Frans Timmermans ve 2019 Avrupa Birliği seçimleri

HABER-YORUM | EBUBEKİR IŞIK

Frans Timmermans yalnızca Hollanda Solu’nun değil, belki de Avrupa Solu’nun yetiştirdiği son dönem en etkin ve kaliteli siyasetçilerinden biri. Timmermans 2014’ten bu tarafa Avrupa Birliği Komisyonu birinci başkan yardımcılığı sıfatı ile İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılması sürecinden, mülteci meselesine, Avrupa’da yükselişte olan popülist trendlerin yaygınlaşmasından, Kırım’ın Rusya tarafından işgaline kadar hemen hemen Avrupa Birliği’ni ilgilendiren tüm son dönem problemlerle birebir muhatap olmuş biri.

Frans Timmermans Avrupa İlerici ve Sosyalistler Grubu’nun (S&D) Avrupa Birliği Komisyonu başkanlığı için oy birliği ile öne çıkardığı aday. 2019 Mayıs ayında yapılacak Avrupa Birliği seçimlerine dört ay kadar bir zaman dilimi kalmışken, Avrupa Solu’nun Avrupa Birliği’nin önemli ülkelerinde ciddi problemler yaşaması ve oy kaybetmesi, Avrupa Birliği projesine sonuna kadar sahip çıkan Timmermans gibi ilerici bir adayın elini kolunu bağlamış durumda.

Şubat 2019’un başında yapılan muhtelif kamuoyu yoklamalarına baktığımızda Avrupa Hristiyan Demokratlar Grubu’nun (EPP) biraz oy kaybetse de Avrupa Birliği seçimlerinde en güçlü parti olarak sandıktan çıkacağını ön görmek mümkün. Bu bağlamdan hareketle, EPP’nin AB Komisyon başkan adayı olan Baveryalı Manfred Weber’in de Komisyon başkanlığı için en güçlü aday olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır.

Ancak, Avrupa siyaset arenasında siyaset yapan hiçbir siyasal partinin tek başına Avrupa Parlamentosu’nda çoğunluğu elde edemeyeceği düşünüldüğünde, Avrupa merkez partileri arasında bir takım siyasi pazarlıkların olacağını şimdiden ön görmek mümkün. Bu verileri değerlendiren Avrupa Birliği kamuoyu uzun zamandır Timmermans’ın en güçlü rakibi olan Manfred Weber’e karşı kullanacağı muhtemel siyasi manevralara dair onlarca makale yazdı ve yayınladı. Uzun süre nasıl bir kampnaya yürüteceğini kamuoyundan sır gibi saklayan Timmermans, nihayet kullanacağı en ‘önemli saldırı silahını’ ve yöntemini geçtiğimiz hafta İtalya’da katıldığı bir seçim çalışmasında kamuoyu ile paylaştı.

Roma’da İtalya Sosyalist partisinin davetlisi olarak yaptığı konuşmada Manfred Weber’in Macaristan başbakanı Viktor Orbanı çok fazla tolare ettiğini ve bu haliyle Avrupa siyasetinin en büyük ailesi olan EPP’nin Manfred Weber liderliğinde gerek EPP içerisinde gerekse de EPP’nin dışında ki aşırı sağ ve populist eğilimli siyasi söylem ve hareketlerle iç içe geçmekte olduğunu ifade etti.

Timmermans konuşmasında Manfred Weber liderliğindeki EPP’nin, özellikle Brexit sürecini başından beri destekleyen ve mülteci karşıtı siyasal pozisyonları ile bilinen Avrupa Muhafazakarları ve Reformistleri Grubu (ECR) ile hiç bir zorluk yaşamadan bir siyasal ortaklığa gidebilieceğini, ECR’ın en önemli partilerinden olan Polonya’nın (aşırı) sağ eğilimli partisi PiS (Party of Law and Justice) ile aynı siyasal koalisyonda yer alabileceğini, ve böylesi bir EPP’nin populist ifade ve söylemlere ev sahipliği yapacak olmasından dolayı, Avrupa siyasetini daha da sağa kaydırabileceği uyarısında bulundu.

Hala, Avrupa Komisyon başkanı EPP’li Jean-Claude Juncker’in birinci başkan yardımcısı olmasına rağmen, Timmermans Roma’da yaptığı konuşmasında şu ifadeleri de kullanmaktan imtina etmedi: ‘’Beş yıl önce Juncker ile göreve başladığımda bana EPP’nin populist ve aşırı sağ söylemlere sahip partilerle işi olamaz ve olmayacaktır demişti. Fakat, bugün geldiğimiz noktada Juncker’in partisinin bırakın kendi içinde ki populistlere ses çıkarmayı, diğer populist gruplarla flört ettiğini üzülerek görmekteyim’’. İfadelerini daha da sertleştiren Timmermans ‘’daha da basitleştirmek gerekirse’’ diye sözlerine devam ederek şu formülü kullandı: EPP + Weber = Orbán = Kaczyński (Polonya’nın PiS partisi başkanı).

Diğer taraftan İtalya’da büyük bir düşüş yaşayan İtalya sosyalist partisi seçmenlerine de seslenen Timmermans, İtalya’sız bir Avrupa’nın düşünülemeyeceğini, İtalya sosyalistlerinin kendisine yardım etmesi durumunda, İtalya’yı Avrupa Birliği’nin kabine tekrar döndereceği gibi, Avrupa Birliği’ni de İtalyalıların kalbine tekrar sokacağının sözünü verdi.

Timmermans’ın muhetemel siyasal akibeti

Mevcut bir takım kamuoyu yoklamaları Frans Timmermans’ın da ifade ettiği gibi EPP’nin ECR ile siyasal bir koalisyon kurabileceğini belirtirken, farklı bazı kamuoyu yoklamaları EPP-S&D-ALDE (Avrupa Liberalleri) üçlüsünün derinleşmekte olan populizm ve aşırı sağ siyasete birlikte ve daha güçlü bir cevap vermek için güçlü bir koalisyon kurabileceklerini ifade etmekte.

Böylesi bir koalisyonun olup olmamasından bağımsız olarak, Manfred Weber’in çok büyük bir sürpriz olmazsa AB Komisyon başkanı olacağını düşündüğümüzde, Frans Timmermans’ın ne yapacağı ve hangi pozisyon için siyasi pazarlık konusu olacağı son derece önemli bir soru olarak karşımıza çıkmakta.

Avrupa Birliği Merkez partileri tarafından varılan ve uzunca bir süre devam eden siysal teamüle baktığımıza Komisyon başkanı genelde EPP’den olurken, Avrupa Birliği’nin dışişleri bakanlığı şeklinde de tanımlayabileceğimiz Avrupa Dış Eylem Servisi’nin (European External Action Service – EEAS) başına genelde Avrupa Sosyalist Grubundan birinin geldiğini görmekteyiz. Bundan önceki son iki kadın EEAS temsilcisine baktığımızda (Cathrine Ashton ve Federica Mogherini), her iki ismin de Avrupa sosyalist grubundan çıkan isimler olduğunu belirtebiliriz. Bu bağlamdan hareketle, çok büyük bir sürpriz olmazsa Frans Timmermans’ın Ekim 2019 itibari ile Avrupa Dış Eylem Servisi’nin başına geçmesi değerlendirilmesi gereken kuvvetli bir ihtimal.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin