Enes Kara’nın ölümünde söylenemeyenler

HABER YORUM | MUHSİN AHMET KARABAY

Enes Kara, Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisiydi. 19 yaşında bir video bırakarak hayata veda etti. Birkaç günden bu yana yazılısından görseline hemen hepsinde, Enes Kara’nın hayattan kopup gitmesi gündemin öne çıkan konularından. Enes’in ölümü hemen her kesimi etkilemiş. Ne var ki herkes kendi durduğu yerden bakıp yorum yapıyor.

Enes Kara’nın ölüm haberi dün sabah sosyal medyayı tararken karşıma çıktı. Yapılan yorumları okumaya başladıktan sonra biraz daha fazla bilgi almak için yayınlanan videoları izledim. Sosyal medyada dolaşan video Enes’in anlattıklarının tamamı değil.

Paylaşılan video genelde 2 dakika 38 saniye olanı.

Oysa kendi tabiriyle “intihar notu” ya da videosu diye paylaştığı video daha uzun. 10 dakika 13 saniye.

Enes Kara’nın hayattan kopup gidişinin nedenlerini birazdan aşağıda sıralayacağım. Ama hemen belirteyim ki, bu ölümün konuşulmasının faydalı olduğunu belirtmek istiyorum. Bu olaydan da kavga çıkarmak isteyenlerin yaklaşımlarını bir kenara bırakırsak konuşulmasının doğruların bulunmasında yardımcı olacağını düşünüyorum.

Bizim toplumumuzda intihar olayları hep unutturulmak ve üstü örtülmek istenir. Temelinde ise İslam’ın intihar konusu ile ilgili bilinen hükmü gösterilir.

Enes Kara’nın ölümünün bu kadar çok gündemde olmasının nedeniyse, bu olayın birbirinden farklı boyutları içinde barındırmasından kaynaklanıyor. Kısaca göz atacak olursak;

– Aile ilişkilerinde yaşanan sorunlar,
– Ölenin tıp fakültesi öğrencisi olması,
– Tıp fakültelerinde eğitimin zorluğu,
– Sonrasında doktorlara hasta ve hasta yakınları tarafından uygulanan şiddet,
– Gençlerin ülkenin geleceğine duydukları güvensizlik,
– Öğrencilerin yurt problemi,
– İktidarın barınma konusunda öğrencileri cemaatlerin kucağına atması…
gibi bir dizi neden var.

Enes Kara’nın ölümü pek çok farklı tarafı bünyesinde taşıdığı için sanatçısından siyasetçisine, yöneticisinden sıradan insanına kadar herkesin gündeminde.

Hemen herkes kendi durduğu yerden olayı ele alıp, Enes’in ölümünün tek yönü oymuş gibi yorum yapmaya çalışıyor. Art niyetsiz olarak sadece kendi bakış açılarından olayı değerlendirenlerin sağlıklı yorum yapabilme ihtimalleri hayli yüksek diye düşünüyorum. Olayı doğru analiz edebilmek için bütün bu bakış açılarına ihtiyaç var.

EN YANLIŞ YAKLAŞIMI EN BAŞTA YAZAYIM

İşin acı yanıysa konuya herkesin kendi ideolojik penceresinden bakıp bazı adreslere birtakım suçlamalar yöneltmesi ve suçlular ortaya çıkarması. Yapılan yorumlara göz attığımda bunlar arasında en sığ bakış açısının “cemaat yurtları kapatılsın” ya da “cemaat ve tarikatlar yasaklansın” yaklaşımı olduğunu en baştan söylemeliyim.

Bir kez şu unutulmamalı. Eğitim konusu “yasak” ve “kapatma” yaklaşımı ile çözülemez. Bu yöntem çözüm olsaydı, 1925 sonrası yapılan devrimlerle istenilen sonuca ulaşılırdı.

Eğitim nesiller boyu devam edecek bir süreç. Eğitim, ancak nesiller boyu istikrarlı bir şekilde doğru adımların atılmasıyla çözüme ulaştırılabilir.

Bundan dolayı “yasak” ve “kapatmayı” çözüm yolu olarak gösteren yaklaşımlar bir kenara bırakılmalı.

Bu söylediğimden, “eğitim ve öğrencilerin barınma konusu cemaatlere bırakılmalı” gibi bir anlam da elbette çıkarılmamalı.

Toplumun genel eğitim düzeyi belli bir seviyeye çıkarılmadan esas itibariyle bu konunun çözüme kavuşturulması mümkün değil.

İşe yasak ve kapatmayla başlamak, sorunun sadece halı altına süpürmek olur. Bu durum da çözümü ötelemekten başka sonuç vermez.

Enes Kara’nın ölümü üzerine sanatçı Tarkan’ın yaptığı paylaşım yukarıdaki yaklaşımdan daha sağlıklı. Tarkan’ın ailelere seslenişi ise dikkate değer:

“Ne yazık ki Enes Kara’nın durumunda olup korku içinde, baskı altında yaşayan, yaşam sevincini ve umudunu kaybetmiş, çaresiz binlerce genç var ülkemizde.”

“Ey analar babalar! İş işten geçmeden çocuklarınızın duygu ve düşüncelerine hassasiyetle, sevgiyle kulak verin, koşulsuzca yanlarında olun. Özgür iradelerine, istek ve seçimlerine saygı duyun. Önceliğimiz onların mutluluğu olmalıdır. Yaşadıkları hayat onların hayatıdır. Çocuklarınız ne sizin malınızdır ne de size aittir.”

ENES’İN BABASININ SÖZLERİ PEK ÇOK KİŞİYE YABANCI GELMEMİŞ OLMALI

Ölüm haberinin duyulmasından sonra Enes’in babası Mehmet Kara’nın Tele1’den Fırat Yeşilçınar’a söyledikleri, dindar insanlara hiç yabancı gelmeyen türdendi.

25 yıldan bu yana Nur cemaatinin içinde olduğunu belirten baba Mehmet Kara, evladını teslim ettiği yerin güzelliklerini sıralıyor. Sonra da içinde bulunduğu cemaati koruma çabasıyla “sorun oğlumdaydı” der gibi devam ediyor:

“Sürekli telefonla oynuyordu. İçine kapanık birisiydi. Fazla konuşmazdı. Çevresiyle falan da konuşmazdı…. Kaldığı yerde hiçbir sorun yoktu. Sürekli arkadaşlarıyla iletişim halindeydik. Birkaç ay kalır sonra alışır dedim.”

Baba Mehmet Kara, bu sözleri cenazeyi Elazığ’dan alıp memleketleri Hatay’a dönerken söylüyor. Kimseden şikayetçi olmadıklarını açıklayan baba, “Olaydan sonra durumunu daha iyi anladık” demeyi de ihmal etmiyor.

Mehmet Kara’nın “durumunu daha iyi anladık” demesi Enes’i geri getirmeyecek. Ancak belki geride kalan Enes’in küçük kardeşi Zeynep ve öteki kız kardeşi için umut olabilir. Belki annesinin üzerindeki baskının azalmasının önünü açar.

Mehmet Kara, yukarıda anlattığım “kapatılsın” diyen zihniyetin tam karşısında bir yerde duruyor. Bu bakış açıları ifrat ve tefrit gibi. Enes, videosunda kaldığı cemaat evinin katı kurallarından bıkıp usandığını geniş geniş anlatırken, baba da cemaate toz kondurmayarak, “İntihar nedeni yanlış gösterildi” diyor. Esas sebebi okuduğu bölümünü sevmemesine bağlıyor.

SEKÜLER KESİMDE AİLE İLİŞKİLERİ DİNDARLARDAN DAHA İYİ TEZİ

Son zamanlarda dindar ailelerdeki ilişkiler pek çok vesileyle gündeme geliyor. Özellikle eskilerde “kuşak çatışması” denilen şimdilerdeyse gerilim sözü kullanılmadan dile getirilen “Z Kuşağı” ile aileleri arasındaki ilişkiler konuşuluyor.

Seküler ailelerde bu sorunun daha az yaşandığına ilişkin pek çok makale ve araştırmaya rastlıyorum. Enes’in uzun videosunun sonuna doğru anlattıklarını yüreği elverenler izlesin lütfen.

(Enes’in geride bıraktığı dokümanlara ulaşmak için şuraya tıklayabilirsiniz.)

Enes, dayısının 10 yıldan bu yana sevdiği bir kızla evlenmek istediğini ailesine açtıktan sonra yaşananları anlatıyor. Sırf kızın başı açık diye dayısının sevdiği kızla evlenmelerine izin verilmiyor.

Enes, mirasının nasıl harcanması gerektiğine ilişkin anlattıklarıyla aile ilişkilerinin acı tablosunu sergiler gibi.

Babasının gazetecilere anlattığına bakılırsa ailenin maddi sorunu yok. Enes de okuldan eve, evden okula gidip gelmenin dışında bir şey yapmadığı için babasının gönderdiği paranın önemli bir kısmını harcamamış hesabında birikmiş.

Enes, annesine “çalışmaya başladığımda kazanacağım ilk parayla” diye almaya söz verdiği fırını, kendisinin geriye bıraktığı paradan alınmasını vasiyet ediyor.

Kalan parasının da liseye giden kız kardeşi Zeynep’e verilmesini söylüyor. Enes’in Zeynep’le ilgili anlattıkları da yürek burkuyor. Zeynep İmam-Hatip Lisesine gitmek istemiyor. Ama ailesi başka okula gitmesine izin vermiyor. Dahası Enes, ailesinin kardeşi Zeynep’in istediği üniversiteye gitmesine de izin vermeyeceğine inanıyor.

Ailenin yaklaşımına göre evlatları, üzerinde tasarrufta bulunacakları bir eşya hükmünde. Onların nasıl olacağına, nasıl düşüneceğine, nasıl yaşayacağına kendileri karar veriyor.

ENES, MÜSLÜMAN OLMADIĞIN İLK KEZ AÇIKLIYOR

Enes’le ilgili en doğru bilgileri “iki buçuk yıldan bu yana arkadaşı” olduğunu söyleyen Aysima paylaştı. İlk bilgiler hep ondan geldi. Kaydettiği videoyu, kişisel notları hep Aysima bizlere ulaştırdı. Canına kıymadan hemen önce kaydettiği videoyu 2-3 arkadaşıyla birlikte Aysima’ya da göndermiş. Enes videoyu 5 Aralık’ta çekmiş, fakat arkadaşına “Paylaşabilirsin” diye 10 Ocak’ta gönderiyor.

Enes, iki yılı aşkın bir süredir arkadaş olmasına rağmen, Müslüman olmadığını ona bile söylememiş. Anlaşıldığı kadarıyla Aysima da onun inanca ilişkin net düşüncelerini bu videodan öğreniyor.

Müslüman olmamasına rağmen günde 5 vakit namaz kılmak durumunda kalması Enes’in ruhunda yıkıcı etkiler bırakıyor.

Enes, ailesinden kopmanın da kendisi için bir çözüm olacağına inanmıyor. “Her türlü potansiyeli taşıyorlar” diye çekindiğini belirtiyor, öte yandan aileden kopmayı da vicdanında doğru bulmuyor.

Bütün bu sürüklendiği bunalıma rağmen, ailesinin kendisini sevdiğine inanıyor ve kendilerince iyilik yapmaya çalıştıklarını ifade ediyor. Buradan hareketle de ailesine bir nasihatte bulunuyor. “Çocuklarınızın hayatını zehir ediyorsunuz” diyerek geride kalan iki kız kardeşine daha toleranslı davranılmasını istiyor.

Son sözü ise “Hayat benim için çekilmez bir hal aldı, kardeşlerim için de böyle olmasını istemiyorum” oluyor.

ARKADAŞLARININ VEDASI KIRMIZI KARANFİLLE OLDU

Fırat Tıp Fakültesindeki arkadaşları, Enes’e duygularını kendi aralarında düzenledikleri sade bir törenle dile getirdi. Enes’i intihara sürükleyen nedenleri videoda sıraladığını hatırlatan arkadaşı, “Bir şeyler yapmak için daha kaç canımızı kaybetmemiz gerekiyor. Daha kaç gencin dünyayı kucaklayacak gülüşünün solması gerekiyor” diye soruyor.

Konuya tek bir pencereden bakma yerine farklı boyutları ele alınmalı. Şu unutulmamalı. Enes hassas bir ruhtu. “Genç Werter’in Acıları”nı kalbinde taşıyan Geothe’nin dediği gibi “Bu dünya hassas kalpler için bir cehennem”.

Aileler, sosyal yapılar, devletler hassas kalplere dünyayı cennete dönüştürme yolunda adım attıkları sürece var olabilecekler.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Bunca kaza, olay, intihara rağmen doktorların kendi içlerindeki kıdem-kast sistemi neden çözül(e)miyor, buna da el atılması lazım. Genç doktorların köle olarak kulllanılması, acımasızca insani-sosyal haklarının yenmesi konusu, Sağlık Bakanlığı’nca da kıdemli doktorlarca da hastane/fakülte yönetimlerince de bilinmesine rağmen ısrarla göz yumuyorlar, çözmüyorlar. (TSK’da bile böyle bir zalim sistem yok) Geçen haftalarda nöbet çıkışı uykusuzluktan kaza yapan Rumeysa ile daha mesleğe başlamadan doktorluktan ümidini kesen Enes arasında fark yok bence.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin