Erdoğan Nebati’yle 20 Aralık’a gidişi gösterdi, şimdi hedef sandık

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Türkiye yeniden yol ayırımında. Türkiye dediysem aslında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan desem aynı şey. Kırılma noktasında üç önemli konu var. Bir tarafta Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ortaya çıkardığı risk ve fırsatlar, öte yanda küçük ortak MHP ile gelinen nokta. Bir de Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati ile gösterilen tablo…

Önce Rus saldırganlığının ortaya çıkardığı ilk tabloya bakalım. Rus lider Putin’in, ordusuna Ukrayna’yı işgal emrini vermesinden sonra Avrupa ve ABD, tarihte benzerine rastlanmayan bir ambargo uygulamaya konuldu. Rusya, ekonomik olarak çökertilerek dize getirilmek istendi.

Türkiye, Batı’nın uyguladığı bu ambargolara katılmayacağını, ama Rusya girişiminin de saldırganlık olduğunun altını çizdi ve saldırıya uğrayan Ukrayna’nın hukukunun korunmasından yana olduğunu ortaya koydu.

Takip edilen yöntemde ciddi hatalar olmasına rağmen bu stratejinin doğru olduğunu 6 Mart 2022 tarihli, Türkiye, Ukrayna-Rusya çatışmasında doğru yerde duruyor başlıklı yazımda anlatmaya çalışmıştım. İsmet İnönü’nün İkinci Dünya Savaşı’na Türkiye’yi sokmamasının benzeri şekilde sağlandığını dile getirmiştim.

Batılı ülkeler NATO’nun uyguladığı ambargoya katılmasını istese de Türkiye’nin durduğu noktadan memnun olduğu anlaşılıyor.

Bu bir tahmin veya temenni değil. Erdoğan’ın yüzüne bakmayan Avrupalı liderlerin biri gidiyor, diğeri geliyor. Sadece Mart ayı içindeki trafiğe bakalım.

İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Hertzog,
Almanya Başbakanı Olaf Scholz,
Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis ve şimdi de
Hollanda Başbakanı Mark Rutte.

ABD Başkanı Joe Biden, Erdoğan’la 24 Mart’ta Brüksel’de görüşecek. Bu buluşma açıklandı. Kim bilir belki NATO zirvesi öncesinde rotasını değiştirip Ankara’ya da uğrar. Böyle bir sürpriz olur mu bilmiyorum ama olursa şaşırtmaz.

Nüfusuna bakıp Hollanda Başbakanı Rutte’nin ziyaretini küçümsemeyin. Hollanda, Türkiye’de 27.5 milyar dolarlık yatırımla yabancı yatırımcı ülkeler arasında ilk sırada yer alıyor. Biz bu ülkeyle, 2017 seçimlerinde malzeme olarak kullanmak amacıyla kavga ettik. İktidarın ayakçı takımı sokaklara dökülerek portakal bıçaklayıp ya da portakal sıkıp protesto ettiler.

O tarihten bu yana ilk kez olumlu gelişme bir yaşanıyor. Hollanda basınına bakarsanız, artık o “çılgın süreç” geride kaldı.

Erdoğan, şimdi Batı ile Rusya arasında arabuluculuk rolü üstlenmiş durumda. Bu tabloyu bir kenara not edelim.

NURETTİN NEBATİ İLE DİBİN DİBİ GÖSTERİLMEYE ÇALIŞILDI

İkinci noktaya gelelim. Tayyip Erdoğan, başbakanlığının ilk dönemlerinden itibaren ortaya bir sorun çıktığında hemen devreye girmiyor. Hatta ilk günlerde ortada bile görünmüyor. 5 Aralık 2021 tarihli yazımda, Erdoğan’ın kriz durumlarında nasıl davrandığını örnekleriyle anlatmıştım.

En son geçtiğimiz yıl yaşanan döviz krizinde de aynı yöntemi uygulamıştı. Günlerce sessiz kaldı, orta yerde görünmedi, sonra Nurettin Nebati’yi Hazine ve Maliye’nin başına bir manivela olarak getirip kullandı.

Geldiği günden bu yana geniş halk kitlelerinin cebi soyulurken, Nebati ortada maskaralıktan öte bir şeye yapmadı. Artık manivelanın görevi bitti.

Ekonomide en dibi gösterdiğini düşünen Erdoğan yeni bir aşamaya geçmek için artık hazır. Muhtemelen dolar 9 TL’den 18 TL’ye çıktıktan sonra 12 TL’yi inmesini davul zurnayla kutlama ekibi de aportta bekliyordur.

MHP İLE ORTAKLIKTA SONA GELİNİYOR

AK Parti ile MHP’nin birlikte hazırladıkları Meclis’e sunulan seçim kanunda değişiklik öngören teklif, pek çok garabeti beraberinde getiriyor. Bu teklif hep iki partinin sandıktan en iyi sonucu nasıl alacakları üzerine yapılan bir çalışma boyutuyla ele alındı.

Teklifin bu amaçla hazırlandığına ilişkin kuşku yok. Elbette ki bu yönü ilk planda. Ama işin bir başka boyutu daha var. Getirilen değişiklikler, bir yönüyle de anlaşmalı boşanmak üzere mahkemeye başvuran çiftlerin mal taksimini andırıyor.

AK Parti, barajı yüzde 10’dan MHP’nin alabileceği oy oranı olan yüzde 7’ye çekmeyi kabul ediyor. Buna karşılık MHP tarafından da ittifakların aldığı toplam oylarda partilerin milletvekili dağılımından yararlanmasının önüne geçiyor.

Evet. Bu daha çok Millet İttifakı’nın CHP ve İYİ Parti dışındaki bileşenlerine yönelik gibi. Bu doğru. Ama bu uygulama aynı zamanda iki tarafı keskin bıçak. Cumhur İttifakı’nı özellikle de MHP tarafını etkileyecek.

Cumhur İttifakı’nda yolun sonuna gelindiğini gösteren bir başka durum daha var. Adana’da Furkan Vakfı gönüllülerine karşı polisin uyguladığı şiddet, bir avuç gözü dönmüş muktedir maşalarının dışında vicdan sahibi bütün AK Partililerin yüreklerini sızlattı.

Kendilerince tepkileri fazla çekmeyecek şekilde vicdanlarının rahatsızlığını dile getirmeye çalıştılar. Ömer Çelik’in yaptığı, “Ortaya çıkan görüntüler asla ve kata kabul edilemez. Bunlar meşru sayılamaz” sözleri de Erdoğan’ın görüşü olduğu kadar ortalama AK Parti’nin yaklaşımını da yansıtıyor.

Çelik’in açıklamaları, AK Parti’nin vicdan sesi olduğu kadar, düzelme yoluna giren para musluklarına da yönelik bir mesaj. Batıya “Biz yeniden sizinle yürümek istiyoruz” mesajı verip finans kaynaklarına ulaşma isteği…

Erdoğan bu yolda yürüdüğünü sergilerken, Adana’daki polis şiddeti karşısında MHP cenahından bambaşka bir yaklaşım ortaya kondu.

Buna karşılık iktidarın küçük ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli, polisin arkasında durdu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu tebrik eden Bahçeli, “Emniyet teşkilatımızı kutluyor, polislerin alnından öpüyorum” dedi.

Bahçeli’nin bu çıkışını, iktidarın ortakları “iyi polis-kötü polis”i oynuyor diye yorumlamak bütünüyle yanlış olmazsa da eksik olur.

Bahçeli ve Türkçüler, kendilerini iyice Ulusalcılar ve Avrasyacılar kampında konuşlandırmış durumda. Bundan da taviz vermiyorlar ve vermeyecekler gibi kararlılıklarını sürdürüyorlar.

Tayyip Erdoğan ise pragmatist yaklaşımdan öte Makyavelistliğin zirvesini temsil eden bir siyasetçi. Bugün gelinen noktada menfaatini, Batının finans kaynaklarına ulaşmakta görüyor. Buna ulaştığında, Meclis’teki seçim teklifini bile bir kenara atıp “Buyurun seçime” diyebilir.

Bütün göstergeler Erdoğan’ın bu emelini hayata geçirebileceği yönünde.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Derin devlet kılıçdaroğlunu yeni rejimin başına geçirmek istiyor. Ama kılıçdaroğlu istenilen düzeyde insanlardan oy alamıyor bir türlü. Tembel bir öğrencinin bir türlü iltifat alamaması gibi. İşte burada kılıçdaroğlu-bahçeli derin ilişkisi devreye girmektedir. Bahçeli masum insanların coplanmasını adeta göklere çıkarırcasına överek adeta biz kötüyüz diye haykırmaktadır. Burada biz derken tayyipi de yanına katmaktadır. Yani kötü sıfatını kendi üzerine bilerek almakta bahçeli. Çünkü biliyor ki tek başına kötü adam bahçeli olmayacak. Resimde kendisi küçük ortak olduğuna göre büyük ortak asıl büyük kötü olmuş oluyor. Kılıçdaroğlu bir türlü beklenen oyları alamamaktadır. Hani zengin babanın beceriksiz oğluna koktuğu devretmesi gibi. Yani beceriksiz bir oğul var ama ne olursa olsun onu başa geçirmek isteyen bir baba var. Oğlunu zorla eğitime sokuyor birşeyler kapsın diye. İşte bahçeli o zengin adamın fedaisi. Görevi insanları coplatmak ve oh olsun diyerek insanları kılıçdaroğlına yönlendirmek. Çünkü kılıçdaroğlu tek başına beceremiyor. Bir türlü istenilen sonucu alamıyor. Belki bazen yüksek sesle kuytu yerlerde isyan ediyordur. Irkım ve mezhebim benim günahım mı diye. Ama mesele ırk ve mezhep değil. Mesele muhalefet yapmaması. Bahçeli bile ondan daha iyi muhalefet yapıyor. Kendini ve dolayısıyla büyük ortağını kötü göstermek için elinden geleni yapıyor. Dayakla insanları tayyipten uzaklaştırıp kılıçdaroğluna sürüklemeye çalışıyor. Ne yapsın prens kendi başına bu işi halledemeyecek. İnsanaları güzellikle, açlıkla kılıçdaroğluna yönlendiremediler, dayakla, copla, sopayla zorla kılıçdaroğluna yönlendiriyorlar. Kılıçdaroğlu ile bahçeli arasındaki romantik ilişkiyi bundan sonra daha dikkatli takip edeceğim.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin