Erdoğan, karşısında Kılıçdaroğlu’nu istiyor

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde, AK Parti lideri Tayyip Erdoğan, karşısında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu istiyor. Erdoğan, Cumhur İttifakı’nın Meclis’te kaybedeceği, kendisinin kazanacağı bir formülü yedekte tutuyor.

2023 Haziran seçimleri, 57 yılından bu yana Türkiye’de sürprizlere en açık seçim olarak önümüzde duruyor. Ülke 1960 darbesinin altından kalkmaya çalışırken yapılan 1965 seçimleri, ilk kez “millî bakiye” sisteminin de uygulanmasıyla sürpriz bir tablo ortaya çıkarmıştı.

1964’te partiye sürpriz bir şekilde genel başkan seçilen Süleyman Demirel’in liderliğindeki Adalet Partisi (AP), bu seçimlerde 450 sandalyeli Meclis’te 240 milletvekili kazanmıştı. Seçimlerin başka sürprizleri de vardı. Türkiye’de ilk kez bir sosyalist parti (Türkiye İşçi Partisi) milletvekili çıkararak Meclis’te temsil hakkı elde etmişti.

O tarihten bu yana yapılan seçimlerde, siyaset bilimiyle uğraşanlar için çok sürpriz yaşanmadı. 1983 seçimlerindeki sürpriz sadece askerler açısından oldu. Darbe lideri Kenan Evren, bayrağı devredeceği Turgut Sunalp’in kazanmasını umuyordu, olmadı. Yoksa, siyaset bilimiyle uğraşanlar, 6 Kasım seçimlerini Turgut Özal’ın açık farkla kazanacağını haftalar öncesinden dile getirmeye başlamışlardı.

Dünde fazla takılmayıp bugüne geleyim.

Önümüzdeki seçimlerde Cumhur İttifakı, adaylarının halen aynı koltukta oturan Tayyip Erdoğan olduğunu farklı zamanlarda ortaya koymuş oldu. Önce MHP lideri Devlet Bahçeli, ardından da bizzat Erdoğan, aday olduğunu ifade etti.

Millet İttifakı ise farklı ve kendi açılarından haklı gerekçelerle adaylarını açıklamayı, seçim tarihinin ilanı şartına bağlıyorlar. Cumhurbaşkanının milletvekilleri tarafından seçildiği siyaset geleneğimizde cumhurbaşkanı adayının önceden ilan edilmesi gibi bir durum yoktu. Hep başvuru tarihinde isimler netleşirdi.

Partilerin belirlediği adayların halkın oyuna sunulduğu seçimlerde, siyaset geleneği daha yeni oturmaya başlayacak. Erdoğan ilk kez halk kantarına çıkıldığı, 10 Ağustos 2014 seçimlerinde, CHP ve MHP’nin ortak adayı olan akademik kariyeri başarılarla dolu Ekmeleddin İhsanoğlu’nu kolay lokma olarak görmüştü.

KILIÇDAROĞLU’NU İHSANOĞLU GİBİ GÖRÜYOR

Beştepe Sarayı’nın şimdiki sahibi (Batının kullandığı ‘kiracı’ tabiri daha doğru) Tayyip Erdoğan, yapılacak seçimlerde kendisine rakip olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu görüyor. Eğer Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nın adayı olursa Saray çevresindekiler, cumhurbaşkanlığını çantada keklik olarak görüyorlar.

Daha önceki yazılarımda birkaç kez vurguladığım gibi, Erdoğan işi şansa bırakmaz. Bunun için de her zaman anketler yaptırır. Aynı şirketten iki ayrı anket ister. Biri kendisine, diğeri kamuoyuna açıklanacak olan.

Gizli tuttuğu ankette gerçek tabloyu görür, halka açık olanı ile de kamuoyunu yönlendirmek istediği sonuçları duyurur. Bu ülkede en iyi araştırmaları yapmasıyla bilinen Metropoll’ün belli periyotlarla yaptığı anketin hiç umut verici olmadığı görülüyor.

Bunun için Erdoğan, kendisinin kazanabileceği, partisinin kaybedebileceği bir seçim senaryosunu ciddi bir alternatif olarak önünde tutuyor.

MHP’nin baraj altında kalacağına kesin gözüyle bakılıyor. Yaşanan ekonomik sıkıntıların asıl faturasının ise AK Parti’ye kesileceği ortaya çıkıyor. İşte kaybetmeye tahammülü olmayan Erdoğan, burada kendisinin kazanacağı bir formülü hayata geçirme projesine sıkı sıkıya sarılmış durumda.

Bu köşeyi takip edenler bilir. Yapılan yorumlarda “Ekrem İmamoğlu mu, Mansur Yavaş mı aday olacak?” tartışmasının yapıldığı günlerde Kılıçdaroğlu’nun aday olmak istediğini net bir şekilde ifade etmiştim. 7 Temmuz 2021 tarihli yazıda, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığını en çok hak eden isim olduğunu dile getirmiş ve bunu yakın geçmişteki isimlerin hepsinden iyi yapacağının da altını çizmiştim.

Bu toplumu ve seçmen yapısını 41 yıllık medya hayatımda iyi analiz ettiğimi sanıyorum. Biz kendimizi ırkçı saymayız ama dünyanın en ırkçı toplumlarından birisiyiz. Mezhep ayırımı yapmadığımızı öne sürsek de Sünnicilikte kimse elimize su dökemez.

Bundan dolayı Kılıçdaroğlu’nun aday olmasıyla, bu mezhepçi toplumda sandık riske atılmış olur. Dahası, cumhurbaşkanlığının bir kez daha Erdoğan’a altın tepsi içinde sunulması ihtimali güç kazanmış olur.

Adına “Altılı Masa” dedikleri muhalefet bloğunda, Kılıçdaroğlu’na “Sen aday olmamalısın” diyen birinin çıkması kolay görünmüyor. Bunu diyen bir lidere, öteki beş isim tarafından “O zaman sen aday olmak istiyorsun, ya da dikte ettirmek istediğin bir adayın var” diye karşı çıkılacak.

Bu riski göze almak istemeyen Millet İttifakının öteki beş lideri, Gabriel Garcia Marquez’in “Kırmızı Pazartesi” romanındaki gibi hepsi kaybedileceğini bile bile Kılıçdaroğlu’nun adaylığına giden yolu açabilirler.

Eğer, rakip Cumhur İttifakı’nı yanıltmak amacıyla Kılıçdaroğlu’nun adaylığının öne çıkması bir yanıltma girişimi olarak yapılıyor olabilir mi? Doğrusu zor bir soru.

Bu arada, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan gibilerinin yaptıkları çıkışlar, gelecek seçimlerde kendi koltuklarını garantiye alma çabasından öte çıkışlar olarak görmemek gerekiyor.

Esasında, bir partilinin kendi genel başkanını cumhurbaşkanı olarak görmek istemesinin altında hiçbir şey aramak bile gerekmiyor. Benim yukarıdaki ifadem, bir kötü niyetli yorum olarak bile görülebilir.

ERDOĞAN’IN KURDUĞU KOMİSYON

Bilindiği gibi Erdoğan, daha önce kendisine ve partisine hizmet etmiş isimleri küstürmez. Uygun bir koltuk yoksa bile yeni bir makam ihdas edip onları oturtur. Ama bu kez gerçekten kendisi için yaptığı çalışmaları kritik olarak gördüğü kir komisyon kurdu.

Bu komisyon, Meclis çoğunluğunu kaybetmesi halinde cumhurbaşkanının neler yapabileceği üzerinde çalışıyor.

En başta da dediğim gibi Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu dişine göre buluyor ve Millet İttifakı’nın adayı olarak karşısında görmek istiyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin