Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, G20 zirvesinin ardından düzenlenen basın toplantısında bir gazetecinin “Demirtaş ve Kürt vekiller ne zaman hapisten çıkacak?” sorusuna şu cevabı verdi: “Teröristleri cezaevlerinden bırakma yetkisi bizde değildir. Türkiye bir hukuk devletidir. O söylediğiniz kişi bir teröristtir. Öyle bir terörist ki, benim Kürt kardeşlerimi sokağa döküp, ondan sonra sokağa döktüğü Kürt kardeşlerimi, 53 Kürt kardeşimi yine Kürtlere öldürten bir teröristtir. Bu sadece suçlarından bir tanesidir. Buna benzer daha nice suçları vardır. Bizim arkamızda PKK var, bizim arkamızda PYD var, YPG var gibi meydan okuyan bir kişidir. Şu anda zaten yargıdadır. Yargı onlarla ilgili ne karar verirse başımızın üzerinedir.”
Erdoğan zirveye giderken Türk gazetecilere yaptığı açıklamalarda, yargıya müdahale anlamında cümleler serdetmişti. Yine Enis Berberoğlu’nun tutukluluğuna da atıf yaparak’ yıl sonuna kadar mahkemelerden kararlar çıkacak’ demişti.
Demirtaş: Tarih kimin terörist olduğunu gösterecektir
HDP Merkez Yürütme Kurulu imzalı açıklamada Erdoğan’ın bu ifadesiyle sürmekte olan davalara ve yargıya açıkça müdahale ettiği belirtdi. Açıklamada şöyle denildi: “Aynı zamanda Anayasa Mahkemesi’ni açıkça tehdit etmektedir. Tüm bunların yanı sıra, Erdoğan’ın Demirtaş için terörist demesinden tam bir cümle önce ‘Türkiye bir hukuk devletidir’, bir dakika sonra ise ‘Bizde yargı bağımsızdır’ demesi ibretliktir ve yalandır. Bir cumhurbaşkanının bu şekilde konuşması asla kabul edilebilir değildir. Erdoğan’ın bu ifadesini en sert biçimde kınıyoruz, protesto ediyoruz. Tarih kimin terörist olduğunu gösterecektir. AKP genel başkanının haddini bilmez bu sözlerinin hesabını siyaseten ve uluslararası hukuk alanında soracağımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz.”
“TRuMP” ve “PRoMPTer”… İkisinin de harfleri ne kadar yakın birbirine ve her ikisi de Sayın Erdoğan’ın ne kadar olmazsa olmazı. Bir, Sayın Trump’dan Hocaefendi’yi ya da Sayın Zarrap’ı alamayacağını anlayınca, bir de prompter olmadan özgür gazetecilerin karşısına geçince eli ayağı, dili dudağı birbirine dolaşıyor, ne diyeceğini şaşırıyor Sayın Cumhurbaşkanımız… Bu ne demek ya! Sen kalk, hem de Avrupalı gazatecilerin önünde, hem de TBMM’deki muhalefet partilerinden birinin, hem de Eş Genel Başkanına, hem de “suçu mahkeme tarafından kesinleşmemiş herkes suçsuzdur” karinesine rağmen, hem de doğrudan, hem de siyaset gereği sokaklara çağırdığı Kürt kardeşimizin 53’ünün katili olmakla suçla, yargıla, hükmünü ver, cezasını kes, “TERÖRİST” ilan et, çık işin içinden… Halk arasında böylesi beklenmedik çıkışlarda “yuh deve yani” denilebiliyor ama Sayın Cumhurbaşkanına karşı yanlış anlaşılabilir; saygısızlık yapamayalım. Hani “sokaklara çıkanların ve ölen 53 kardeşimizin Kürt olduğunu nereden anladın? Yoksa Türkiye’de biz bilmeden etnik kökenleri de mi tutuyorsunuz?” diye de sormayacağım. “Sayın Demirtaş, Kürt kardeşlerimizi dağlara teröre değil de, sokaklarda siyasi mücadeleye çağırdıysa, nasıl olur da ölümlerinden doğrudan sorumlu olabilir? “diye soruyorum sadece. Aynı mantıkla biri çıkıp: “Sayın Cumhurbaşkanı, darbe tiyatrosu gecesi Kürt, Türk bütün kardeşlerimizi sokağa çağırıp 249 şehit vermemize neden oldu; dökülen kanın sorumlusu odur” dese, kendileri ne derler? Darbe tiyatrosunun senaristleri arasında olduğu netleşinceye kadar, böylesi bir suçlama, Sayın Cumhurbaşkanı için bile saçma olur. Ah prompter ah; eksikliğin “koskoca bir Dünya liderini” (!) bile ne hale düşürüyor…