Futbolun ruhu ölüyor mu?

HABER-ANALİZ: İSKENDER DERVİŞ

Eskiden sahalarda göbekli, vücudu biçimsiz, saç sakal karışık futbolcular görebilirdiniz. Giderek bu azalıyor. Artık futbolcular atletlerle kıyaslanıyor. Bacak kaslarının, vücuttaki yağ oranının sahadaki futbol için önemi giderek arttı. Fizik gücüne dayalı futbol, 1990’lardan itibaren oyunun bir gerçekliği hâline geldi. O yüzden Maradona ile Messi’yi kıyaslamak belki de yersiz. Messi’nin oynadığı takımlarla Maradona karşılaşsa, bu kadar başarılı olabilir miydi, bilemeyiz. Ancak Messi’nin fiziğiyle Maradona’nın zamanında futbol oynamaya kalksaydınız, size uzaylı muamelesi yapabilirlerdi.

FUTBOLA YATIRIM ARTTI, HALİYLE BEKLENTİ DE

Elbette bu değişimin önemli sebeplerinden birisi, futbola yapılan yatırımın artması. Artık oyuncular çok küçük yaşlarda futbolla tanışıyor, hayatlarını ona göre düzenliyorlar. Yeme içme alışkanlıkları ona göre şekilleniyor. Eğer ileride ciddi bir futbolcu olmak istiyorsanız, iddia sahibi bir takımın altyapısında yer bulmanız gerekiyor. Amatör kulüpte başlayıp da yukarılara çıkmak, eskisi kadar kolay değil. Bu yüzden mesela Türkiye’de Beşiktaş artık amatör takımlara eskisi kadar bütçe ayıramayacağını duyurdu. Zaten yeteneği olan oyuncuyu as takımın altyapısında değerlendiriyor. Oynatamayacaksa, piyasaya oyuncu yetiştirmek zorunda hissetmiyor kendini pek fazla.

Bunun sebebi de açık. Futbola yapılan yatırım arttıkça, beklenti de büyüyor. 2000’lerden itibaren uluslararası ve ulusal turnuvalarda takımlara ciddi paralar verilmeye başlandı. Yayın ve sponsor gelirleri artık takımların olmazsa olmazı. Tribün gelirleri olmadan da takımlar yaşayabiliyor. Seyircinin kulübün resmî ürünlerini satın alması maça gitmesinden daha önemli hâle geliyor. Şirket mantığı ile düşündüğünüzde, kârlı yatırımlara yöneliyorsunuz. Oyuncu alıp satma, ligde orta ve üst sıraları zorlama, mümkünse Avrupa kupalarına gitme… Yıldız oyunculara artık astronomik bonservis bedelleri ödeniyor çünkü forma ve reklam geliri, Avrupa kupalarında kazanılacak maçlardan elde edilecek miktarlar, bu bedelleri rahatlıkla karşılıyor.

TİCARETTE GEÇERLİ OLAN, FUTBOLDA DA GEÇERLİ

Böylece, ticarette geçerli olan, futbolda da geçerli hâle geliyor. Akıllı yatırım yapan, karşılığını alıyor. Parası çok olan, kazanmayı da garantiliyor. Rekabet, zenginlerle zenginler arasında gelişiyor ve diğerleri, üst seviye takımları beslemek için çalışıyor artık. İtalya’da Juventus, İspanya’da Real Madrid ve Barcelona, Almanya’da Bayern Münih, Türkiye’de 3 büyükler, ülkelerindeki diğer takımların en iyi oyuncularını alarak, güçlerine güç katıyorlar. Çünkü hem daha fazla paraları var, hem de buna bağlı olarak seyirci destekleri yüksek. Anadolu takımlarında başarıdan başarıya koşan Ertuğrul Sağlam’ın maçlara seyirci gelmemesinden yakınması, futbolun en acı gerçeklerinden biriydi. Zira yerellik giderek ölüyor, medyada en çok görünen takımlara sempati yükseliyor.

Beşiktaş’ın 1 maçlık Çin seyahati de böyle. Daha fazla ürün satabilmek ve sponsor gelirlerini arttırmak için, kulüplerin böylesi organizasyonlara ihtiyacı var artık. Avrupa devleri her yaz Çin’de kamp yapıyor, bazıları Amerika’yı tercih ediyor. Nüfus demek, pazar demek çünkü.

ZENGİNLER VAR, BİR DE ONLARI BESLEYEN FAKİRLER

Yani artık eskisi gibi ‘semt takımları’ yok. Semtin, mahallenin futbola meraklı gençlerini alıp onları yetiştirerek takım kuran ve ulusal ligde şampiyonluk kovalayan takımlar kalmadı. Hatta denilebilir ki, artık futbolcuların herhangi bir takımla gönül bağları da olmayacak. Başarı isteyen için kriter başarı, para isteyen için kriter para hâline gelecek. Sadece Türkiye’de değil Avrupa’da da futbolun seyri bu yönde. Almanya’da Leipzig’de bir takımı sıfırdan alan Red Bull, şampiyonluğa oynatabiliyor. İngiltere’de yabancı sermaye yönetiyor futbolu uzun zamandır. Amerikalı, Rus, Arap zenginleri Premier Lig’deki rekabeti belirliyor. Yıllarını takıma vermiş Wayne Rooney’in Manchester United’dan hiçbir tepki gelmeden gönderilmesi bunun işareti. Duygusallığa yer yok. Onun yerine, iki sene içinde United, Paul Pogba ve Rumelu Lukaku için 200 milyon Euro ödeme yaptı. Kısa sürede o parayı yerine koyabileceğini biliyor çünkü.

Futbol ilk zamanlardan bu yana Roma İmparatorluğu zamanındaki Gladyatör müsabakalarına benzetilirdi. Futbolcuların da tıpkı o dönem arenadaki savaşçılar gibi aslında köle oldukları dillendirilirdi. Hatta bu sebeple geçen yıllarda çok önemli hukukî sonuçlar alındı ve futbolculara nispî bir özgürlük bahşedildi. Gelgelelim, futbolcular artık oyunun öznesi olmaktan çıkıyor. Yine manşetleri onlar süslüyor belki ama işin ekonomisi giderek daha önemli hâle geliyor. Hangi oyuncunun hangi takıma gideceğini sadece para belirliyor çoğu kez. Büyük sermayedarlar, masa başında keyiflerine göre takım kuruyorlar. Şirket yapısı gerekçeleriyle teknik direktörler transfer işlerinde eskisi kadar yetkili bile değil.

Güzel futbol izlemeye devam edecek miyiz? Elbette. Ama eğer semtinizin takımını başarılı görmek gibi hayalleriniz varsa, geçmiş olsun. FIFA ya da PES gibi oyunlarda dünyadaki her çocuğun seçmek isteyebileceği zengin takımlardan birine gönül vermemişseniz, futbol sizin bildiğiniz futbol değil artık.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin