İktidarın en büyük korkusu: Kitlesel tepki… 

YORUM | ERHAN BAŞYURT

İktidar her türlü hukuksuzluk ve baskıyı sürdürmekte ısrarlı.

AİHM de karar verse AYM de karar verse, umurlarında değil.

Korktukları sadece iki şey var. Birincisi, güç. İkincisi, kitlesel tepki. 

***

Güç, iktidara yönelik şantaj kabiliyeti bulunan ve askeri üstünlüğe sahip ülkeler için geçerli. 

ABD, Rusya, Almanya… 

Erdoğan veya AKP her ne kadar bunlarla çatışıyor gözükse de, ters düşse de, son virajda boyun eğiyor.

Meydanlarda bağırıp çağırıyorlar, külhanbeyi gibi racon kesiyorlar, ancak ikili görüşmeler de değneklerini saklıyorlar. Teslim oluyorlar.

Bu defaatle test edildi. Yaşayarak görüldü.

Trump’ın tehditleri, serbest bırakılan ABD’li hukuksuz tutuklular.

Merkel’in tehdidi, serbest bırakılan Almanyalı hukuksuz tutuklular.

Putin’in tehdidi, yazılı özür ve geri adımlar…

İdlib’te, savaş tamtamları çalan ve 14 şehit veren Türkiye, son olarak ‘rejimin’ kazanımlarına Rusya’nın baskısı nedeniyle boğun eğdi gözüküyor.

***

İktidarın ikinci kaygısı, kitlesel tepki. 

Bu konuda, Gezi’den bu yana yaşanan bir panik-atak var.

Halk kitlesel tepki gösterirse, hemen geri vitese takıyorlar.

Kaz Dağları’nda maden ruhsatları, termik santrallere filtre takılması, değerli konut vergisinin geri çekilmesi, bazı zamların geri alınması, mağdurun tecavüzcüsü ile evlenmesine izin veren yasa teklifinin geri çekilmesi… 

Tüm bunlar tepkinin toplumsal bir hale gelmesi halinde gerçekleşti.

Toplumsal tepkinin sosyal medya ve sokağa yansıması üzerine geri adım atıldı.

Buna bazı bireysel olayları da eklemek mümkün.

Son olarak 11 yaşındaki kanserli Ahmet Ataç’ın annesinin vizesi konusunda yaşandı. 

Oğlunun tedavisi için yurt dışına çıkması gereken anne Zekiye Ataç’ın pasaport yasağı, ancak sosyal medya üzerinden kitlesel tepki verildikten sonra kaldırıldı… 

***

Buradan çıkarılması gereken iki ders var.

Birinci ders, iktidar ne kadar baskı ve denetim kurarsa kursun, toplumsal tepkileri göğüsleyemiyor.

Toplumsal tepki karşısında geri adım atıyor. Daha doğrusu hukuka uygun olana dönüş yapıyor.

İktidar, bekçiler, aktroller, ’sokak çeteleri’, ‘kefenliler’, ‘evde zorla tutulanlar’ gibi kendi ‘eli sopalıları’na güvenirse güvensin, ne kadar çok tedbir alırsa alsın, toplumsal tepkilerden çekiniyor. 

Gezi Davası’nın halen hukuksuz bir cezalandırılmaya dönüştürülme çabası, bu ‘panik atak’ın bir yansıması. 

Tekrarından duyulan endişe…

***

O halde, Türkiye’de hukuksuzluk ve baskı nasıl bu kadar ilerleyebiliyor.

Demek ki, toplum her türlü hukuksuzluğa aynı ölçüde tepki vermiyor.

Demek ki, insanların farklı kesimlerin hak ihlalleri karşısında aynı duyarlılığı göstermemesi, iktidarın hak ihlallerine giden yolu açıyor.

***

İkinci ders, dış güçler iktidara boyun eğdirdikleri baskıları, Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve ileri demokrasinin yeniden tesisi için kullanmıyor. 

Güç sahipleri, sopalarını sadece kendi çıkarları için değil, Türkiye halklarının da huzuru ve barışı için kullansalar, iktidar bu çapta insan hakları ihlalleri ve hukuksuzluklar yapamazdı.

***

Sonuç olarak, dış güçlerden bir beklenti içine girmek, Türkiye’nin demokrasi ve hukukun üstünlüğüne hiçbir zaman dönmemesi anlamına gelebilir.

Yapılması gereken, evrensel ortak değerler ve hukukun üstünlüğü ortak paydasında, tüm toplumun en azından demokratik duyarlılığı olan kesimlerin birleşmesi. 

Toplum taleplerini ve tepkilerini, kitlesel olarak sunduğunda iktidarın boyun eğmek dışında bir seçeneği bulunmuyor.

Çok daha ilginci, toplum bilinçli ve ortak talep ile geldiğinde, dış güçler de desteklerini halka yöneltiyorlar. 

Türkiye’de huzur ve refahın yeniden tesisi, ileri demokrasi ve hukuka dönülmesi, bireysel farklılıklarını korumakla birlikte tüm kesimlerin evrensel ortak değerler paydasında birleşmesi ile mümkün. 

Sadece sandıktan sandığa bir güç değil, toplumsal tepkinin sosyal medya ve barışçıl yollarla ortaya konulması halinde de iktidar geri adım atıyor ve hukuka dönebiliyor.

Öyleyse temel sorun, demokrasi ve hukuku savunan, evrensel ortak değerlere inanan farklı kesimlerin ortak payda da buluşamaması…

İktidar işte bu zaafı daha fazla otoriterleşebilmek için istismar ediyor.

Evrensel ortak değerler paydasında farklılıklarımıza saygı göstererek birlikte hareket edememenin bedelini, toplum olarak çok ağır ödüyoruz. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Ahmet Ataç ın annesine vize verilmesi konusunu Ömer Faruk Gergerlioğlu aylardır gündem yapıyordu ama bi sonuç çıkmıyordu. Natali Avazyan gündem yapınca hemen vizeye izin çıktı. Demek ki Tr de bazı insanların etkisi daha büyük. Demek ki Hizmet Hareketi yıllarca “kalabalığız, istediğimizi yaparız” diye sadece yalancı bi balon şişirmiş ve o da hiç tepki göstermeden söndü malesef

  2. Keşke bu yazıyı yazmak hususunda acele etmeseydiniz. Nitekim geri alınmasında sizin yazınız etkili olmuş olabileceğini düşünüyorum.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin