İdare Mahkemesi Başkanı, 200 hakim ve savcıyı fişlemiş

TR724 ÖZEL | TUNA YILDIZ

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında hakim, savcı, polis, asker, sivil yüzbinlerce insan hakkında hukuksuz işlemlere imza atıldı. Darbe girişimi gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensuplarından önce 4 bine yakın hakim ve savcı görevden uzaklaştırıldı. Sonra gözaltına alınıp, tutuklandı. Tutuklamalara gerekçe olarak somut hiçbir delil ortaya konulamadı. Sulh Ceza Hakimleri ‘örgüt mensubu’ demeyi yeterli buldu.

Yargılama aşamasındaysa gerçekler birer birer ortaya çıktı. Ankara Adliyesi Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir yargıcın devam eden duruşmasında inanılmaz itiraflar yaşandı. KHK ile kamudan atılan hakimin tutuklanmasına gerekçe olarak halen Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nde Başkan olarak görev yapan A.Ş.’nin itirafları gerekçe gösterilmişti. Tutuksuz yargılanan eski hakimin karar duruşmasına, Mahkeme Başkanı A.Ş. tanık olarak geldi.

A.Ş., Gülen hareketi ile 2005 yılında tanıştığını ve hareketin bağlantıları sayesinde önemli noktalara geldiğini ileri sürdü. Özellikle bu dönemde Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu’nda etkin görevlerde bulunduğunu söyledi. Ancak hareket mensuplarının, kendisini o dönemde hak etmesine rağmen ciddi makamlara getirmediğinden yakındı. Görüşlerini açıkça ifade etmesine rağmen dikkate alınmadığını belirtti. Bu gerekçelerden dolayı da 2010 sonunda Gülen Hareketi ile irtibatını keserek diğer gruplarla hareket etmeye başladığını aktardı.

FİŞLEME İTİTRAFI

Bölge İdare Mahkemesi Başkanı’nın anlattıkları bununla da sınırlı değil. Ona göre; 2011 yılının başlarından itibaren dönemin Adalet Bakanı’nın talimatıyla Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda özel bir ekip kurulmuş. Bu ekiplerin dışında Türkiye genelindeki adliyelerde de özel fişleme birimleri oluşturulmuş. Seçilen hakim ve savcılardan 2011 yılından itibaren çevrelerinde Gülen Hareketi’ne yakın hakim, savcı, katip ya da mübaşirlerin tespit edilerek periyodik olarak teftiş birimine rapor edilmesi talimatı verilmiş. 2011 yılından Aralık 2013’e kadar da elde edilen isimler raporlanarak hem emniyet hem de MİT’le paylaşılmış. Bölge Adliyesi Başkanı, ayrıca kendileriyle birlikte çalışmak istemeyen hakim ve savcıların da fişleme listelerine eklendiğini itiraf etti. Tasfiyelerin yapılmasının da kaynağının bu fişleme listeleri olduğuna vurgu yaptı.

200 hakim ve savcının ismini verdiğini hatırlatan Mahkeme heyeti, Bölge İdare Mahkemesi Başkanı’na bu kişileri nasıl tespit ettiğini sordu. Bölge İdare Başkanı A.Ş. Teftiş Kurulu’nda görev yaparken önüne gelen listelerden bilgi edindiğini itiraf etti. Ayrıca adliye koridorlarında bazı kişilerin Gülen Hareketi ile irtibatı oldukları yönünde dedikoduların o dönemde yapıldığını söyledi. Sanığın Gülen Hareketi ile irtibatını nasıl tespit ettiğini ise izah edemedi: “Kendisini yargıç camiası yakından tanır. Ben onun Gülen Hareketi ile irtibatı olduğunu net olarak bilmiyorum. Ancak olmadığına dair de kendisi bize hiçbir bildirim yapmadı. 2011 yılında yaptığımız teklifimizi kabul etmedi. Çevresindeki hakim ve savcıların bağlantılarıyla ilgili hiçbir değerlendirme yapmadı. Bundan dolayı da kendisini fişleme listesine eklemek zorunda kaldık.”

Yapılan incelemelerde, sanığın Gülen Hareketi’yle hiçbir bağlantısının tespit edilemediği aktarıldı. Telefonunda ByLock olmadığı, Bank Asya’ya hiçbir zaman para yatırmadığı, her hangi bir sohbet gurubuna katılmadığı ve çocukları hareketin okullarına göndermediğinin altı çizildi. İstihbarat birimlerince yapılan tespitlerde de bağlantısının olmadığına dikkate çekilmesine rağmen, koltuk sevdalısı bir yargıcın yalan beyanlarından dolayı bir hakimin bütün kariyeri sonlandırıldı. Yalan beyanlarla fişleme listesi hazırlayan hakim ve savcılar ise köşe başı makamlara getirildi.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. “Yapılan incelemelerde, sanığın Gülen Hareketi’yle hiçbir bağlantısının tespit edilemediği aktarıldı. Telefonunda ByLock olmadığı, Bank Asya’ya hiçbir zaman para yatırmadığı, her hangi bir sohbet gurubuna katılmadığı ve çocukları hareketin okullarına göndermediğinin altı çizildi.”….

    demişsiniz haberinizde. Özel haber dediğinize göre başka bir kaynaktan alıntılamadınız, alıntılamadığınız için de başka birileri yazıp redakte etmedi bu haberi, aksine bizzat TR724’ün ürünü. O halde sormak zorundayım: Gülen hareketiyle bağlantısı olmak veya diğer saydıklarınız, bunlar suç mu? Suç olmadığını biliyorsunuz ama haberi öyle bir yazıyorsunuz ki hiç bilmeyen biri bu haberi okuduğu zaman bunların suç olduğuna hükmedebilir: “Vay arkadaş adama bak ne telefonunda bylock var ne bankaya para yatırmış ne de çocuklarını okula göndermiş. Bunların hiçbiri olmadığı halde ihraç edilmiş ve belki de hapis cezası alacak. Teröre bulaşanlarla (Haberinize göre Gülen hareketiyle irtibatı olanlar yani !) bulaşmayanları ayırt etmek lazım. Böyle haksızlık olmaz” der, diyebilir bu haberi okuyan bir insan.

    Bu kişinin gerçekten Gülen hareketiyle bir ilgisi olmayabilir, doğru. Ona yaşatılan mağduriyeti haber yapmak da çok doğru. Ama söyleme yani ‘diskur’a dikkat ederek lütfen. Zulmü duyururken zalimin dilini kullanma hatasına düşmemeliyiz. Gerekirse ama bıkmadan usanmadan her haberde sabit birşekilde bunların hiçbirinin aslında zaten suç olmadığını her defasında belirtmeliyiz, vurgulamalıyız. Haber yazımında en temel kurallardan biridir: Yazdığınız metni okuyan kişinin öncesinde hiçbir şey bilmediğini ve hiçbir ön yargısının (pozitif veya negatif önyargı) olmadığını varsayarak yazmak gerekir. Ki bu sayede varsa zihni bulanmamış veya az tahrip olmuş insanlar, bu haberi okursa zarar görmüş, zihin dünyası kirlenmiş olmasın. İşte bu yüzden bazen hatta çoğu zaman ne söylediğimiz değil nasıl söylediğimiz daha fazla önem kazanıyor.

    İyi çalışmalar.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin