Freedom House’dan ‘küresel muhalif avı’ raporu: Türkiye kaçırmalarla gündemde

HABER | YAVUZ ALTUN

ABD merkezli Freedom House kuruluşu, Out of Sight, Not Out of Reach (“Gözden Uzak, Dokunulmaz Değil”) başlıklı yeni yayınlanan raporuyla otoriter rejimlerin dünyanın çeşitli ülkelerindeki muhaliflerini susturma çabalarını ele aldı.

Rapor, “yurtdışında muhalif avı” olgusunu 2014’ten bu yana gerçekleşen 608 vaka üzerinden inceliyor. 31 devletin yürüttüğü bu sınır ötesi operasyonlar 79 ülkede gerçekleşmiş. Bunlar, belgelerine ulaşılabilen, raporlanmış vakalar. Gerçek sayının bunun çok üzerinde olduğu düşünülüyor.

Freedom House çalışanları Nate Schenkkan ve Isabel Linzer’ın imzasını taşıyan raporda Çin’in Uygurlara yönelik uluslararası takibi ve Rus muhaliflere yönelik girişimlerin yanı sıra Türkiye’nin Gülen Hareketi mensuplarını çeşitli ülkelerdeki istihbarat operasyonlarıyla kaçırması da konu ediliyor.

Raporun üzerinde durduğu “ulus-ötesi baskı” (transnational repression) kavramının günlük hayatın bir parçasına dönüşmesinden bahsediliyor. Dijital olarak tehdit etme, online casusluk ve yurtdışındaki muhaliflerin ailelerini kullanma gibi araçlar, otoriter rejimlerin sık başvurduğu yöntemler olarak listeleniyor.

Freedom House’un araştırması, uluslararası hukuka ve iltica kurumu gibi güvencelere aykırı şekilde işleyen bu ulus-ötesi baskının “normalleştiğini” ve vakaların çoğunda sürgünlerin yaşadığı ülkelerin de “işbirlikçi” olarak öne çıktığını ortaya koyuyor.

Rapor uluslararası kurumları, sürgünlerin ve politik mültecilerin hakları konusunda daha hassas olmaya çağırıyor.

Raporda şu ifadeler yer alıyor: “İmajının zedelenmesi dışında Suudi devleti Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi sebebiyle çok az somut yaptırıma maruz kaldı. Uluslararası kamuoyu Türkiye’nin küresel yakalama kampanyasına karşı bir yaptırım uygulamadı hatta yüksel sesle kınamadı bile. Avrupa’daki Rus istihbarat elemanlarının içinde yer aldığı birden çok suikast Moskova’nın dış politikasında hiçbir ciddi değişikliğe yol açmadı. Yalnızca son zamanlarda Pekin’in Çin diasporasına karşı küresel baskılarına karşı hükümetler direnç göstermeye başladı.”

Freedom House’un katalogladığı bu 608 vakanın yüzde 58’inde sürgündeki muhalifler “terörist” olmakla suçlanıyor. Rapor, iltica süreçlerinin hızlı işlememesi ya da sığınılan ülkenin göçmenlere sıcak bakmamasının muhalif avındaki ülkelere kolaylık sağladığını belirtiyor. Ayrıca vakaların yüzde 78’inin Müslüman olduğu da not edilmiş.

Her ne kadar raporda 608 vakaya yoğunlaşılmış olsa da, giriş bölümünde, bu türlü müdahalelerin çok daha geniş kitleleri korkutmaya ve sindirmeye yönelik olduğu vurgulanmış. Rwanda’dan bir sürgünün şu cümlelerine yer veriliyor: “Bedeninizi öldürmeseler de, sizi öldürüyorlar. Ruhunuzu öldürüyorlar.”

Rwanda Oteli filmiyle, iç savaş dönemindeki kahramanlıkları beyaz perdeye aktarılan Paul Rusesabagina geçen yılın Ağustos ayında Rwanda hükümeti tarafından “terörizmin finansmanı” suçlamasıyla tutuklanmıştı. İç savaş sona ermiş olsa da, Rwanda’daki politik atmosfer, hâlen sürgünler üretmeye devam ediyor.

Vakaların analizinde, otoriter rejimlerin taktikleri arasında şunlar sıralanıyor: Suikast, fizikî saldırı, gözdağı verme, kaybetme, yurt dışında yakalayıp getirme, gözaltına aldırma, hukuksuz sınır dışı ettirme, Interpol’ün istismar edilmesi, pasaport ve evrak kontrolü, üçüncü bir tarafla çalışarak baskı kurma, dijital tehditler, dijital casusluk.

Bu 608 vakanın 214’ü Çin rejiminin eylemlerini kapsıyor. Pekin yönetimi, Uygurlular, Tibetliler gibi etnik olarak “tehlikeli” gördüğü sürgünlere yöneldiği kadar, politik muhaliflerine de baskı kurmayı hedefliyor. Araştırma, Çin’in özellikle teknolojik araçları sıklıkla kullandığını ve ekonomik üstünlüğü sayesinde görece yoksul ülkelerde rahatlıkla taleplerini kabul ettirdiğini gösteriyor.

Çin’in baskıları sonucunda Türkiye’deki Uygurların yaşadığı sıkıntılar da raporda genişçe yer bulmuş. Sadece 2019 yılında 200 ile 400 arasında Uygur’un Türkiye’de gözaltına alındığı belirtilmiş.

Raporda Rusya’nın Interpol sistemini en çok suiistimal eden ülke olması da dikkat çekiyor. Dünyada kırmızı bültenle arananların yüzde 38’i Rusya kaynaklı. 2014’ten bu yana yurt dışındaki 5 suikast ya da suikast girişiminin ise İran rejimi tarafından planlandığı düşünülüyor.

TÜRKİYE, YURT DIŞINDA EN AKTİF OTORİTER REJİMLERDEN

Freedom House raporu, Türkiye’nin dünyanın çeşitli bölgelerindeki 31 ülkede muhaliflerine “erişebildiğini” aktarırken, yurt dışında yakalayıp Türkiye’ye götürülen 58 kişiyle ilgili de detaylar veriyor. Bu yönüyle Türkiye, yurt dışında en aktif şekilde muhaliflerini yakalayıp ülkesine götüren ülke konumunda. Gülen Hareketi’yle başlayan yurt dışı operasyonlar Kürt ve solcu muhaliflere de uzanmış durumda.

2016’daki darbe girişiminden bu yana Türkiye’nin yurt dışında kaçırdığı ya da yakalattığı ve ülkeye getirdiği isimler çoğunluğu itibariyle öğretmen ve eğitimcilerden oluşuyor. Raporda bu isimlerin darbe girişimiyle alakalarının kurulması için hiç çaba sarf edilmediğinin altı çizilmiş. Türkiye 27 ülkeden 116 kişiyi “yakaladıklarını” iddia ederken, Freedom House’un araştırması 17 ülkeden 58 kişinin bu yöntemle Türkiye’ye götürüldüğünü saptamış.

Rapora göre, bu vakaların birkaçında, Azerbaycan örneğinde görüldüğü üzere, klasik “adam kaçırma” yöntemleri uygulanırken, çoğunluğunda muhaliflerin bulunduğu ülkelerdeki “yozlaşmış sistem” kullanılıyor. Muhalifleri yurt dışında “sıkıştırma” yöntemlerinden biri olarak, pasaport iptallerinin yaygın şekilde uygulandığı da not edilmiş. Darbe girişiminden sonra Türkiye’nin Interpol’ün arananlar sistemine 60 bin kadar ismi ekletmeye çalıştığı fakat tepki çektiği de kaydedilmiş.

Gülen Hareketi dışında Mart 2018’de DHKP-C ile ilişkili olduğu iddia edilen Ayten Öztürk, Lübnan’dan ve Eylül 2020’de de Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) üyesi İsa Özer, Ukrayna’dan kaçırılarak Türkiye’ye getirildi.

Raporda, yurt dışında fiziksel takibe ya da saldırıya uğrayan Türkiyeli muhaliflerden bahsedilmiyor.

Image result for nate schenkkan
Nate Schenkkan

Freedom House’un başkanı Mike Abramowitz ve raporun yazarlarından Nate Schenkkan’ın Washington Post gazetesine yazdıkları yazı da, özellikle ABD’ye otoriter rejimlerin muhaliflerinin hayatlarını kolaylaştırma çağrısı yapıyor. Yurt dışındaki sürgün muhaliflerin politik mücadelelerine devam etmelerinin, bu rejimleri daha da pervasızlaştırdığı görülüyor.

Yazıda Türkiye ile ilgili şu ifadelere yer verilmiş: “Birleşmiş Milletler’in Zorla ya da Gönülsüz Kaybolmalarla İlgili Çalışma Grubu, Türkiye’nin çabalarını ‘Devlet-sponsorlu sınır ötesi kaçırılma ve zorla geri götürülmelerin sistemik bir pratiği’ olarak nitelendirdi fakat bu mesele Türkiye’nin NATO müttefikleri arasında güç bela gündeme getirildi.”

Yazı, eğer küresel otoriterleşme dalgasına karşı bir şeyler yapılacaksa, muhaliflere yönelen tehditleri savuşturmanın bunun önemli bir parçası olacağına değinerek son buluyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin