HSYK mı Beştepe Muhtarlığı mı? [MEHMET YILDIZ]

HSYK Genel Kurulunun 66 hakimle ilgili ihraç kararı resmi gazetede yayınlandı. Konuya ilişkin havuz gazetelerine beyanat veren HSYK Başkanvekili, ByLock programının örgütün iletişim yazılımı olduğunu belirterek, “ByLock bizim en güçlü delilimiz.” demiş. Eldeki en güçlü delil buysa varın gerisini siz düşünün!

HSYK Genel Kurulunun verdiği ihraç kararının gerekçesini okudum. Kararda ihraç edilen 66 hakimle ilgili hiç bir değerlendirme ve delillendirme yapılmamış. MİT tırlarının durdurulması davasına geniş yer verilmiş. Halbuki bu komik kararla ihraç edilen kişilere bakıldığında hiç birinin MİT tırları olayıyla uzaktan yakından ilgileri olmadığı görülüyor. Daha önceki ihraç kararlarında olduğu gibi, kurul geçmişte görülen bazı davaların hukuksuzluğunu ispatlama derdine girerek zaten beraat etmiş olan sanıkların adeta avukatlığını yapmakta.

Bu da bir başka çelişkiyi doğurmakta. Saldıray Berk ve İlhan Cihaner’in yargılandığı davada Yargıtay 11 Ceza Dairesi tarafından verilen beraat kararına atıf yapılarak “İSTİHBARİ” nitelikteki yazıların ve gizli tanık beyanlarının delil olarak kabul edilemeyeceğinin belirtilmiş. Bu noktada akla şu soru geliyor: Madem istihbarî yazılar/yazışmalar delil olarak görülemiyor, peki “bylock” isimli programı kullandıkları yönünde MİT’ten gelen istihbarî bilgiyle/listeyle tutuklanan binlerce kişiye ne demeliyiz?

Peki HSYK neden bu kararları alıyor? Çok iyi yetişmiş hakim savcıları adeta kitleler halinde imha operasyonuna maruz bırakıyor. Sebebini maddeler halinde izah edelim.

HSYK SEÇİMLERİ ÇANTADA KEKLİK!

1- İhraç listelerine bakınca seçimlerde Yargıda Birlik Platformu haricindeki tüm muhalif adayların ihraç edildiği görülmekte. Sanki ‘seçimde niye karşıma çıkarak işimi zorlaştırdın’ denip intikam alınıyor. Ülkede demokrasiye tahammülün, yargı camiasındaki görüntüsünün bu olduğu düşünülünce, demokrasinin neresinde olduğumuz anlaşılır.

2- Yine ihraç listelerinden anlaşılan, bu listelerin HSYK seçimlerinde hangi hakim ve savcının kime oy verdiğine/vereceğine göre hazırlandığı anlaşılmakta. Fişlemeler tamamen seçimdeki oy tahminine göre aynı adliyede çalışan meslektaşları tarafından yapılmış ve liste bakanlığa gönderilmiş. Seçimde  kimin kime oy verdiğinin kesin olarak tespit edilemeyeceğine göre,  ‘seçim kabinleri acaba kameraya alındı’ diye insan düşünmeden edemiyor. Yoksa varsayımlara göre yapılan tespitlere göre mi yoksa fişlemelere göre mi bu listeler oluşturuldu? Yani oyu bize vermezsen seni fişleriz, hem isten atarız hem de tutuklarız sonucu çıkıyor. İleri demokrasinin ‘Yeni Türkiye’ versiyonu dedikleri de bu olsa gerek..

3- Bunun bir cemaat olayı olmayıp, tamamen muhalifleri tasfiye operasyonu olduğu açık ve net. ‘Muhalifleri tasfiye ediyorum’ diyemedikleri için bu kılıf bulunmuştur. İhraç kararında belirtilen davalara bakan kişi sayısı, en abartılı rakamla 200 olsun, peki o davalara bakmayan 4.000’e yakın yargıçın bu davalarla bağlantısı nasıl kuruldu? Kimse bunu sormadığı gibi izah da edilmiyor. Dürüst bir HSYK’nın yapacağı şudur, ihraç listesinin karşısına herkesin tek tek soruşturma tarihini yazmaktır. Tabi bunu yapmak için elde kanıt olması gerekiyor.

4- Yine ihraç kararında bahsi geçen davaların görüldüğü şehirlerde hiç çalışmamış, o kıdeme ulaşamamış hakim ve savcıların bu davalarla bağlantısı da HSYK tarafından tek tek açıklanmalı. Bu da dev bir tenakuz.

5- Aynı şekilde bahsi geçen davalar görüldüğü tarihte, meslekte olmayan, veya staj yapan ya da fakültelerinde okuyan hakim ve savcılar bu davalarla nasıl ilişkilendirildi?

6-  22 aydır görevde olan bir HSYK Başkanvekili, yalan olduğunu bile bile ve yüzü kızarmadan nasıl üç yıldır soruşturma yaptıklarını söyleyebilir?

7- HSYK bu ihraçlar ile seçimi kazanmak için hakim ve savcılara rüşvet olarak, peşinen önerilen ama sonradan verilen zammı muhaliflere vermek istemiyordu. (bakanlık çalışanı bazı hukukçu tetikçilerden bunu önerenler olduğu iddia edilmişti.) Bu ihraçlarla hem o verilen zam geri alınmış, hem de muhalif yargı mensuplarının mallarına akla ziyan gerekçelerle el konularak insanlar açlığa mahkum edilmiş oldu.

Sanıyorum bizim yandaş HSYK’cıları dünyanın en ilkel kabilesine gönderseniz hukukçu diye ciddiye almayacaklardır. Yüksek Yargı başkanlarının siyasilerin peşinde çay topladığı, iki büklüm rükua gidip düğmesiz cübbelerini ilikledikleri bir ülkede daha fazlası da lüks olurdu doğrusu.

 

 

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin