Fatura kesmek…

Yorum | Hakan Zafer

Bak beyim. Ne ben seçime girdim ne de seçimle alakalı bir Allah’ın kuluna ümit vermişliğim var.

Oldum olası, “iş görüyor”, “en azından bir süre”, “hiç yoktan”, “elimizde bir bu var” yollu dinen ve aklen temeli son derece zayıf tesellileri gereksiz, hatta inanç dünyası açısından sorunlu buluyorum. Kaldı ki gündemimde bile yokken bir haftadır sanki ümitlendirmiş ama dediği çıkmamış falcı muamelesi görüyorum.

İnsanları anlıyorum ama hesap sormanın da bir kuralı olmalı. Evvelce ziyadesiyle ümitlendirilmenin, hayal kırıklıklarının yorgunluğunu yaşıyorlar. Ama halâ dini motivasyonlarla hareket edip her şekliyle kokuşmuş bir seçime ümit bağlamanın merhemi benim anlam dünyamda yok. Haliyle eline fatura koçanı alıp sağı solu borçlandırmanın da pek yararı yok.

Üzgünüm.

*****

İyi de hiç mi ümit etmemeli insan?

Olur mu öyle şey! Dua niçin var? Dini grup faaliyeti kalıbına mahkûm ettiğimiz duanın anlamı, hatta kendisine dua ettiğimizin (cc) “olmasa ne kıymetiniz var” (Furkan 77) dediği dua budur, ümit etmenin ta kendisidir zaten. Bakmayın çokbilmiş tavrımıza, dua etmeyi de bilmiyoruz. Elimize batan cam kırıkları gibi ümitlerinin kanatmalarıyla öyle orta yerde kala kalıyoruz.

Ümit etmek, istemek, istemekse bir kabiliyettir. Kullansın kullanmasın istisnasız herkese verilir. Kabiliyetin icrası yaratmaya mecbur bırakmaz. “Dua edin, icabet edeyim” (Mümin 60) ise lütuftur, ödemeye mecbur borcun iadesi değil. Çünkü herkes ister. Eğer her isteyenin dilediği olsaydı yaratıcının inkârına yetecek kadar devasa kaoslarla karşılaşırdık.

Farklı olmak varlığımızın en temel sebeplerinden. Zaten, bizim dışımızda aynı olan ne varsa imtihan olmuyor. Yaratıcı farklı yaratıyor, onlar da farklı farklı isteyebiliyor ve yaratıcı da o isteyenlerin istediklerinden farklı verebiliyorsa yaratılış ahengine ters bir şey yok demektir. İstediğimizin bizim takvimimize uymaması bir tanzim gücünün yani Kayyum-u Mutlak’ın varlığına bizi ikna eder.

Bu, put figürü ile Allah arasındaki farkın da izahıdır. Bir yere sabitlenen putun oraya bereket vereceğine, savaştan, tehlikeden koruyacağına, vs. inanılır. Bir Uzakdoğu gezisinde tanrı kabul edilen bir kız çocuğuna yılda bir kez şehri çevreleyen yolda tur attırmanın bereket getirdiğine inandıklarına şahit olmuştum. Allah inancı öyle değildir. Garanti vermesi olmaz. İhsanın da itabın da şartları vardır. Bu şartlar kullar arasında eşittir. Etrafın seni evliya bilse, sıvacının boyacının Allah’ı da aynı olduğu için ona sevap – günah ne ise sana da odur.

****

Kişi kendine iyiliği dokunuyor mu dokunmuyor mu diye Allah’a olan inancına ayar vermez beyim. Allah, kendine inandı diye kimseye “yaratılış kanunlarından muaftır” etiketi yapıştırmaz.

Hac suresinin 11. ayeti var. Mutluluk çağında (asr-ı saadet), çocuklarının erken yaşta hastalıktan ölmesi ve keçilerin sütünün azalmasına, onca kulluklarına rağmen putların bir şey yapmamalarına içerleyip yeni din arayan bir takım insanların yolu Medine’ye düşer. Aralarında anlaşıp “bir yararı dokunursa Muhammed’in dinine gireriz; işe yaramazsa onun dinin yalanlarız” derler. Allah bu durumu “keskin bir uçurumun kenarında hareket etmeye benzetiyor. Ne tarafa meyledeceğine eline gelen menfaatle karar verme keskinliğini ifade için ayette seçilen kelime, harf. Benzerler arasında yapılan bilinçli değişiklik demek olan tahrif kelimesi de aynı kökten, muharref kelimesi de. Eğer keskinlik sizi bir başka yere atıyorsa ayrıldığınız noktaya benzer vasıflar yüklersiniz. Savrulduğunuz yer dini ise meylettiğiniz de benzer görüntü versin istersiniz. İşte beklentiyle çerçevelenmiş inanç, bir uçurumun keskin sınırı gibidir. Az bir farkla felaketten kurtulmanın mümkün olduğu kadar sınır keskindir. Günlük dilde kullandığımız harf de keski ile bir kalıba kesilerek bir birinden ayrışan şekillerdir.

Bir de gayb meselesi var beyim.

Put denilen ortadadır. Bu görünürlüğün doğal bir sonucu var. Tapınma ilişkisinden sonra beklenti gerçekleşirse kendinizden değil, ondan bilirsiniz, çünkü orta yerdedir. Zaten putlar, muvaffakiyet gününde “bakalım kimden bilecek” diye imtihan yapamaz. Biraz canınızı sıkacağım ama boyuna takılan muskadan, yatırda kesilen kurbana kadar aynıdır. Kızınızın kısmeti bir mezar ziyareti sonrası hasbelkader açılırsa hiç düşünmeden daha önemlisi başka bir sebep aramadan doğrudan mezarda yatana bağlarsınız. Şaka değil, bu yol neredeyse bedavadır.

Ama Allah öyle mi? Gayba iman ettiyseniz beyim, ağır bir risk çuvalının da altında omurgayı çatırdatıyorsunuz demektir. Olanı, kendinizden bilirsiniz. Hem de hiç başka sebep aramadan. “Şöyle yaptığım için”, “iyi ki…”, “ben olmasam”, “sayemde”, “ne zaman şöyle yapsam” diye sazı elinize aldınız mı bitmez nağmeniz. İşte tam da bu yüzden Allah uyarır: “Size isabet eden iyilik Allah’tan, kötülük (iyiliğin dejenerasyonu) bizzat nefsinizdendir.” (Nisa 79, Şura 30)

Bu inançtır beyim. Sen, ben elimize terazi alıp ölçemeyiz. Bize mi iman ediyor insanlar? Ölçen, kendisine inanılan Allah’tır. O, “sizden öncekilerin başına gelen sizin de başınıza gelmedikçe”(Bakara 214) der, sen “bizden önce gelenlere yüklediğin gibi yükleme” (Bakara 286) diyerek yegâne başa getiren Allah’tan istersin.

Hem ümidin borsası olmaz, bilinci olur. Çünkü tamamını yatırdığında beklemediği sonuç gelirse fakirleşir insan. Demek bir şeye sırf hakkında ümitlenebiliyor diye o kadar güvenmemeli. Güvenmenin, ümitlenmenin de ölçüsü, olmadığında savurmamasıdır.

Ne iyiler kazandığında Allah kazanmış olur ne de kötüler kazandığında Allah kaybetmiş olur. Allah her iki cephede de değildir. İki cepheyi tutan da o Allah’ın imtihanındadır. Kendi yaptığı imtihanın Allah ne kazananı ne de kaybedenidir. Doğru, Allah iyilikten, iyiden yanadır ama inayet imtihanı iptal etmez. Bu son cümle, dönüp bir kez daha okumanızı isteyeceğim kadar önemliydi sayın okuyucu.

Son Söz

Yerini sağlamlaştırmak,
Dostları onu iş üzere görsün beklentisi,
Daha ölmedik aslanım” türlü efelenmeler,
Alışkanlıklarından geri düşmek korkusu,
Geçimi,
Rol alma hatta gözüken localarda yer alma saplantısı,
Önemli bilinme arzusu,
vs. gibi sahip olduklarını kaybetmemek adına insanların ümit edebiliyor oluşlarını vaktiyle kullanmış, ümit dağıtmış kimseler varsa onlara siz de sorun, Allah da sorsun.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Hala secimle bu sürecin biteceğini düşünen insanların olmasını anlayamıyorum. Allah bit derse biter. Ümit tacirliği yapıp ümit zehirlenmesine sebebi olmamalı. Son söz kulaklara küpe olsun.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin