Erdoğan kararını verdi

YORUM | LEVENT KENEZ

AİHM’in Osman Kavala hakkında tutuklamanın hak ihlali olduğuna hükmetmesi ve bağlayıcı kararın uygulanmaması sonrası Türkiye hakkında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin ‘ihlal süreci’ başlatmasının ardından yapılan yorumları hatırlayın.

Zaten çökmüş ekonomiye daha fazla zarar vermemek için Kavala’nın serbest kalacağı tahminleri boşa çıkmıştı. Dün verilen cezalarla bırakın AİHM ile işbirliğini, Erdoğan AB’ye çok da ‘tın’ demiş oldu.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Parantez açalım bu ülkede en büyük 3. partinin genel başkanı yıllardır hapiste ve kendisi hakkında da benzer AİHM kararları var. En güçlü rakibini sustur, 200’den medya kuruluşunu kapat, gık diyeni hapse attır; sonra yok milli iradeymiş yok girdiği her seçimi kazanmakmış. Seçim güvenliğinde oyların sayılması en son aşamadır ama sandığa gelene kadar adil seçimler o kadar darbe alıyor ki her seçim akşamı acaba neden yine kazandı diye gereksiz tartışmaları izliyoruz.

Erdoğan, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası herhalde elinin güçlendiğini, Avrupa’nın gerek yeni enerji yolları, gerekse yeni mülteci endişesinden dolayı kendisinin listede epey gerilerde kaldığını düşünüyor. Uzun vadede değil ama seçime kadar işine yarayabilecek bir tahmin.

Zaten AB üyeliği diye bir şey yok, AİHM belasından kurtulmak onun için ala-yı vala bir çözüm olur. Avrupa da zaten Konsey’den atarsak mağdurlar nereye başvuracak düşüncesi ile somut bir adım da atamaz. Erdoğan için Gümrük Birliği yeterlidir. Avrupa’ya gümrüksüz mal satmak ve almak,  Avrupa’nın taşeronu ve atölyesi olmak. Zaten Avrupa ülkeleri için en iyi Türkiye de budur hem pazar hem de işgücü. Göç etmeyecek kadar karnı doyan, mal alacak kadar sermayesi olan bir ülke.

O sebeple Avrupa başkentlerinden gelecek tepkilerin hiçbir önemi yoktur çünkü Avrupa’daki genel politika budur. Üyelik iddiasından vazgeçmiş, mültecileri tutan, gümrüksüz mal alan ve satan nüfusu 80 milyonu geçmiş bir ülke. Ama Avrupa’nın yaptığı en büyük hesap hatası şudur ki Türkiye’nin hukuksuzluktan dolayı ekonomik iflası sonrası yaşayacağı patlama ile çok daha büyük bir Türkiye sorunu ile karşı karşıya kalacaklar. Şu an için kendilerince en ekonomik ve ideolojik yol üzerinde gidiyorlar.

Daha önce çok verdiğim bir örnekle Erdoğan’a anladığı dilden konuşmanın ne olduğunu hatırlayalım. Trump, Pastör Brunson’ın tahliyesi için ayak direten Erdoğan’a ekonomini mahvederim, bedelini ödetirim demiş, Erdoğan’ın “ver papazı al papazı” tüccar pazarlığına kafadan dalmıştı. Nihayetinde de papaz serbest kalmıştı. Yine aynı şekilde aptal olma mektubu göndermiş resmen Erdoğan’a hakaretler yağdırmıştı. Erdoğan tıpış tıpış Beyaz Saray’a gitmekten imtina etmemişti.

Putin’i hatırlatmaya gerek yok. O hem sert hem de kanlı bir bedel ödetmişti Erdoğan’a daha doğrusu ülkeye. Rus uçağı düşürülmesi sonrası ekonomik ambargo ve turist yasağına ilaveten Erdoğan ailesinin IŞİD petrollerinden kazandığı paraların belgelerini ve delillerini ortaya çıkarmıştı. Erdoğan ilk günlerde vurduk yine vururuz artistliğinin bedelini görmüş ve özür dilemişti. Suriye ile ilgili tartışmaların olduğu bir dönemde de Türk tugayına saldırarak masum askerleri şehit etmişti. Erdoğan yine ayağına gitmişti.

Erdoğan’ın, Avrupa’nın kendisine sert yapmayacağını görmesinden sonra  bildiğini okumaya devam ediyor. Ha Merkel’in Deniz Yücel’i serbest bıraktırması önemlidir ama orada Almanya’nın özel bir insiyatifini görürüz, hiçbir zaman AB’nin genel politikası yansımayan. Hani Alman istihbaratçılara 15 Temmuz ile ilgili Erdoğan’ın hoşuna gitmeyecek ayrıntıları söyletmişlerdi bir ara.

Maalesef kabul edelim ki Gezi Davasının toplumda bir karşılığı yoktur. Neye rağmen? Taksim Meydanı’nı dolduran ve o tarihlerde Bayburt hariç bütün ülkede yürüyüşe katılan milyonlar olmasına rağmen. Bu dava hep sahipsiz kalmış birkaç sivil toplum örgütü dışında kimse takip bile etmemiştir. Karar duruşmasına gelen politikacıların önceki duruşmalardan haberi bile yoktur. Osman Kavala’nın yurt içinde bir karşılığı ve destekçisi yoktur. Meclis grup toplantılarında ismi anılır o kadar.

Bakmayın Amnesty’sinin Human Rights Watch’unun ve diğerlerinin aşırı tepkilerine. Zevahiri kurtarma şovları. Türkiye’de neler neler yaşanırken arazi olmuş bu ve benzeri NGO’lar da sınıfta kalmıştır. Türkiye’de kalabilme pahasına bu iktidara hep taviz vermişlerdir.

Tabii şimdi insanın o kadar insan hakları ihlali karşısında Kavala aşağı Kavala yukarı gündem oluşuna tepkisel bir refleks gereği diğer mağduriyetleri saymadan edemiyor. 5 günlük er, Kavala’nın cezasının aynısını aldı. Askeri öğrenciler… KHK’lılar… Bütün 15 Temmuz yargılamaları… Şirketlerine el konulanlar… Hamile kadınlar…Hapisteki masumlar…

Türkiye’de o kadar çok mahallede o kadar çok ihlal yaşanıyor ki herkes ister istemez önce kendi kapı önü ile meşgul diyerek iyi niyetli ama zorlama bir yorum yapayım.

Hiçbir kitle bir diğerine demokrasi ve insan hakları dersi verecek durumda da değil. Kimse de artistlik yapmasın. Her durumda herkesin mağduriyeti ile dertlenen kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Ama bu süreçte en bilinçli ve herkes ile empati geliştiren ya da buna çalışan 15 temmuz sonrasını mağdurlarıdır.

İşte Erdoğan’ın en iyi bildiği şey budur. Birisine destek verirseniz PKK’lı olursunuz, bir diğerine destek verirseniz sizi FETÖ’cü ilan eder. Ya da ajan olabilirsiniz. İktidar muhaliflerinin içine düştüğü amansız bu kuyudan çıkmaları pek kolay değil. Ahmet Şık gibi tiplerin neredesiniz şovlarına pek takılmayın. Bu ülkeye Gergerlioğlu gibiler lazım. Bakın ben de bunu yazarak biraz önce şikayet ettiğim şeye takıldım. Buyuz yani.

Bu davanın toplumda bir karşılığı yok demişken peki bir dönüşüme değişime etkisi olur mu? Pek zannetmiyorum. İnşallah yanılırım. Gezi esnasındaki o kalabalıklar her ne kadar sosyal medyada slogan bazında mangalda kül bırakmasa da ortada yok. Zaten hepsi önceden de muhalif olduğu için anketlere yansıyan bir durum da söz konusu değil.

Her gün artan geçim sıkıntısından daha güçlü bir muhalefet yok. Ancak bu tek başına seçim kazandırmaya yetmiyor. İşte 6’lı masanın HDP’nin de destek vereceği ve kazanma ihtimali olan bir aday üzerinde anlaşması bu yüzden elzem.

Erdoğan kaos dedi, yarın yeni tutuklamalar ve şehit cenazeleri diyecek. Muhalefet buna ne kadar hazır göreceğiz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Kavala kararı tayyipin kararı değil. Türkiye avrupa eleştirisinden tamamen kopmak istiyor. Bırakın beni diyor. Ben size göre değilim, yaramam diyor. Sizinle uyumlu değilim diyor. İpleri kopartmak istiyor. Kendini kovdurtmak istiyor. İç kamuoyuna diyecek ki bizde bağımsız hukuk var ama saygı duymadılar diyecek. İki yüzlü batı diyecekler. Bizi hukuk yoluyla kontrol etmek istiyorlar diyecekler. Ama aynı insanlar gidip kendini rusa bağlayacak, irana bağlayacak. O zaman sorun yok çünkü senin hukuk anlayışına karışmıyorlar. Kavala kararıyla türkiyenin demek istediği şey ben batı hukuku ile alakam yok, sizden değilim, sizi istemiyorum. Bu kararın türkçesi bu. Bu karar ile sizden köprüleri attım. Bu syratejiyi türkler tek başına yapmıyor. Türklere bu yaptırılıyor. Türk insanı ise sadece olup biteni izliyor. Bunlar ayrılmanın sancılarıdır. Bunun elbet bedeli olacak. Rusyaya nasıl bedel ödemeyi göze aldıysa ekmek kuyruğunda bekleyenlerden bu politikaların bedelini ödemeyi göze alıyordur. Gerekirse saatlerce kuyrukta bekleriz ama kavalayı bırakmayız diyordur kuyrukta bekleyen dedeler. Yani osman kavala sadece kurban ama türk dedeler için ölüm kalım meselesi. Gezide bir sürü genç vardı neredeler? Mücadeleniz bu kadarmıydı? Neredesiniz? Oh olsun safındamısınız?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin