Helalleşme

YORUM | ALPER ENDER FIRAT 

Kemal Kılıçdaroğlu’nun helalleşme yolculuğuna çıkma beyanı, eğer kararlı davranırsa, “çatışma ve ötekileştirme” üzerine kurulmuş bir rejimi temellerine sarsacak siyaset anlayışının habercisidir. Ancak sözlerin ne kadar eyleme geçeceğini hep beraber göreceğiz.

Türkiye Cumhuriyeti rejimi bugüne kadar ülke içinde iç düşman söylemiyle varlığını sürdürmüş bir rejimdir. Bu düşman bazen Dersim olmuştur, bazen Ermeniler, bazen Kürtler, bazen solcular. Şimdilerde ise en büyük iç düşman(!) Hizmet Hareketi.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Saflarını sık tutmak için mutlaka bir iç düşmanı olmuş, ülkenin bütün enerjisini bu düşman ile oyalamıştır. Bu düşman ile savaşırken de daha önce elini ayağını kırdığı kesimleri yanına çekmeyi başarmıştır. Türkiye Cumhuriyeti rejimi bu konuda inanılmaz başarılıdır. Stockholm Sendromu gibi eski düşmanları yeni düşmanla savaşırken mutlaka cepheye sürer.

Rejimin zulmüne uğramış neredeyse her grup, her aidiyet, her kimlik, başka bir gruba yaptığı zulümde rejimin yanında yer almıştır ki bugün de Hizmet hareketine yapılan soykırımda milli görüşçüsünden, solcusuna zulme uğramış her kesim, rejimin yanında saf tutmuş durumda. Bu Türkiye Cumhuriyeti rejiminin dünyada eşi benzeri görülmemiş bir başarısıdır.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun söylediği “Bizim tarlayı haberimiz olmadan sürmüşler” cümlesi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin en mahir olduğu konuyu ifşa etmesi bakımından önemliydi.

Kılıçdaroğlu’nun “Toplumun her kesimiyle helalleşme yolculuğuna çıkıyorum” sözüne Fikret Bila, Ümit Kocasakal, Nihat Genç, Metin Feyzioğlu gibi isimlerden tepki gelmesinden anlıyoruz ki rejimi fena halde rahatsız etmiş.

Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği bu helalleşme yolculuğundan, mağduriyet yaşayanlara “Hadi bir şey olmaz öpün birbirinizi affedin, koklaşalım barışalım” anlamı çıkarmak doğru olmaz. Zaten bu kadar tepki gelmesi böyle olmadığını gösteriyor.

Burada “helalleşme” sözünden rejimden alacaklı olanlara alacaklarının ödenmesi anlaşılmalıdır. Ya da biz ötekileri heyecanlandıran sözü böyle anlamamızdır.

CHP liderinin sözlerinin heyecan uyandırması, devletin mağduriyetlere artık bigane kalmayacağı, rejimin mağdur ettiklerinin gönlünün alınacağı, onların ülke ile barışmasını sağlayacak hamlelerin gelmesidir.

Bu da yeni bir toplumsal mutabakat demektir aslında.

Bundan sonrası Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin arkasında ne kadar duracağı, gelen tepkiler karşısında ne kadar dirençli davranacağıyla ilgilidir.

Söylemek gerekir ki daha önce yaptığı Adalet Yürüyüşü tam bir laz fıkrasına dönmüştü.

Temel ile Dursun ABD’ye gitmek isterler ama paraları yoktur. Bunlar da madem imkanımız yok o zaman biz de denizden yüzerek gideriz derler ve Trabzon’dan denize atlayıp Karadeniz’in hırçın dalgalarıyla boğuşa boğuşa İstanbul Boğazına kadar gelirler, sonra akıntıyı yakalayıp boğazı kolayca geçer, o hızla Marmara Denizini aşar, aşağı doğru Ege’ye ulaşırlar. Derken oradan Akdeniz’i arşınlayıp Cebelitarık Boğazı’ndan okyanusa açılırlar. Günlerce yüzerler ve bir gün Temel, Dursun’a bağırır: “Ula Tursun gelduk ula, haçan göreyirum Özgürlük Heykeli’ni!” Ama Dursun artık yılmıştır. “Ula Temel ben yoruldum, haçan geri döneyirum” deyip gerisin geri Trabzon’a dönüşe geçer.

Kemal Kılıçdaroğlu da ülkede her yerde heyecan uyandıran adalet arayışında Ankara’dan İstanbul’a günlerce yol yürümüş, adil bir ülke için harekete geçmiş ve bütün ülkeyi heyecana salmıştı. Ancak İstanbul’a varır varmaz, Dursun’un geri dönmesi gibi evine dönüp, her şeyi unutturmuştu.

Bakalım bu kez düzen siyasetine, rejimin kontrol ettiği nüfuz casuslarına, sistemin şişman kedilerine boyun eğmeden bu ülkenin kurtuluşu olacak yeni bir toplumsal mutabakata zemin hazırlayacak tavır içinde olacak mı?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin