Haç koparmak!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Ne şahane bir filmdir Cennet Krallığı. Ridley Scott’un yönettiği film her ne kadar Hristiyan perspektifinden Kudüs’ün düşüşünü aktarsa da, senarist ve yönetmen elinden geldiğince objektif bakışta bulunur bu büyük fethe. Final sahneleri acayip etkileyicidir.

Haçlı ordusu darmadağın olmuş, tapınak şövalyelerinden kalan birkaç kişiden bir olan kahramanımız Selahaddin’e sorar:

“Kudüs’ün değeri nedir?”

Tebessümle cevap verir büyük komutan:

“Hiç!” ve döner gider.

İhtimal ki şövalye tam aklından “Ne yani bu kadar insan bir hiç uğruna mı öldü?” sorusuyla uğraşırken Salahaddin durur, döner ve

“Ve her şey!” der…

Taşlar yerine oturmuştur.

Sonra Luis Delgado’nun o muhteşem parçası (Epitaph) eşliğinde fetih sonrası sekansı başlar.

Büyük komutan aynı büyüklükte bir tevazu ile Kudüs’e girer ve şükür secdesi yapar. (Bu sahne maalesef sadece genişletilmiş kopyada vardır) Yollarına güller serpilmektedir. Kilisenin içinden geçerken yerde devrilmiş duran bir haç görür, bir saniye bile duraksamadan eğilip haçı alır ve doğrultup yoluna devam eder.

Şuradan bakabilirsiniz o anlara: https://youtu.be/by5euaKQyr4?t=7771

Ecdat böyle idi. Gerçek Müslümanlar böyle idi.

Şimdi Selahaddin’in torunları balkonlardaki asılan ıslak havlulara bile tahammül edemeyen bir cahiller sürüsüne dönüştürülmüş durumda.

Sadece halk değil devlet ve devlet aklı da öyle maalesef.

Düşmanlık ve nefret üzerine kurulu bir cennet tasavvur edilemez.

Tüm sermayesi ve birikimi nefret ve kötülük olan kişiler ellerinde dünyanın en şahane iksiri bile olsa kimseye beş kuruş faydaları dokunmaz.

Türkiye maalesef böyle bir topluma ve devlete dönüştürüldü. Zannımca bu ülkeye yapılan en büyük kötülük de budur.

Şu görsel çok kaliteli değil ama durumun vahametini gösterebilecek kadar net.

Yer İstanbul Kuzguncuk Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi…

Kendini bilmezin biri diyeceğim ama öyle değil, havuz medyasının ürettiği aklı başka yerinde yandaşın biri kilisenin önüne geliyor. Bir süre bekliyor, kameraya poz verdikten sonra tırmanıp kapıdaki haça yükleniyor. Öylesine bir kin ile asılıyor ki, az daha kopan haç bir yerine saplanacak gibi oluyor.

Ve bu kadar net bir olaydan sonra ne iktidar cenahından, ne siyasal İslamcı medyadan tek satır eleştirel bir cümle çıkmıyor.

Selahaddin’in torunluğunu kimseye bırakmayan islamofaşistler belki de gizli bir gururla alkışlıyorlar bu eylemi!

Selahattin’in torunları haçlıların torunları gibi davranırken, Haçlı torunları ise sanki İslam ahlakıyla ahlaklanmış gibi bizi mahcup etmeye devam ediyorlar. Son örnek Berlin’de Kilise camilerin kapalı ya da sosyal mesafeden dolayı kapasitelerinin yetersiz oluşundan dolayı Müslümanlara çağrı yaparak, ibadetlerini bu mekanlarda yerine getirebileceklerini duyurdu.

Türkiye’de dini, Allah’ı ağzından düşürmeyen iktidar ve cuntacı ortakları muhalif olanlara sosyal mesafe kuralına uysalar bile namazı yasaklarken, Almanya’da büyük marketler parklarını bayram namazı için Müslümanların hizmetine sundular.

Şimdi sormak lazım, kim devrilmiş haçı yerinden doğrultan Müslüman ecdada daha layık bir ahlaka sahip?

Kilisenin kapısına tırmanıp haç parçalayan, balkondaki bayrağa benzeyen ıslak havludan dolayı öfkeden kuduran beyni uyuşturulmuş şuursuz kitleler mi, yoksa parkını, bahçesini, inançlı insanlara açan batı insanları mı?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. “Sen de mi Brütus?” dediğini iddia ediyorlar Sezar’ın…
    “Siz de mi Mahmut Nedim Abi? “Siz de mi “İslamofasizm” tabirini kullanıyorsunuz?”.
    Her türlü eksiklikten müznezzeh olan Rab’bin dini İslam, “faşizm” gibi bir kelimeyle nasıl olur da yan yana kullanılabilir?
    Hani, bunu başkaları yapınca neyse de siz yapınca bir başka etkileniyor insan.
    İyi ki Biri çıkıp: “Müslüman, terörist olamaz; terörist Müslüman olamaz” dedi de, arkadaşlarımız “terörist Müslüman” demiyorlar…
    Faşizm en azından, -ve en basitiyle- “gerçeğin örtülmesi” anlamında küfürdür…
    Şimdi yine Birinin çıkıp: “Müslüman, Faşist olamaz, Faşist Müslüman olamaz” demesini mi bekleyeceğiz !?

    • Doğru; haklısınız. “İslami terörizm” olamadığı gibi, “islamofaşizm” de, “islamokomünizm” de, “siyasal islam” da olamaz; olmamalı.
      Birilerinin, kendi anlayışlarına göre, İslama “yamamaya” kalktıkları hiçbir boya, desen, çamur İslam’ın üzerinde tutmaz. Müslümanlar, -ve özellikle Müslüman aydınlar- bu konularda daha hassas olmalı. “Çamur at, izi kalsın” mantığıyla hareket edenlerin oyununa gelinmemeli.
      İslam ahlakı, İslam hukuku, İslam sanatı, İslamın siyasi düzenlemeleri olur ancak nasıl ki bilmem kimin 20 yy. “belly dance’ını” İslam sanatı olarak görmek yanlışsa, AKP’nin siyasal dayatmalarını İslamofasizm şeklinde İslam’la birlikte kullanmak hatadır.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin