Facebook’tan seçim kazanmak mümkün mü?

Yorum | Erhan Başyurt

Her yönüyle adil olmayan bir seçim yarışı yaşanıyor.

Bir tarafta kamunun tüm imkanlarını, hatta hazinenin kaynaklarını kullanan iktidar.

Medyanın yüzde 90’ına hakim, her daim her kanalda canlı konuşan, gazetelerin manşetinden inmeyen bir iktidar adayı…

Diğer taraftan maddi gücü zayıf, ‘ana akım medya’da seçim startı ve beyannamesini açıklarken bile yer bulamayan bir muhalefet.

Hatta, Cumhurbaşkanı adaylarından Selahattin Demirtaş hukuksuz şekilde seçim yarışında etkili olamasın diye hapiste tutuluyor.

Üstüne üstlük de OHAL şartlarında her türlü keyfi kısıtlama ve tutuklama ile muhalif sesler susturuluyor.

***

Bu şartlar altında bırakın adil bir seçim yarışını, özgür bir yarıştan bile söz edilemez.

Muhalefet ve muhalif adayların elinde sadece sosyal medya var.

Twitter’da özellikle saatlerce ‘trend topic’ olan ’TAMAM’ ve ’SIKILDIK’ kampanyaları gibi.

Adaylar seslerini scope, facebook ve youtube üzerinden canlı duyurmaya çalışıyor.

Beyhude bir çaba mı?

Aslına bakılırsa, ABD’de başkanlık seçimlerini Trump’un facebook kampanyası üzerinden kazandığı ortaya çıkmıştı.

Yine İngiltere’de şu an en büyük baş ağrısı ‘Brexit’ yani Avrupa Birliği’nden çıkma kararının çıkmasında da facebook kampanyasının etkili olduğu ortaya çıkmıştı.

Türkiye’de neden olmasın? Olması mümkün mü?

***

İşin doğrusu şu ki, Ne ABD ne de İngiltere’deki gibi başarılı olma ihtimali yok.

Nedeni Türkiye’de sosyal medya kullanımının gelişkin olmaması değil. Aksine tek özgür mecra olarak kaldıkları için daha etkin ve geniş kapsamlı kullanım söz konusu.

Tek sorun; ‘Cambridge Analytica’!

Facebook skandalını yakından takip etmemiş olanlar detaylara vakıf olmayabilir.

Onun için konuyu biraz daha açalım…

***

‘Cambridge Analytica’, İngiltere’de kurulan insan davranışları ile sosyal medya ilişkisini analiz eden bir kuruluş.

Facebook’ta 300 adet ‘likes’ yani ‘beğenme’niz varsa, geliştirdikleri analiz programı ile kullanıcının kişilik analizini ve eğilimlerini, en iyi arkadaşından hatta eşinden daha kesin tahmin edebiliyorlar.

SCL isimli alt bir şirket üzerinden Facebook’la uyumlu, ‘AggregateIQ’ yani ‘bütünleştirilmiş yapay zeka’ programını geliştiriyorlar. Birbirinden bağımsız gibi görünen verileri toplayıp, kişilik ve eğilimlerine dair analiz yapıyorlar.

Bu şekilde, ABD ve İngiltere başta 80 milyonu aşkın Facebook kullanıcısının bilgilerine ulaşıyorlar.

Aynı şekilde, veri toplayan diğer firmalardan da bilgi satın alıyorlar.

Böylece kullanıcı bazında seçmen eğilim ve analizlerini, belirleyip, kişiye özel mesaj gönderiyorlar.

Mesela, milliyetçi eğilimi olanlara ‘mülteci ve göçmen’ karşıtı mesajlar gönderip etkiliyorlar.

Ekonomi hususunda hassas olanlara, onları etkileyecek tarzda kişiye özel mesajlar atıyorlar…

ABD ve İngiltere’de Facebook üzerinden bu kadar etkin sonuç alınabilmesi, Trump’un kazanıp, Brexit kararının çıkmasında etkin oluyorlar.

Hem Trump’un kampanya ekibinde hem de Brexit ekibinde Cambridge Analytica’da görev yapmış üst düzey isimler bizatihi yer alıyorlar.

***

Daha ilginci, bu verilerin ve analizlerin önemli bir kısmı Rusya’nın da eline geçiyor. Hatta, bu analizleri yapan ekipte yer alanlardan Rusya için çalışanlar olduğu iddiası da gündemde.

Rusya, ABD ve İngiltere’deki yasal kampanyalara, sahte hesaplar üzerinden destek veriyor.

ABD ve İngiltere gibi ülkeleri, seçimlere doğrudan müdahale ederek kendi sorunlarıyla boğuşacakları, Rusya’nın Doğu Avrupa ve Ortadoğu açılımlarına vakit ayıramayacakları şekilde sorunlar yumağı içine itiyor.

Sonuçta, Cambridge Analytica ve ekibinin elde ettiği veriler, ‘bütünleştirilmiş yapay zeka’ analizleri, bir kaç milyonluk yoğun kampanyalar ve kişiye özel mesajlarla, seçim sonuçlarına ciddi etki edebiliyor.

Özellikle sandığa gitmeyen ama Trump’a oy verecek isimleri, sandığa gitmeyen ama Brexit’e oy verecek isimleri ve kararsızları hedef alıyorlar.

Anketlerde görünmeyen bir şekilde sandıkta herkesi şok edecek sonuçların çıkmasını sağlıyorlar.

***

Ancak Facebook’un kullanıcı verilerini SCL’nin alıp Cambridge Analytica ile paylaştığı, seçim sonuçlarına hassaten Facebook üzerinden reklam verme yoluyla etki edildiği skandalı patlak verince, işler karıştı.

Facebook on milyar doları aşkın değer kaybetti. Güvenlik açığı ve kullanıcı bilgilerinin paylaşılması nedeniyle kullanıcıları terk etmeye başladı.

Facebook açıktan kullanıcılardan özür diledi, sonra da Cambridge Analytica için ‘veri toplayan’ söz konusu programları erişime kapattı.

Geçtiğimiz hafta, Cambridge Analytica da iflasını ilan edip, politik tartışmalar arasında kapısına kilit vurduğunu açıkladı.

Bir devir kapandı gibi gözükse de, sosyal medya üzerinden etkin kampanyaların, hassaten kişiye özel kampanyaların, seçmeni etkilemede ulusal ve ana akım medyada yayınlanan reklamlardan daha etkili olduğu ortaya çıktı.

Demokrasiye aykırı ve seçmeni yönlendirme de yeni bir istismar kapısı; ‘sosyal medya’ da açıldı!

***

Türkiye’de sosyal medyadan adayların ABD ve İngiltere’de olduğu gibi sınırlı bütçelerle etkin sonuç almaları ‘yapay zeka’ analizi olmadan mümkün değil.

Ancak sosyal medyada etkili ve doğru kitleye yoğunlaşan reklamlar, itibarı sıfıra inmiş ‘ana akım medya’dan daha fazla etki sağlayabilir.

İktidar, OHAL’in keyfiliği içinde sosyal medyayı da erişime kapatmadan, muhalefetin ciddi ve özel bir özen göstererek sınırlı bütçeleriyle etkin sosyal medya kampanyaları hazırlamalarında büyük fayda var.

Adil olmayan bir seçim yarışında, baskın seçimin kendilerine bıraktığı dar bir zaman diliminde, aslına bakılırsa sosyal medya, hassaten kullanımı daha yaygın olan Facebook dışında, çok bir seçenekleri de yok.

Sadece meydan mitingleri ile partili olmayan seçmenlere, hassaten de seçimin sonucunda etkili olacak gençlere erişimleri imkansız gibi.

Sadece Facebook veya sosyal medya üzerinden Türkiye’de seçim kazanılamaz ama adil yarışın olmadığı OHAL seçim şartlarında herşeye rağmen büyük avantaj sağlanabilir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin