Esad’ın Arap Birliği’ne dönüşü zafer mi?

YORUM | CUMALİ ÖNAL

Geçtiğimiz Pazar günü Mısır’ın başkenti Kahire’de yapılan Arap Birliği Olağanüstü Toplantısı’nda üye ülkeler oy birliğiyle Suriye’nin tekrar örgüte dönmesine karar verdi. Arap Birliği Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Ahmet Ebul Geyt, kararla birlikte Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın 19 Mayıs’ta Suudi Arabistan’da yapılacak liderler zirvesine isterse katılabileceğini açıkladı. 

Esad rejiminin iç savaşta halka karşı başlattığı ve 500 binden fazla insanın ölümü, 130 binden fazla insanın kaybolmasıyla sonuçlanan soykırımdan dolayı Suriye 16 Kasım 2011’de örgütten çıkarıldı.

Başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler, Araplar ve Türkiye Suriye muhalefetini muhatap olarak kabul etmeye başladılar.

Fakat daha sonraki süreçte, ABD’nin Suriyeli muhalif grupları desteklemekten vazgeçmesi, buna paralel olarak başta Suudi Arabistan olmak üzere bazı Arap ülkelerinin de muhaliflere desteğini çekmesi, Rusya’nın 2015’ten itibaren rejime şemsiye olması, Türkiye’nin ülkenin kuzeyini işgal etmesi şartların Esad rejimi lehine dönmesine zemin hazırladı. 

Yemen’den Libya’ya, Somali’den Sudan’a bölgede yeni bir güç olarak ortaya çıkan Birleşik Arap Emirlikleri’nin 2018’den itibaren bu ülke ile ilişkilerini düzeltme yoluna gitmesi de Arap ülkeleri arasında Esad rejimine yönelik mukavemetin kırılmasına yol açtı. 

Emirliklerin Suriye konusunda devreye girmesinde Rusya ile geliştirdiği yakın ilişkiler de önemli bir rol oynadı. Bilindiği gibi Emirlikler, Rus Wagner paramiliter grubunun bölgedeki operasyonlarına destek veriyor. 

2021 yılında da Ürdün’ün Suriye ile sınır kapısını yeniden açması, Arapların Suriye’ye yönelik pozisyonunun yumuşamaya başladığının en belirgin işaretlerinden biri oldu. Ancak sürecin hızlanmasında asıl rolü İran-Suudi yakınlaşması oynadı. Mart ayında Çin’in arabuluculuğuyla ilişkileri normalleştirme kararı alan iki ülkenin üzerinde uzlaştığı en önemli konu, vekalet savaşı yürüttükleri Suriye, Lübnan, Yemen gibi ülkelerde bu duruma son verme çağrılarıydı. 

Hemen akabinde Suudi Arabistan ve Suriye, karşılıklı olarak büyükelçiliklerini yeniden açma ve uçuşlara başlama kararı aldıklarını duyurdular. 

ABD’nin bölgeye ilgisini yitirmesi ve Pasifik Okyanusu’nda Çin’i kuşatma politikasına ağırlık vermesi, Çin’in bölgede yeni bir oyuncu olarak ortaya çıkması, Arap ülkelerinin değişken politikaları, başta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere Arap ülkelerinin tüm bölge ülkeleriyle yeniden barışı tesis etme çabaları gibi sebepler de Suriye ile başlatılan yeni süreçte etkili oldu. 

Peki tüm bunlar Esad için bir başarı anlamına mı geliyor?

Kesinlikle hayır. 

Öncelikli olarak Esad rejiminin hem ülke içinde, hem de dışında ortaya koyduğu bir askeri, diplomatik, ekonomik başarı yok. Rusya olmadan ayakta durması söz konusu dahi değil. Ekonomi çökmüş durumda. Ancak uyuşturucu paralarıyla pek çok askeri gider karşılanıyor. Sahada muhaliflere karşı savaşanlar ya da güvenliği sağlayanlar Rus ve İranlı paramiliter gruplar. 

Arap Birliği’ne üye olmak bir başarı mı?

Bunun cevabı da kesinlikle hayır. 1945 yılında kurulan Arap Birliği uzlaşamama üzerine uzlaşan bir örgüt. Başta Filistin olmak üzere Arap ülkelerini ilgilendiren neredeyse hiçbir sorunda çözüm üretebilmiş değil. 

Dolayısıyla Esad’ın bu örgütte boy göstermesinin ülkesine herhangi bir getirisi olmadığı gibi Esad’a da herhangi bir prestij kazandırmış değil. 

Dostlukların ya da düşmanlıkların sürekli olmadığı, bir gün dost, ertesi gün düşman olunabilen bir bölgede Esad, konjonktür gereği bir anda örgütün içinde kendine yer buldu. 

Esad’ın Arap Birliği’ne dönmesi ABD için bir darbe mi? 

Bunun cevabı da hayır. ABD için Ortadoğu’da en kritik ülke İsrail. İsrail için Esad rejiminin ayakta kalması her zaman en iyi tercih. 

Dolayısıyla Türk medyasında bazı kesimlerin Beşar Esad rejimine övgüler dizmesi ve Arapları dize getirdiği yönündeki söylemlerinin gerçeklikle herhangi bir ilgisi yok. 

Ama bu barış için önemli bir adım mı?

Kesinlikle evet.

Türkiye’nin bir an önce Esad rejimiyle barışması ve mülteci sorununa, yerlerinden edilmiş insanlar konusuna bir an önce çözüm bulunulmasına yardımcı olması gerekiyor. 

Esad’ın kalması hiçbir zaman İsrail’in aleyhine değildir. Dolayısıyla ABD’nin de aleyhine değil.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin