Gazetecilere ‘köşe yazısından’ 3 kere idam talebi! [Haber-Yorum: Erman Yalaz]

Haber ajanslarına ve basın servis edilen iddianame haberlerine göre, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Şahin Alpay, Mümtazer Türköne, Ali Ünal, Mustafa Ünal, Nuriye Ural (Akman), Lale Sarıibrahimoğlu, Orhan Kemal Cengiz, İhsan Dağı başta olmak üzere yılların duayen gazeteci yazarları hükümete karşı darbe ile suçlanıyor. Kullandıkları silah ellerindeki kalem, mermileri yazdıkları yazılar.

Gazeteciler 15 Temmuz darbe girişiminden sonra gözaltına alınıp tutuklanmıştı. İddianameyi hazırlayan Savcı Bozkurt, muhtemelen kendisinin de yıllarca okuduğu Zaman Gazetesi’nden başlamak üzere şüphelilerin çalıştığı yayın kuruluşlarının ve yazarlarının yazı ve yayınlarıyla hükümete karşı algı oluşturduğunu anlatıyor. Bunu suç olarak sunuyor.

HÜKÜMET KARŞI ALGI OLUŞTURMAK MÜEBBETLİK

Geçen hafta mahkeme kararıyla tahliye edilmelerine karşın, yandaş kalemlerin tahriki hükümetin talebi ile çoğu Zaman çalışanı 21 gazeteciyi tutuklatan irade yeni iddianamede boyut atlamış. Terör örgütü üyeliği iftirasıyla istenen ceza talebi yetmemiş olacak ki, artık gazetecilere hükümete darbe suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet cezası isteniyor. Yani hataen mahkemeler gazetecileri serbest bırakmaya kalkarsa kimseyi salmayın iddianamesi hazırlanmış.

savcı spot

‘YOLSUZLUK YAPILDIĞI ŞÜPHESİ OLUŞTURMAK’ SUÇU

Gazeteciler hükümete karşı nasıl bir darbe planlamış ve yürütmüşler peki? İddianameye göre F… örgütünün amiral gemisi Zaman’da yazmaları ilk suç. 2013’e kadar AKP hükümetiyle iyi geçinmiş bu yazar  ve çalıştıkları yayın kurumları. Ne olduysa o sene strateji değiştirerek saldırılara başlanmış. 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarıyla Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzlukları ortaya saçıldığında bu yazar ve çizerler yazdıkları yazı ve yayınlarla ‘yolsuzluk yapıldığı şüphesi’ oluşturmaya çalışmışlar. Türk Ceza Kanunu’nda da evrensel hukukta da ‘algı oluşturmak’ ‘yolsuzluk yapıldığı şüphesi oluşturmak’ gibi bir kanun düzenlemesi, bir suç çeşidi yok. Savcı İsmet Bozkurt, dünya hukuk tarihine girecek yeni suçlar icat etmiş!

ÇİL ÇİL DOLARLAR, AYAKKABI KUTULARI, ÇELİK KASALAR…

17 Aralık’ta Reza Zarrab çil çil dolarlar dağıtmamış, AKP’li üç bakan istifa etmemiş, TBMM’de komisyonda yargılanmamış, ayakkabı kutularındaki yeşil dolarlar çıkmamış, bakan oğlunun lüks rezidansında 7 çelik kasa yokmuş. Hepsi illüzyonmuş. Gazeteciler AKP hükümetini ve Tayyip Erdoğan’ı iktidardan indirmek için ‘yolsuzluk yapıldığı şüphesi’ oluşturmak için köşe yazıp, manşetler atmışlar. Ayakkabı kutularında 4.5 milyon dolar, evde yedi çelik kasa”, “Rüşvet ve örgütten tutuklandılar” manşetleri yazılmış. Evet, 2013’ün sonunda Türkiye’de birçok şey değişti. Hırsıza hırsız diyen gazeteci ve yayıncıları darbeci diye suçlayınca bu değişen gerçeklerin üstü örtülemiyor maalesef. İşin ucu Amerika’da patlak veriyor, yolsuzluğun hırsızlığın duayenleri orada yargılanıyor, itirafçı oluyor.

ZAMAN KARDEŞLİK ZAMANI REKLAMLARI TABANA DARBE MESAJIYMIŞ

Savcıların ve proje mahkeme hakimlerinin iyi birer Zaman okuru olduklarını ve gazete kapandıktan sonra ciddi ‘sismik boşluklar’ yaşadıklarını da görmezden gelmemeli.  Hükümet savcı ve hakimleri aynı zamanda Zaman Gazetesi’nin tanıtım ve reklamlarının da fanatik takipçileri. Başka bir iddianamede  tutuklama sebebi olarak sunulan ‘itfaiye sirenlerinin çalmasının ardından ağlayan bir bebek ‘ temasının işlendiği reklam filmi darbe talimatı ve şifresi ilan edilmişti.  Yeni iddianamede savcı Bozkurt filmleri biraz daha geriye sarmış. Kasım 2013’teki ‘Kardeşlik Zamanı’ başlıklı reklamları  tabana verilen darbe mesajı olarak iddianameye yazmış. İstanbul ve Türkiye’nin dört bir yanında billboard’ları süsleyen bir vatandaş ve bir polisin tuttuğu gazetenin manşetinin bir yanında ‘Ne Gerek Var Kavgaya?’ yazısı, diğer yanında ‘Bir İhtimal Daha Var’ yazısı ile darbe çağrısı yapılmış. Sekiz sütuna kardeşlik ve barış manşeti de atsanız, bunu darbe mesajı olarak okuyan marifetli savcılar var yani.

OSCARLIK FİLME GÖRE DARBE MESAJI 1952’DE VERİLMİŞ OLABİLİR!

Tabi işin bir de film kısmı var. Zaman’ın 27. yaşı için Alemetifarika tarafından hazırlanan ‘Zaman Kardeşlik Zamanı’ı reklam filminin, ünlü Kanadalı film yönetmeni Norman Mclaren’in 1952’de Oscar ödülü almış ‘Neighbours’ (Komşular) kısa filmden uyarlandığını savcıya birinin anlatması gerekiyor. Kavga eden iki komşunun hırslarının ölümle sonuçlandığını anlatan bu film de kayıtlarda. Bu mantıkla darbenin tabana Kanada’dan üstelik 1950’li yıllarda verildiği düşünülmeli.

BULAÇ, TÜRKÖNE, ÜNAL, AYMAZ’DAN KÖŞE YAZILARIYLA DARBE ÇAĞRIŞIMI

Savcının iddianamesine göre mesajlar sadece filmler ve reklamlardan ibaret değil. Basına yansıyan dört örneğe göre Ali Bulaç bir yazısında geçen “mazlumun kılıç kullanma hakkı yok mu?” ifadesiyle örgüt tabanına ve topluma askeri darbeyi telkin etmiş. Mümtaz’er Türköne ise  4 Şubat 2016’da yazdığı “Dolmabahçe Mutabakatı’nda kendini ele veren Saray iktidarı”, “Devr-i Sabık Yaklaşırken” ki yazılarıyla çağrışımlarla darbeye zemin oluşturmuş.

SEN MİSİN BAŞBAKANA TELKİN DE BULUNAN

Ali Ünal’ın, “…Öyle görünüyor ki, Erdoğan, Hizmet’le savaşını sürdüredursun, ama kendisini hep devirme planları yapmış çevrelerin planları içinde boğulurken, elini kurtuluş adına Hizmet’e uzatacak ama, kaderin hikmet ve adaleti, o eli geri itecek…” yazısı ve cümleleri darbeye davetmiş. Ali Ünal 16 Eylül 2011 tarihli köşe yazısında dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ı hedef almış ve telkinde bulunmuş. “Sayın Başbakan’dan beklentimiz, kendisini övenlere değil, ülke ve millet sevgisiyle gerçeği işaret edenlere, gerektiğinde gerekli tenkidi yapan kanaat önderlerine kulak vermesidir” yazmış. Sen misin Başbakanı tenkit edip telkinde bulunan!

Tirajı komik suçlamalar bununla sınırlı değil. Yine  Abdullah Aymaz’ın Fethullah Gülen’in Sızıntı dergisinde yayınlanan “Nevbahar Mesajı” başlıklı yazısını paylaşması suç sayılmış. İddianameye göre Gülen, bu yazıyı 1980 askeri darbesini teşvik etmek için kaleme almış, Abdullah Aymaz da bunu  15 Temmuz darbe girişiminden 4 ay önce paylaşmış, darbe çağrısı yapmış!

KİMSEYE BOYUN EĞMEYEN YAYINCILIK DA RAHATSIZ ETMİŞ, İNTERNETTE İLK OLMAK DA

İddianamede AKP ve Zaman ilişkileri de konu edilmiş. Ki herşeyin kilitlendiği asıl mevzu bu olsa gerek. Savcıya göre 2002’ye kadar hiçbir siyasi yapıya destek vermeyen yayın organları,  seçimden sonra AKP ile açıktan karşı karşıya gelmek istememiş. Yani? Savcının demesine göre, bağımsız yayıncılık yapmış. Biat medyasından olmamış. Müdahalelere çanak tutmamış, psikolojik operasyonlara selam durmamış, emir komuta zinciri içinde manşet atmamış. Hakkı, hukuku, demokrasiyi, insan haklarını savunmuş. Dershaneleri kapatma kararından sonra hükümete savaş açmış. Erdoğan’ın miting konuşmalarından kopyalanmış cümleler bunlar. Hükümetin icraatlarını, yanlışlarını eleştirmek, tavır almak; velev ki bir kampanya halinde bunu yapmanın neresi suç? Yazılan yazılar, çekilen reklam filmleri, atılan manşetler Basın Kanunu’na, Türk Ceza Kanunu’na, Anayasa’ya göre ifade ve basın özgürlüğü kapsamında. Hangi akıl bunların suç olduğunu iddia edebilir? 1995’te Türkiye’de internetin ilk Türkçe gazetesi olarak zaman.com.tr’nin ilk internet gazetesi olması nasıl bir suç olabilir?

GERÇEKLER

Üniversite yıllarında Zaman’ı ilk elimize aldığımız günlerde Zaman’ın meşhur bir reklam sloganı vardı. ‘Gerçekler Zaman’la anlaşılır’ diye. Evet gerçekler Zaman’la ortaya çıktı, çıkmaya devam edecek. 14 Aralık 2014 Pazar günü Zaman Gazetesi’ne yapılan baskın özgür medyaya yönelik müdahaleler serisinin ilk halkası olmuştu. O gün gazetenin bahçesinde yükselen Zaman çalışanlarının sesini; ‘özgür basın susturulamaz’ çağrısını artık bütün dünya duydu. Ağır bedeller ödedik. Bir yıl sonra  Bugün ve Millet gazeteleri, Kanaltürk ve Bugün Tv’ye baskın, Zaman’a matbaa baskını, 4 Mart 2016’da Zaman’a kayyım atanması  ile hukuksuzluk üstüne hukuksuzluk işlendi. Binlerce basın çalışanı işini, aşını kaybetti. 15 Temmuz’dan sonra yüzlerce gazetecinin tutuklanmasıyla süren yok etme ve sindirme sürecinde meselenin Zaman olmadığı; Cumhuriyet’ten Birgün’e, Zaza Tv’den Samanyolu’na kadar uzanan baskın, Ahmet Altan’dan Murat Sabuncu’ya varıncaya kadar muhalif kalemleri tutuklama kararlarının ve kapatmaların tek kişinin emri ve talimatıyla yapıldığı ayan beyan ortada. Tuz çoktan koktu, savcılar kokuyu bastırmak için zulmü artırma; kendilerinin bile inanmadığı cezaları isteme yarışına düştü. Şimdi savcılar gazetecileri müebbetle yargılamak istiyor, yani idamla tehdit ediyor. Türkiye’nin tek adamla geldiği noktayı, bundan sonra gideceği yeri en iyi bu iddianameler göstermiyor mu?

30 GAZETECİYE MÜEBBET VE 15 YIL CEZA TALEBİ

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcısı İsmet Bozkurt tarafından hazırlanan iddianamede yer alan Feza Gazetecilik A.Ş  Zaman Gazetesi, Cihan Haber Ajansı, Cihan Medya AŞ, Fia Prodüksiyon,  Irmak Tv, Dünya Dağıtım AŞ  yazar ve çalışan isimleri şöyle: Mümtazer Türköne, Ali Bulaç, İbrahim Karayeğen, Ahmet Turan Alkan, Mustafa Ünal, Şahin Alpay, Nuriye Ural, Lale Sarıibrahimoğlu, Orhan Kemal Cengiz, İhsan Duran Dağı, Sedat Yetişkin, Hüseyin Turan, Ahmet Metin Sekizkardeş, Alaattin Güner, Cuma Kaya, Mehmet Özdemir, Faruk Akkan, Murat Avcıoğlu, Yüksel Durgut, Zafer Özsoy, Şeref Yılmaz, Hakan Taşdelen, Hüseyin Belli, Onur Kutlu, İsmail Küçük, Ali Hüseyin Çelebi, Ahmet İrem, Süleyman Sargın, Osman Nuri Öztürk, Osman Nuri Arslan.

savcı spot1

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin