NECİP F. BAHADIR | YORUM
Bir makaleye bedel karikatür… İki gazeteci ellerinde defter kalem Erdoğan’a soruyor; ‘Demokratikleşme muhalif yazar çizeri de kapsayacak mı?’ Cevap harika… ‘Siz de kalem bırakın, bakarız…!’. Ülkenin hali pür melali bu kadar mı güzel anlatılabilir. Sefer Selvi Evrensel’de çizmiş.
Kaleminden hikmet damlayan karikatürist Abdülkadir Selvi’nin yeğeni olsa gerek… Abdülkadir olan Selvi ‘yandaşlığın, yalakalığın’ kitabını yazarken yeğeni tarihe ‘çizgiyle’ tarihe not düşüyor. Abdülkadir Selvi bir dönemin sembolü ve ‘utanç kalemi’ olarak hatırlanacak.
Karikatürün anlattığı ülkenin gerçeği aslında… Bir dost meclisinde Erdoğan’a böyle bir soru sorulsa vereceği cevap bundan farksız olur. “Kalemlerini bıraksınlar, düşünelim!” der. İzah edilemeyenin, böyle mizahı yapılır. Maalesef Türkiye neşesini, esprisini ve mizahını yitirdi. Sefer Selvi gibiler ‘istisnadan’ ibaret. Erdoğan’ın radarına takılırsa onun da kalem tutan ellerine ‘kelepçe’ vurulabilir. Muhalif olmanın bedeli var. Paha biçilmez onuru ve manevi tatmini de tabii.
Erdoğan, “PKK ve DEM için düşünülen demokratik düzenlemeler CHP’yi de kapsayacak mı?” diye başka bir sorunun muhatabı olsa… Ne derdi? Cevabı ne olurdu? Tahmin etmek hiç de zor değil. “Ekrem İmamoğlu’ndan kurtulsun, bakarız!”
Özgür Özel, İmamoğlu’nun adaylığını geri çeksin, Erdoğan anında CHP ile yarım bıraktığı ‘normalleşme sürecini’ başlatır. Demokrasi ve sandığa karşı değil o! Kendisiyle yarışacak güçlü bir adaya karşı!
Bir karikatürden, mizahtan girdik konuya ama sanmayın ki gerçekler çok farklı… Erdoğan, partisinin grup toplantısında kürsüye çıktı. PKK’nın fesih kararını yorumladı. Bahçeli’ye teşekkürlerini, Özel’e takdirlerini sundu. İlk somut adım olarak, ‘kayyım politikasının gözden geçirileceğini ve yeniden istisna hale geleceğini’ duyurdu.
Kayyım uygulaması istisna değil mi zaten! Yani öyle olması gerek miyor mu?
“Bu uygulamaya son vereceğiz!” bile diyemedi. Kayyım uygulaması bir AKP ürünü… AKP öncesi yok denecek kadar az. Kavram neredeyse AKP ile birlikte siyasi literatüre girdi. Daha önce varlığı yokluğu belli değildi.
Yargıya açıktan talimat veriyor!
‘İstisna’ derken DEM dışında kalan CHP’li belediyeleri kastetmiş olabilir mi? Kayyım için ‘terör’ şartı var. PKK olmazsa başka örgüt mü yok? PKK ve DEM’le barış yaparken CHP ile savaşın tam gaz süreceği sözlerine yansıdı: “İstanbul’daki karanlık şebeke ahtapota dönüşmüş, cumhuriyet tarihinde eşi benzeri olmayan bir suç işlendi.”
Yargı süreci devam ederken cumhurbaşkanı koltuğunda oturan birinin dosya hakkında ulu orta konuşması doğru mu? Yargıyı etkilemez mi? Bu açıklamaları duyan yargı mensupları nasıl hukuki bir karar verebilir? Bu mümkün mü?
O kadar yol oldu ki, ‘yargıyı etkileme’ gibi bir düşünce gündemden kalktı. Erdoğan mahkemeye yansıyan davalar hakkında konuşmaktan ne zaman geri durdu?
“Eşi benzeri olmayan bir suç işlendi!” cümlesi bir mahkeme kararı olsa neyse… Erdoğan mahkemeden önce kararı verdi! İmamoğlu’nu yargılayan mahkemeler Erdoğan’ın bu ‘hüküm cümlesinin’ etkisinden kendini kurtarabilir mi? Yargı mensuplarının bir gözü hep Ankara’da değil miydi? Hukuk ve demokrasisi normal ülkelerde bu cümle kıyameti kopartır.
Peki Türkiye’de ne oldu? Sinek vızıltısından farksız…
Özgür Özel tepki gösterdi. İmamoğlu hücresinden sesini duyurmaya çalıştı. Hepsi o kadar… Nerede barolar, hukuk fakülteleri? Konuşmak, itiraz etmek zor tabii. Adaletin, hukukun onuru yok mu? Bu kadar sinmenin korkmanın ne alemi var?
Bedel ödemekse, ödenir.
‘Eşi benzeri görülmemiş suç’ ne olabilir? Erdoğan’ın kastettiği sadece yolsuzluk dosyaları mı? Yolsuzluk iddialarıyla ilk kez mi karşılaşıyor bu ülke? 17 – 25 Aralık operasyonlarında Erdoğan’ın 4 bakanı suçüstü yakalanmadı mı? Ne oldu? Yolsuzluk yapanlar değil, yakalayanlar cezalandırıldı. Bir çok emniyet ve yargı mensubu hapishanede ömür tüketiyor. O dört bakanın masum olduğuna AKP bile inanmadı. Herkes biliyordu dosyaların boş olmadığını…
Maksat ‘yolsuzluk’ değil, ‘yol’ temizliği…
Erdoğan, 4 bakanının temiz ve masum olduğuna inansaydı istifalarını ister miydi, işi azle kadar vardırır mıydı? 4 Bakanı ayakkabı kutuları ve para sayma makinalarıyla suçüstü yakalanmış bir hükümetin başı bugün İmamoğlu operasyonu için ‘eşi benzeri görülmemiş suç’ diyebiliyor.
Delirmemek elde değil. Acaba Erdoğan’ın elinde kamuoyunun bilmediği şeyler mi var? Hiç sanmıyorum. AKP medyasına yansıyan iddialar dışında ne olabilir ki… Saçma sapan gizli tanık beyanları… Yoksa Erdoğan da, AKP de kamuoyunun ikna olmadığının farkında… Eğer gerçekten var olsaydı o kadar büyük suçlar çekmecede bekler miydi?
Ekrem İmamoğlu’nu temize çıkarmıyorum, öyle bir niyetim de yok. Varsa yolsuzluğa dair somut delil, hesabını versin. Fakat iktidarın amacının yolsuzluğu ortaya çıkarmak olmadığını söylüyorum! Maksat İmamoğlu’nu itibarsız hale getirmek, cumhurbaşkanlığı yolunda Erdoğan’ın önüne çıkması muhtemel engelleri temizlemek… Bir nevi yol temizliği…
Hem yolsuzluk deyince en son konuşacak kişi Erdoğan ve partisi AKP… ‘Yolsuzluk’ kelimesi hafif kalır. Anadolu Moğollardan sonra en büyük talanı AKP döneminde yaşadı. AKP her şeyi talan etti. Sarece tüyü çıkmamış yetimin malını değil. Değer ve kutsalları da… AKP’nin bir ‘talan iktidarı’ olarak tarihe geçeceğine eminim. Hele bir iktidardan düşsün… Eşi benzeri görülmemiş suç neymiş anlayacak millet…
Erdoğan, İmamoğlu’nun ‘eşi benzeri görülmemiş suçunu’ anlatırken peşinden şu ifadeleri kullandı; “Yapılan iş organize suçu aşıp ülke güvenliği sorunu oldu!”
Neymiş be İmamoğlu… ‘Ülke için güvenlik’ sorununa dönüşmüş. Nasıl? Bu cümlelerin altının somut delillerle doldurulması gerekmez mi? İmamoğlu ne yapmış da ‘ülke için güvenlik sorunu’ haline gelmiş… Yolsuzluk yaparak mı? İhaleleri yandaşlara vererek mi? Rüşvet alarak mı? Ayakkabı kutularında milyon dolarlar mı istiflemiş? Çocuklarına evdeki rüşvet paralarını ‘sıfırlama’ talimatı mı vermiş? AKP bütün bu suçların kitabını yazmadı mı? AKP iktidarının fesat karıştırmadığı bir tane büyük ihaleden söz edilebilir mi?
İmamoğlu’nun suçu ne eşine benzeri görülmeyen yolsuzluk dosyaları ne de ülke güvenliği sorununa dönüşmesi… Erdoğan’a rakip olması… Bütün günahı da suçu da bu… İstanbul’da 3 kez Erdoğan’ı yendi. Sıra ülke iktidarına gelince Erdoğan, “Orada dur!” dedi. Diplomasının iptali de tutuklanıp Silivri’ye gönderilmesi de bu yüzden. Zamanlaması bile bu gerçeğin itirafı gibi… Tek aday olarak girdiği ön seçimden hemen önce düğmeye basıldı. Adaylıktan vazgeçmediği sürece de içeriden çıkması mümkün değil.
Erdoğan, PKK ve Öcalan’la barışırken CHP ve İmamoğlu’yla ‘savaşını’ sürdürecek. Konuşması önümüzdeki günlerde cepheyi daha da genişleteceğinini işaretleriyle dolu. Erdoğan, Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri olmayan politikalarına bakalım daha neler ekleyecek…
Transfer ettiği milletvekilinin partisini bile bilmeyenden her şey beklenir. Düştüğü yerden PKK ve Öcalan’ın desteğiyle kalkabilecek mi? AKPKK’ya dönüşecek siyasetine toplumun cevabı ne olacak? Mayıs seçimlerinde ‘CHPKK’ propagandasıyla seçim kazanmayı başarmıştı.
CHPKK montaj görüntülerle desteklenen bir iddiaydı, AKPKK ise gerçek…
Herkesin gözleri önünde yaşanan bir gerçek…