Eşcinsel yaşamın riskleri 

YORUM | Dr. YÜKSEL ÇAYIROĞLU

(Farklı Boyutlarıyla Eşcinsellik-5)

Geçen haftadaki yazıda çocukların eşcinsellikten nasıl korunacağı üzerinde durmuştuk. Burada akıllara şu sorular gelebilir. Çocuklarımızı niye eşcinsellikten koruyalım ki? Eşcinsellik modern dünyanın benimsediği, meşrulaştırdığı, normal gördüğü, kanunlarla koruma altına aldığı ve hatta reklâmını yaptığı bir olgu değil mi? Çocukların eşcinsel olma özgürlüğü yok mu? Onları eşcinsel bir hayat yaşamaktan ne alıkoyabilir ki? Ebeveynlerin çocuklarını heteroseksüel olarak yetiştirmelerini gerektiren sebepler var mı? Evet, var hem de psikolojik, tıbbî, sosyal, dinî, kültürel birçok sebep var. 

Yapılan istatistikler de gösteriyor ki çocuklarının homoseksüel olmasından endişe etmeyen anne-baba sayısı oldukça az. Hatta LGBT haklarını savunan anne-babalar bile içten içe çocuklarının heteroseksüel olmasını istiyorlar. Demek ki hâlâ toplumun büyük bir kesimine göre homoseksüellikle ilgili yanlış ve ters olan bir şeyler var. 

Her ne kadar eşcinsel bireyler kendi yaşam tarzlarını normalleştirmeye ve hatta idealleştirmeye çalışsalar da, heteroseksüel bir hayat yaşayan çoğu insan eşcinsel fiilleri düşünmekten ve konuşmaktan bile rahatsızlık duyar. Çocuklarının gey veya lezbiyen hayatı yaşamak yerine karşı cins biriyle evlenerek bir yuva kurması ve çoluk çocuk sahibi olması neredeyse her anne-babanın özlemidir. Kısacası meselenin ilmî izahından habersiz olsalar ve bu sebepleri açıklayamasalar bile aileler kızlarının bir başka kızla veya oğullarının bir başka erkekle birlikte yaşamasından endişe ederler.

Aslında onlar bu endişelerinde haksız sayılmazlar. Zira yapılan ilmî araştırmalar, yazılan akademik makaleler de homoseksüel bireylerle heteroseksüeller arasında önemli farklılıkların olduğunu, homoseksüelleri önemli zorlukların ve sağlık risklerinin beklediğini gösteriyor. Maalesef homoseksüel yaşamın ortaya çıkardığı sağlık riskleri, psikolojik sorunlar ve hastalıklar yeterince bilinmiyor. Sağlık risklerinin yanı sıra homoseksüelliğin yayılmasının aileye, dine, topluma, kültüre ve topyekûn insanlığa bakan sonuçları üzerinde de yeterince durulmuyor.

Birileri bunları konuşmanın dolaylı da olsa LGBT bireylere zarar vereceğini düşünüyor ve bundan kaçınıyor. Eşcinseller kendileriyle heteroseksüeller arasındaki farkları ele alan çalışmaları “ayrımcılık” yapmakla suçluyor. Sağlık otoriteleri de zaman zaman politik kaygılarla hareket ederek homoseksüel cinsel pratiklerin sebep olabileceği sağlık riskleri konusunda halkı yeterince aydınlatmıyor. Ne var ki bu tür konuların araştırılmasının, neticelerin objektif ve ilmî olarak ortaya konulmasının ayrımcılıkla bir ilgisi yoktur. 

Üstelik LGBT’leri düşünen, onların haklarını savunanlar, onlar kadar diğer insanları da düşünmek, onların da her tür hakkını savunmak zorundadır. Eşcinsellikle ilgili her mesele insanlığı da ilgilendirdiği için bunları soğukkanlılık, objektiflik, ilmilik ve dürüstlükle ele alabilmeliyiz. Bunu yaparken LGBT’lere yönelik nefret, şiddet ve saldırıların önüne geçme adına da toplumu eğitmeye ve bilinçlendirmeye çalışmalıyız. Eşcinsel davranışları tasvip etmemek, bunun sonuçlarını konuşmak, bu hayat tarzını benimseyen bireylere düşmanlığa ve nefrete yol açmamalı. Bu iki konuyu birbirinden ayrı olarak ele alabilmeliyiz.

Başta da söylediğimiz gibi eşcinsel bireyler üzerinde yapılan araştırmalar pek çok açıdan onların dezavantajlı olduğunu ve risk altında yaşadıklarını gösteriyor. Gerçekler topluma dayatılan algılardan çok farklı. Zira LGBT bireylerde intihar etme, alkol alma, sigara içme, uyuşturucu kullanma oranları heteroseksüellere göre çok daha yüksek. Başta AIDS olmak üzere özellikle cinsel yolla bulaşan hastalıklar onlar arasında çok daha fazla yaygın. Sadece fizikî hastalıklar da değil; stres, depresyon, kaygı bozukluğu, yalnızlık, düşük benlik saygısı, yeme bozukluğu, panik atak gibi psikolojik ve psikiyatrik rahatsızlıklar da homoseksüellerde çok daha fazla görülüyor. Evden kaçma, yasalara karşı çıkma, fuhuş, cinsel istismar, pornografi, cinsel sadomazoşizm, aile içi şiddet gibi vakalarda da aynı durum geçerli.

Özellikle geylerde ilişkiler oldukça kısa süreli, cinsel sadakat çok düşük, eş veya partner değiştirme sıklığı çok fazla. Diğer bireylere nispetle onların ortalama yaşam ömürleri daha kısa, yaşam memnuniyetleri ve sosyal uyumları daha düşük.

İnternette yapılacak küçük bir araştırmayla bu konuda yüzlerce araştırmaya, akademik makaleye ve anket çalışmasına ulaşılabilir. Biz örnek olması açısından bazı araştırma sonuçlarını ve istatistiki bilgileri aktarmak istiyoruz:

Neredeyse bütün sağlık otoriteleri homoseksüel yaşam tarzının tehdit edici önemli sağlık riskleri içerdiği noktasında ittifak ediyor. AIDS/HIV, belsoğukluğu, frengi gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklara en çok yakalananlar LGBT bireyler. Eşcinsel yaşamı tercih edenlerin birçoğu bu tür hastalıkların kurbanı oluyor. Bunların yanı sıra eşcinsel yaşam tarzı ve cinsel uygulamalar kanser, hepatit çeşitleri, kalp krizi, tüberküloz, obezite, cinsel şiddet gibi birçok sağlık riskini ve hastalığı beraberinde getiriyor. (Substance Abuse and Mental Health Services Administration, “Top Health Issues for LGBT Populations”, 2012, https://www.lgbtagingcenter.org/resources/pdfs/TopHealthIssuesforLGBTPopulationsKit.pdf) Şimdiye kadar FDA başta olmak üzere birçok sağlık otoritesi anal ilişkinin sağlık açısından çok riskli olduğunu ve birçok hastalığa davetiye çıkardığını ifade etmiştir.

(Eşcinsel hayat tarzının sebep olduğu sağlık riskleri ve hastalıklar hakkında daha detaylı bilgi sahip olmak için şu kapsamlı çalışmaya bakılabilir: Gay and Lesbian Medical Association,  “Companion Document for Lesbian, Gay, Bisexual, and Transgender Health, https://www.glma.org/_data/n_0001/resources/live/HealthyCompanionDoc3.pdf)

Yaşları 14 ile 21 arasında değişen 542 lezbiyen, gey ve biseksüel genç hakkında yapılan bir araştırma sonucuna göre bu gençlerin üçte biri geçmiş hayatlarında intihar girişiminde bulunmuştur. (Anthony R. D’augelli, “Mental health problems among lesbian, gay, and bisexual youths ages 14 to 21”, Clinical Child Psychology and Psychiatry, 7(3), 433–456) Başka bir akademik makalede intihara teşebbüs oranı %31.6 olarak tespit edilmiş ve yine benzeri sonuçlar ortaya çıkmıştır. (https://link.springer.com/article/10.1007/s10508-012-0013-9)

Bazı makalelerde LGBT bireylerin sigara içme oranları incelenmiş ve onların heteroseksüellere göre sigara içme oranları çok daha yüksek bulunmuştur. Şu iki makaleye bakılabilir: “Smoking among lesbians, gays, and bisexuals: a review of the literature”, “Cigarette smoking among lesbians, gays, and bisexuals: how serious a problem?”.

ABD’de 2.172 gey ve biseksüel bireyle yapılan bir anket çalışmasında, katılımcıların %52’sinin uyuşturucu, %85’nin de alkol kullandığı tespit edilmiştir. (R. Stall ve diğerleri, “Alcohol use, drug use and alcohol-related problems among men who have sex with men”, 2001, Addiction 96(11): 1589-1601) 

2013 yılında National Health Interview Survey tarafından 68 bin yetişkinden toplanan verilerde de gey, lezbiyen ve biseksüel bireylerin yoğun stres ve psikolojik sıkıntılar yaşadıkları ve aşırı alkol tükettikleri ortaya konulmuştur. (http://www.news-medical.net/news/20160628/LGB-adults-experience-higher-rates-of-distress-impaired-physical-health-than-heterosexuals.aspx

Çok daha geniş çaplı bir araştırmada 214.344 heteroseksüel ve 11.971 heteroseksüel olmayan kişi üzerinden elde edilen verilere göre gey, lezbiyen ve biseksüel kişilerin intihar girişimlerinin diğerlerine oranla iki kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Aynı şekilde LGBT bireylerde depresyon ve anksiyete bozukluğu riski diğerlerine oranla en az 1.5 kat daha fazla, alkol ve madde bağımlılığı da yine 1.5 kat daha yüksek çıkmıştır. Neticede LGBT bireylerin heteroseksüel kişilere göre daha yüksek zihinsel bozukluk, intihar düşüncesi, madde kullanımı ve kendine zarar verme riski altında olduğu ifade edilmiştir. (“A systematic review of mental disorder, suicide, and deliberate self harm in lesbian, gay and bisexual people”, https://bmcpsychiatry.biomedcentral.com/articles/10.1186/1471-244X-8-70)

“Depression, hopelessness, suicidality, and related factors in sexual minority and heterosexual adolescents” başlıklı makalede de cinsel azınlıkların heteroseksüellere göre depresyon, umutsuzluk ve intihar eğilimlerinin çok yüksek olduğu ifade edilmiştir. (Şu iki makalede de benzeri sonuçlar dile getirilmiştir: “Suicidality and Depression Disparities between Sexual Minority and Heterosexual Youth: A Meta-Analytic Review”, “Differences Between Matched Heterosexual and Non-Heterosexual College Students on Defense Mechanisms and Psychopathological Symptoms”)

Yapılan araştırmalara göre homoseksüeller hayatları boyunca heteroseksüellere göre 3-4 kat daha fazla partnerle birlikte oluyorlar ki bu da onları hem cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma noktasında daha riskli hâle getiriyor hem de psikolojilerini olumsuz etkiliyor. (Dr. Neil Whitehead, “Common Misconceptions About Homosexuality”, https://www.mygenes.co.nz/myths.pdf) Geyler arasındaki ilişkiler heteroseksüel ilişkilere göre çok daha kısa süreli. Konuyla ilgili çalışmalarda geylerin hayatları boyunca birlikte oldukları partner sayısıyla ilgili oldukça yüksek rakamlar verilmiştir. Rastgele ve farklı kişilerle ilişkide bulunma (promiscuity) oranının çok yüksek olduğu ve çoğunun hayatları boyunca yüzlerce partnerle ilişkiye girdiği ifade edilmiştir. (Michael Pollak, “Male Homosexuality”, Western Sexuality, New York, 1987, s. 44)

Araştırmalar, homoseksüellerin yakalandıkları hastalıklar, maruz kaldıkları psikolojik sorunlar ve tercih ettikleri yaşam stilleri sebebiyle heteroseksüellere nispetle erken ölüm oranlarının daha yüksek ve ortalama yaşam sürelerinin daha kısa olduğunu belirtiyor. (Bu konuda yapılmış farklı araştırmalar ve sonuçları için bkz. The Health Hazards of Homosexuality: What the Medical and Psychological Research Reveals, 2017, MassResistance)

Eşcinsellerin yaşam kaliteleri üzerinde de önemli araştırmalar yapılmıştır. Mesela “Reasons for living in homosexual and heterosexual young adults” başlıklı akademik araştırmada homoseksüel ve heteroseksüel gençleri hayata bağlayan sebepler üzerinde durulmuştur. Bu makalede homoseksüellerin, intihar risklerinin daha yüksek olması, sosyal onaylanmama korkusu, yalnızlık, depresyon, sosyal uyum bozukluğu gibi birçok stres faktöründen ötürü yaşamak, hayata tutunmak için daha az sebebe sahip oldukları ifade edilmiştir. (https://www.researchgate.net/publication/233752651_Reasons_for_living_in_homosexual_and_heterosexual_young_adults

Aynı şekilde “Same-Sex Sexuality and Quality of Life: Findings from the Netherlands Mental Health Survey and Incidence Study” başlıklı araştırmada da özellikle eşcinsel erkeklerin yaşam kalitesinin çok düşük olduğu vurgulanmıştır. (Eşcinsel hayatın yol açabileceği somatik ve psikolojik sağlık riskleriyle ilgili daha fazla ve detaylı bilgi sahibi olmak için şu kapsamlı esere bakılabilir: Kolektif, Eşcinsel Hayat Tarzının Sağlık Tehlikeleri, (Çev. Gül Aktaş), Kaknüs Yayınları, 2021, 720 s.)

Cinsel yönelim kimliğine göre yetişkinlerin sağlık profillerinin incelendiği bir araştırmada, homoseksüeller ile heteroseksüeller pek çok açıdan detaylı bir karşılaştırmaya tâbi tutulmuş ve neticeler istatistikler üzerinden gösterilmiştir. Araştırmada gey ve lezbiyenlerin heteroseksüellere göre sağlıklarının ve psikolojilerinin daha kötü olduğu, sağlık açısından daha çok risk taşıdığı, içki ve madde kullanımlarının daha yüksek olduğu ortaya konulmuştur. Aynı şekilde eşcinsellerin obez olma, cinsel saldırıya uğrama, intihar etme, sigara içme, parter şiddetine maruz kalma oranları da daha yüksek bulunmuştur. (https://web.archive.org/web/20090115013107/http://www.mass.gov/Eeohhs2/docs/dph/health_equity/sexual_orientation_disparities_report.pdf)

Bu konuda daha birçok araştırmaya ulaşılabilir. Fakat sadece burada yer verilen araştırmalar bile zannedilenin aksine hayatları boyunca LGBT bireyleri bekleyen önemli risk ve tehlikelerin olduğunu gösteriyor.

Bu tür araştırmalarda LGBT bireylerdeki hastalıklar, intihar eğilimi, depresyon, madde bağımlılığı gibi problemlerin sebebi olarak genellikle toplumsal baskılar, ayrımcılıklar, önyargılar gösterilir. Bu tespit bir yere kadar doğru olabilir. Çünkü gerçekten bu tür bireyler sıklıkla sözlü tacizlere, fiziksel saldırılara, sosyal izolasyona maruz kalabiliyor. İçinde yaşadıkları toplumda heteroseksüel bireylere göre genellikle daha düşük sosyal desteğe sahip oluyorlar. Elbette bütün bunlar bir kısım ruhsal ve psikolojik sorunlara yol açacaktır.

Bununla birlikte LGBT bireylerin yaşadıkları bütün bu olumsuzlukları sadece sosyal baskılarla ve ayrımcılıkla açıklamak yeterli ve tatmin edici olmaz. Çünkü eşcinsellere daha fazla tolerans gösterilen ülke ve şehirlerde de benzeri sonuçlar ortaya çıkmıştır. Mesela Danimarka ve Hollanda gibi geyliğe olumlu yaklaşan toplumlarla, düşmanca yaklaşan toplumlar kıyaslanmış ama sonuçlar değişmemiştir. Bütün toplumlarda homoseksüellerin yüksek oranlarda hastalıklara maruz kaldığı ve bunalım yaşadığı görülmektedir. (Homoseksüelliği Önleme Rehberi, s. 268) Demek ki eşcinsel yaşam tarzında ve homoseksüel cinsel pratiklerde yanlış olan ve insan fıtratıyla uyuşmayan daha farklı problemler var.

Konuyla ilgili bir araştırmada yapılan şu değerlendirme üzerinde düşünmeye değer: “Genel varsayım, eşcinsellere karşı toplumsal ayrımcılığın bu patolojinin gelişiminden yalnızca veya öncelikli olarak sorumlu olduğudur. Bununla birlikte, bu toplumsal ayrımcılık hipotezini doğrulamaya yönelik belirli girişimler başarısız olmuştur. Bu konudaki diğer alternatif bir olasılık olan, bu koşulların (eşcinsellerin yaşadığı olumsuzlukların) bir şekilde eşcinsel yönelimin psikolojik yapısıyla veya eşcinsel yaşam tarzının sonuçlarıyla ilişkili olabileceği de henüz çürütülmüş değildir. Gerçekten de yapılan bazı çalışmalar, bu yüksek psikolojik rahatsızlık oranının aslında bir kültürün eşcinsel davranışa tolerans veya düşmanlığından bağımsız olduğunu öne sürüyor. Bu konuyu değerlendirmek için siyasi güdümlü önyargılardan taviz vermeyen daha fazla araştırma yapılması gerektiğine inanıyoruz.” (James E. Phelan ve diğerleri, “What Research Shows: NARTH’s Response to the APA Claims on Homosexuality,” Journal of Human Sexuality, 2009, 1/93, http://factsaboutyouth.com/wp-content/uploads/What-research-shows-homosexuality.NARTH_.pdf)

(Bir sonraki yazıda homoseksüelliğin tedavi ve terapi gibi yollarla değiştirilip değiştirilemeyeceği üzerinde duracağız.)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin