NECİP F. BAHADIR | YORUM
“Böyle yüzmez efendiler! Gemi batıyor!” diye uyarı yapan Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu… Grup konuşmasında söyledi, fakat bu ciddi ve vahim uyarı satır aralarında kaybolup gitti. Manşet bile olmadı. ‘Başbakanlık’ yapmış bir isim eğer “Gemi batıyor!” diye alarm veriyorsa, dünyanın her yerinde önemsenir. Neden böyle söylediği merak edilir? Geminin kurtulması için neler yapılması gerektiği sorulur? Böyle sessiz sedasız geçiştirilmez.
Ahmet Davutoğlu’nun ikazı neden kamuoyunda yankı bulmadı? Yıpranmış, tükenmiş bir siyasetçi olduğundan mı? Davutoğlu’nun batmaya doğru giden tehlikeli sulara sürüklenmesinde payı ve günahı olduğunu ben de biliyorum. “Şimdi hangi yüzle konuşuyorsun?” diye sormalı mıyız? Gemi kayalara çarptıktan, ‘Basra harap olduktan sonra’ feryat etmenin ne faydası var? Senin kaptan köşkünde oturduğu dönemi de biliyoruz! Önce o yılların hesabını ver…
Ben yine de ‘gemi batıyor’ çığlığını önemsedim. AKP’de siyaset yapmış Davutoğlu bile “Gemi batıyor!” diyorsa durum gerçekten felaket demektir. Şu cümleler de Davutoğlu’nun: “Devletin istihbaratı, bürokrasisi ve dış politikası foseptiğe dönmüş durumda… Bu gidiş gidiş değil. Bu gemi böyle yüzmez efendiler! Gemi batıyor. İnşallah vereceği zararlar birkaç nesil sürmez…”
Bu sözleri bir gazeteci falan söylemiş olsaydı çoktan şafak vakti evi polisler tarafından basılmış, hapsi boylamıştı.
AKP’nin kayıtsız kalması Davutoğlu’nu ciddiye almamasından. Erdoğan nezdinde zerre kıymeti yok. Tabii şöyle bir çelişki de var. Davutoğlu “Batıyor!” dediği gemiye atlamak için her yolu denedi. AKP dönmenin şartlarını zorladı. Eğer Erdoğan kapıyı açsaydı, bugün batmakta olan gemimizin mürettebatından biri olacaktı. Ama Erdoğan bir grup milletvekiline, “Davutoğlu gelmesin, siz onsuz gelin…” dedi. Bazıları “Tamam!” dedi.
Herkesin bildiği gerçek!
Ahmet Davutoğlu’nun alarmına kamuoyunun ilgisizliği herkesin bildiği ve gördüğü gerçeği söylemiş olmasından da kaynaklanabilir. Ankara’daki siyasetçiden sokaktaki vatandaşa kadar toplumun tüm kesimleri Erdoğan idaresindeki geminin su aldığının farkında… Batmasının mukadder olduğunun da… Kaç defa burada paylaştım; “Geminin su aldığını herkes biliyor… Herkes kaptanın yalan söylediğini de biliyor.”
Bu şartlarda “Gemi batıyor!” gibi bir uyarı sinek vızıltısından öte anlam taşımaz herhalde. Davutoğlu’nun şahsı kadar bu herkesin farkında olduğu gerçek de etkili uyarının yankı bulmamasında… Ben yine de AKP tarafına dönerek, “Bak bir zamanlar yere göğe sığdıramadığınız Ahmet Davutoğlu ne diyor?” diye uyarmak istiyorum.
Hey AKP! Parti yöneticisi, Ve ey oy veren sıradan vatandaş! Camideki Hacı Amca! “Gemi batıyor!” Söyleyen sizden biri… Alarm düğmesine basan yabancı değil, Davutoğlu…
Bunu da mı duymayacaksınız? Davutoğlu’na da mı kulaklarınız kapalı? Siren seslerini, alarm çığlıklarını işitmiyor musunuz? Erdoğan’ın kaptanı olduğu gemi su aldı, batıyor! Bir tedbir almayacak mısınız? Nuh’un gemisi değil bu… Batmaz sanılan ve ancak propaganda ile yol almaya çalışan Titanic bu… Ne Karadeniz’deki gazın faydası var, ne de Gabar’daki petrolün… ‘Ne bu şuride siyaset, ne bu fâsit dava / Görmüyor gittiği yanlış yolu zannım çoğunuz / Size rehberlik eden haydutu artık kovunuz’.
Çarşı pazarda, “Batan geminin malları bunlar!” diye kelepir fiyatına satış yapanlar olur… Ülkenin hali pürmelali de bundan farksız… Bakan geminin politikaları bunlar… Her sabah gemide büyük bir parçanın koptuğunu gösteren politikalar… Erdoğan’ın yaptığı tam ‘iflas’ siyaseti.
İmamoğlu’na ‘erişim engeli’
Sabaha ülke Ekrem İmamoğlu’nun X hesabına erişim engeli getirildiği haberiyle uyandı. AKP yargısı vermiş kararı, X de gereğini yapmış. Elon Musk da bir alem…
Gemisini sahili selamete çıkarmak isteyen bu kadar saçma sapan işler yapar mı? Fikir ve düşünceden korkar mı? Kuduz köpek kovalar gibi düşünce kovalar mı? Koca ülkeyi hapishaneye çevirir mi? Neymiş gerekçe; “Suç işlemeye alenen tahrik suçunu oluşturabileceği…”
Bahaneye bak… Kendine, siyasetine ve fikrine güveni olmayan AKP’den başka ne beklenir. Eğer bir iktidar muhaliflerini ‘susturmaktan’ medet umar hale geldiyse çoktan geri dönüşmez yola girmiş demektir. Orada gemi su almış, batıyordur.
Adalet Bakanı istediği kadar, “Yargı bağımsız ve tarafsızdır!” diye ahkam kessin… Hiçbir hükmü olmaz. Ancak alay konusu olabilir. Eğer bir cümle çok tekrarlanıyorsa zaten aksi geçerlidir. Sokakta adalete, yargıya inanan ve güvenin kaç kişi var? 1071’den bu yana Anadolu’da hak ve adalet hiç bu kadar yerlerde sürünmemişti. Sorun adalet olmasa Bakan’a ‘çok şakacı biri’ demek mümkün. Fakat mesele ciddi, şakaya gelir tarafı yok. Geciken adalet adalet değilmiş! Öyle söylemiş. Ah Tunç, konuşmak zorunda mısın?
Basın özgürlüğü tamamen yok oldu
Batan geminin politikalarına o kadar çok örnek var ki… İnsan aralarından seçim yapmakta zorlanıyor. Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, ‘2025 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ yayınlamış. Türkiye en alt sıralarda… Durumu ‘çok vahim’ diye nitelenmiş. Yani ‘basın özgürlüğünün tamamen yok olduğu veya gazetecilik yapmanın tehlikeli olduğu ülke’ denmiş. Eski Türkiye’de de durum parlak değildi. Ama raddeye de düşmemişti. AKP Türkiye’si geriye doğru giden enden ülkelerden biri…
Avrupa Parlamentosu’nun son Türkiye raporunu okurken insanın yüzü kızarıyor, ülkesi adına utanç duyuyor. Erdoğan ve bakanları ‘masal’ anlatmakla meşgul… Yeni Türkiye imiş! Mübalağa tolere edilebilir ama yalan asla… Söyledikleri AKP’nin AKP’liye propagandasından ibaret… Öylesine gerçeklerden koptular ki ‘gülünç duruma’ düştüklerinin de farkında değiller.
Meclis’te bir komisyon toplantısında muhalefetten bir milletvekili Merkez Bankası Başkanı’na ‘5 Euro ve 200 TL’ göstererek sordu; “Avrupa’nın en küçük banknotu, Türkiye’nin en büyük banknotundan daha değerli değil mi?”
200 TL piyasaya çıktığında 130 Euro ediyormuş… Şimdi 5 Euro’nun bile altında. ‘Bir Türk dünyaya bedel’ fakat 5 Euro’nun karşısına 200 Türk Lirası dikilse de yetmiyor.
Batının geminin malları değil mi?
AKP’nin iflas politikası bundan daha iyi anlatılabilir mi? Sırf bu örnek bile geminin batmakta olduğunu ispatlamaya yeter. Başka söze ne hacet… Kulaklar tıkalı, kalpler mühürlü değilse tabii.
Ahmet Davutoğlu’nun söylemesine gerek yok aslında… Geminin her yerinden çatırtılar geliyor zaten… Büyük parçalar kopuyor… Erdoğan ‘kaptan köşkünde’ oturduğu sürece sulara gömülmek kaçınılmaz. Ankara’dan pek umutlu değilim ama umarım sokaktaki AKP’li, siren seslerini duyar ve acı bu gerçeği görür, gereğini yapar…