‘Garson’dan elde edilen deliller hukuka aykırıdır, yargılamalarda kullanılamaz’

15 Temmuz sonrası özellikle itirafcı adı altında ‘iftiracıların’ suçlamalarıyla binlerce kişi tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bunların en kapsamlısı ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “garson” isimli gizlik tanık iddialarıyla hazırladığı iddianameyle gerçekleşti. “Garson’un iddialarıyla yola çıkılarak yüzlerce kişi hakkında davalar açıldı.

“Bugün sizlerle, Garson kod adlı gizli tanıktan elde edilen SD kartlardaki bilgilerin neden hukuka aykırı delil olduğunu ve yargılamalarda kullanılamayacağını paylaşacağım.” diyen Uluslararası Ceza Hukuku uzmanı Dr. Gökhan Güneş, sosyal medya hesabı Twitter’dan paylaşımlardan bulundu.

Garson’a ait olduğu iddia edilen 2 adet SD kartın Ankara Başsavcılığına teslim edildiğini ve el konulan SD kartlara “FİZİKİ MÜDAHALEDE BULUNULMASI” talebinde bulunulduğunu aktaran Güneş, “SD kartlara fiziki müdahaleyle neyin amaçlandığı ve niçin böyle bir müdahaleye ihtiyaç duyulduğu açıklanmasa da, böyle bir talepte bulunulması el konulan SD kartların delil değeri ile ilgili ciddi şüphelere neden olmuştur.” dedi.

Bu süreçteki 2. bir soru işaretinin de bulunduğunu belirten Güneş, ” 24/4/2017’de fiziki müdahale talebinde bulunma kararı alındıktan 2 gün sonra 9103 emniyet görevlisinin görevden uzaklaştırılmasına rağmen, elde edilen SD kartların incelemesinin 05/06/2018 tarihinde bitirilmiş olmasıdır. Fiziki müdahale kararından 2 gün sonra bu kadar çok sayıda kişiyle ilgili bilgi elde edilebiliyorsa, SD kartların incelemesi neden 14 ay sürmüştür?” diye sordu.

Bu sorunun cevabı da sanıklar ve vekillerince paylaşılmadığını hatırlatan Güneş, “Akla gelen ilk husus, önceden hazırlanan fişleme listelerinin Garson’dan elde edilen SD kartlara eklendiği ve fiziki müdahale kararı alınmak suretiyle bu müdahalenin hukuka uygun hale getirilmeye çalışıldığıdır.” ifadelerini kullandı.

Garson fişlemelerine ilişkin SD kartların imajları hiç bir şekilde sanıklara verilmediği söyleyen Güneş, ” Bu verilerin gerçeği yansıtmadığı iddialarını değerlendirmek üzere bilirkişi tayini ve rapor aldırması yönündeki talepler de mahkemelerce reddedilmektedir. Acaba bunun sebebi, yaptırılacak bilirkişi incelemesinde SD kartlara müdahale edildiğinin ve dolaysıyla kartlardaki verilerin hukuka aykırı hale geldiğinin ortaya çıkmasından duyulan endişe midir?” diye sordu.

İşte o paylaşımlar;

1. Bugün sizlerle, Garson kod adlı gizli tanıktan elde edilen SD kartlardaki bilgilerin neden hukuka aykırı delil olduğunu ve yargılamalarda kullanılamayacağını paylaşacağım.

2. Garson isimli gizli tanık, içerisinde Emniyet personeline ait bilgilerin olduğu 2 adet SD kartı 18/4/2017’de Ankara Başsavcılığına teslim etmiş, aynı gün savcılık el koyma ve inceleme (imaj) talebinde bulunulmuş ve bu talep sulh ceza hakimliği tarafından kabul edilmiştir.

3. Bu karar üzerine SD kartların imajı 19/4/2017 tarihinde alınmıştır. Ancak, 21/4/2017 tarihinde Başsavcılık hiç bir gerekçe ve sebep göstermeden, el konulan SD kartlara “FİZİKİ MÜDAHALEDE BULUNULMASI” talebinde bulunmuş ve bu talep de 24/4/2017 tarihinde kabul edilmiştir.

4. SD kartlara fiziki müdahaleyle neyin amaçlandığı ve niçin böyle bir müdahaleye ihtiyaç duyulduğu açıklanmasa da, böyle bir talepte bulunulması el konulan SD kartların delil değeri ile ilgili ciddi şüphelere neden olmuştur.

5. Zira dijital materyalin imajı alınabiliyorsa fiziki müdahaleye gerek yoktur. Eğer imajı alınan SD kartlar üzerinde 2 gün sonra fiziki müdahaleye ihtiyaç duyuluyorsa, o zaman SD kartlarda maddi bir hasar meydana gelmiştir.

6. Fiziki müdahaleyi gerektiren problem 19 Nisan’da mevcutsa neden 21 Nisan’a kadar beklenmiş, ya da bu problem 21 Nisan’da ortaya çıktıysa 2 gün boyunca SD kartlar üzerinde hangi çalışmalar yapılmıştır?

Ayrıca, yapılacak çalışmanın alınan imaj (kopya) üzerinde yapılması ve

7. fiziki bir müdahale gerekiyorsa, bunun da alınan imaj üzerinde gerçekleştirilmesi gerekirken, neden alınan imajlar da değil de ana delil olan SD kartlar üzerinde fiziki müdahale talep edilmiştir?

Fiziki müdahaleden sonra SD kartların imajı tekrar alınmış mıdır?

8. Alındıysa neden sanıklar ya da vekillerine verilmemiş ve hiç bir dosyaya gönderilmemiştir?

Bu sorularla ilgili en mantıklı cevap; imaj alındıktan sonra çalışma yapılırken şifreleme sistemi ya da başka bir sebeple ulaşılması beklenen! bilgilere ulaşılamaması nedeniyle,

9. kartlara fiziki müdahalede bulunulduğu ve bu müdahalenin anlaşılması halinde delilin hukuka aykırılığının ileri sürüleceği bilindiğinden, yapılan müdahaleyi hukuka uygun göstermek amacıyla, aynı Bylock’ta olduğu gibi sonradan hakim kararı alındığıdır.

10. Burada soru işaretlerine neden olan bir diğer husus, 24/4/2017’de fiziki müdahale talebinde bulunma kararı alındıktan 2 gün sonra 9103 emniyet görevlisinin görevden uzaklaştırılmasına rağmen,

11. elde edilen SD kartların incelemesinin 05/06/2018 tarihinde bitirilmiş olmasıdır.

Fiziki müdahale kararından 2 gün sonra bu kadar çok sayıda kişiyle ilgili bilgi elde edilebiliyorsa, SD kartların incelemesi neden 14 ay sürmüştür?

12. Bu sorunun cevabı da sanıklar ve vekillerince paylaşılmadığından akla gelen ilk husus, önceden hazırlanan fişleme listelerinin Garson’dan elde edilen SD kartlara eklendiği ve fiziki müdahale kararı alınmak suretiyle bu müdahalenin hukuka uygun hale getirilmeye çalışıldığıdır.

13. Benzer şekilde, Garson fişlemelerine ilişkin SD kartların imajları hiç bir şekilde sanıklara verilmediği gibi bu verilerin gerçeği yansıtmadığı iddialarını değerlendirmek üzere bilirkişi tayini ve rapor aldırması yönündeki talepler de mahkemelerce reddedilmektedir.

14. Yani, bu verilerle ilgili her hangi bir bilirkişi raporu da aldırılmamış ve emniyet personelince hazırlanan “inceleme raporu”ndaki bilgiler aynı Bylock’ta olduğu gibi “kutsal metin” kabul edilerek binlerce kişinin cezalandırılmasına gerekçe yapılmıştır.

15. Ancak Anayasa Mahkemesi, Balyoz ve İstanbul casusluk davası sanıklarının (görsel) adil yargılanma haklarının ihlaline tam da bu sebeple karar vermiştir.

16. Yine, SD kartların imajı sanıklara ve vekillerine verilmediğinden, bu veri ve bilgilerle ilgili CMK’nın 67. maddesi gereğince bilirkişi ya da uzman görüşü aldırma imkanı da sanıklar açısından ortadan kaldırılmıştır.

17. Acaba bunun sebebi, yaptırılacak bilirkişi incelemesinde SD kartlara müdahale edildiğinin ve dolaysıyla kartlardaki verilerin hukuka aykırı hale geldiğinin ortaya çıkmasından duyulan endişe midir?

18. Zira Yargıtay 16. Ceza Dairesi, mahkemenin aldırdığı bilirkişi raporu ile dosyaya sunulan uzman görüşü arasındaki çelişkiyi bozma sebebi saymakta ve aradaki çelişkiyi giderici bilirkişi raporu aldırılmasını zorunlu kabul etmektedir.

19. Sonuç; dijital materyale fiziki müdahaleyi gerektirecek ciddiyette bir hasar söz konusuysa, bu durum imajın alınmasından 2 gün sonra ortaya çıkıyorsa SD kart verilerinin bütünlüğü bozulmuştur ve veri bütünlüğü bozulan bilginin yargılamada kullanılabilmesi mümkün değildir.

20. Yine, dijital delil CMK anlamında ikincil nitelikli ve “son çare” delilidir. Bu delillerin mutlaka birincil nitelikli (tanık, somut bilgi, belge) delillerle desteklemesi gerekir.

21. Fiziki müdahale sonucu elde edilen bir delil, en fazla Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndaki “delil başlangıcı” gibi değerlendirilebilir ve bu da ancak istihbari bilgi ve veri olarak kabul edilebilir.

22.Fakat istihbari bilgilerin CMK anlamında delil olarak kabulü mümkün değildir.Kısaca, Garson fişlemeleri hukuka aykırı delildir ve yargılamalar da kullanılabilmesi mümkün değildir. Kullanılması suretiyle ilgililerin adil yargılanma ve özel yaşama saygı hakları ihlal edilmiştir.

23. 15 Temmuz sonrası ister sivil ister asker olsun, darbe teşebbüsünden haberi olmayanlar BERAAT EDECEK, bu kişiler TÜM HAKLARINI VE İTİBARLARINI GERİ ALACAK ve verdikleri kararlarla insanların hayatını karartanlar da hukuk önünde HESAP VERECEKLERDİR.

Hukuki mücadeleye devam.

 

 

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Bylock kullanıcılarının tespitinde benzer bir yol izlendiği kanaatine ulaştım. Bilindiği kadarıyla hiç bir mahkeme dosyasına MIT in ele geçirdiği iddia edilen bylock sunucusuna ait veriler sunulmadı. Elde ettiğim bulgularda, cemaat mensuplarının bir kısmı bylock kullanıcı adı ve şifrelerini, abi/abla konumunda olan kişilere onların talebi üzerine vermişler. Bu bilgileri alan abiler/ablalar da çok farkında olmayarak bir şeylere alet olmuşlar.
    Kullanıcı adı ve şifresini veren kişilerin, verdikleri bu kullanıcı adı ve şifreler mahkeme dosyasında mesaj içerikleri ile birlikte karşılarına konulmuş. Öyle ki, kasıtlı olarak hatalı kullanıcı adı ve şifre verenlerin bilgileri o haliyle dosyalara bylock tespiti olarak gelmiş. Bir kişiye ait kullanıcı adı ve şifreyi elde edince o kişye ait mesaj trafiğine başka bir cihazdan ulaşmak mümkün. Bu bilgileri vermeyenlerin ise sadece CGNAT kayıtları dosyalara eklenmiş. Kullanıcı adı ve şifresini vermeyen kişilerin bazılarında da, kullanıcı adı ve şifresi alının başka biri uzerinde sadece o kişi ile mesajlarına ulaşılmış.
    Teknik olarak kişinin kullanıcı adına ulaşılabilmesi için bylock kurulu olan mobil cihaza ulaşılıp incelenmesi gerekir. Anlaşılması için örnek verecek olursak, telefon defterinize bir numarayı hangi isimle kaydettiğiniz sadece sizde ve telefon defterinizi yedeklediginiz yerde kayıtlıdır. Şundan teknik olarak eminim, bylock uygulaması kullanıcı adını sunucuya iletmiyor, iletilen tek şey ID numarası. Bu da tek başına tespit için yeterli değil.
    Özetle sunucudan elde edilmiş kullanıcı adı, şifre, kimlik, mesaj içeriği vb. yok. Hiçbir zaman da sunucuyu ait ham veriler sanıklara verilemeyecek.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin