Erdoğan kabinesi ABD’de ‘toplanıyor’

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Bir önceki yazıda (Türkiye’ye kim inanır ?) tam da bundan bahsediyordum.

Başta Erdoğan ve Mevlüt Çavuşoğlu olmak üzere AKP yöneticileri o kadar çok yalan söylüyorki uluslararası arenada Türkiye’nin çok ciddi bir ‘inanırlılık sorunu’ var.

Son örnek Pazartesi günü yaşandı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yaptığı açıklamada ‘FBI’in Gülen Cemaati’ne yönelik soruşturmalar başlattığını, 15 eyaleti kapsadığını hatta New Jersey’de tutuklananlar olduğunu’ söylemişti.

‘Haber’ tabi ki Havuz medyasında ve ‘yavru Havuz’da manşetlere çıktı. Aktroller sosyal medyada coşkuyla paylaştılar.

Her zaman olduğu gibi, yani çok geçmeden Çavuşoğlu’nun bu açıklamasının da doğru olmadığı ortaya çıktı.

ABD makamları böyle bir göz altı işleminin olmadığını açıkladı.

NEREDEYSE HER GÜNE BİR YALAN

İlerleyen saatlerde de Beyaz Saray’dan Çavuşoğlu’na bir yalanlama daha geldi.

Çavuşoğlu haftasonu yaptığı açıklamada Başkan Trump ile Erdoğan arasında Arjantin’de yapılan görüşmede Trump’ın Erdoğan’a “Gülen’i yollamak için çalışıyoruz” dediğini iddia etmişti.

Beyaz Saray, Çavuşoğlu’nun söylediği türden bir diyalog olmadığını açıkladı. Bir bakıma ‘her güne bir yalan, bir yalanlama’ düşüyor artık.

Bu arada Çavuşoğlu Doha’da katıldığı bir toplantı da Rahip Brunson için ‘CIA ajanı’ deyip, bırakılması için herhangi bir pazarlığın yapılmadığını iddia etti.

Normal de bu açıklamada bir skandal ama diğer yalanlardan ona sıra gelmedi.

Ağustos 2016’da Flynn, parayı Hollanda merkezli danışmanlık şirketi Inovo üzerinden tahsil etmiş. Inovo şirketinin kurucusu, AKP yanlısı Türkiye Yabancı Ekonomik İlişkiler Kurulu üyesi bir iş adamı olan Ekim Alptekin. Aynı zamanda Türkiye-ABD İş Konseyi’nin direktörü olan Ekim Alptekin, Erdoğan’ın ABD gezilerinin organizasyonlarıyla ilgileniyor.

Brunson için yapılan pazarlıklar canlı yayında oldu. ‘Ver papazı al papazı’ diyen Erdoğan’ın kendisiydi. Türkiye ile ABD arasında mekik dokundu. Herkesin gözü önünde olan bu sürece rağmen ‘pazarlık olmadı’ demek hayli ilginç bir ruh hali.

Ayrıca madem Brunson papaz değil CIA ajanıydı zoru görünce neden serbest bıraktınız. Savcıyı değiştirip mahkemeye baskı yapan kimdi ? ABD’ye ‘çok üstümüze gelmeyin, önümüzdeki duruşmada serbest kalacak’ sözünü veren de Patagonya lideri miydi ? ABD’liler hangi garanti ile duruşmadan bir gün önce İzmir’e özel uçak getirdiler ?

Dediğim gibi, Çavuşloğu’nun yalanlarını yazmaya kalksak ciltler dolusu ansiklopedi olur.

O yüzden ‘önümüzdeki yalanlara bakacağız’ deyip ‘esas  konuya’ geçeyim.

Çavuşoğlu’nun ‘FBI Cemaate yönelik operasyon başlattı, New Jersey’de tutuklananlar oldu’ açıklamasının dolaşıma girdiği saatlerde ABD’de Çavuşoğlu’nu bizzat ilgilendiren bir iddianame açıkladı.

Doğu Virginia Bölge Mahkemesince açıklanan iddianame de AKP’nin ABD’deki iş ortaklarından Ekim Alptekin ile Bijan Kian ABD yasalarına aykırı çalışmalar yapmakla, FBI’ya yalan söylediklemekle suçlanıyorlar.

Diplomatik-hukuki bu terimlerin açılımı aslında daha ağır suçlamalara işaret ediyor. Çünkü görünürdeki ‘ABD kamuoyunu yasalara aykırı bir şekilde lobi yaparak etkilemek’ suçunun meali ‘komplo kurmak’.

Daha açık bir ifadeyle “Fethullah Gülen’e komplo kurma, Gülen’i kaçırmak için planlar yapmak”.

İddianame 21 sayfa ama hayli detaylı ve dolu. Tıpkı Zarrab dosyasında olduğu gibi Erdoğan’ın ismi geçmiyor ama oklar yine ona dönük.

Savcı Mueller’in ‘Senior Turkish Leader 1” ve “Senior Turkish Leader 2” diye kodladığı isimlerin Erdoğan ve Binali Yıldırım’ı işaret ettiğini bilmek için CIA’de çalışmaya gerek yok.

Ayrıca isimleri verilmese de ‘Türk Bakan 1’ ve ‘Türk Bakan 2’nin Mevlüt Çavuşoğlu ve Berat  Albayrak olduğu açık.

Yani Çavuşoğlu’nun ‘FBI, Cemaate yönelik tutuklamalara başladı’ dediği saatlerde kendisi resmen iddianameye konu oldu.

İLGİNÇ ZAMANLAMA; 15 TEMMUZ’DAN 4 GÜN SONRA TUTUKLAMA TALEBİ

İddianame Flynn’in savcıya ‘çok yardımcı olduğunu’ teyit ediyor.

Muhtemelen yakın gelecekte Flynn’in anlatımları çerçevesinde ‘Erdoğan ve adamları’ ile ilgili başka iddianameler göreceğiz.

Bu iddianamede, Wall Street Journal’in kasım 2017’de yazdığı Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı Flynn’in Türk bakanlar ile Gülen’i kaçırmak için plan yaptığı haberinin detayları da var.

Toplantıya katıldığı iddia edilen Mevlüt Çavuşoğlu ve Berat Albayrak’tan “Turkish Minister 1 ve ‘Turkish Minister 2’ olarak bahsediliyor. İddianame de şu ifadeler yer alıyor ; “ Türk kabinesi düzeyindeki yetkililer bu proje için gerekli bütçeyi onayladı. Alptekin de Türk yetkililere çalışmalarla ilgili verip onların talimatlarını Rafiekian, Flynn ve Flynn Intel Group’taki diğerlerine aktardı.”

İddianame de ayrıca Flynn ve Alptekin arasındaki para trafiklerine dair detaylara da yer veriliyor; “Alptekin’in Hollanda’daki şirketi Flynn Intel Group’un müşterisi gibi gösterilerek 600 bin dolarlık ücret Hollanda’daki şirket üzerinden üç aşamada gönderildi. Alptekin ödemeleri Türkiye’deki bir hesaptan yaptı. Ödemeleri alan Flynn Intel Group, ardından Hollanda’daki şirkete iki aşamada yüzde 20’şer komisyon gönderdi.”

Hatırlanacağı gibi FBI’a 4 kez yalan beyanda bulunduğu tespit edilen Ekim Alptekin daha önce ‘parayı kendi cebimden verdim’ açıklaması yapmış ancak özel savcı Mueller ikna olmamıştı.

İddianame de gözlerden kaçan ancak çok önemli olan bir detay var.

Türkiye, Fethullah Gülen’in tutuklanması için 19 Temmuz 2016’da ABD’ye başvurmuş. Bundan 4 gün sonra, 23 Haziran’da ise Türkiye’ye iade edilmesi için başvuru yapmış. Savcı, Türkiye’nin yolladığı belgelerin ‘hukuki standartları karşılamadığı’ gerekçesi ile ABD tarafından işleme konulmadığını belirtiyor.

Burada biraz durmak lazım.

17 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası Cemaat ‘terör örgütü’ ilan edilmiş, AKP 7/24 Gülen’e saldırıyor ve ekranlarda “Gülen’i bize verin” kampanyaları yapıyordu.

Ancak resmi başvuru için 3 yıl bekleniyor ve tam da 15 Temmuz darbe girişiminin hemen akabinden iki başvuru birden yapılıyor !

Bu durumun tesadüf olması mümkün değil.

En basit tabirle darbe ortamında işi oldu bittiye getirmek istemişler. Bana kalırsa 15 Temmuz’un planlamasını yaparken bu başvuru için de hazırlık yapmışlardır. 15 Temmuz gecesi için 4 farklı havalimanında 4 farklı uçak hazırlatan Erdoğan’ın kendince hayati bir meseleyi ihmal edeceğini düşünmek Erdoğan’ı tanımamak olur.

KAÇIRMA PLANI GÜLEN’İN MASUMİYETİNİ TEYİTTİR

Öte yandan, AKP’lilerin Gülen’i mafya yöntemleri ile kaçırmaya çalışması, bunun için planlar yapması amaçlarının tam tersi bir sonuç doğuruyor.

Çünkü Türkiye ile ABD arasında suçluların iade anlaşması var ve somut verilere dayalı dosyalarda iade mümkün.

Türkiye ne zaman Gülen’i iade edin çağrısı yapsa ABD tarafı ‘somut delilleri verin süreci başlatalım’ diyor.

Ancak bugüne kadar böyle bir delil sunulamadı.

AKP hükümetinin elindeki tüm imkanlara rağmen böyle bir delil sunamaması  Erdoğan’ın damadı ve Dışişleri Bakanının Gülen’i kaçırmak için planlamalar yapması Gülen’e yöneltilen suçlamaların da boş olduğunu teyit ediyor.

Zira, Gülen dedikleri gibi ‘terörist’ ise ve elinizde somut delilleriniz varsa bunu resmi makamlardan iletir ve iadeyi sağlarsınız. Onun yerine mafya yöntemlerine başvuruyorsanız ‘terörist’ ve ‘darbe’ iddialarınızın altının boş olduğunu kendi elinizle göstermiş olursunuz.

İddianameye geri dönersek,

21 sayfalık metinde Ekim Alptekin ve Bijan Kijan arasındaki yazışmalardan çok sayıda örnek var.

Alptekin ile Türk hükümeti arasında yapılan görüşmeler, bu görüşmelere dair bilgiler var.

Bu durum iddianame de ismi verilmeyen ama Erdoğan, Yıldırım, Çavuşoğlu ve Albayrak olduğu belli olan ‘Türk siyasetçiler’ için baş ağrıtabilir. Çünkü bahse konu olay sadece Gülen’e yönelik yıpratma, karalama kampanyası değil.

‘SONUN BAŞLANGICI MI ?’

Doğal olarak bu planların hukuki bir takım sonuçları olacaktır. Bu noktada geçtimizi ağustos ayında Washington’da yapılan bir toplantıyı hatırlatmadan geçmeyeyim.

Washington merkezli Demokrasileri Koruma Vakfı (FDD)’nda yapılan bir programda Zarrab soruşturmasını yapan FBI ekibi ödüllendirildi.

FBI ajanı Jennifer McReynolds soruşturmaya dair çok çarpıcı detaylar paylaştıktan sonra “Türkiye’deki soruşturması başbakanlığa kadar gitti ve gömüldü. Birçok suç ortakları suçlandı ama henüz adaletin önüne çıkarılmadılar. Sonun başlangıcındayız ’’ demişti.

O konuşma ‘bundan sonrası’na dair ipuçları içeriyordu.

Aynı zamanda Trump yönetimine de bir ‘bu işe müdahale etmeyin’ mesajıydı. Çünkü Erdoğan’ın tüm mesaisini ve bütçesini Zarrab’ı kurtarmaya ve ABD’de de süren davaları kapatmaya ayırdığı herkesin malumu.

Mueler’in Ekim Alptekin iddianamesi gösteriyor ki ABD makamlarının ellerinde malzeme çok.

Daha önce birkaç kez yazdım, söyledim. ABD’nin enteresan bir işleyişi var. Güvenlik bürokrasisi, yargısı ‘bir şey yapmıyormuş’ gibi gözüktüğü anda bile bilgi belge topluyor.

Uygun zamanı bulduklarında ise muhataplarının iflahını kesiyorlar. O yüzden Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı bile olsanız savcıyla anlaşma yoluna gidiyorsunuz.

Bu hatırlatmayı şundan yaptım; Berat Albayrak’ın e-maillerinden de görüldüğü üzere Erdoğan’ın ABD’de ki adamları hayli pervasızca işler çeviriyorlar. Flynn ile yapılan Gülen’i kaçırma planı bunlardan sadece biriydi.

ABD güvenlik birimlerinin elinde hatırı sayılır dosya biriktiğini tahmin etmek zor değil.

Bir hükümet düşünün; Başkanı, başbakanı ve bakanları ABD’de iddianamelere konu oluyor.

Zarrab iddianamesinde doğrudan Erdoğan olmasa bile ona işaret ediliyordu. Berat Albayrak dolaylı olarak mahkeme de sık sık gündeme gelmişti.

Egemen Bağış, Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve üst düzey bürokratlar hakkında yakalama kararı var.

Dün açıklanan iddianameyle bu listeye Mevlüt Çavuşoğlu ve Berat Albayrak da eklendi.

Böyle giderse Erdoğan ve kabinesi ABD’de ‘toplanacak’ gibi.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Sayın Arslan, bilgiler ne kadar doğru, fikirler ne kadar isabetli olursa olsun; bulunma hali “-de” ve bağlaç olan “de” ile yine aynı durumdaki “ki”lerin yanlış imlâsı beni hayrete düşürüyor. Dikkat lütfen.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin