kalbin beslenme kaynağının iman olduğunu ve huzura ermenin yolunun Allah’ı anmaktan geçtiğini belirtiyor. Bu bakış açısı, eğitim sürecinde manevi değerlerin ve dini bilginin önemini ortaya koymakta. Gülen, bu manevi boyutun, insanın iç dünyasındaki çatışmaları çözmede ve psikolojik huzuru sağlamada kritik bir rol oynadığını savunuyor.

 

Ayrıca Gülen, ruhun eğitimdeki rolüne de değinir. Ona göre ruh, “haricî vücudu bulunan bir kanun ve şuurlu bir namus”tur. Bu tanım, eğitimin sadece maddi dünyayı değil, manevi gerçeklikleri de kapsayan bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini ima eder.

Gülen’in eğitim felsefesi, insanın hem akıl hem de kalp boyutunu dengeli bir şekilde geliştirmeyi hedefler. Bu yaklaşım, modern eğitim sistemlerinin genellikle ihmal ettiği manevi boyutu ön plana çıkararak, bireyin tüm potansiyelini gerçekleştirmesini amaçlar.

Toparlayacak olursak. Hizmetin “ilk faz” diyebileceğimiz döneminde birkaç evre bulunuyor. Bunlar şöyle…

  • Talebe evleri…
  • Kamplar. 
  • Öğrenci Yurtları..
  • Dersaneler… 
  • Okullar..

Yamanlar Lisesi’nin açılışıyla beraber bambaşka bir evreye geçilse de Hizmet Hareketi’nin gerçek vizyonu Sovyet Rusya’nın dağılmasıyla beraber küresel bir boyuta tırmanacaktır. Elbette hareketin, sağlık, dernek, yardım, medya ve daha (açıkçası bugün baktığımızda doğruluğu tartışmalı) alakalı/alakasız pek çok alanda yerel ve küresel faaliyeti bulunduğunu biliyoruz. Ancak bu alanlar, şimdilik konu dışı görünüyor.

Bugünkü yazıyı, Hizmet okullarının genel bir analizi ile bitirelim.

Fethullah Gülen’in eğitim vizyonunu somutlaştıran Hizmet Okulları, küresel eğitim sahnesinde dikkat çekici bir model olarak öne çıkmakta. Bu okulların temel felsefesi, eğitimi “kutsi bir vazife” olarak gören Gülen’in düşüncelerine dayanmakta. Bu yaklaşım, öğretmenlerin ve idarecilerin işlerini sadece bir meslek olarak değil, manevi bir sorumluluk olarak görmelerine yol açmış.

Hizmet Okulları’nın ayırt edici özelliklerinden biri, ders dışı eğitim faaliyetlerine verilen önem. Öğretmenler, normal okul saatlerinin ötesinde öğrencilere destek vermekte, takviye kurslar düzenlemekte ve rehberlik hizmetleri sunmakta. Bu fedakâr yaklaşım, yabancı öğretmenleri dahi etkileyerek, okulda özgün bir kültürün oluşmasına katkıda bulunmakta.

Bu okullarda “başarı” kavramı, sadece akademik başarıyla sınırlı değil. Öğrencilerin ahlaki ve karaktersel gelişimi de eşit derecede önemsenmekte. Bu amaçla, birçok okulda “Karakter Eğitimi” veya “Etik Eğitimi” gibi dersler verilmekte. Bu yaklaşım, öğrencilerin sadece bilgi sahibi değil, aynı zamanda erdemli bireyler olarak yetişmelerini hedeflemekte.

Hizmet Okulları’nın bir diğer önemli özelliği, bulundukları topluma katkı sağlama çabalarıdır. Bu okullar, yerel sorunlara çözüm üretme, eğitim kalitesini artırma ve toplumsal kaynaşmayı teşvik etme gibi alanlarda projeler geliştirmekte. Bu çabalar, okulların bulundukları bölgelerde saygın bir konum kazanmalarına yardımcı olmakta.

Öğretmen gelişimine verilen önem de bu okulların başarısında kritik bir rol oynamakta. Mesela düzenli olarak yapılan “zümre” toplantıları ve mesleki gelişim programları, öğretmenlerin sürekli olarak kendilerini geliştirmelerine olanak sağlamakta.

Ayrıca Hizmet Okulları’nın kalite yönetimi anlayışı da dikkat çekicidir. Düzenli değerlendirmeler, merkezi sınavlara hazırlık çalışmaları ve veli-öğrenci geri bildirimleri, eğitim kalitesinin sürekli olarak yüksek tutulmasını sağlamakta.

Ezcümle, Hizmet Okulları, Fethullah Gülen’in eğitim felsefesini pratik bir modele dönüştürerek, akademik mükemmellik ile manevi ve ahlaki gelişimi birleştiren özgün bir eğitim yaklaşımı sunmaktaydı/dır. Hakkın teslim etmek gerekirse, bu modeli, küresel eğitim alanında önemli bir alternatif olarak değerlendirmek pekala mümkündür!

Bir sonraki yazıda, ilk fazın son evresine göz atacağız.

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. İyi eğitim vardı. Ama ön elemeden sınavdan geçmeden alınmıyordu o okullara. İyi mezunlar veriyordu. Fakat sonrası Tayyibin damadı, melihin oğlu bilmem hangi bakanın çocuğu şu iş adamının kafası basmaz çocukları ile doldu taştı. Sonrası malum.

    • Evet hatta Tayyibin damadi okullara dil uzatinca okul sorumlularindan biri söz almis ve nasil der, biz onun icin sunlari sunlari yaptik demis, ve bunu yaparken torpil yaptiklarini itiraf ettiginin farkinda bile olmamisti

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin