Hadi soruşturma açın, açığa alın onları! [Tarık Toros, yazdı]

Türk toplumu, adı “Avrupa” ile başlayan her kurumu birbirine karıştırır, aynı zanneder. Avrupa Birliği başkadır, Avrupa Konseyi başkadır, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı çok başkadır. En son Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) Türkiye’yi 13 sene sonra gözetime (İngilizcesi: monitoring) alması da böyle karıştırıldı. Türk siyasetçiler biliyor da, toplumun bilgisizliğinden yararlanıyor. 7 sene önce AKPM Başkanı olan ve bu görevi iki yıl yürüten zat, bugün Türkiye Dışişleri Bakanı, neyin ne olduğunu bilmez mi?

BİR İLKE İMZA ATTIK

Avrupa Konseyi, bir insan hakları kuruluşudur, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de buraya bağlıdır. Merkezi Fransa’da Strazburg’dur. Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde (2004) izlemeden çıkardığı Türkiye’yi 13 sene sonra aynı kişinin cumhurbaşkanlığında (ilk defa olarak) tekrar izlemeye almasının iki temel nedeni var: Olağanüstü Hal uygulamasının devam etmesi ve fikir suçlularının tutuklanması.

AB BAŞKA AK BAŞKA…

Avrupa Konseyi’nin (Council of Europe) Avrupa Birliği (European Union) ile hiçbir organik bağı yoktur. 1949’da kurulmuştur, Türkiye kurucu üyedir. Avrupa ülkelerinin tamamı üyedir, 47 ülke var. Konseyin Parlamenter Meclisi’nde TBMM’den iktidar/muhalefet 18 üye bulunuyor. Deniz Baykal, Ekmeleddin İhsanoğlu, Şaban Dişli, Haluk Koç, Gülsün Bilgehan, Markar Esayan, Ertuğrul Kürkçü gibi… (Liste, TBMM’nin sitesinde görülebilir.)

ORAYI TÜRKİYE SANMIŞLAR!

Parlamenterler Meclisi Genel Kurulu, salı günkü oturumunda 45’e karşı 113 oyla Türkiye’yi insan hakları konusunda izlemeye aldı. Türk milletvekilleri oturumdaydı ve söz aldılar. AKP’li üyeler kararı 1 yıl erteletemeyince “oturumu terk ederiz” gibi çıkışlar yapmışlar ama olmamış. Hatta, Markar Esayan “Gözlemcileriniz terör örgütü sempatizanı” deyince büyük homurdanmalar olmuş. Ve tahmin edin bakalım, CHP’li üyeler de AKP’lilerle birlikte “yanılıyorsunuz, Türkiye’de demokrasi var, insan hakları konusunda gözetime ihtiyaç yok” yönünde oy kullanmış. Ne olduysa oldu, toplum olarak bu konularda pek çabalamadık, işi hep siyasetçilere bıraktık. Onlar da “insanı” değil “devleti” önde tutan bir politika izlediler hep!

khk spot

MESELE AB DEĞİL, DEMOKRASİ SİCİLİ

Gündem çabuk değişiyor. Oysa daha geçen hafta, kısa adı Türkçe’de AGİT olan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (Organization for Security and Co-operation in Europe – OSCE) referandum raporu yerden yere vuruluyordu! Esasen Türkiye’yi yönetenler demokrasi sicilinin berbat olduğunu biliyor, topu çıkaramayınca taca atmaları bundan. AGİT’in de Avrupa Konseyi gibi AB ile bağı yoktur. 57 katılımcı devlet vardır. Sadece Avrupa ülkeleri değil, ABD ile birlikte Asya ülkeleri de katılımcıdır. Merkezi Viyana’dır. Türkiye burada da kurucu üyedir. Yani, ülkemiz kurucu üyesi olduğu uluslararası kuruluşlar üzerinden üyesi olmadığı Avrupa Birliği’ne kafa tutuyor, görülmüş şey değil ama durum bu!

SIKIYORSA TUTUKLAYIN…

İnsanlar korkularını dindirmek için her şeyi yapar. Şimdi çıkmış, “Kararları tanımıyoruz” diyorlar. Peki şunu diyebiliyor musunuz: “Karara uymuyoruz, biz gözetim listesine girmedik, bizi kimse izleyemez, raporlayamaz, denetleyemez.” Ayrıca, elinizi tutan mı var, kararı alanlar hakkında soruşturma açın, hakimleri aldığınız gibi açığa alın onları! Yapabiliyor musunuz? Sizin gibi düşünmeyen herkesi hain, terörist, darbeci ilan ettiniz, peki Avrupa’yı, dünyayı da içeri tıkabilir misiniz? Anca başınızı kuma gömer, vatandaşı aptal yerine koyarsınız. Ülkenizde keyfi ve fevri davrandığınız için, altında imzanız olan 30 maddelik İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin tüm maddelerini ihlal ettiğiniz için böyle oluyor.

BAŞKA NEREDE HAK ARANACAK?

Gücünüz yetiyorsa, Yunan komutanlar Eşek adasında kuzu çevirmiş, buna bir şey desenize? Anca erteleme! Fikir özgürlüğü yok, cezaevleri gazeteci dolu. Ali Bulaç, Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan ve diğer Zaman çalışanlarının ilk duruşması Eylül ayına alınmış, hiç aceleniz yok maşallah. Tümüyle, “savcının kişisel görüşleri” diyebileceğimiz iddianamesi çıkmış, duruşması 5 ay sonra! Ayıptır, günahtır, zulümdür. Ülkede hukuk da mahkemeler de biteli çok oldu. Kurucu üyesi olduğu uluslararası kuruluşlardan başka Türkiye’yi uyaracak ne kaldı geride? Bundan normal ne var? Bunun neresi tuhaf? Kemal Kılıçdaroğlu gibi diyeyim, böyle bir şey olabilir mi? (Hoş, bu laf Kılıçdaroğlu’na yapıştı kaldı lakin patenti Deniz Baykal’a aittir. Açın bakın meclis grup konuşması tutanaklarına, görürsünüz.)

MUHTARCIK…

Ülke “üst akıl” diye diye aklını yitirdi. Manidar bir misalle kapatayım; Kayseri’de Alparslan Camii’nin muslukları ikinci kez çalınmış. Mahalle muhtarı demiş ki, “Muslukları çalanlar vatana ihanet içindeler.” Hırsız yahu hırsız, ne ihaneti! Fakat kınamayın adamcağızı. Saray’da böyle ayar verilince, canını sıkan herkese “hain” demesi doğal. Allah’ım aklımıza mukayyet ol, “alt akılların” da müstehakını ver, âmin.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin