Gelgitlerin şehri…

Maputo, Afrika’nın doğu sahillerinde mavinin hoş tonuyla kızıl toprağın birleştiği bir coğrafya. Her gün rutin gelgitlere sahne oluyor kıyıları. Hint Okyanusu’nun bu seyriyle, şehir bazen sanki birkaç yüz metre uzaklaşıyor sahilden, bazense şehrin mendirekleri suyun altında kalıyor.

Hristiyan ve Müslüman nüfusun bir arada yaşadığı ülkelerden biri Mozambik. İslam’la ilişkisi neredeyse bin yıl öncesine, Arap ve Fars tüccarların Doğu Afrika kıyılarını keşfedip, sıkı ticari ağ kurduğu dönemlere uzanıyor. Müslüman tüccarlar vasıtasıyla Doğu Afrika kıyıları Mozambik’in güneyine kadar Müslümanlaşıyor asırlar içinde. Ardından 15. asırda Batı’dan, Ümit Burnu’nu aşıp da buralara varan Portekizlilerle tanışıyor bu coğrafya halkı. Portekizlilerin sıkı ticari politikalarıyla Arap etkinliği kırılıyor ve bu topraklar Portekiz kontrolüne giriyor kısa sürede. Portekiz devriyle Hıristiyan inanç da yer buluyor kendisine bu kıyılarda.

Musa bin Bek ya da Mozambik…

Asırlar önce tüccar Musa bin Bek’in, Zanzibar’ın güneyinde yerleştiği ada zamanla onun ismiyle anılır. Portekizliler bu kıyıların kontrolünü aldıktan sonra valiliği bu adaya kurar ve adanın ismini değiştirmez. Musa bin Bek’in ismi de bugüne, Portekiz telaffuzunun da etkisiyle Mozambik olarak ulaşır. Yıl 1898’e gelindiğinde, Portekiz hükümeti ülkenin merkezini kuzeydeki bu Mozambik adasından alıp, güneye, bugünkü Maputo’ya taşımaya karar verir. Demiryoluyla Pretoria’ya bağlanan bu şehir, ticari açıdan hızla gelişmiş ve kısa sürede ülkenin ticari merkezi konumuna gelir. Şehir, o zamanlar Portekizli kaşif Lorenço Marques’in ismiyle anılıyordu. Şehrin ismi, 1975’te bağımsızlık sonrası Maputo olarak değiştirilir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin