Hamdolsun Erdoğan!

YORUM | BÜLENT KORUCU

Ameliyathaneden çıkan doktor kapıdakileri toplayarak şöyle diyor: Hamdolsun operasyon başarılı geçti; hastanızı kaybettik ama hamdolsun cenaze işlemlerini çok hızlı halledebilirsiniz. Hastanemizde morg hizmetleri çok başarılıdır. 

Olay yerine gecikmeli gelen ambulans sürücüsü, yaralıdan haber bekleyenleri şöyle teselli ediyor: Hastaneye sağ götüremesem de hamdolsun mezarlığa vaktinde yetiştirdim. 

Ülkeyi 20 yıldır tek başına yöneten Recep Tayyip Erdoğan olur olmaz yerde ‘hamdolsun’ çekiyor!

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan dini terminolojiyi en fazla ama aynı zamanda en yanlış kullanan siyasetçilerden. Bir Tansu Çiller vardı, ‘Cenabı Allah’ı halka emanet eden’; lakin onunki gerçekten bilgisizlik ve dil sürçmesiydi. Erdoğan bazen işin cılkını çıkaracak şekilde bilinçli yapıyor, bazen de şuur altının dışa vurumu sırasında yakalanıyor.

NATO Liderler Zirvesi için Brüksel’de ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmesinden sonra, “1915 olaylarını soykırım olarak tanıması gündeme geldi mi?” sorusuna “Hamdolsun, hiç gündeme gelmedi” demişti. Oysa Brüksel’e giderken Ermeni Soykırımı’nı tanıyan Biden’e haddini bildireceğini iddia etmişti. Herhalde Biden’in “Arkamdan ileri geri konuşuyormuşsun, ne diyeceksen yüzüme söyle” demediği için mutlu olmuş ve hamd etmişti. Söz  konusu kullanım en samimilerinden biriydi belki. 

Ortalık sütlimanken Hz Ömer’e özenip ‘Dicle’nin kenarından kurdun kaptığı kuzunun’ edebiyatını yapıyor. Sorumluluk üstlenmesi gerektiği anlarda ortadan kayboluyor. Ya valileri ya da alakasız bürokratları öne sürerek ilk tepkiyi onların göğüslemesini bekliyor. Acılar hafifleyip ateş şiddetini kaybettikten sonra ortaya çıktığında ise sorumluluğu Kadere (aslında Allah’a) havale edip kenara çekiliyor.

Erdoğan’ın son hamdolsun faciası Bartın’da yaşandı. Maden kazası hakkında konuşurken aynen şunları söyledi: “24 saati bulmadan neticeye varmış olmamız bizleri bu noktada rahatlattı. Çünkü Soma’da biliyorsunuz çok uzun sürdü ama burada 24 saati bile bulmadan 41 şehidimize hamdolsun ulaştık.” Övündüğü şeye bakar mısınız? Özrü kabahatinden büyük diyeceğim lakin özür değil övünç duyuyor. Kovboy filmlerinde düello öncesi gelip tabut ölçüsü alan levazımatçılardan ne farkı var bu tavrın?

Aslında Bartınlıların daha çok şükretmesi lazım; en azından o ve danışmanları kimseyi dövmedi. Erdoğan benzer ifadeleri şehitler için de kullanıyor: Hamdolsun Yozgat’a bu yıl yedisi polis üçü asker olmak üzere 10 şehit geldi.” 

Kabahatlerini kadere yükleyerek bedel ödemekten kaçtığı durumlar da var. Felsefi olarak kaderci yaklaşımları benimseyenlerin aksine Erdoğan, kaderi dahi araçsallaştırıp neredeyse günahsızlığa kapı aralıyor. İslami kaynaklarda anlatılan kaderle AKP liderinin dilinden düşürmediğinin hiç alakası yok. Hatta eleştirilen ve kötüye kullanım olarak nitelenen türün örnekleri olarak ilk sırayı kapabilir. Erdoğan’ın yaklaşımına tevekkül değil teekkül, tembellik ve hazır yiyicilik demek daha doğru.  

Herkes ekonomik krizi iliklerine kadar hissedip işsizlik ve hayat pahalılığından inim inim inlerken de halden anlamaz biçimde konuşuyor. “Hamdolsun isteyen herkesin çalışacak işi vardır. Ekonomide de hamdolsun üretim tarafında işler gayet iyi gidiyor” cümlelerini Almanya’yı Japonya’yı yönetenler bile kuramıyor.

Şahsım ve ailesi mevzubahis olduğunda tedbiri abartan hatta alay konusu olmayı göze alan Erdoğan, işçiler, askerler daha doğrusu kendisi dışındaki herkes için bir anda kaderci kesiliyor. “Askerlik yan yatma yeri değildir; ölüm madenciliğin kaderinde var; bu kaderin bir planıydı; şehitler tepesi hiç boş kalmayacak” benzeri ifadeler aynı zihni altyapının ürünleri.

İnsanları bilhassa da gençleri dinden soğutmak için bilinçli proje yapılsa Erdoğan kadar başarılı olamazdı. Sorumluluklarıyla arasına kaderi paravan olarak yerleştiriyor. Böylece ona yönelecek eleştiri ve isyanların perdeye çarpıp geri dönmesini umuyor. Oysa insanlar bu kez hem onu hem de perdeyi hedef alıyor. 

Bu kandırmacayı en iyi İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif anlatıyordu:

Çalış! dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun
Onun hesabına birçok hurâfe uydurdun.
Sonunda bir de “tevekkül” sokuşturup araya
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!
Bırak çalışmayı emret oturduğun yerden,
Çalışma, öyle ya Mevlâ ecir-i hâsın iken
Bütün o işleri Rabbin görür, vazifesidir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Taktik şu: Olay madende patlama. Neden, tedbirlerin alınmaması. Sonuç insanların ölmesi. İşte bu kısmı Tayyip hamdolsun ile örtüyor. Hamdolsun dediğinde insanlar olayın şokundan sıyrılıyor ve dini bir havaya bürünüyor. Ve bu dini havada en etkili varlık Allah oluyor. Tayyip sadece Allahın bir kulu oluyor. Dolayısıyla Tayyip kendini unuttururken Allahı insanların haşa önüne haşa atıyor. İnsanlar Tayyipe kızabilir ama sebep Allah gösterilince hem hedef olmaktan kurtuluyor Tayyip, hem de güçlü birini ön plana çıkarıyor. O yaptı diyor Allah için. Benim sorumluluğum yok demek istiyor. Demek ki sorumsuzluğunu Allahın üzerine atıyor. Yani kendisi hiç bir sorumluluk taşımıyor. Bu antisosyal kişilik bozukluğudur. Olaylardan vicdan azabı duymamak, rahat suç işlemek gibi. İnsanların Allaha değer verdiğini bildiği için Allah yaptı demek yerine Hamdolsun diyerek sahneyi başka bir boyuta taşıyor. Resmen algı oyunları yapıyor. Bunlar Allah ile haşa rekabet halindedir. Yeri geldiğinde Allahın yerine göz dikiyor çünkü kendisi de bir ‘Tanrı’ oldu, sorumsuzlukların hesabını vermeye gelince Tanrı rolünü unutuyor ve sizin Tanrınız Hamd edilen Allahtır diyerek mağdurları Allaha yönlendirip aradan sıyrılıyor. Bununla da övünüyordur. Ben amma da çakalım diyerek.

    Özetle konunun yani faillerin üzerini örterek Allaha yönlendiriyor insanları sonra da sahnedeki kendi başarısını anlatıyor. 24 saatte ölüleri bulduk diyerek. Çünkü o insanların hatalar zincirinden dolayı sağ kurtulamayacağını biliyordu. O yüzden ölüleri bulduk en azından diyerek sevinmemizi sağlıyor.

    Bunun benzeri Osmanlının yıkılmasına üzülecek iken yeni Devlet kurduk diye sevinmemize benzemektedir. Devletin yıkılmasından sorumlu olanları sorgulamak yerine Devletin yıkılmasını sağlayan kadroların sayesinde yeni Devlet kurulmasına ama bir Devlet kurduk diye sevinmeye benziyor.

    Yani resmin tamamına bakmak yerine bir kısmı gösterilmektedir. Yani ölümlerin sorumluluğundan hesap sormak yerine, ölüme sebep olanların ölülerin bulunmasına hamd etmesi yani sevinmesi sağlanmaktadır. Ve bunu yaparken kendini çok kurnaz sanıyor.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin