İktidarın bundan sonra uygulayacağı politika

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

AK Parti iktidarının, yaşanan sorunlara ilişkin nasıl önlemler aldığı, geride bırakılan dönemde defalarca sergilendi. Yaşanan döviz temelli ekonomik krize karşı neler yapacağını burada aktarmaya çalışacağım.

AK Parti 14 Ağustos 2001’de Afyon’dan, “eşitler arasında birinci” diye üç ismi öne çıkararak yola koyuldu: Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç. Erdoğan’ın zaman içinde kendisine rakip olabilecek isimlerle birlikte Gül ve Arınç’ı da tasfiye etmesiyle birlikte ülke bugünlere geldi.

İktidarının ilk yıllarında, ülkeyi 2001 ekonomik krizinden çıkardığı kabul edilen Kemal Derviş’in Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı harfiyen uygulandı. 2007’den itibaren Kemal Derviş, kendi uygulamaya koyduğu programın ömrünü tamamladığını dillendirdi.

İktidar buna rağmen yeni bir programa geçmek yerine Derviş’in programını titizlikle sürdürdü. İşin garibi Güçlü Ekonomiye Geçiş programını AK Parti’nin kendisinden daha güçlü bir şekilde uyguladığını dile getirdiği zamanlar oldu.

Aslında ekonomiyi bilenler, Ali Babacan’ı en çok bu geçişi ve dönüşümü yapmadığı için eleştirirler.

Erdoğan’ın parti içinde kendisinin önünü kesebileceğini düşündüğü potansiyel isimleri, zaman içinde teker teker tasfiye etmesi ile birlikte orta yerde neredeyse menfaat için devlete çöreklenmiş kesimler kaldı.

KRİZLERDE ÖNCE İPİN UCUNU KOYVERİP SONRA HAMLESİNİ YAPIYOR

Mevcut iktidarın ülkeyi yönetmede iki ayrı dönemi var. Haziran 2011 seçimleri öncesi ve sonrası diye adlandırmak gerekiyor. 2002-2011 arası ülkeyi demokratikleşme ve ekonomik anlamda önünü açma yolunda çaba harcayan AK Parti, bu tarihten itibaren tek adamlığa giden bir plan uygulamaya koydu.

Buna ilk toplumsal tepki 27 Mayıs 2013’te başlayan Gezi Protestoları oldu. Önce protesto adı altında her türlü kabul edilmezliğin sergilenmesine ortam hazırlandı. Olayların ortasında iken çıktığı Fas, Tunus ve Cezayir’i kapsayan geziden dönüşte yaptırdığı karşılama şovu istediği kıvamda olunca, bu kez ipleri hızla germeye başladı.

Sonrası malum. Taksim Meydanı ve Gezi Parkı, eylemlerin 19’uncu gününde binlerce polis, dört bir taraftan girdi ve meydanı dağıttı.

Aslında bu yöntemi Erdoğan bundan sonraki hemen her toplumsal ve ekonomik krizde uyguladı. Mümkün olduğu kadar bir toplumsal olayın patlak vermesine izin verilmiyor. Her şeye rağmen eğer yaşanmışsa buna ilişkin bir medyada tam bir karartma uyguluyor. Görülmesi engellenmeye çalışılıyor.

Benzeri olay toplumsal anlamda 13 Mayıs 2014’te Soma’da yaşanan maden faciası sonrasında yaşandı. Toplumsal tepkinin yoğun olduğu günlerde ortalıkta görülmeyen Erdoğan, sonra ülke genelindeki tabanına dayanarak aniden facianın yaşandığı Soma’ya gitti.

Orada protestolarla karşılaşınca da nasıl bir yaklaşımla ülkeyi yönettiğini ortaya koydu.

Toplumsal gelişmelerde uyguladığı yöntemi ekonomik sorunların pik yaptığı günlerde de ortaya koydu.

2018 seçimleri sonrasında ABD ile yaşanan rahip Brunson gerilimi yüzünden dövizin patlamasında, toplumsal olaylarda sergilenen tavır ortaya kondu. Önce iki ülke arasında yaşanan diplomatik krizin yol açtığı dövizdeki patlama görmezden gelindi.

TOPLUMSAL OLAYLARDAN EKONOMİYE AYNI STRATEJİ

Dövizi durdurabilmelerini fark ettiklerinde bir süre ipin ucu koyverildi. 2017 ortalaması 3,80 TL olan dolar Ağustos 2018’de 7,24’ü gördü. Günlerce serbest düşüşe bırakılan TL, sonradan atılan adımlarla aşağı çekilmeye başladı.

Dolar bir daha hiç 2017’deki seviyelerine dönmedi ama 7 TL’lerin üzerinden 5 TL’ye indirilmesi, topluma “büyük başarı” olarak sunuldu. Bunu satın alacak kitle Türkiye’de her zaman vardı.

Bu yılın Kasım ayına 9.58 TL’den başlayan dolar kuru, günler sürecek bir atağa kalktı. İktidarın şimdilerde “yeni ekonomik model” olarak topluma sunmaya çalıştığı yeni tablo karşısında da benzeri bir strateji uygulanıyor. 21 Kasım “Kara Salı”da 11,21’i gören dolar/TL kurunun yol almasına ses çıkarılmadı.

En üst düzeyden yapılan konuşmalar, kimlere moral verdi bilinmez ama dövizin TL’yi ezmeye devam etmesi sonucunu verdi. Bugün itibariyle ise 13.70 TL’den hangi istikamete yöneleceği bilinmiyor.

Merkez Bankası’nın geçen hafta iki gün emanet dövizle dolara müdahale etmeye çalıştı. Anlaşıldığı kadarıyla dövizi durmaya çalışmak değil, fren tutup tutmayacağının bir testi hükmündeydi. Muhtemelen nerede soluklanacağına ilişkin bir kanaat oluştu.

PEKİ BUNDAN SONRA NE OLACAK?

“Bırakıp gidecekler” gibi bir düşünceniz varsa bunu unutun. Böyle bir şey olmayacak. Buna ilişkin size “nas” ve siyasi tarihimizden örnekler paylaşabilirim. Ama bu yazının konusu nas ve siyasi tarihe ilişkin müsait değil.

Sadece bırakıp gitmeyeceklerini bilmeniz yeterli.

Peki ne yapacaklar?

Dövizde bir soluklanma bir miktar gevşeme dönemi yaşanacak. Erdoğan’ın son dönemde yaptığı ve yapacağı açıklanan yurt dışı gezilerinin nerelere olduğuna dikkat ederseniz bunu daha iyi görebilirsiniz. Türkmenistan, Katar, Japonya…

Getirilen sıcak paralarla yaşanan kriz bir miktar aşağı çekilmiş olunacak. Piyasalara muhtemelen kamu bankaları eliyle ucuz kredi pompalanacak, asgari ücret net 2 bin 825 TL’den 4 bin TL dolayına (+-250 TL) çıkarılacak.

Bu soluklanma dönemi, “Yaparsa AK Parti yapar” diye topluma satılmaya çalışılacak. Muhalefetin ve muhaliflerin sesi biraz daha kısılacak. Bütün dünyanın aleyhimize çalıştığı ve sabredip şükretmemiz gerektiği anlatılacak. Tek adam yönetiminde yaşadığımızı iliklerimizde daha yoğun hissedeceğiz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. J eğrisi teorisine göre, devalüasyondan sonra ekonomik birimler bu yeni duruma alışamaz, ilk aylarda ihracat çok daha fazla düşerken devalüasyona rağmen, ithalatın arttığı gözlenir. Daha sonra ise yeni duruma adapte tamamlanır ve ihracat artmaya başlar.

    İlgilenenlere, J curve-effect
    https://www.investopedia.com/terms/j/j-curve-effect.asp

    Devalüasyon olduğunda ihracatın ilginç bir şekilde daha da düşmesi birkaç ay sürer. Ortalama 5 6 ay sonra ihracat miktarı devalüasyon olduğu o ilk andaki döneme yetişir ve ondan sonra da artmaya devam eder.

    Erdoğan seçim yapacaksa, bu nedenle, bu ilk 5 6 ayda yapmayacaktır. Yaz sonrasına bırakacaktır.

    5 6 ay sonra ihracat artmaya başlarken, mevsimsel etkisiyle yazın, turizm gelirleri nedeniyle kısmen artış oranı düşecektir dövizin, işte o arada ücret artışlarını yapacağını düşünüyorum.

    Ekonomi de yalancı bir bahar olucaktır o birkaç aylık sürede.

    Sonrasını düşüneceklerini düşünmüyorum, Yazın çalan hep kışın oynar.

    Eğer baskın seçim olursa, eylül gibi olacağını düşünüyorum.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin