Genelkurmay Başkanı Akar kuruyemiş yiyip, filtre kahve içerek darbeyi engellemiş!

15 Temmuz darbe girişiminde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile Hava Kuvvetleri eski  komutanı Akın Öztürk’ün darbe günü yanında bulunan bir Astsubay darbe günü ve sonrasına ilişkin ilginç ifşaatlarda bulundu. Akın Öztürk’ün konut astsubayı olan ve o gece Öztürk’le birlikte Akıncı Üssü’ne giden İsmail Keskin ifadesinde, Öztürk ve Akar’a ilişkin ilginç bilgiler verdi. Müyesser Yıldız, Akar’ın darbecilerle çay içip kuruyemiş yediği, boynundaki yara izinin Akıncı Üssü’nden ayrılana kadar olmadığını bu ifadelere dayanarak ortaya koymuştu.

İşte Akın Öztürk’ün konut atsubayı İsmail Keskin’in ifadelerine dayanarak yazdığı önemli o yazı:

15 Temmuz gecesi Akıncı’daki odaya giren ismin ifadesi ortalığı ayağa kaldıracak

15 Temmuz gecesi Karargâh’taki makamında rehin alınıp, Akıncı Üssü’ne götürülen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın boynundaki morluğun nasıl oluştuğu, ayrıca rehin tutulurken, darbecilerle çay içip içmediği, kuruyemiş yeyip, yemediği merak ediliyordu.

Akar’ın anlatımlarına göre, boynundaki morluk Karargâhta darbecilere direnirken oluşmuştu… Akıncı Üssü’nde de hiçbir şey yememiş, içmemişti…

AKIN ÖZTÜRK’ÜN KONUT ASTSUBAYININ İLGİNÇ İFADESİ

Ancak darbenin askeri kanadının “1 Numarası” olduğu açıklanan Hava Kuvvetleri eski Komutanı Akın Öztürk’ün konut astsubayı olan ve o gece Öztürk’le birlikte Akıncı Üssü’ne giden İsmail Keskin ifadesinde bu konulara dair ilginç bilgiler verdi.

Keskin, Akıncı İddianamesi’nde yer alan ifadesinde, darbe teşebbüsünden 10 ay kadar önce kendisine bilgi verilmeden, “Akın Öztürk isimli generalin” konut astsubaylığı görevine atandığını, Öztürk’le bu atamadan 2 ay sonra tanıştığını, 15 Temmuz günü öğlen saatlerinde İzmir’den gelen Öztürk’ü Havaalanı’ndan alıp, damadının lojmanına getirdiklerini anlattıktan sonra şöyle devam etti:

“Bize ‘Siz gazinoda oturun, ben size haber vereceğim’ dedi. Biz bu arada gazinoda oturduk. Saat 17:00-18:00 arasında Akın Öztürk beni aradı, ‘Biz yemeği burada yiyeceğiz, siz de yemeğinizi yiyin’ dedi. Hava kararmaya başladığında biz kalktık ve tekrar kantinin yanındaki kamelyaya oturduk. Akın Öztürk’ün bulunduğu apartmana 3-4 bina uzaklıktaki kamelyaya oturduk. Saat 20:00 sıralarında Akın Öztürk’ün eşi Tülay Öztürk torunlarını park getirdi. 15-20 dakika kadar parkta kaldı. Tam emin olmamakla birlikte 20:30-21:00 sıralarında Akın Öztürk beni aradı, ‘Biz burada kalacağız, siz gidin, yarın sabah 08:30’da beni alırsınız’dedi.”

YILDIRIM’IN ÖZEL KALEM MÜDÜRÜ ONA ARAMIŞ

Keskin, dönüşe geçtiklerinde saat 22.00 sıralarında 7 yıl birlikte çalıştığı, ailece görüştüğü, şimdi de Başbakan Binali Yıldırım’ın Meclis’teki Özel Kalem Müdürü olan emekli Albay Murat Aydın’ın kendisini aradığını, gündüz Akıncı Üssü’nde olduğunu bildiği için, Kızılay’da uçakların uçtuğunu bildirip, “Akıncı’dan uçak kalktı mı?” diye sorduğunu, kendisinin de kalkmadığı cevabını verdiğini, sonrasında Genelkurmay ve Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi’ni arayıp, ne olduğunu öğrenmeye çalıştığını, Genelkurmay’a saldırı olduğu bilgisini aldıklarını söyledi.

AKIN ÖZTÜRK ABİDİN ÜNAL’A NASIL ÇIKIŞTI?

Bunun üzerine Akın Öztürk’ü arayıp, Genelkurmay’a saldırı olduğunu bildirdiğini, onun da, “Ne saldırısı?” diyerek, kendilerini geri çağırdığını belirten Keskin, ifadesinin devamında şunları anlattı:

“Akın Öztürk’ün bulunduğu binaya geldik. Binaya gelince yukarı daireye çıktım. Ben geldim demek için kapıyı çaldım. Kızı kapıyı açtı. Akın Öztürk ve eşi ayakta televizyon izliyorlardı. Televizyonda da Boğaziçi Köprüsünün kapalı olduğuna ilişkin görüntü vardı. Ben içeriye girdiğimde Akın Öztürk, ‘Ne oluyor İsmail’ dedi. Harekat merkezini aramamı söyledi, ulaşamadım. Sonra Genelkurmay harekat merkezinin numarasını alarak orayı aradım. Telefona bir binbaşı çıktı. Akın Öztürk’ün binbaşıyla görüşmek istediğini söyledim. Fakat o soy ismi Partigöç olan generalle görüşmesi gerektiğini söyledi. Öztürk’ün telefonundan soy ismi Partigöç olan generalin telefonunu çevirdim. Akın Öztürk Partigöç isimli general ile görüşürken, ben aşağıya indim. Bu arada saat 23:00 sıralarıydı. Ben aşağıya indikten 15-20 dakika sonra Akın Öztürk beni arayarak, yukarı gelmemi söyledi. Ben kapıyı çaldım, eşi açtı. Akın Öztürk telefonla görüşüyordu. Telefondakine, ‘Abidin sen neredesin, ne bekliyorsun orada, bir uçağa atlayıp gelsene’ dediğini duydum. Bir süre sonra Akın Öztürk aşağı inip, ‘Karargâha gidiyoruz’ dedi, araca bindik. Biz karargaha girdiğimizde Akın Öztürk koridorun sonunda bulunan üs komutanının odasına girdi.”

AKAR’A ÇAY VE ÇEREZ SERVİSİ

Öztürk’ün üs komutanının odasında yaklaşık 1 saat kaldıktan sonra kapıyı açarak, “Hiç içecek çayınız yok mu?” dediğini kaydeden Keskin, şöyle devam etti:

“Ben de, ‘Emredersiniz komutanım’ dedim ve yanda bulunan çay ocağına giderek, içeriye çay vermesini söyledim. Birkaç sefer biz böyle içeriye çay servisi yaptırdık. Askerler çayı götürürken koridorda bekleyen sivil şahıs askerlerin içeriye girmesine izin vermeyerek çayları kendisi verdi. Sonra bir grup general geldi. 2. Üs Komutanı, 4. Üs Komutanı, bir karacı Tümgeneral, rütbesini bilmediğim bir denizci bir de asker olduğunu düşündüğüm sivil vardı. Akın Öztürk, ‘Yiyecek bir şey yok mu?’diye sordu. Ben de askerlere sordum. Kuruyemişleri çıkardılar. Ben tabaklara kendim doldurdum. Koridordaki adama vereceğim sırada bana, ‘Sen ver’ dedi. İçeri girdiğimde Genelkurmay Başkanı üçlü koltukta, yanında da Akın Öztürk oturuyordu. İçeriye girip çerezleri verip çıktıktan hemen sonra az önce saydığım sivil şahıs, karacı general, denizci subay, 2 ve 4. Üs komutanları içeri girdiler. Karacı generalin elinde bir kağıt vardı. İçlerinden birisi, ‘Bize de çay getirin’ dedi. Askerlere bir tepsi çay doldurmalarını söyledim ve tepsiyi alıp sivil takım elbiseli şahısla birlikte çay servisi yapmak için içeri girdik. İçeride oturuyorlardı. Ancak ne konuştuklarını anlamadım. Ben çıktım. 10-15 dakika sonra, sonradan gelen ekip geri çıktı. Onlar çıkmak için kapıyı açtıklarında Genelkurmay Başkanının hatırladığım kadarıyla, ‘Silahlı kuvvetleri bok ettiniz, hemen vazgeçin bu işten’ diye bağırdığını duydum. Akın Öztürk içerideydi. Genelkurmay Başkanı’nın koridorda bekleyen takım elbiseli şahsa, ‘şunları çağırın bana’ diye bağırdığını duydum. Aradan 10-15 dakika geçtikten sonra karacı tümgeneral, 2. Üs komutanı ve denizci subay geldi. Tekrar içeriye girdiler. Bu esnada içeri girerken cep telefonlarını orada bir sehpaya bırakıyorlardı. Genelkurmay Başkanımız yine tepki gösterdi, ‘Sabah olmadan bitirin bu işi, sabah olunca çok kötü olacak’ dedi. Bu ekip tekrar çıktı. Bunlarla birlikte Akın Öztürk de çıktı. Onlara, ‘Bitirin oğlum bu işi’ dediğini duydum.”

AKAR’A FİLTRE KAHVE DE HAZIRLANDI

Akar’ın ve kendi bulundukları bölümdeki televizyonların kablolalarının kesik olduğunu, bunun üzerine tamirci çağırdıklarını, Akar’ın olduğu bölümdeki televizyon çalışmayınca, kendilerinin beklediği yerdeki televizyonu o odaya taktıklarını da anlatan Keskin, “Bu arada Akın Öztürk, ‘Filtre kahve var mı?’ diye sordu. Askerler içeride makinesinin olduğunu söyleyerek, bir tane hazırladılar. Akın Öztürk benden bu kahveyi Genelkurmay Başkanına vermemi istedi. Genelkurmay Başkanının önüne kahveyi koydum” dedi.

AKAR’DA YARA OLMADIĞINI İKİ KERE SÖYLEDİ

Keskin, bu sözlerinin ardından şunu söyledi:

“O ana kadar ben Genelkurmay Başkanın yüzünde veya vücudunda herhangi bir yara izi görmedim. Akın Öztürk’te de görmedim.”

Keskin, ertesi sabah Genelkurmay Başkanı Akar’ın Çankaya Köşkü’ne gitmek üzere Akıncı Üssü’nden ayrılmasını anlatırken, bunu bir kez daha şöyle vurguladı:

“Saat 08:00-09:00 civarlarıydı. Aynı ekip tekrar geldi. Genelkurmay Başkanını, Başbakan veya Cumhurbaşkanı ile görüştüreceklerini duydum. Karacı General birini arayarak, Genelkurmay Başkanını önce Başbakan ile sonra MİT Müsteşarı ile görüştürdü. Kapı aralık olduğu için ben bunları duyuyordum. Genelkurmay Başkanı, Başbakana, ‘Sayın Başbakanım, bunlar teslim olmaya karar verdiler’ tarzında cümleler söylüyordu. Ardından içeridekiler dışarıya çıktı. Genelkurmay Başkanı da çıktı. Akın Öztürk de çıktığı için ben de arkasından gittim. Akın Öztürk’ün Genelkurmay Başkanına, ‘Komutanım ben de sizinle geleyim’ dediğini duydum. Genelkurmay Başkanı, ‘Akın sen burada kal, bunları kontrol altına al, ben seni 1 saat sonra aldıracağım’ dedi. Genelkurmay Başkanı, Akın Öztürk’ün makam aracına bindi, yanında karacı tümgeneral de vardı. Birlikte helikoptere doğru gittiler. Ben bu ana kadar Genelkurmay Başkanının boyunda veya yüzünde yara bere izi olduğunu fark etmedim. Bu sırada karacı tümgeneral benim telefonu numaramı aldı ve Akın Öztürk de bu tümgeneralin telefon numarasını almamı istedi ve ekip gitti. Ben bu arada karacı tümgeneralin soy ismini ilk başta İçli olarak anlamıştım, ama sonra Dişli(Mehmet Dişli) olduğunu öğrendim.”

MANALI AYRINTI

İfadesinde Akın Öztürk için Üs içerisinde üniforma aradığı sırada, eli kolu bağlı birisini gördüğünü ve bu kişiyi Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’e benzettiği bilgisini veren Keskin, bu manzarayla bağlantılı olarak darbecilerin Akar’ın yanına giriş, çıkışlarına dair şu ilginç değerlendirmeyi de paylaştı:

“Akar bir daha ‘çağırın’ dedi. Geldiler bir süre kaldılar çıkarken, Genelkurmay Başkanı, ‘Oğlum sabah oldu, beni Başbakan ile Cumhurbaşkanı ile görüştürün, bu işi bitirin’ dediğini duydum. Ekip çıkarken karacı tümgeneralin hiyerarşide olduğu gibi, ‘Emredersiniz komutanım’ diyerek çıktığını gördüm. Biz Can Kaya (Akın Öztürk’ün koruma ekibinden) ile konuşuyorduk. Ben harekât komutanının odasındaki kişinin Genelkurmay 2. Başkanına benzediğini ve elinin kolunun bağlı olduğunu söyledim. ‘İkinci Başkanın elleri bağlı, birinci başkan burada’ diyerek, manalı manalı birbirimize baktık.”

ÖZTÜRK’ÜN BASIN AÇIKLAMASINI KİM HAZIRLADI?

Astsubay Keskin 7 sayfalık ifadesinde, helikopterle Çankaya Köşkü’ne gitmeye çalıştıklarında ilk engelleme üzerine Akın Öztürk’ün, “Dişli bunları çekecekti, bizi bekliyorlardı”, ikincisinde ise, “ Ben Genelkurmay Başkanıyla görüştüm, uçakları çekiyorlar” dediğini, ancak iyice yükseldikten sonra helikoptere ateş edilmeye başlandığını, Öztürk’ün yerinden kalkıp, pilot mahalline yöneldiğini, bu sırada helikopterin çok sayıda isabet aldığını, yağ borularının parçalandığını, helikopterin yan yattığını, buna rağmen pilotun helikopteri Akıncı’ya indirmeyi başardığını da anlattı.

Öztürk’ün bacağındaki 2-3 şarapnel izine rağmen önce Yaşar Güler’in yanına, ardından 141’inci Filoya gittiklerini ve Öztürk’ün oradaki askerlere, “Nerede ulan Abidin Paşa?” diye bağırdığını, sonrasında hep birlikte ve polis eskortuyla Hava Kuvvetleri Karargâhı’na geçtiklerini söyleyen Keskin, ifadesini şöyle tamamladı:

“Orada Akın Öztürk bir basın açıklaması yayınlamak istedi. Basın ve Hakla İlişkiler Şube Müdürünü çağırarak bir basın açıklaması hazırlamasını istedi. Ardından saat 20:00 sıralarında Akın Öztürk ile oradan çıkarak konutuna geçtik. Saat 02:00 sıralarında Merkez Komutanı gelip Akın Öztürk’ü ifade için götürdü.”

Öztürk’ten çok sonra tutuklanan ve Akıncı İddianamesi şüphelilerinden olan Astsubay İsmail Keskin’in ifadesi böyle.

Keskin’in 15 Temmuz’a dair HTS kayıtlarından Akın Öztürk’le 18 kez görüştüğü anlaşılırken, Başbakan Binali Yıldırım’ın TBMM’deki Özel Kalem Müdürü emekli Albay Murat Aydın’la görüşüp, görüşmediği bilgisinin yer almadığını da belirterek, soralım:

Acaba Keskin, o gece ve sabah giderken Genelkurmay Başkanı Akar’ın yüzü veya vücudunda herhangi bir yara izi görmediğini neden vurgulama ihtiyacı duydu?

Ve Keskin’in iddiası doğruysa, Akar’ın Çankaya Köşkü’nde Başbakan Binali Yıldırım’la düzenlediği basın toplantısında fark edilen boynundaki morluk nerede, ne zaman ve nasıl oluştu?

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin