Hiç bitmese Horoz Şekerim!

Yorum | Nakkaş

 

“Hiçbir şey sorulmasın benden;

Haberim yok olan bitenden.

Bu bahar havası, bu bahçe;

Havuzda su şırıl şırıldır.

Uçurtmam bulutlardan yüce,

Zıpzıplarım pırıl pırıldır.

Ne güzel dönüyor çemberim;

Hiç bitmese horoz şekerim!”

CAHİT SITKI TARANCI

Çocukluğumuzu hep mutlu anlarımızla hatırlarız. Bu yüzden, mesela bayramlar bizim için çok anlamlıdır ve sonradan çok daha mutlu ve güzel bayramlar yaşasak bile çocukluk bayramları hafızalarımızda güzel yer tutar.

Hele bir de bayramlar dışında hep hüzün yaşayan doğu toplumundaysanız, hayatın elemi gidip lezzeti kalmıştır elinizde.

Çocuklar ise bayılırlar şekerlere.

Cahit Sıtkı Tarancı’nın o muhteşem şiirinde çocukluğu ‘Horoz Şekeri’ ile özdeşleşmiştir.

Affan Dede’ye para sayar Cahit Sıtkı karşılığında çocukluğunu alır. Ve yediği horoz şekeri boyunca çocukluğuna dönmüş, hayatın tüm sıkletinden sıyrılmıştır.

Şekerler biter, çocukluk da ama hatırası kalır damaklarda…

Sadece bize has bir durum değildir aslında bu!

Renaud Séchan, sıradan bir Fransız sanatçı değildir. Onu Fransa’da meşhur eden şarkılarında, banliyö argosunu kullanarak, mizahlı bir biçimle sıradan insanların, sıradan hayatını anlamasıdır.

Yıl 1980, Renaud’nun eşi hamiledir.

Erkek çocuk beklemektedirler. Hastanede doğum esnasında eşinin yanında bulunan sanatçı şaşkındır; çünkü dünyalar güzeli bir şirin kız çocuğu olmuştur.

Hastaneden şaşkınlıkla çıkıp bir parka giden Renaud, bir bankta oturur ve kızıyla ilgili hayallere dalar. Aslında minik bebeğini hayalen kucağına alıp çocukluğuna dönmüş, şekeri bayatlamamış anılarında gezinmektedir.

İçli bir hayal: Çocukluk şekerleri!

Ancak…

Hayatın bir de sert yüzü vardır.

Acımasızdır bu yüz…

Renaud bu yüzü çok iyi tanımaktadır ama küçücük kızının bunu bilmesine imkân yoktur.

Kız çocukları anne-baba için inanılmaz şaşırtıcı bir hediyedir.

Bir kedi yavrusu gibi savunmasızdırlar. O nedenle ebeveynler bu minik melekleri koruyamama konusunda endişeye kapılırlar. İhtimal Renaud da böylesi bir düşünceye kapılır ve kızına özel bir şarkı yapar. İsmi Mistral Gagnant’tır.

Bizim Akide ya da Horoz şekeri gibi bir geleneksel Fransız şekerinin adıdır Mistral Gagnant… Bizim macuncuların sattığı şekerlemeye benzer aslında. Tadı hep zihinlerdedir ama kolay bulunmaz pek. Sokaklarda gezinip Mistral Gagnant satan şekerciler yoktur artık Paris sokaklarında.

Ulaşılması zor bir şekerleme, bir içli hayaldir Mistral Gagnant…

Kelimeler sulu sepken iner zihnine, eline geçirdiği bir kağıda çiziktirir sözleri alelacele.

Garip bir ruh haline bürünmüştür. Onun için çok özel bir andır bu aslında. Sabredemez ve telefon açar hastaneye.

Lohusa yatağındaki Dominique kocasının yazdığı, dumanı henüz tüten satırları dinledikçe gözlerinden inci gibi yaşlar dökülür…

Bu sözlerden inanılmaz etkilenmiştir.

Çok özel bir şarkıdır ve hiçbir albümüne koymayacağını söyler.

Dominipue ise şu cümleyle cevap verir:

“Eğer bu şarkıyı herkesin duymasına izin vermezsen seni boşarım!”

Fransızca için “kaba ve ayak takımının dili” derler.

Bu şarkı tam olarak bu iddiayı çöpe atar aslında.

Mistral Gagnant, bu önyargıları da yerle bir eder. Lirik, içli ve insan ruhundan bir şeyler koparıp alır. Velev ki tek kelime Fransızca bilmeseniz bile…

Islak kumsalda iki küçük ayak izi!

Eşinden aldığı ültimatomla şarkıyı albümüne koyar Renaud ve enteresan şekilde en çok ‘cover’lanan parçası olur. Her ağızda ayrı bir güzellik ve naiflikle durur şarkı.

En bilinen yorumlar Lara Fabian, Carla Biruni – Jean Louis Aubert’inkilerdir ama yüzlerce sanatçı okumuştur parçayı.

“seninle beş dakika bir bankta oturup geçmişe gitmek isterdim” diye başlar şarkıya Renaud.

Devamı şöyledir:

“Seninle bir bankta beş dakika oturmak..
Batan güneşi izlemek..
Güzel havanın kayboluşunun umurumda olmadığından bahsetmek..
Kötülerin biz olmadığını öğretmek…
Uçan kuşlar kadar yükseklere çıkacak kahkahanı dinlemek
ve zamanın çocuk kahkahalarını yanında götüren bir katil olmasına karşın
anlatmak sana, sevmek gerektiğini yaşamı.”

Renaud, kızı vasıtasıyla gittiği çocukluğunda bakkaldan çaldığı şekerlemeleri hatırlar. Masumca işlediği günahları.

Güneşin batışından ağlayan kuşlara uzanır satırlar, oradan kahkaha atan çocuklara…

Renaud bununla kalmaz.

1991 yılında, şarkıya atıfta bulunan Mistral Gagnant Derneği’nin kurucusu olur. Dernek, hem ciddi hastalıkla mücadele ederken çocukluğunu yaşayamayan çocuklara yardım ediyordu, hem de hayatı ıskalayan büyüklere. Yaklaşık 700 çocuğu hayallerine ulaştırdı bu dernek.

Bir de belgesel film çekildi geçtiğimiz yıl…

Mottosu müthişti Anne-Dauphine Julliand’ın yönettiği belgeselin: “Islak kumsalda iki küçük ayak izi…” Film kanser, böbrek yetmezliği, deri hastalığı gibi oldukça ağır rahatsızlıkları olan 5 çocuğun dünyasına götürüyor bizi.  Bir başka iç parçalayıcı ayrıntı ise, belgesel henüz gösterime girmeden filmde oynayan çocukların bazıları hayata veda etmişti bile!

(Kahramanlarının ağzından şarkının kendisi ve öyküsü)

(Şarkının en etkili yorumlarından birini Béatrice Martin yapar)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin