En iyi Netflix belgeselleri (1)

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Bizim gibi sinemayla yakından ilgili olan yazar-çizer takımının sıklıkla karşılaştığı bir meseledir: 

Bize film tavsiyesinde bulunur musunuz?

Aslında her insanın kendi zevkine, algısına ve beğenisine göre filmlerin değişkenlik gösterdiğini herkes bilir. Dolayısıyla çok riskli bir şeydir filmi tavsiye etmek. Zira beğenilmezse, filmi sanki siz çekmişsiniz gibi eleştirilerin muhatabı da olursunuz?

Hele hele muhafazakâr camiada bu çok daha riskli bir durumdur. Zira hassasiyetler çok daha farklı ve fazladır. Eğer bir film tavsiyesinde bulunacaksanız, bu riskleri ve eleştirileri göğüslemeyi göze almak durumundasınız. 

Öte yandan iyi ve güzel olanı paylaşmanın verdiği mutluluk ve haz da bambaşka bir şeydir. 

Bunların farkında olarak, bugüne kadar Oscar tahminleri de dahil, hemen her görüş belirttiğimde “Bence-bana göre” vurgusunu mutlaka yaparım. 

Yaz geldi, okullar tatil oldu. Pandemi eskisi kadar katı olmasa da yine de insanları dışarı çıkmaktan uzak tutuyor. Bu vesile ile okurlara bir sene yetecek olan film tavsiye listesine başlamak istedim. 

Belgesellerle başlıyoruz. 

Ve kolaylıkla ulaşılabilsin diye Netflix’de bulabileceğiniz belgesellerden başlamak isterim. Eğer kâfi gelmezse buna BBC ve Youtube gibi mecralardaki belgesel ve filmleri de ekleriz inşallah. 

Hazırsanız listemize geçebiliriz. 

Katil en yakınımızda mı?

Listemize çok taze bir belgesel ile başlamak gerekiyor. Amerikan Cinayeti: Komşu Aile – American Murder: The Family Next Door 

38 yaşındaki Shanann Watts, 13 Ağustos 2018 sabahı saat 2 civarında, kısa bir iş gezisinden sonra Colorado’daki evine geri döner. Ertesi gün, o sırada üçüncü çocuğuna hamile olan Shanann’ın kayıp olduğu bildiriir. Kısa süre sonra Shanann’ın iki küçük kızının da kocası Chris ile paylaştığı evden ayrıldığı ortaya çıkar. Shanann Watts’ın ailesi tarafından yapımcılarına özel izin verilen bu şok edici gerçek suç belgeseli, neredeyse tamamen ailesi, polis, cinayet hikayesini kapsayan medya ve Shanann’ın kendisi tarafından çekilen arşiv görüntülerinden oluşması bakımından sıra dışı. Sanki bir film değil de haber programlarından kolaj izliyormuşuz gibi hisse kapılıyoruz. Ancak filmin yönetmeni heyecanı ve merak hissini bir an bile düşürmüyor. Zira anlatılan sadece bir cinayet hikayesi değil, aynı zamanda bir toplumun özetini sunan hayatın hikayesi. Sosyal medya sayesinde onu ve kızları Celeste ve Bella’yı tanıyor, doğum günlerini, tatillerini, gülümsemelerini ve kahkahalarını izliyor, onları mükemmel bir Amerikan ailesi olarak resmediyorsunuz.

Latin Amerika’nın Paşası!

Bir karakter Walter Marcedo. Ancak onu anlatabilmek, bizim rahmetli Zeki Müren’e benzetmek anlatmak çok zor. 

Bakınız benzerliklere: 

Biri 1932’de porto riko’da, diğeri 1931’de bursa’da doğuyor. Biri falcı, astrolog, oyuncu; diğeri şarkıcı, besteci, oyuncu. İkisi de ne kadın ne erkek ve hem kadın hem erkek. Her ikisi de abartılı boyalı saçlara, makyaja, şatafatlı ilginç kıyafetlere delicesine düşkünler. Frapanlık hayat tarzları. İkisi de homofobik bir toplumun içinde eşcinsel olarak var olmaya çabalamış. Her ikisi de alkışa, sahne önünde olmaya, kameralara meftunlar. İkisi de 1970-90 arası kariyerlerinin zirvesine oturmuş. Ve her ikisi de halkın sevgilisi olmuş, tamamen çelişik bir hayat yaşamasına rağmen halk popülizminden beslenmiş!

İşte bu karakterin belgeseli. 

80’ler ve 90’lar boyunca Walter Mercado, Latin Amerikalıların hayatlarının bir parçasıydı. Her gün, mücevherli pelerinlerini gösterişli bir şekilde savurarak ve inanılmayacak kadar tüylü saçlarıyla televizyonda insanların yıldız fallarını okumak için ortaya çıkıyordu. Sonra birden ortadan kayboldu. Kişisel hayatı tamamen bir gizem olan androjen Porto Rikolu astrolog, milyonlarca insanın oturma odasına tırmanmak için kendi inancının gücünü kullandı. Sunset Bulvarı’ndaki Norma Desmond gibi sonunda, şanlı yıllarının gereçleriyle (düzinelerce pelerin ve kendi yüzünün tuhaf resimleri dahil) çevrili ve Willie adında koruyucu bir asistan tarafından korunan malikanesinde tecrit edildi. Ancak sonu biraz farklı oldu. Belgesel bu marjinal yıldızın pelerinin altındaki adamın ekrandaki adamla aynı olduğunu gösteriyor: tuhaf, sıra dışı ve acınası…

Mormonlar arasında cinayet!

Üç bölümlük Mormonlar Arasında Cinayet- Murder Among the Mormons belgeseli , şu anda yayınlanan en iyi Netflix orijinal belgeselleri arasında yer alıyor. Film, üç saatten kısa bir süre boyunca, Son Gün Azizleri kilisesini altüst etmekle tehdit eden bir dizi tarihi belge keşfini anlatıyor. Duyguları manipüle etmeden, belgeler ışığında ilerleyen belgesel güncel röporajlar ile arşıv belge ve görüntülerini başarıyla harmanlamış. Belgeselin bir başka özelliği ise inanılmaz derecede etkileyici alt metinler içermesi. Özellikle Sezgin Baran korkmaz’ın Mormon ortaklarından dolayı Türk halkının da ilgisini çeken Mormonlar hakkında çarpıcı bir belgesel izlemek istiyorsanız bunu kaçırmayın. 

‘Pandemi’csiz olmaz!

Son üç yıldır bütün dünyanın başına bela olan Covid 19 dolayısıyla elbette sayısız film ve belgesel yapılacaktır. Bunlardan bazıları çok başarılı olacak muhtemelen. Netflix’in Pandemi isimli belgeseli başarıyla işin altından kalkanlardan. 

Yalnız şöyle bir ayrıntı var; Netflix bu belgeseli sipariş verdiğinde henüz Corona vakası yoktu. Belgeselin isminin duyulmasından itibaren ilk enfekte vakaları duyulmaya başlandı. 

Pandemic- Salgın yaklaşık 100 yıllık enfeksiyon salgını geçmişine çarpıcı bir dil ile bakıp Influenzayı konu ediniyor. Didaktizme kaçmadan son derece öğreteci bir yönü de olan Pandemi belgeseli aynı zamanda keyif bir seyir imkanı sunuyor. Belgesel fütürist bakış açısıyla gelecekteki riskleri anlatırken yarasaları görsel olarak gösteriyor, haritada ise Wuhan belirgin olarak görünüyor. Tekrar hatırlatalım, bu belgesel çekilirken henüz Corona yoktu!

Trump’ın iktidara gelişinin arka planı

Bir sosyal medya ortamında çok değil, sadece üç eğeninize bakılarak hangi partiye oy vereceğini bilebiliyorlar. Evet, denemesi ve sağlaması yapılmış bir iddia bu. Donold Trump’un iktidara gelişi de bu sayede oldu aslında. 

Cambridge Analytica skandalını gerçekten ne kadar iyi tanıyorsunuz? Bu iki saatlik belgesel, tehlikeli veri kullanımı bir kongre oturumunu, bir meclis soruşturmasını başlatan ve Facebook’a 5 milyar dolar (4,1 milyar sterlin) para cezası ve paramparça bir itibar bırakan karanlık siyaset ve veri bilimi danışmanlığının kökenlerini araştırıyor. Hikayeyi ortaya çıkaran gazeteci ve muhbirin ve Cambridge Analytica’ya yakın insanların gözünden anlatılan The Great Hack, veri tekeli döneminin göze çarpan skandalına tanımlayıcı bir bakış.

Para ve gücü elinde tutanların dünyaya nasıl şekil verdiğini The Great Hack – Büyük Hack belgeselinde dehşetle izliyoruz. Biz sıradan insanların bazılarının elinde nasıl maymun edildiğimizin, zihnimizle, kararlarımızla nasıl oynadıklarının çarpıcı hikayesi var bu belgeselde. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin