Hizmet için dönüm noktası 

YORUM | EKREM DUMANLI

Geçen hafta Los Angeles’ta Hizmet Hareketi ile ilgili önemli bir konferans yapıldı. California Devlet üniversitesinin ev sahipliği yaptığı iki günlük programda akademisyenler, araştırmacılar, kanaat önderleri bir araya geldi. Hizmet Hareketi’nin Karşılaştığı Zorluklar ve Cevapları başlığını taşıyan ve uluslararası bir çerçevede gerçekleştirilen konferansa 22 ülkeden katılım vardı, dikkatle hazırlanmış araştırmalar sunuldu. Konferansın amacı Hizmet hareketinin kendi yaşadığı zorluklara kendi ürettiği çözümler şeklinde de özetlenebilir. 

Emek verilerek hazırlanan tebliğler öncesinde ve sonrasında depremde hayatını kaybedenler unutulmadı. Hem onlara hem onların yakınlarına dualar edildi, saygı duruşu yapıldı, güller armağan edildi, yardım ve bağış için barkodlu kağıtlar dağıtıldı. 

İlk günün gecesinde Profesör Scott Alexander zihin açıcı bir örnekle Hizmet Hareketi’nin geleceğine dair önemli tespitlerde bulundu. Bir iktisatçının üç kutu teorisinden hareketle Hizmet’in geleceğini mercek altına aldı. Akıcı, heyecan verici; bir o kadar da gerçekçi bir sunumla karşı karşıya kaldı dinleyenler. Ancak Profesör Scott’un konuşma öncesi bir duası vardı ki unutmak mümkün değil. O yanık duayı ortak olan ve yanımda oturan çok değerli bir ilahiyatçı yazarın “Keşke herkes bu kadar yürekten dua edebilse” demesi kulağıma küpe oldu…

Tarih karşısında belirtmek isterim ki böyle bir konferansın yapılıyor olabilmesi bile başlı başına büyük bir anlam ifade ediyor. Lütfen bir düşünün; ‘bitti, tükendi, yok oldu’ diye üzerinde tepinmek isteyenlerin rağmına tam tamına 106 akademisyen gelmişti. Çeşitli din mensupları ve sivil toplum öncüleri büyük bir şevk ve merakla oradaydı. Hareket ile ilgili daha önce araştırma yapanlar, makale ya da kitap yazanlar gözlem ve analizleriyle koşup gelmişti. Gazeteciler, yazarlar, iletişimciler, araştırmacılar…

Programı dikkatlice takip edenler toplamda üç yüz kişiydi. Sabah dokuz buçukta başlayan konferans serisi gece vaktine sarkan sunumlarla devam etti. 

HİZMET, DİRENİŞ VE EVRENSEL MERAK

Açılış konuşmasını konferansın koordinatörü California Devlet Üniversitesi hocası Profesör Sophia Pandya yaptı. İlk oturumun başlığı bile tarihe şerh düşmeye namzet bir derinlik içeriyordu: 15 Temmuz Sonrası Hizmet ve Direniş. Üniversitede dini araştırmalar bölüm başkanlığı yapan Profesör Pandya, öğrencilerini de davet etmişti. O öğrencilerdeki derin ilgi, evrensel merakın yansımasıydı hiç şüphesiz. Depremde hayatını kaybedenler ve yakınlarına özel bir bölüm ayırarak konuşmasına başlayan Pandya Hanım,15 Temmuz sonrası yapılan hukuksuz uygulamaların gaddar bilançosunu özetledi ilkin. Ardından da konferansın maksadını özetleyen yaklaşımını paylaştı. Hizmet Hareket’inin yaşadığı sıkıntıları ve güncel sorunlara yaklaşımını inceleyecek, bu konuda araştırma yapanların elde ettiği bilimsel bulguları iki gün boyunca mercek altına alacaklardı. 

Öyle de oldu. 

Konferansı takip edenler, 15 Temmuz sonrasında Hizmet gönüllüsü insanların demokratik mücadelesine dair somut verilerle karşılaştı. Siyasal İslam anlayışı ile Hizmet Hareketi arasındaki lokal ve global farklılığa dair önemli ipuçlarına ulaştı. 

Dikkatimi çeken bir nokta da şu oldu:

Tartışmalar sadece Türkiye odaklı yapılmıyordu ve günlük polemikler altında ezilmiyordu. Hizmet Hareketi’nin güncel dünya sorunlarına yaklaşımı ve bu yaklaşımdaki tabii değişimi dile getiren gözlemciler oldu. Genç kuşakların karşı karşıya kaldığı devasa sorunlarla nasıl başa çıkacağı ve bu çetin sınavda yeni okumalara, yönelişlere ihtiyaç duyulduğu; hatta bu konuda ciddi adımlar atıldığı tespiti çok doğruydu. 

YENİ NESİLLER 

Mesela kadınların toplumda ve Hizmet’te etkinliğinin artması sadece bir temenni değil; gözleme dayalı bir tespit olarak gündeme getirildi. Konuşmacılardan Vonya Womack, 15 Temmuz sonrası insan hakları ihlallerini incelemiş ve bu korkunç sürecin Hizmet gönüllüsü kadınlar üzerinde nasıl bir etki bıraktığına dair bilimsel incelemeler yapmıştı. Elde ettiği bazı bulgular merakla dinlendi ve sunum sonrasında pek çok sorunun yöneltilmesine vesile oldu. 

Mesela Profesör Ori Soltes’in yakın zamanda yapılan bir toplantıya katılması, gençlerin modern konulara yaklaşım biçimlerine bizzat şahit olması ilginç bir deneyimdi. Austin’de düzenlenen ve iki gün süren gençlerin toplantısını katılımcılara özetledi Soltes. 400 civarında gencin bir araya geldiğini ve modern sorunlara çözüm yolları aradığını anlattı. Acizane kanaatim o ki anlatılan tablo genç kuşakların modern kimlik sorunları karşısında çareler araması ve yeni bir fikri dinamizmin habercisiydi…

ŞİDDET DEĞİL DEMOKRATİK DİRENİŞ

George Town Üniversitesinde profesörlük yapan Ori Soltes, bam teline dokunurcasına hayati önem taşıyan konulara temas etti. Hitler’in gerçek failin hala tam bilinemediği bir yangını bahane ederek önce sosyalistleri sonra Yahudileri nasıl günah keçisi ilan ettiğini naklettikten sonra Erdoğan’ın 15 Temmuz’u bahane ederek Hizmet gönüllüsü insanlara zulmettiğini anlattı. Ve en kritik noktayı hatırlattı. Soltes’e göre Erdoğan tahrik edici zulmüyle umduğu cemaat şiddetini değil; sabrını karşısında görmüştü.

Benzer bir tespit, Profesör Anwar Alam’den geldi. Heyecanlı ama bir o kadar da rasyonel tespitler yapan Alam, Hizmet‘in barışçıl mücadelesinde Fethullah Gülen Hocaefendi’nin vaazlarıyla, kitaplarıyla vurguladığı öğretinin kritik bir rol oynadığını ve bazı sosyal bilimcilerin o öğretileri eski basma kalıplar içinde anlayamadığını ileri sürdü. Ona göre Hocaefendi post modern döneme dair teklifler sunuyordu. 

Ah sevgili okur; yerim müsait olsa da her sunumdan bir iki paragraf sunabilsem! Mesela hapishanede kalmış Hizmet gönüllüsü kadınlar üzerinde yapılan bilimsel araştırma bulgularını nakledebilsem. Ya da Yunanistan’a gidip araştırma yapan bilim insanının Meriç’i geçip mülteci olan insanlar üzerindeki bilimsel bulgularını paylaşsam…

Neyse ki bu güzel konferansı düzenleyenler orada sunulan tebliğleri sizinle paylaşacaklarını ifade etti. Dileyen, oradan detaylı bilgilere ulaşacaktır. 

Konferansın en dikkat çeken yanlarından biri de şuydu: Bir tarafta çok uzun yıllardır Hizmet Hareketi’ni yakından takip eden akademisyenler, sivil toplum önderleri vardı; diğer tarafta da genç akademisyenler ve araştırmacılar. Mesela Fethullah Gülen ile ilgili yazdığı kitap ve verdiği seminerlerle tanınan John Pahl hem bir oturumu yönetti hem tebliğ sunan akademisyenlere sorular yöneltti. Pahl’u hararetle notlar tutarken de gördüm, katılımcılarla sohbet ederken de. Profesör Zeki Sarıtoprak yıllar süren araştırma serüveninde hiç yorulmuş gibi görünmüyordu örneğin. Öteden beri çalışmalarıyla bilinen bu isimlerin arasına yeni simaların katılması, Hizmet Hareketi üzerine yapılacak araştırmalar için ayrıca ümit veren bir gelişmeydi. Genç kadroya baktım; Asuman Çelik, Iysha Arun, Ghada Gazal, Kristina Mashimi, Kate Middleton, Ayhan Çetin, Nurdin Kaparov…

Programı düzenleyenleri tebrik etmek şart. Sekiz ay gibi kısa bir süre içinde böyle bir konferansın çerçevesini belirlemek, onu akademik çevrelere duyurmak ve bütün alt yapı çalışmalarını eksiksiz yaparak bu kadar kaliteli bir programa imza atmak hiç de kolay bir iş değil. Aldığım bilgiye göre 54 akademik tebliğ 9 kişilik bir akademik kurul tarafından incelenmiş. Titiz bir çalışmanın ardından 32 tebliğ konferansta yer almış… 

En azından şunu demekle iktifa edeyim müsaadenizle: California Devlet Üniversitesi’nin Long Beach kampüsünde yapılan bu konferans, önemli bir dönüm noktasıdır. Bunun devamı gelecek, Hizmet hem topyekûn bir diriliş hem de demokratik direniş hareketi olduğunu ürettiği değerler eşliğinde ispat edecektir…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

7 YORUMLAR

  1. “Ah sevgili okur; yerim müsait olsa d…”
    Artik gazatede yazmiyorsujuz ki yer probleminiz olsun. Hep aynı seni tekrarladilar mi demek istiyorsunuz? AKP de oldugu gibi hizmette de denge denetleme mekanizmalarjnin olmadigindan da bahsettiler mi? Toplanan paralarin kanirta kanirta dagitildigindan, insanlari yalvartmadan yardım edilmediginden de bahsedildi mi makalelerde?

  2. Bastir parayi yap istedigin konferansi, o kadar buyutmeyin boyle organizasyonlari… Bendeniz gibi iş dünyasında tecrubesi olanlar böyle reklam işlerini organize etmenin ne kadar kolay oldugunu bilirler..
    Ben boyle isler hic yapilmasin demiyorum ama insanlardan toplanan para harcanirken daha sorumlu davranilsin, zamaninda Demokrat partide iken Suleyman Soylu ya da epeyce yardim edilmis, simdi kardeslerimin canina okuyor!!!
    bundan yıllar once de , Hındıstandan getirilen yuzlerce alim, Istanbulda bır otelde böyle bir konferansda zamanın muceddidinin Mahmut Efendi Hz oldugunu ilan etmislerdi.. isteyen internetten bakabilir.. parayi basinca o dervisler de yapmisti boyle bir sey,
    Abantlardan geriye ne kaldı?
    Demek aslolan yukarda ki yorumu yapan Selami kardesin dedigi gibi , Hizmetin kendi icindeki mekanizmalarin islahi,

  3. Demek dönüm noktasi.. Yabanci akademisyenler el atti diye mi? Yabanci akademisyenler biz de yepyeni bi isik gördü diye mi? Ne görmüsler acaba bizim görmedigimiz. Bak merakimi mucib oldu simdi

  4. Ekrem Bey başta kendiniz ve Mustafa Öztürk’le ilgili de bir konferans düzenlenmesi veya en azından bir seminerle ele alınması lazım. Biz nerede hata yaptık? kardeşlerimize ne dedik ne istedik ne bekledik? ne de ısrar ettik de hapislerde çürüdüler öldüler/şehit oldular, engelli kaldılar, hasta oldular en hafifinden yılları çalındı, toplumdan dışlandı diye bir konferans düzenlenmesi lazım. Birileri zalim, gaddar ve bir o kadar yalancı olabilir ama bu zaten belli olan birşeydi. Hareket bunu 2010’da net biliyordu ama neden bu savaşta ısrar edilirdi. Canavarla aynı odada insanlar dövüştürüldü adeta it dalaşına maruz bırakıldı. bu talep, istek, kararları alan veren, pazarlayan hiç kimse burada o odada değilken. siz mesela savaşa (kibar deyimle modern direnişe) teşvik ederken ne düşündünüz? fuatavni zırvalarına mı kendinizi kaptırdınız. HZ.MUSA’nın en birinci vazifelerinden biri İSRAİLOĞULLARINI MIsır’dan çıkarıp, KENAN’a geri götürmekti ve mücadele irşad-tebliğ ve mısır’dan çıkmak için Firavunla pazarlık etme şeklinde bir serüven nakledilir. Yani Hareket adeta çırıpçıplak it dalaşına bırakıldı. Bugün barışçıl direniş safsatası altında mağduriyet destanları anlatılıyor. Neyin peşindesiniz? Daha kaç kişi ölsün? İNsanların hapislerde çıkışını tam kim engelliyor ben anlamış değilim.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin