Eski Yargıtay üyesi Uğur: 9 aydır cezaevinde esir muamelesi görüyorum, can güvenliğim kalmadı

Eski Yargıtay üyesi Hüsamettin Uğur, cezaevinde can güvenliğinin kalmadığını söyledi. Uğur daha önce 4,5 yıl kaldığı Keskin Cezaevi’nde de işkence, darp ve kötü muameleye maruz kalmış, bu nedenle Afyonkarahisar Cezaevi’n nakledilmişti. Edinilen bilgilere göre Uğur’a yönelik kötü muamele burada da devam ediyor. İşkence ve kötü muameleye ilişkin hiç bir dilekçesi işleme alınmadı.

Avukat olan kızı Nalan Dilara Uğur, son telefon görüşmesinde babasının söylediklerini sosyal medya hesabından paylaştı. Hüsamettin Uğur’un anlattıklarına göre koğuşuna yapılan son baskında 8-10 kadar gardiyan ani bir baskınla hücreye dalarak, ‘arama’ kılıfıyla bütün eşyalarını ortalığa saçıyor. Bu da yetmiyor Hüsamettin Uğur hakkında ‘memura engel olmak’ suçlamasıyla tutanak tutuluyor. Uğur, “9 aydır bu cezaevinde esir muamelesi görüyorum. Keskin’de 4,5 yılda yaşadıklarımı burada 3 ayda yaşadım. Artık can güvenliğim kalmadı. Bunun arkası gelecek, zaten söylediler! Dilekçelerime cevap verilmiyor. Dilekçe yamaktan ellerim nasır tuttu.” diyor.

Hüsamettin Uğur’un açıklamaları şöyle:

“Hakkımda, ‘aramaya engel olmaktan, memurun görevini yapmasına engel olmaktan’ disiplin soruşturması açılmış. Açsınlar, alışkınız ama sahte belge düzenlenmiş. Bu yaptıkları bile bile haksızlık bile bile zulüm. 10-15 kişi odama girmiş ben tek başımayım ne yaparak engel olabilirim?”

KORKACAK, SİNECEK ZANNEDİYORLAR

“Onlar zannediyorlar ki, dövüp susturduğumuz adli mahkumlar gibi korkacak sinecek. Hayır. bugüne kadar yapmadıklarımı yapacağım. Daha çok şikayet hakkımı kullanacağım, dilekçe vereceğim. Bu konjonktürde yanlarına kalacağını sanarak ellerinden geleni ardlarına koymasınlar.”

9 AYDIR, ESİR MUAMELESİ GÖRÜYORUM

“(Kızına hitaben) Sen tweetlerinde bana karşı işlenen suçları yazdın. Bu tweetlerden dolayı senin hakkında soruşturma başlatan savcı aynı tweetlerdeki şikayetlerini görmüyor mu? Bunun için neden harekete geçmiyor? 9 aydır bu cezaevinde esir muamelesi görüyorum. Neden beni çağırıp dinlemiyor?”

BİR TEK DARP ETMEDKLERİ KALDI

“Kimseden korktuğum çekindiğim yok. 6 ay önce bizzat 1. müdüre yazdım, dönüşü olmayan bir yola giriyorsunuz dedim. Keskin Cezaevi’nde 4.5 yılda yaşananlar Afyon Cezaevi’nde 3 ayda yaşandı. Dilekçeleri sümenaltı etmeler, sahte tutanaklarla ceza vermeler… Bir tek darp edilmem kaldı”

CEZAEVİ YÖNETİMİ HER TÜRLÜ SUÇU İŞLİYOR

“(Kızına hitaben) Adalet Bakanlığı’na da yaz, burada da can güvenliğim yok. Keskin’de olduğu gibi bakanlığa yazıp mektupla ihbar etmeme rağmen Meclis’te önerge verilene kadar inkar ettiler. Bundan cesaret alan cezaevi yönetimi her türlü suçu işliyor. Kaç insandan duydum dövdüler diye.”

SAVCILARDA BU İŞİN İÇİNDE

“Adalet Bakanlığı, ilgili savcılık harekete geçsin diye yazdık ama görüyoruz ki savcılar da demek ki bu işin içinde. Müdürün şikayeti hemen işleme konuyor, bizim şikayetimiz işleme konmuyor. Bu ne anlama geliyor? (Cezaevi yönetimine) eylemlerinize devam edin teşviği mi?”

HAKKIMI ARAMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİM

“Bütün suçlarını gizliyorlar, bunlar hep gözdağı korkutma yıldırma… Öyle zannediyorlar. Ama yani kusura bakmasınlar ben hakkımı aramaktan, dilekçemi vermekten, şikayet etmekten vazgeçmeyeceğim.”

BUNUN ARKASI GELECEK, ZATEN SÖYLEDİLER

“Ben kendimi güvende hissetmiyorum. Bunun arkası gelecek. Zaten söylediler. Keskinde de böyle diyorlardı. ‘Her şey bir tutanağa bakar.’ Müdür, personeline ‘şöyle bir tutanak tutun’ dese hangisi itiraz edebilir? Odamda kamera yok, bana iftira atılırsa ben kendimi nasıl savunacağım?”

KAMERAYLA ARAMA YAPIN DEDİM, KABUL ETMEDİLER

“Kayıt altına alın dedim aramayı, almadılar. Ben o usulsüz aramayı nasıl delillendireceğim? Niye herkesin odasına 1 dakikada 1-2 memurla girip çıkılırken, benim odamda 15-20 dakika kalındı? Niye benim odama 8-10 memur doluştu, daha fazlası da koridorda birikti? Bunun amacı nedir?”

ZULÜMLER İFŞA HERKESİN GÖREVİ

“Nasıl bir ihbar aldılar da bütün eşyalarımı ortalığa saçtılar? Bu şikayetlerimle de ilgilenecek mi savcı bey? Demek ki onları da aşan bir durum var. Demek ki talimatlar daha üst yerlerden veriliyor. Zulümleri, işkenceleri ifşa ediyoruz diye. Bu her insanın görevi.”

DİLEKÇE YAZMAKTAN ELLERİM NASIR TUTTU

“İnfaz hakimiyle neden görüştürülmüyorum? Neden 6 aydır müracaatlarım hakkında karar verilmiyor? Böyle olunca da bunlar da burada suçlarına pervasızca devam ediyorlar. Yazdığım her dilekçeyi iki nüsha yazıyorum, ellerim nasırlaştı parmaklarım nasırlaştı. Böyle bir şey olur mu?”

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI NEREDE?

“Nerede insan hakları kurumları, kuruluşları savunucuları? Eşek sıpasını fakülteye götürüp hayvan hakları dersi veriyorsunuz ama cezaevlerinde insanlık onuru çiğneniyor. Adalet Bakanı (Gül) daha dün ‘işkenceye karşıyız müsamaha yoktur’ dedi. Cezaevlerinin halini biliyor mu?”

CAN GÜVENLİĞİM KALMADI

“Benim şikayetlerimle ilgilenmeyen savcılar kızımı şüpheli olarak çağırıyor. Bütün bunlardan cesaret alan cezaevi yönetimi işkence etmeye devam ediyor. Can güvenliğim kalmadı, dönüşünü almaya başladım. Yapılanlara söylenenlere bakınca daha bunun arkası gelecek.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Türkler yenemedikleri rakiplerini sahte hukuk kılıfıyla önce içeri alırlar. Sahte hukuk kullanmasını, ok atmak kadar iyi bilirler. Kendi hukukları ayaklarına dolandığında, özel kutularından sahte hukuku çıkartırlar. Zaten atalarında büyücü veya sihir geleneği var. Bu şekilde ortalıkta dolaşan sihirbaz adamları vardı. İslam hukuku işlerini görmediğinde eski ataların sihirbaz yönlerine taklide girerler. Kendi mezhebinde uymayan birşeyi başka mezhebe uyarak gidermek gibi bunlar islama uymayan birşey olduğunda din öncesi eski atalarını taklit etmektedirler. Hemen paralel hukuk devreye girmekte ve rakibini bu tuzak ile tongaya düşürmektedir. Aslında tongaya düşen yok ama artık hukuk kuralları işlemediğinden rakibin sesi kesilmiştir. Türkler ise düşmanı yakalamanın keyfini sürmektedirler. Yani ataları gibi bir kurbanlık av yakalamışlardır.
    Rakibiyle açıktan mücadele etmekten korkan türk, onu önce içeri atar. Tamamen savunmasız bırakır. Bu savunmasın haldeki rakibi ile mücadeleye girişir. Kendisini tatmin edecektir. Düşman ile ne kadar mertçe kapıştığını, avını nasıl yere serdiğini falan. Türkler rakibiyle eşit şartlarda kapışmaktan korkmaktadır çünkü aslında türkler modern dünyadan, hukuktan korkmaktadır. Dürtüsel yaşamayı tercih ettiklerinden hukukun onları rahatsız etmesini istememektedir. Dünyaya ayak uyduramadıklarından ve avlanma dürtülerinden vaz geçemediklerinden çareyi hukukun kuytuda kalan kurumlarını bu iş için kullanmaktadırlar. Av partilerini karanlık, loş bölgeler olduğu, gözden uzak olduğu için cezaevlerini seçmektedirler. Cezaevine attıkları kurbanlar elleri bağlı olduğundan ve bağırsa bile sesini medeni dünyaya duyuramayacağından kontrolleri altındadır. Karıları evde beklerken erkekler av partisine katılmakta ve karılarına kendilerini kanıtlamaktadırlar. Avın üzerine nasıl atladığını, onu nasıl devirdiğini belki çocuklarına övünçle anlatıyordur.
    Türkler modern dünya ile başedemeyince stres altında kaldılar. Daha sonra biri onlara kolay yolun kapısını açtı. Dini kurallardan kurtardı, haramı helalı gevşetti. Yani onları regrese etti. Ve bu geri dönüş onları çok rahatlattı. Artık ne hukuk vardı, ne kurallar, ne haram helal. Onları daha çok regrese ederek islam öncesi eski türk ataları ile kavuşturdular. Fakat bunları profesyonel olarak yaparken asla isim koymadılar. Yani insanlar iki bin geriye gittiklerini fark etmediler. Bu türkleri tekrar günümüze bu sefer islam olmadan taşıyacaklar. Bu türklerin acil ihtiyacı olan şey yeni ahmet yeseviler ile karşılaşmaları. Yoksa türk tarihi islamsız yeniden yazılacaktır.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin