İki fotoğraf ve basılan sinir uçları!

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kampanya stratejisine dair çok kritik birtakım detaylara dikkatinizi çekeceğim ama öncesinde dünyanın iki noktasından iki fotoğrafı dikkatinize sunmak istiyorum.

İlk fotoğraf İsrail’den. 

Hakkında yolsuzluk iddiaları olan Başbakan Binyamin Netanyahu yargının yetkilerini budamaya çalışıyor. 

İsrail halkı ise aylardır sokaklarda. 

Protestolar, düzenlemeye tepki gösteren Savunma Bakanı’nın görevden alınmasından sonra iyice yayıldı. 

Polis ve asker sert kullandıkça eylemler daha da büyüdü. İşte o protesto gösterilerinde açılan bir pankart çok anlamlıydı. 

Protestocu bir kadın elinde “Türkiye gibi olmak istemiyoruz” yazan pankart taşıyordu. 

Bazen tek kare fotoğraf sayfalar dolusu yazıya, kitaba, belgeye bedeldir ya işte bu fotoğraf da öyle bir şey. 

17 Aralık 2013 büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda suçüstü yakalanan Erdoğan yargılanmamak için yargıya darbe yaptı. 

Türk halkı ise İsrailliler gibi sokaklara dökülmek yerine “çalıyorlar ama çalışıyorlar” diyerek hırsızlara, katillere destek çıktı. 

Seküler kesimlerin “Erdoğan Cemaati bitirsin yolsuzluklar önemli değil” fırsatçılığı da eklenince Erdoğan diktatörlük yolunda tarihi bir fırsat yakaladı.

Bugün geldiğimiz yer ortada. Aklı başında İsrailliler ‘yolun sonunu’ görüp şimdiden uyarıyor. 

İşte bu aşmada ikinci fotoğraf karesine geçelim. 

Salı günü Beyaz Saray’da yapılan günlük basın brifinginde Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby’e Türkiye’nin Dünya Demokrasi Zirvesi’ne neden davet edilmediği soruldu.

Amerikalı diplomatlar muhataplarını sert eleştireceklerse önce yavaştan bir iltifat geçerler. 

Kirby de öyle yaptı.

Önce Türkiye’nin ne kadar önemli bir NATO müttefiki olduğunu anlattı ve ardından ‘Türkiye’nin insan haklarına, hukukun üstünlüğüne ve medya özgürlüğüne saygı duymadığı için davet edilmediğini’ söyledi.

Mealen “siz demokrasi liginde değilsiniz” demiş oldu. 

Malum olduğu üzere Türkiye geçen yıl da davet edilmemişti. Üstelik Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası Türkiye’nin stratejik konumu daha da önemli hale gelmişken. 

Bir başka ifadeyle Beyaz Saray’ın Rusya’yaya karşı Türkiye’ye her zamankinden daha fazla ihtiyacı varken Ankara’ya kırmızı kart göstermesi Washington’daki havayı yansıtması açısından önemli.

Türkiye ile ilgili negatif hava sadece İsrail yada ABD ile sınırlı değil. 

Dünyanın tüm demokratik ülkelerinde Erdoğan yönetimine ve diktatörlük uygulamalarına büyük tepki var.

Peki bütün bunlar olurken Erdoğan’ın ‘paralel evreni’nde neler var?

Erdoğan yıllardır ‘böl-parçala-çök’ politikası uyguladığı için geldiğimiz yer ortada. Türkiye insan hakları ve hukukun üstünlüğü endekslerinde diplere demir attı.

Çok değil on yıl önce İslam dünyasına örnek olarak gösterilen Türkiye şimdi Rusya ve Çin ile birlikte anılıyor. 

Kısacası tablo hiç parlak değil. 

Erdoğan rejimi bir yandan baskıcı uygulamalarını arttırırken öbür taraftan çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Seçim kampanyasını toplumun hassas noktalarına basma üzerine kurdu.

Şöyle ki; Erdoğan’ın Kürt meselesine bakışı hep sandık endeksli oldu. Sözde ‘terörle mücadele’ ederken de ‘Çözüm süreci’ adı altında müzakere ederken de tek hedefi sandıktı.

Hatta bunun için İmralı’dan özel mektup bile getirtti. 

Müzakere oy getirirken Diyarbakır’da Kürtçe şarkı söyledi, MHP’nin desteğini alıp milliyetçi oyları toplarken de şehirleri yerle bir ettirdi

Şimdi ise hayatının en önemli seçiminin arefesinde. 14 Mayıs seçimlerini ne pahasına olursa olsun kazanmak zorunda. 

Bu yüzden seçim kampanyasını bir yandan ‘yerli ve milli’ söylemi üzerine kurarken öbür taraftan ‘PKK-Kılıçdaroğlu işbirliği vurgusu’ yapıyor. 

Yetmezmiş gibi Saray’a eklemlendirdiği Cemaatler üzerinden de ‘Kılıçdaroğlu Alevi, seçimi kazanırsa camileri, Kur’an kurslarını kapatacak, başörtüsünü yasaklayacak” yalanını yayıyor. 

Gerçi bazı aklı evvel CHP’liler de “tüm tarikatları ve cemaatleri kapatacağız” türü söylemlerle Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmüyor değil

Ancak bazı bağnaz muhalifler dilini tutsa bile Erdoğan bu sinir uçlarıyla oynayacak. Düşünsenize depremzedelerle iftar yaparken bile muhalefetin teröristlerle işbirliği yaptığından bahsetti.

Şehit tabutuna kolunu koyup miting yapmaktan çekinmeyen Erdoğan yarın ihtiyaç duyarsa “Suriye’ye üç adam gönderip bu tarafa beş füze attırır savaş sebebi çıkarırım” diyen ‘sır küpü’ Hakan Fidan’la yeni planlarını uygulamaya koymaktan imtina etmeyecek. 

Sonuçta bu ülke insanı Erdoğan’ın koltuğu bırakmamak için kan dökebildiğini en acı şekilde yaşayarak gördü. 

Özetle; 17 Aralık büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası kurulan “katiller-hırsızlar koalisyonu” Türkiye’yi bataklığın içine çekti. 

Ancak henüz dibi görmüş değiliz. 

Erdoğan normal şartlarda kazanması imkansız olan seçimi lehine çevirebilmek için ateşle oynamaktan çekinmeyeceğini gösterdi. 

Bir yandan el altından Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini kaşırken öbür taraftan açıkça PKK ile işbirliği suçlamasını yapıyorlar. Sosyal medya platformları, WhatsApp ve Telegram grupları insanlık suçu sayılabilecek yazılarla dolu. Batılı tasvir etmek istemediğim için alıntılamayacağım.

Saray ve yancıları dikkate almayacaktır ama biz yine de uyaralım; oynadığınız sinir uçları size seçim kazandırabilir ama kırılan fay hatları üzerine bir şey bina etmek mümkün olmaz. 

Bir uyarı da ‘muhalif’lere. 

14 Mayıs ‘Cehennemin kapılarını kapatmak için’ son şans. Unutulmamalı ki Erdoğan bu seçimi kazanamaz ama muhalefet kaybedebilir. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Dünya kimin kazanacağını görmek istiyor. Eğer Kılıçdaroğlu kazanırsa yani Tayyip seçimi hile yoluyla kazanamazsa bu sefer rakamlarla oynayacak ve kazandığını ilan edecek. Sokaklar Kılıçdaroğlunun kazandığını tahmin ettiğinden protesto edecekler. Tayyip yeni uzun ve daha kalın olan coplu adamlarıyla, artık ona emniyet demiyorum, protestocuların kafalarına vuracak. Dayak atarak tepkileri dindirecek. Fakat dünyada gerçeği bildiğinden uluslararası sistemde meşruluğunu kaybedecek. Türkiye yalnızlaştırılacak. Ekmeğe, suya bile muhtaç hale gelecek. Rezillik diz boyu yaşanacak. Baskının, dayağın dozu gittikçe artacak. Sakallılar gittikçe marjinalleşecek ve psikolojileri gittikçe şiddet eğilimine yönelecek. Yavaş yavaş marjinaller terörü, şiddeti bir hak olarak görecek. Devlet çökme eşiğine gelirken Tayyip çetesiyle birlikte depremdeki umursamaz, kibirli tutumlarını devam ettirecek. Türkiyede sakallılar azınlığa düşecek ama Esad gibi gücü elinde bulunduracak. Dünyada meşruluğu tamamen kaybeden Tayyip ve sakallıları azınlık ama silahlı bir örgüte dönüşecek. Bu da Tayyipin sakallılara ve tarikatlara son hediyesi olacak. Ekonomik borçlarını ödeyemez duruma düşecek. Para bastıkça Türk lirası kağıda dönecek. Düşman saldırısı olduğu söylenecek ve müslümanlardan fedakarlık yapmaları istenecek. Müslümanlar düşmana karşı Tayyipe herşeylerini verecekler. Zaten hep verici oldular. Hep onlar verdiler. Verdikleri de bir oy ve Devleti verdiler Tayyipe. Al senin olsun ye, dediler. Tayyip Fatihin torunlarının tapularını da bitirdikten sonra Tayyip şöyle bir düşünecek başka ne çalabilir, yağmalayabilirim diye. Belki müslümanların kızlarını sakallı cihatçılarına verebilir. Ne de olsa onu durduracak hukuk, emniyet yok. Hepsini yıkarken çılgınca seviniyordu müslümanlar. Asıl kazığı Tayyip kaçmak isterken yiyecek. Çünkü onu kullanan adamlar, ona şeref madalyası verenler ona kapı açmayacak. İşte asıl şoku Tayyip o zaman yaşayacak. Solcular ise sakallı teröründen bütün müslümanları sorumlu tutacak ve müslümanlak ciddi aşağılanmaya maruz kalacak. Sakallı çeteler bu işi kolaylaştıracak. Tıpkı PKK nın gördüğü görev gibi. 10 yıllık uzun soluklu planda hem rejimi değiştirmiş oldular, hem cemaatten kurtuldular hemde islamcıtarikatçıcemaatçi bozuntularından kurtulmuş olacaklar. Kılıçdaroğlu zaten Türkiyeyi yönetemeyecek çünkü özünde yıkıcılar, işleri güçleri sinsi planlara eşlik ederek insanları tuzağa çekmek. Ama müslümanlar da bu tuzağa düşmeselermiş.

    Bu tuzağı anlamak çok basitti. Adam haram para yerken suç üstü yakalandı. Adeta Tayyipe şeref madalyası verenlerin oyunları ellerinde patlamıştı. Ama müslümanlar suç üstünü görmemezlikten gelerek oyunun kaldığı yerden devam etmesini sağlamışlardı. Adeta kurbanı avcıya teslim etmek gibi birşey. Peki niye bunu yaptılar? Sırf Tayyipten iki güzel söz, iltifat işitmek için. Zaten adamın çenesinden başka sermayesi yoktu. Sıfır sermaye ile bütün zenginlerden daha üstün olmuştu. Kılıçdaroğlu o servetin hepsini alacağım diyor. Yani yenikapı ruhu falan Tayyip üzerinden eski devleti yıkıp yerine yenisini, Esad tipini Türklere layık görmüşler, Tayyip ve müslümanları üzerinden kurdurdular. Müslümanlar Ergenekonun kafir muhaberat devleti için, mısır piramitlerine taş taşıyan işçiler gibi kullanılmıştı. Tayyip ve müslümanların payına düşen şey kazık yediklerini hissettikçe daha çok öfkelenmeleri, daha çok şiddet uygulamaları. Peki MHP neden şeriatçıların yanındaydı? MHP, Kenan Evren darbesinde de olay yerindeydi. Ortamı darbeye hazırlamış ve birden ortadan kaybolmuştu. Şiddet aşılama görevi gören MHP, müslümanlar iyice kendisi gibi davranmaya başladığında, yani acımasız olmayı müslümanlara iyice işledikten sonra birden geri çekilecek. Dikkat edin kimse Bahçelinin yargılanacağından bahsetmiyor.

    • Evet malesef hepsi gerçekleşecek. Biri hariç. Tayyip kaçmayacak. Kaçmasına da gerek kalmayacak çünkü artık tayyip devletin parasıyla ülkeyi kendisine tapu yaptı. Ülkeyi soyup katara aktardığı paralarla katar üzerinden ülkeyi satın aldı. Enerji, borsa, inşaat, silah, gıda hepsi tayyibin şu an. Artık kimse onun tavuguna kış diyemez.

  2. Adem bey yazınız çok yerinde ve güzel olmuş ama hendek operasyonları konusunda biraz yanlış anlaşilma var .
    hpg mahalle girişlerine hendek kazıp listesine aldığı hizbullahciların evlerini kuşatma altına alıp katletti . Müdahale etmek isteyen polis ve jandarma hendekler nedeniyle , zırhlı araç sokamadı ; yaya devam etmek istediğinde çapraz ateşe alındı , yada kaldırım altına konulan patlayıcılar ile öldürüldü . Mahallelere tank olmasaydı girmek mümkün değildi , her yer patlayıcı ve bubi tuzağı yaşayan bilir … Erdoğan şehirleri mahvetmedi , mahvedilmesine göz yumdu . Mahallelere bomba döşeniyor, hpg-pkk ayaklanmak için hazırlanıyor raporlarını çözüm sürecinde oy devşirmek için bile bile göz ardı etti , şehirler yerle bir olurkende krizi milliyetçi oylar için fırsata çevirdi …

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin