Hablemitoğlu savcısı görevden neden çekilmişti hatırlayan var mı?

HABER ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN

Suç örgütü lideri Sedat Peker ile Necip Hablemitoğlu cinayeti zanlısı- firari Levent Göktaş arasında yaşanan tartışma gündemdeki yerini koruyor.

Çarpıcı açıklamalarda bulunacağını iddia eden Twitter hesabının gerçekten Levent Göktaş’a ait olup olmadığı kadar “derin güç odaklarının” karşılıklı hamleleri meseleye daha yakından bakmayı zorunlu hale getiriyor.

Fakat ne olduğunu anlayabilmek için biraz geriye gitmek ve “kumpas” denilerek tozlu raflara gömülen dosyaların kapağını aralamak gerekiyor.

PEKER ‘TAŞERON’ GÖKTAŞ ‘TOPTANCI’ SAYILIR

Bu tartışmanın neden önemli olduğunu anlayabilmek için önce aktörleri yerli yerine oturtalım.

Her ne kadar Sedat Peker tweet’lerinde Levent Göktaş’ı önemsiz biriymiş gibi göstermeye çalışsa da gerçekler öyle değil.

Göktaş TSK’nın en seçkin birliği olan Özel Kuvvetler MAK Alayı’nın başında iken gerçekten güçlüydü. En önemlisi “büyük patron” adına Sedat Peker gibilere “iş veren” birisiydi. Bu esnada kendisi de ayrıca iş yapan bir nevi “patron vekiliydi” de denebilir.

Yani Sedat Peker’in Göktaş’a hitaben “Sen kimsin, ancak benim arkamdan yürürdün?” türü ifadeleri olsa olsa Göktaş’ın emekli olduktan sonraki dönemlerine dair olabilir.

Özetle Göktaş derin bağlantılara ve kritik bilgilere sahip bir isim. Levent Göktaş adına açılan hesapta dendiği gibi o duvarı yıkabilecek birisi. Her ne kadar görevden ayrıldıktan sonra gücü zayıflasa da geçmişe dair birikimleri derin güç odaklarını rahatsız etmeye yeter.

Bana göre hesabın Levent Göktaş ya da ekibine ait olma ihtimali hala yüksek. Ergenekoncu ekip Göktaş’ın bir şeyler açıklaması ihtimalinden rahatsız olup üst perdeden müdahale etti.

GÖZDEN KAÇAN ÇOK KRİTİK DETAY

Bu noktada geçmişin kritik iki olayını yeniden ele almakta fayda var.

Bireysel YouTube kanalımda dün yaptığım yayında anlattığım Ergenekon’un meşhur 51 No’lu DVD’si bazı sorularımıza cevap olacak veriler içeriyor.

Ergenekon sanıkları Levent Göktaş’ın ofisinde ele geçirilen DVD’yi inkar ettiler ama o çok kritik bir delildi ve bence hala önemi anlaşılmış değil.

Malum olduğu üzere o DVD’de çok kritik fişlemeler, belgeler, görüntüler vardı. Mesela başta yüksek yargı mensupları olmak üzere birçok üst düzey bürokrata ait mahrem görüntüler ele geçirilmişti.

Şimdi sıkı durun…

51 No’lu DVD’de yer alan ve bazı yargı mensuplarına ait mahrem görüntüler arasında eski DGM savcısı Cengiz Köksal’ın kayıtlarının da olduğunu biliyor muydunuz?

Bugünün Yargıtay üyesi olan Cengiz Köksal o dönem Necip Hablemitoğlu soruşturmasını yürüten savcıydı. O savcıyla ilgili mahrem görüntüler ise bugün cinayetin firari sanığı olan Levent Göktaş’ın ofisinden çıkmıştı.

Biraz daha derinleştirelim…

Aynı 51 nolu DVD’de yer alan “Yargıtay ile ilgili notlarım” başlıklı notta şunlar yazıyordu:

“Yargıtay 8 Hamdi Yaver Aktan’a teşekkür edelim… İlhan Selçuk’un yemeği en son ne zaman oldu, Silahçıoğlu en son ne zaman katıldı, Yarsav başkanı katılıyor… AKP dosyasını Eminağaoğluna iletelim, görüşünü alalım, limandaki yemeğe yetiştirelim, yemeğe Eminağaoğlu dışında E.Poyraz’la Levent ERSÖZ paşa da gelecek

Bu not doğruysa, Ergenekon sanığı Ergun Poyraz’ın yargı mensupları ile değişik zamanlarda buluştuğu anlaşılıyor. Poyraz’ın kitaplarının Ergenekon stratejileri doğrultusunda yayımlandığı da izahtan vareste…

Peki bu durumun Hablemitoğlu cinayeti ve soruşturmayı yürüten savcı Cengiz Köksal ile ilgisi ne?

Ergenekon belgelerinde Ergun Poyraz’ın ne tür kitaplar yazdığı, bunun karşılığında Jandarma’dan ne tür ödenekler aldığı belgeleriyle mevcuttu.

İşte o kitaplardan birisi AKPapa’nın Temel İçgüdüsü adlı kitaptı.

2004 yılında çıkan kitapta soruşturmanın savcısı Cengiz Köksal ile ilgili ithamlar vardı ve savcı Köksal kitap yayınlanınca yazar hakkında suç duyurusunda bulunup soruşturmadan çekildi. (Haberin linki.)

Habere göre: “Hablemitoğlu suikastıyla ilgili soruşturmayı yürüten Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Cengiz Köksal soruşturmadan çekilerek, dosyayı DGM Başsavcısı Fevzi Elmas’a iade etti.”

Bu son derece sıradışı çünkü bütün savcılar soruşturmayı bağlı bulundukları başsavcılık adına yürütürler. Bir savcının soruşturmaya bakmayı reddetmesi gibi bir durum, Ceza Usul Yasasında da uygulamada da sık rastlanan bir durum değil.

Normalde başsavcılık o soruşturmaya bakmak üzere başka bir Cumhuriyet savcısını görevlendirebilir.

Ama burada bunun tersi oldu.

Peki buradan ne anlamak gerekir?

Ergenekon adına çalıştığı bilinen Ergun Poyraz’ın Hablemitoğlu cinayetini soruşturan savcıyı hedef alması, savcı ile ilgili mahrem görüntülerin Levent Göktaş’ın ofisinde çıkması gösteriyor ki bu konuyla yakından ilgililer.

Bu yüzden “Hablemitoğlu cinayeti kendilerinin bilgileri ve kontrolü dahilindeki bir ekip tarafından yapılmış olduğu için olabilir mi?” sorusunu kayda geçip devam edelim.

Hatırlanacağı gibi Ergenekon sanıkları 51 No’lu DVD’yi baştan bu yana inkar ettiler. Ancak DVD içinde çıkan materyaller bu tezle çelişiyor. Zira Levent Göktaş belgelerin bazılarını kabul etti.

Mesela 800 küsür sayfalık meşhur “irticai fişleme” belgelerinin kendine ait olduğunu söyledi.

Duruşma kayıtlarına göre Levent Göktaş “İrticai Faaliyette Bulunduğu Belirtilen Kamu Görevlileri” başlıklı dokümanı Özel Kuvvetler Komutanının isteği üzerine hazırladığını kabul ediyor.

Ne ilginçtir ki söz konusu belge bir diğer Hablemitoğlu cinayeti sanığı ve halen tutuklu olan (eski Ergenekon sanığı) binbaşı Fikret Emek’te çıkıyor.

Bu durum savunmanın tezini boşa düşürüyor.

AVUKATIN TUHAF HAREKETLERİ

Bu konudaki diğer bir ilginçlik ise Göktaş’ın avukatı olduğu söylenen Hüseyin Ersöz’ün yaptığı açıklamalar ve attığı tweet’ler.

Ersöz, Twitter hesabının Göktaş’a ait olmadığını belirterek, hesabın kapatılmasını ve sahte hesap açan şüphelilerin tespit edilerek cezalandırılmasını istiyor.

Bu dilekçeyi de UYAP’a gece 01:30’da yüklemiş. İşleme dair ekran görüntüsünü de kendi Twitter hesabından paylaşıyor.

Avukat-müvekkil ilişkisi açısından bakıldığında son derece tuhaf bir durum. Öncelikle “Pazarlık mı var yoksa talimatla mı hareket ediyor” sorusu akla geliyor.

Fakat dilekçede çok daha vahim durumlar var.

Mesela Ersöz diyor ki “ailenin avukatı olarak başvuruyorum”. Ancak şikayet hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan. Mesela bu olaya bakarsak, Ersöz, Göktaş’ın yazılı veya sözlü talimatını almadan kendiliğinden harekete geçemez. Bir başka ifadeyle, bir avukatta vekaletinizin olması o avukatın sizin bütün dava ve soruşturmalarınızda görev alacağı anlamına gelmiyor.

Ersöz gibi tecrübeli sayılabilecek bir avukatın yapmaması gereken vahim bir hata daha var. Ersöz’ün attığı tweet’e eklediği dilekçede Levent  Göktaş’ın TC numarasını ve adresini açıkça vermiş.

Yani suç duyurusunda bulunurken suç işlemiş.

Zira bırakın Levent Göktaş gibi birini sıradan insanlar için bile bunu yapamazsınız. Kişisel Verilerin Korunması Yasasına göre bu bir suç. Dahası Levent Göktaş yıllarca terörle mücadelede yer almış birisi ve bu Göktaş’ın ailesini de riske atıyor.

Bu yönüyle de Ersöz’ün yaptığı suç. Ersöz’ün bunu bilmemesi mümkün mü?

Sadece bu ayrıntı bile Ersöz’ün olaya müdahale konusunda aktif olması için talimat almış olabileceği şüphesini akıllara getiriyor. Süreçte atılan her adım görünenden daha büyük manalar içeriyor gibi.

Sonuç itibariyle Levent Göktaş adına açılan hesap ve paylaşılan tweetler, Sedat Peker’in olaya üst perdeden dahil olması ve sonrasında yaşananlar derin devletin bir kanadında esaslı bir mücadele yaşandığını teyit ediyor.

Aynı zamanda Hablemitoğlu cinayetinin bunca zamandır neden karanlıkta kaldığına dair esaslı bir karine de teşkil ediyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Kılıçdaroğlu da daha üst perde olarak ergenekonun görünen en üst kişisi olarak devreye girme ihtiyacı hissetti. Düne kadar sadece mazot, zam edebiyatı yapan kılıçdaroğlu meselenin tayyipi ıskalayıp rejime sıçraması üzerine müdahale etme ihtiyacı hissetti. Çünkü bu konu kendi kontrollerinden çıkmaktaydı ve kontrol altına alınması gerekiyordu. Çünkü devreye necipin karısı şebnem girmişti.

    Yani çağdaş, aydın birisi devreye girmişti. Aslında tek kaygısı kocası olan bir kadındı. Ama rejimin leş olduğundan bahsedince kılıçdaroğlu birden bire irkildi. Çünkü bu leş lafı çok yuvarlaktı, ergenekonu da çağrıştırıyordu ve odağa cemaati yada tayyipi almıyordu. Levent göktaşın ergenekon asıllı olması ve rejime leş denmesi sanki kılıçdaroğlunun kurduğu yeni rejimin kirliliğini çağrıştırıyordu.

    Hayır düne kadar rejimin kokuşmuşluğundan bahsetmeyen kılıçdaroğlu ne oldu da birden “çeteleri de, mafyaları da biz temizleyeceğiz” deme ihtiyacı hissetti. Ergenekoncu leventin leş yapısından ve leş ilişkilerinden bahsedilince, ve bunu çağdaş bir kadın söyleyince, cemaat üzerine yıkılan algı çökecekti. Cemaati pas geçip ergenekona yönelecekti. Kılıçdaroğlu üstü kapalı bir şekilde mafyaların, çetelerin üzerine biz gideceğiz derken, çete ve mafyaları cemaat ve tayyip üzerine yıkarak, çağdaş bir ergenekon yüzü olarak söz veriyor. Yani ergenekonu iyi tarafa alıyor, üstü kapalı laflar ile ergenekonun düşmanı yapıları kast etmiş gibi görünüyor.

    Yani algı ergenekona kayarken hemen araya giriyor ve algıyı tekrar rayına oturtuyor. Yetmiyor. Sonra bu gündemi tamamen değiştirmek için apar topar araba konusuna giriyor. Hemde çok saçma şekilde, sanki yangından mal kaçırır gibi. Sanki milletin tek meselesi arabaymış gibi, sanki araba almak için ötv yi indirince bütün mesele çözülecekmiş gibi, sanki zengin, iflas etmemiş bir ülkenin muhalefeti vaad ediyormuş gibi bu tuhaf çıkışı yaptı. Çünkü dikkatleri şu anki kokuşmuş rejimden uzaklaştırması gerekiyordu.

    Çünkü kılıçdaroğlu sorunu sadece tayyip olarak gösteriyordu ve rejimi koruyordu. Daha doğrusu gözlerden uzak tutuyordu. Dikkatleri ısrarla tayyip üzerine topluyordu. Şimdi rejimin leş olduğu ortaya çıkarsa otomatikman kılıçdaroğlunun bu leş rejimi en azından görmezden geldiği, en çok leş rejimin bir parçası olduğu ortaya çıkacak. Çünkü bir ortamda çok doğal davranıyorsan ama oranın sonradan rezalet olduğu ortaya çıkarılırsa, sen de otomatikman olası şüpheliler arasına giriyorsun. O zaman hemen o leş sistemi bir kişiye yada cemaate yıkarak kendi leş sistemini korumaya çalışıyorsun.

    Aslında kendi leş sistemleri de deşifre oluyor ama işte ilginç araba vaadleri ile dikkatler hemen dağıtılıveriyor. Merak ettiğim kılıçdaroğlu ergenekon lideri ile bu diyaloğu nasıl gerçekleştiriyor. Çünkü hemen müdahale etmesi için kılıçdaroğluna ulaşabiliyorlar. Hemen müdahale ediyorlar çünkü bütün planları suya düşecek. Her şeyi kontrol ettiklerini sanıyorlar ama arada onların da demek kaçağı oluyor. Demek karşımızda herşeyi tam olarak kontrol edemeyen bir yapı var. Bu yapının varlığını hissettiğimiz ama gözümüzle göremediğimiz için bu yapı kendi yaptıklarını başkası yapmış gibi algı oluşturabiliyor.

    Mesela levent göktaşa necipi öldürtüp bu gizli yapının aslında cemaat olduğunu insanlara inandırabiliyorlar. Yada kendi varlıkları devlet içinde bir çete olsa da sanki devlet içindeki çetenin cemaat olduğu algısını oluşturabiliyorlar. Yani kendileri yerine başkasını koyuyorlar. İnandırıcılıkları şuradan geliyor. Birisini öldürecekler diyelim, diyor ki cemaat bu adamı öldürecek, pat adam ölüyor. Bak gördün mü diyor ve bu şekilde adam öldürdükçe cemaati suça bulaştırıyor.

    Kılıçdaroğlu şimdiye kadar niye levent göktaştan bahsetmedi. Tayyip üzerine gidince adamı birileri kaçırdı. Necip hablemitoğlunun edebiyatını yapanlar nedense kaçan adam üzerinden dönen olayları hiç gündeme getirmiyordu. Kaçan adamın adından bahsediyor mu kılıçdaroğlu? Hayır. Mafya ve çeteleri de biz temizleyeceğiz diye ilkel insanları kandırır şekilde bir uslüpla bahsederken aslında levent göktaşın adını örtüyor. Yani levent göktaşı çekiyor, mafya, çeteyi öne atıyor. Bunu da mecbur kaldığı için yapıyor. Yoksa mafya, çeteden falan konuşacağı yoktu. Kılıçdaroğlu konuşuyorsa bu laik antilaik eksen üzerindeki bir adamın konuşmasıdır. O zaman laik biri, çete ve mafyaları da biz temizleyeceğiz diyorsa aslında meseleyi kutuplaşmanın diğer tarafına yani tayyip ve cemaate yıkıyor. Kimse çıkıp delikanlı gibi, erkek gibi biz bu işi cemaatin üzerine atmıştık ama necipin karısı bile levent üzerinden rejime leş derken, bu işin cemaat ile alakası yokmuş diyemiyor. Hala şengülün açıklamasını, devreye üst perdeden insanları sokarak, çarpıtmaya, ergenekona doğru giden, ergenekon leş rejimine doğru giden algıyı önce yuvarlayıp sonra zamanla tekrar cemaat üzerine yıkma algı çalışmalarına devam ediyorlar. Biraz kafa ütüleyici oldu ama bu meseleyi kaçırmadığımı düşünüyorum.

    Hepsi birden geriliyorlar, eyvah diyorlar sonra pisliklerini örtmeye çalışıyorlar. Apar topar gündeme araba alacağım size, herkese benden araba ile girmenin sebebi tamamen bir kadın karşısında koskoca çetenin duyduğu panik. Dikkatinizi çekerim bir kadının bir cümlelik konuşması onları paniğe itti. “Herkese benden araba”

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin